Mustafa değerlendirmesinde bu görüşmeleri üç ihtimal veya senaryonun bu iki rejimin önünde olduğunu yazdı.
Lekolin.org yazarı Yusuf Mustafa sitenin Kürtçe servisinde işgalci Türk devleti ile Suriye rejimi arasındaki görüşmelere ilişkin iki bölüm şeklinde bir siyasi analiz kaleme aldı. Mustafa, her iki rejimin görüşmelerin amacına dikkat çekerek, hem Türkiye’nin işgal saldırıları hem de Şam hükümetinin bölgedeki baskılar nedeniyle göç meselesi işgalci TC için büyük bir yük olduğuna vurgu yaptı. Türkiye’nin sözde ana muhalefet partisi CHP göç meselesini faşist şef Erdoğan’a karşı kullandığını buna bağlı olarak da Şam hükümeti Başkanı Esed’e bir mektup gönderdiği bilgisi olduğunu dile getiren Mustafa, mektupta “Erdoğan ile anlaşma, çünkü biz seçimleri kazanıp iktidara geldiğimizde tümden Suriye’den çekileceğiz ve Suriyeli mültecileri kendi topraklarına dönüş yapmalarını sağlayacağız” dediğini belirtti.
HTŞ İLE SUNNİ KEMER BÖLGE OLUŞTURMA PLANI
Heyet Tahrir El Şam (HTŞ) terörist grupları ile faşist şef Erdoğan arasında bir anlaşma olduğunu analizinde yer veren Yusuf Mustafa, terörist HTŞ lideri Mihemed Colani’nin AKP-MHP Dış İşleri Bakanı ve Savunma Bakanı tarafından rejim ile görüşmelere ilişkin yaptıkları açıklamalara karşı ilk beyanı sert bir tutum sergilemesinin de bir oyun veya plan dahilinde olduğunu yazdı. Çünkü söz konusu planın amacı HTŞ ile faşist AKP-MHP iktidarı işgal edilen bölgelerde İdlib’in de içinde bulunduğu Ezaz, Cerablus, Bab ve Efrin’e kadar Sunni Kemer bölgesi oluşturmaya çalışıldığını altını çizen Mustafa, yani bu bölgeler HTŞ hakimiyeti altında olacak ancak idari ve yönetim konusunda Türkiye ile ortaklaşa olacağı ön görülüyor.
Yazar Mustafa, her iki rejimin (Esed ve Erdoğan) yapılan görüşmelerde çıkacak sonuca göre (olumlu-olumsuz) ihtimaller ve senaryolar şöyle;
Birinci senaryo; Suriye’de var olan karmaşıklık biraz dindiğinde ve sorunlar Suriye İhtilafı Güvenlik Konseyi’nin kararına (Madde 2254) göre çözüldüğünde, işgalci Türk devleti derhal tüm Suriye topraklarını terk etmek zorunda kalacak. O zaman Türkiye tüm askeri gücüyle çıkacak ancak onun vekaleti Mihemed Colani adlı teröristin başında olduğu HTŞ bu bölgelerin başında kalacak. Bunun gerekçesi ise Colani’nin Suriyeli asılı olduğu ve rejim ile Rusya’ya rağmen işgal edilen bölgelerini yönetme hakkı olduğu iddiasındaki kartını masaya yatırılacak. Yani Türkiye denetiminde sözde ılımlı, şiddetten uzak bir HTŞ çete grupları ile bir idari yönetim şekli oluşturmaya çalışılacak. Bunu ABD ve batılı devletler kabul edecek mi zaman gösterecek. Kabul edilmesi halinde ise, Suriye’de üç egemenlik alanı olacak; bölgeye ayrılacak; Birincisi İdlib’de bir Sünni bölgesi ve işgalci Türk devleti hakimiyeti altındaki bölgeler, ikinci bölge Alevi bölgesi ve Şam hükümet başkanı Esad’ın yanında olan Sünniler, üçüncü bölge ise Kürtler, Araplar, Süryani-Asuriler ve diğer tüm bileşenleriyle Özerk Yönetimin Kuzey ve Doğu Suriye bölgesidir.
İkinci senaryo; Suriye’deki var olan kriz daha da derinleşir veya tıkanırsa ve Suriye bölünmeye giderse, işgalci Türk devleti işgal ettiği yerlerde kalıcı bir şekilde kalır ve Şam hükümeti ile anlaştığı gibi eğer uluslararası ve bölgesel güçler müdahale etmez ise işgal ettiği ve işgal edebileceği her yeri İskenderun gibi Ankara’ya bağlayacak. Bu da faşist AKP-MHP iktidarı ve şefi Erdoğan’ın hayali olan Misak-i Milli planını gerçekleştirmiş olacak.
Üçüncü senaryo ise; bu da bölgedeki tüm güçlerin Demokratik Suriye Güçleri (HSD) ile MSD yani Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi ile ortaklaşmak olacaktır. Özellikle işgalci Türk devleti ile Şam hükümeti arasındaki görüşmelerin başlamasıyla işgal edilen bölgelerdeki birçok çete grupları dahil, bölgedeki birçok muhalif oluşumlar buna karşı çıkarak protesto etti. Bu da HSD ve MSD’nin tüm kesimlerin içine alacak çalışmanın bir parçası olarak bu kesimleri kendi meclisine katması için daha çok çaba sarf etmesiyle olacak.
Mustafa analizin sonuç kısmında ise işgalci Türk devleti ile Şam hükümeti arasında görüşmeler ve anlaşma bir gün ve gece de olacak bir şey olmadığını, nedeni ise her iki taraf arasındaki çelişkili noktalar anlaşacakları veya uzlaşacakları noktalardan daha fazla olduğunu altını çizdi. Bunun için de bölgedeki toplumsal ittifak ve çıkarlarını esas alan güçler kazanacağını belirtilebilir.