10 Nisan 2010 Cumartesi Saat 16:01
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Politikayı genel anlamıyla yaşama hâkimiyet, yönetme, sorun
çözme, karar ve uygulama gücü olarak ele alabiliriz. Bu nedenle insanlığın
toplumsallaşmaya adım atması politikleşmeyle at başı gittiğini belirtebiliriz.
Bu açıdan ele aldığımızda yaşamın akışı içinde merkezi bir öneme sahip olan
politika kavramı, aynı önemde olan birçok kavram ve gerçeklik gibi rolü, anlamı
egemen zihniyet tarafından tersyüz edilmiş ve çarpıtılmıştır. Uygarlık
tarihinden önceki toplumsal yaşamda politikanın rolü tek yaşam tarzı olarak
bilinen barış, adalet yani özgürlük temelinde kendini sürdürme kaygısı
üzerindendir. Zaten başka kaygı güdecek bir ahlaka da sahip değildir. Bu
anlamda doğal toplumda politikanın yanında vazgeçilmez bir yere sahip olan
demokrasi ve ahlakla tam bir uyum ve ahenk içerisindedir.
Verilen emek ve yaratıcılık anacıl toplumda siyaset
gerçeğinin kendisidir. Siyasetin kadınca rengi yaşam karşısında en ileri
düzeyde sorumluluk sahibi olma anlamını taşır. Dolayısıyla politika ya gerçek
emek sahibinin yaşamı yönlendirme eylemi de demek mümkündür. Zaten politika ne
zamanki bu özünü kaybetti insanlık karşısında çaresiz çırpındığı sorunlar
yığınından da kurtulamaz oldu. Yani politika sorun çözme sanatı değil iktidar
temelinde her koşul altında çıkarların dayatılması, korunması rolüne
indirgendi.
Her türlü çirkinliğin yükü politikaya bindirildi. Uygarlık
tarihi boyunca egemenler böyle baktı, tanımladı ve kullandı. Eril zihniyetin bu
politika anlayışı uğruna hangi insanlık değerleri ayaklar altında çiğnenmekten
kurtuldu ki! 5000 yıldır bu gerçeklik her gün aralıksız balyoz gibi toplumların
başına iniyor. Gözü kara iktidarcılığın aracı olarak ele alınan politika her
türlü çirkinlikle özdeş kılınmıştır. Yukarda da belirttiğimiz gibi temel sapma
emekten dolayısıyla yaşamdan ve yaşamın temel öznesi konumundaki kadından
koparılmasıyla başlamıştır. Emekten kopuk politik anlayış toplumsal
gerekliliklerin dışındadır. Dolayısıyla ancak toplumlara kötülük yıkım
nihayetinde felaket getirebilir. Bunun dışında bir sonuç beklenemez.
Toplumsal yaşam gereklilikleri üzerine kurulu politik
gerçekliği iktidar amaçlı kullanmanın tek yolu kadını politikadan
uzaklaştırmaktır. Kadının trajik düşüşünün başlangıcı böylece kendi emeğinin
dili olmasının engellenmesiyle başlamıştır. Erkek egemenlikli zihniyet Kadın
emeğinin üzerine her türlü pazarlık yalan dolan hem de kendini emeğin gerçek
sahibi kadını emeksizlikle suçlayıp hayatı boyunca hakarete maruz bırakarak
politika yapar. İçerilmiş kölelik olarak tabir ettiğimiz kadının din töre adet
vs adına kader şeklinde baktığı kölelik gerçeği temelinde şekillendirdiği
oranda kendi sistemini daha fazla kurumlaştırmada gücünü kullanır sistem. Her
güçlü erkeğin arkasında bir kadın vardır deyişi bu gerçeği oldukça çarpıcı bir
biçimde ortaya koyar. Kadının etki gücünü en usta şekilde kullanan sistem yâda
birey iktidarını sağlam bir temele oturtmuş demektir. Dikkat edersek tarihte
diplomatik evlilikler diye ifade edilen kırallıklar hanedanlar aşiretler vs
arasında kadın pazarlığı üzerinden anlaşmalarını tesis etmeleri çok anlatılır.
En pahalı mal olarak etkili bir sorun çözme aracıdır.
Günümüze doğru geldikçe kadının kirli politik emeller için
kullanımı daha da katlanarak derinleştiğini görüyoruz. Cinselliğini, bedeninin
her karesini duygusal ve kıvrak zekâsını kısacası güç, güzellik, çekicilik,
doğal etkileyiciliği vs. yanlarını kullanarak amaca ulaşma erkekçe politik
bakış açısının vazgeçilmez gerçeğidir. Açık ya da gizli sinsi yöntemlerle
önemli değil önemli olan tek şey amaçladığında başarılı olmaktır. Günümüzde
genelde kadının direniş mücadelesi ile kazandığı siyaset alanına katılma hakkı,
eril zihniyet kendisine göre erkekleştirdiği ölçüde şans tanır. Buna Tansu
çiller gibi örnekler gösterebiliriz. Türkiye de çiller Döneminde yaşanan her
türlü hak ihlalleri 12 Eylül faşist cunta darbesiyle yarışır bir düzeydeydi.
Demek ki sorun kadının siyasi alana biçimsel katılımı değil, kendi özüne dayalı
bağımsız, farklılıkları üzerinden en başta da verili siyaset anlayışının
kendisine karşıtlık üzerinden geliştiği bilincine kendini ulaştırarak
örgütlemesi ve o temelde siyasi iradesini ortaya koyma gücüne kendini
eriştirebilmesidir.
5000 yıllık toplumsal yaşamdan kopuk iktidara dayalı siyaset
anlayışının doğal sonucu olarak ortaya çıkan savaş, şiddet gerçeğini ancak
kadın değiştirebilir, temizleyebilir ve anlamına kavuşturabilir. Bu bağlamda
yaşam içerisinde kadın doğal haliyle ahlaka dayalı politikanın yaratıcı ve
uygulayıcı gücüdür. Çünkü politika özünde emek üzerinden yaratma eylemidir.
Dolayısıyla politika erkeğin değil kadının hüneridir.
Nergiz Faraşin
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info