17 Ocak 2020 Cuma Saat 10:49
Sermayenin kendi sistemini egemen kılma ve süreklileştirme isteği sonucu, savaşlar,
yoksulluk açlık bir kadermiş gibi toplumlara dayatılıp, insanlığı büyük bir
yıkım ve tehlikelerle karşı karşıya getirmiştir. Toplumu oluşturan bireylere
bakıldığında hepsinin nefesi kapitalizm kokuyor, herkes bu sistem içinde
kendisine bir yer edinmeye çalışıp, bireysel kurtuluşları hedeflemiş durumdalar.
Kapitalizm öncelikle kendi kültürünü topluma ve bireye gırtlağa kadar yedirir, kendi
toplum ve birey tipini yaratır. Tüketici toplum ve kendini kurtar yeter yada dünyayı
senmi kurtaracaksın anlayışı buna örnektir. Toplumda, yıllarca ezilmiş, aç
kalmış, sokaklarda yatmış, sonrada eline bazı imkanlar geçip, eli para tutan ve
yıllarca kendisini ezen sistemin bastonu ve dişlisi olan bazı tipleri
görüyoruz. Toplumsal kurtuluşu hedeflemeyen bütün düşünce ve amaçların gideceği
yer kapitalizmin bataklığıdır. Kapitalizm insana ezmemeyi ve sömürmemeyi değil,
ezmeyi ve sömürmeyi öğretir. Çünkü kapitalizm ezerek ve sömürerek egemenliğini
devam ettirir.
Yıllarca sistemin sillesini suratına yemiş insanların, bir süre sonra sistemin
temsilcisi ve dişlisi olması ve bununlada övünmesi garip değil midir?
Sermayenin egemenliği toplumun yaşamına yön verdiği ve beyinleri esir aldığı ve
insanları bireysel kurtuluşa teşvik ettiği sürece, kapitalizm kanser hücleleri
gibi çoğalarak hayatın her yerine yerleşir. Toplumda, bireysel kurtuluşu bir
tarafa bırakıp, toplumsal kurtuluşu tercih eden ve toplum kurtulursa birey
kurtulur anlayışına sahip kaç kişi var? İnsanların neredeyse tamamına
yakını, içinde yaşadıkları sistemin karakterini ve yapısını bile bilmiyorlar.
Bütün herkes bireysel kurtuluş hesabı yapıp, kapitalizmin sınırları dahilinde
bir kurtuluş arayışı içindedir ve ekonomik durumunu düzelttikten sonra, sistem
çarkının dişlisi ve kapitalizmin bastonu gerçekliği var.
Toplumsallık bilinci olmayan yada çok zayıf kişilikler bireysel kurtuluşu toplumsal
kurtuluşa tercih ederler ve kapitalizmin
ekmeğine yağ sürerler, sistemin devamlılığını sağlarlar. Yoksulluk, açlık ve
işsizlik ve sınıflar kapitalizmin doğal sonucudur ve sistem var olduğu
sürece bu durum değişmez, artarak devam eder. Kapitalizmde herkesin değeri
sahip olduğu maddi güce göredir ve insanın insan olduğu için değeri yoktur.
Kapitalizmde aslında herkes köledir. Çoğunluk sermaye azınlığının kölesi, elit
azınlıkta paranın kölesidir. Yani kapitalizmde kimse özgür değildir. Bütün
ilişkileri belirleyen, ekonomik faaliyetlerdir. Kapitalizmde hiçbir ilişki
insani temele dayalı gelişmez, çıkar ve menfaate göre gelişir.
İnsanlar ayrıcalıklı ve farklı olsunlar diye birbirleriyle adeta yarışıyorlar, korkunç
bir rekabete giriyorlar ve bu rekabet zaman zaman şiddetlenerek savaş ve yıkım
olarak kendisini gösterir. Bütün savaşlar adı geçen sermayenin rekabetinden ve
daha çok kar etmeyi hedefleme doyumsuzluğundan kaynaklanıyor. Kapitalizmde
bireysel kurtuluş, insanı sistemin bastonu yapar, sistem önce ezer sonrada
ezmeyi öğretir ve böylece sistem kendi egemenliğini böyle devam ettirir.
Kapitalizmden kurtulmanın yolu, sistemin bastonu olmak değil, sisteme
alternetif bir yaşam geliştirmektir. Demekki bireysel kurtuluşu değil, toplumsal
kurtuluşu hedeflemeliyiz. Hangi bireysel kurtuluş toplumu kurtarmış? Ama bütün
toplumsal kurtuluşlar herkesi kurtarmıştır. Paranın toplum üzerindeki
hakimiyeti ve gücü bitmediği sürece, insanın
kendi özüne ulaşması ve doğal insani değerleri yaşaması bir hayal olmaktan öteye
gitmez. Kapitalizm insanın özüne aykırı bir sistemdir ve bu sistem var oldukça
insan, başta kendisi olmak üzere, doğayı, çevreyi herşeyi kirletir, kirletiyorda.
İnsanlığın tek kurtuluş yolu, insanın en doğal yaşamı olan komünalizmi
yaşanılır kılmaktır. Ancak komünalizmle insan tekrar kendi özüne ve hakikatine
ulaşabilir…
Kemal SÖBE
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html
Kemal SÖBE