01 Ekim 2018 Pazartesi Saat 08:16
Faşizm en çok kendisini özel ve
psikolojik savaş yöntemleri geliştirerek ayakta tutabiliyor ve faaliyetlerinden
sonuç almaya çalışıyor. Faşizmin uyguladığı özel ve psikolojik savaş aslında
toplumlar üzerinde tam bir terör estirmektedir. Özellikle de toplumların,
kültürlerin başkalaşıma uğratılmasında, özünden çıkıp dejenere olmasında büyük
rol biçilen bir silah olmuştur. En çok da kadınları hedef alıyor ve kadınların
hayatını karartıyor. Günümüzün en büyük terörizmi olarak da ifade edebiliriz
aslında bu özel ve psikolojik savaş durumunu. Terör olayları kadar yıkıcı
etkiler bırakır özel savaş insanlar üzerinde.
Özel ve psikolojik savaş olarak ifade
ettiğimiz iki farkı olguyu aynı şeylermiş gibi ifade edemeyiz. Özel savaş ve
psikolojik savaş birbirlerinin aynısı olarak görülemezler. Birbirlerini tamamlayan,
besleyen yanları vardır fakat ikisi farklı şeylerdir. İkisi esasta birlikte
yürütülür. Bir yerlerde duruma göre biri öne çıkar diğeri geriden yürütülür
kimi yerlerde iç içe geçer ama esasta iki farklı savaş türüdür.
Birçok araçları ve yöntemleri vardır
özel ve psikolojik savaş yürütmenin. Basın yayın organları televizyonlar,
radyolar, gazeteler, dergiler başta olmak üzere çok bilinçli bir şekilde
kullanılmaktadır. Toplum için haberleşme araçları olarak rol biçilen bu sosyal
aktivite de diyebileceğimiz alan etkili bir silaha dönüştürülmüş ve eril,
iktidarcı sistem tarafından kullanılmaktadır. Manevi argümanlar kullanarak
nüfuz etmeye çalışır toplumun içine. Bu anlamda kültür alanları büyük fırsat
olarak görülür özel ve psikolojik savaşlar için. Dolayısıyla toplumun manevi
mevzilerini bu yollarla tahrip etmek ve kendi çıkarlarına hizmet eden yeni
şeyleri geliştirmek isterler kültür diye. Yine askeri güç gösterileri en temel
alanlarıdır bu savaş yönteminin. Aslında sosyal, ekonomik, ahlaki, kültürel,
askeri olmak üzere yaşamın birçok alanı özel savaş kıskacındadır. Topluma,
insana, bireylere müdahale yaşama müdahale hat safhadadır.
Erkek egemenlikli sistem toplumun her
kesimine karşı özel savaşı derinlikli yürütmektedir ve yaşamın her alanına
müdahaleyi incelikli kurnazlıklarla yapmaktadır. İşçisi, işsizi, emekçisi,
genci, yaşlısı, çocuğu, kadını, erkeği, askeri daha da uzatabiliriz bu
sıralamayı ama gerek yok. Kısaca her kesime göre bir hesapları vardır, bunun
için zengin bir dil edinebilmiştir. Aynı zamanda da var olan bütün toplumsal
kurumları bunun savaşta kullanmaktan çekinmemektedir. Yukarda bu kurumlardan
bazılarında bahsettik. Basın yayın organları, kültür ve inanç kurumları, eğitim
alanları, askeri alanlar bunlardan sadece bazılarıdır. Tabi bu konuların her biri ayrı başlıklar
halinde işlenecek kadar derinliklidir ve ileriki yazılarımızda işleyeceğiz. Ama
bu yazıda işlemek istediğimiz konu kadın konusudur.
Kadınları daha farklı boyutlarda, çok
yönlü olarak hedef almaktadır bu sistem. Toplum içerisinde kadına bakış,
yaklaşım, erkek egemen sistem tarafından belirlenen namustur, zayıf ve
korunmaya muhtaçtır, eksiktir, saçı uzun aklı kısadır gibi kimi yaklaşımlarla
yürütülür özel savaş. Kadın bu biçimde şartlandırılır. Bir insana kırk kere
deli demek ve o insanın artık kendisini deli hissetmesi veya deli olduğuna
kendisin inanması misali. Kadına da sürekli eksiksin, yapamazsın, kadınsın,
namussun, dışarı çıkamazsın, şöyle giyemezsin, sesli gülemezsin, konuşamazsın
diyerek artık kadının kendisi de kanıksamıştır bu söylemleri. Ve öyle bir
duruma gelmiştir ki kadın söylenenden daha fazlasını kendisine uygulamıştır
zamanla.
İçinde yaşadığımız çağda dünyanın
hiçbir yerinde kadınların her şeyinin tartışılmaya konduğu, belirlenmeye
çalışıldığı, kendine göre biçim, şekil verilmeye çalışıldığı, doğal varlığına
müdahale edildiği bir yer yoktur. Tabi eğer Avrupa birliği üyesi adayı Türkiye
cumhuriyeti devletini saymazsak. Faşizm en çok kadına yönelmektedir Türkiye
çağdaş hukuk devleti olarak ifade edilen bir yerde. Çağdaş kelime olarak modern
olan, yenilikçi, ilerici olarak ifade edilebilir. Hukuk toplum içerisinde
yaşamı düzenleyen, haksızlığı yargılayan, adaleti sağlayan kurallar bütünü
olarak bilinir. Yani cinslerin, kültürlerin, inançların yaşadıkları yerlerde
farklı baskılara, saldırılara maruz kalmadan olması gerektiği gibi
yaşayabilmelerini sağlar da diyebiliriz. Ama gelip görelim düzen bildiğimiz ya
da olması gerektiği gibi işlemiyor.
Erkek egemenlikli sistem kadın
üzerindeki özel savaş ve buna dayalı şiddet sistematiğini normalleştirmektedir.
Özellikle AKP hükumeti dönemi kadınlar için karanlık çağın başlaması anlamına
gelmektedir. Şunu da belirtmekte fayda vardır ki yukarda ifade ettiğimiz birçok
şey genelde Türkiye ve Türkiye’de yaşayan farklı halklar, kültürüler, inançlar ve
her kesimden kadınlar üzerinde uygulanmaktadır, dayatılmaktadır. Yaşanan ve
basına yansıyan olaylar var mesela. Kadınlar otobüslerde veya farklı yerlerde giydikleri
kıyafetten dolayı linç edildiler. Bu durum yaşadığımız çağda insanlık adına
utanç veren bir olaydır. Ama sistemsel olarak bakıldığında bu linç girişimini
yapanlar kendilerince kadına biçim vermeye, egemenlikli erkek anlayışın veya
sistemin istediği, beğendiği kadın tipini oluşturmak, kendi çıkarlarına hizmet
eden köleleri var etmek amaçlı yapılmaktadır. Sistem yani erkek uygun görmezse,
istemezse bir kadın şortla arabaya binmemeli, toplum içerisinde açık giyinerek
hareket etmemeli kısaca ona belirlenen sınırlar dâhilinde hareket etmelidir. Yok
eğer bu olmazsa o zaman işte özel ve psikolojik savaşların her türlüsü şiddet
de dâhil bütün acımasızlığıyla devreye girecektir. Arabada linç edilmek, dedikodu
malzemesi halene getirilmek, her yerde adın verilerek teşhir edilmek, propagandası
yapılan olmak. Yani özel savaşa maruz kalmak demektir bütün bunlarla karşı
karşıya gelmek.
Daha farklı örnekler verilebilir daha
zenginleştirilebilir. Mesela okullarda kılık kıyafet tartışmaları çok yoğundu
bir aralar. Özellikle türbanlı veya tesettürlü kız çocukları okullarda okusun
yok okumasın gibi tartışmalar bilinçli bir şekilde gündemleştirildi. Oysa bir
çok ulusun, kültürün bir arada yaşadığı ve her ulusun insanlarının kendi
kimliğini özgürce ifade edebileceği, kültürel geleneklerini yaşayarak var
olabileceği, dilini konuşabileceği, ibadetini yerine getirebileceği bir
cumhuriyet devleti olduğunu iddia eden Türkiye kadınların türbanlarıyla toplu
yerlerde okul gibi, meclis gibi ya da yaşamın her hangi bir alanında nasıl yer
bulur tartışmalarıyla neden uğraşsın. İşte bu topluma kadın üzerinden özel
savaş yöntemi geliştirilerek uygulanan bir etki altına alma, yönlendirme,
belirleme yöntemidir.
Kadınların gülmelerine, gülerken
kahkaha sesi çıkarmalarına, nerde ve kimlerin yanında nasıl gülebileceklerine
müdahale ederek tahrik ediyor gerekçesiyle bunu bile tartıştırmaya açtılar.
Kadınlar nasıl gülsün, kimin yanında gülsün, seslimi ve ya sessizmi nerde
gülsün işleriyle uğraştı bu cumhuriyet devletini yöneten egemen adamlar, ciddi
siyaset insanları. Ve daha da ileri gittiler ailelerin iç işlerine kadar
karıştılar. Kaç çocuk doğursunlara karışmaya kadar vardırdılar işi. Önemli tabi
toplumu şekillendiriyorlar, egemen sistem kendisini konuşturabileceği,
yönetebileceği, sözünü dinletebileceği toplumu yaratmayı bu yöntemlerle
amaçlamıştır. Varlığını nasıl sağlayacak bu sistem eğer kadını denetiminde
tutamaz, çarkını döndürmeye hizmet eder hale getiremez ve bu sistemin savunucu
gücü olan bir silah olarak hep tetiklenmezse. Kadını bu anlamda bir kullanma
durumu vardır. Bütün bunlar kadın hedef alınarak yapılmaktadır. Çünkü kadın
toplumun yaşam biçimini belirleyen temel varlıktır. Kültür, din ve inanca göre
yaşam şekli, içinde yemekten giyinmeye, ilişkilerden tutalım da yaşamda her
alanda kadın öncülüğü vardır. Kadın bu öncü olma, belirleyen, taşıyan, koruyan,
büyüten, geliştiren ve geleceğe taşıran olma özellikleriyle hedef olarak
seçilmiştir.
Bu yüzyılda özellikle yürütülen
mücadeleler, açığa çıkan deneyim ve tecrübeler, yaşamın öğreticiliği ve
mücadele gerçeklikleri sonuçlarıyla açığa çıkarmıştır ki kadın artık uyanmış,
ne özel savaş ne psikolojik savaş karşısında yenik düşmeyecektir. Kadın artık
sokakta, arabada, okulda veya yaşamın her hangi bir yerinde hor görülmeyecek,
ne giydiğine, ne konuştuğuna, nasıl güldüğüne, kiminle nereye gideceğine, ne
yapacağına kendisi karar verecek, kadına karışılmaması için tek yolun
mücadeleden geçtiğini bilecek kadar gözleri açılmıştır. Namus davası uğruna
öldürülmemek, kendi kültürünün kabul ettiği çerçevede yiyecek, içecek, çıkacak
iradeyi göstererek kendisi olmayı seçmiştir. Bu anlamda kadınlar yaşamın her
alanında başta özel savaş olmak üzere her türlü faşizmi üreten, besleyen
yanlarını aşmış, aşıyor. Benlik oluşturmaya, kendileri olmaya çalışıyor
kadınlar. Ve bunun için mücadele ediyorlar ve çok duyarlı olacaklar kat
ettikleri yolda ilerleyişi devam etmek için.
Solin
Bahar
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html