25 Ekim 2014 Cumartesi Saat 13:10
Kobanê Direnişi 40. günündedir. Kobanê halkının, YPG ve YPJ
güçlerinin IŞİD faşistlerine karşı fedai ruhla kahramanca geliştirdiği direniş
tüm görkemliliğiyle sürmektedir. Bu direniş, demokrasi ve özgürlük için
mücadele eden tüm halklara, inançlara ve kültürlere yine devrimci
sol-sosyalist güçlere ve vicdan sahibi herkese büyük moral güç vermektedir.
Kobanê Direnişinin tüm devrimci güçleri demokratik çevreleri birleştiren rolü
bu açıdan önemlidir.
Son günlerde Güney Kürdistan hükümetinin Kobanê’ye peşmerge
göndermesi kararı tartışılmaktadır. Kobanê kanton yönetimi ve halkı “YPG ve YPJ
güçlerinin peşmergeden çok silah, lojistik ve insani yardıma ihtiyacı
olduklarını defalarca dile getirmişlerdir. Kuşkusuz peşmergelerin Kobanê’ye
gitmesi durumunda Kobanê kanton yönetimiyle, YPG ve YPJ direnişçileriyle
uyumlu, karşılıklı saygı temelinde, ortaklaşarak direnişte yer alması önemli
olacaktır. Bu temelde yürütülecek birlikte mücadele Kürt Ulusal Birliğinin ve
Ulusal Kongrenin gerçekleşmesine de hizmet edecektir.
AKP iktidarının bu gelişmeler karşısındaki karşıt
politikaları ve tepkisi Kürtlere yaklaşımının dışa vurumu olmaktadır. Çünkü AKP
iktidarı Rojava Devrimi ve Kobanê Direnişine karşı yürüttüğü olumsuz
politikalardan vazgeçmiş değildir. AKP’nin bütün çabası Rojava’da halkımızın
diğer halklar ve kültürlerle birlikte ortaya çıkardığı demokratik irade ve
statüsünü tasfiye etmektir. Rojava Devriminin özgürlükçü ve demokratik
karakterinin kendisinin çözümsüzlükte ısrar eden politikalarını teşhir etmekte
ve Kürt karşıtı anlayışını gözler önüne sermektedir. Kobanê Direnişinin
yaratacağı sonuçların önüne geçmek için tüm imkanlarını seferber ederek PKK ve
PYD karşıtı bir sonucun ortaya çıkması için çalışmaktadır. Kendisinin PKK ve
PYD karşıtlığına başkalarını da ortak etmek istemektedir. AKP bu
politikalarıyla sadece Kürt halkının demokratik iradesine karşı değil, aynı
zamanda Rojava Devrimi içinde yer alan ve Rojava Devrimini demokratik
Suriye’nin umudu olarak gören Arap, Süryani, Êzıdî, Ermeni, Türkmen halklarına
karşı da düşman bir politika izlemektedir.
AKP’nin Ortadoğu ve Rojava politikası çökmüştür. Kürt
halkının direnişi ve uluslararası siyaset karşısında ciddi biçimde
zorlanmaktadır. Fakat buna rağmen politikalarını değiştirip başta Kürt halkı
olmak üzere tüm halklar ve inançlarla kardeşliği getirecek bir politikaya
yönelmemiştir. IŞİD’e verdiği destek, Kobanê politikası, Erdoğan’ın “Kobanê
düştü düşecek söylemleri, PKK’yi IŞİD’le özdeşleştiren değerlendirmeleri ve
PYD’yi terörist ilan etmesi halkımızda ve tüm devrimci demokratik güçlerde
büyük bir öfke patlamasına neden olmuştur. Halkımızın Kobanê Direnişine destek
vermek için ayağa kalkmasından dersler çıkarmadığı görülmektedir. Özellikle
IŞİD’e sunduğu destekten vazgeçmemesi, hala Kobanê Direnişinin yenilmesini
isteyen politikalarda ısrar etmesi AKP’nin gerek Kürt sorununun çözümünde,
gerekse Kobanê politikasında bir zihniyet değişikliğine gitmediğini ortaya
koymaktadır. Önder APO’nun sağduyulu tüm çağrı ve yaklaşımlarına rağmen yaygın
tutuklamalara gitmekte ve geliştirdiği baskı ve operasyonlarla halkımızın
iradesini kırmaya çalışmaktadır. Polise daha çok tutukla, gözaltına al ve öldür
anlamına gelen yeni güvenlik yasaları AKP’nin Kürt sorununda bir çözüm iradesi
olmamasının ortaya çıkardığı bir çıkmazı ifade etmektedir. Kürt sorununun
çözümünde adım atma yerine bu tür yasalara yönelmesi, halklarımız açısından
büyük sorunlar yaratacak durumlar ortaya çıkarmakla kalmayacak, AKP hükümetini
de çözümsüzlükte bitirecek bir rol oynayacaktır.
2011 ve 2012 yıllarında Kürdistan ve Türkiye’de yaşanan
gerilimli sürecin önemli bir nedeni tamamen politik amaçlı geliştirilen KCK
tutuklamaları olmuştur. Şimdi aynı zihniyetle asayiş ve güvenlik adı altında
benzer operasyonlar yapılmaktadır. AKP’nin KCK operasyonları ve sonraki süreçte
yaşananlardan ders çıkarmadığı anlaşılmaktadır. Kürdistan’ın dört parçasında,
Türkiye’de ve Avrupa’da Kobanê’deki Direnişi desteklemek amaçlı geliştirilen
serhıldanlardan sonra yaygın bir şekilde yapılan operasyon ve tutuklamalar KCK
operasyonları zihniyetiyle yapılmaktadır. Bu tutuklamalarla Halkımızın
iradesini kırmak ve Kürt sorununun çözümünü getirmeyen palyatif adımlarla
kültürel soykırımcı sömürgeciliği sürdürmeyi hedeflemektedir. Halkımızın
iradesini kırmaya ve bu temelde Kürt sorununda çözümsüzlüğü sürdürmeye yönelik
bu siyasi soykırım operasyonları ve tutuklamalara karşı halkımızın meşru
savunma hakkını kullanması doğaldır. KCK olarak daha önce yaptığımız açıklamada
her tutuklamanın bir direniş ve serhıldan nedeni olduğu ortaya konulmuştur. İmralı’da
görüşmelerin yürütüldüğü bu süreçte bu tutuklamaların yapılması, Önder APO ile
yapılan görüşmelere karşı da gayriciddi bir yaklaşım olmaktadır. Halkımız
AKP’nin bu zihniyeti ve uygulamalarına karşı elbette sessiz kalmayacaktır. Her
tutuklamayı bir direniş nedeni olarak görüp mücadelesini yükseltecektir. Bu
mücadele, Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşmekten kaçınan AKP hükümetine
karşı Kürt sorununun çözümü ve demokratikleşme mücadelesinin parçası olarak
gelişecektir.
AKP hükümeti KCK operasyonlarını farklı bir örtü altında
sürdürerek gerilim ve çatışma ortamını canlı tutmaktadır. Anlaşılıyor ki
geçmişte KCK operasyonları yaparken ileri sürdükleri gerekçelerle bu
tutuklamalar yapılmaktadır. Bu yaklaşım geçmişteki KCK operasyonlarının da AKP
lideri ve hükümetinin kararı ve iradesiyle gerçekleştiğini ortaya koymaktadır.
Bu tutum karşısında sadece Kürt halkı değil, tüm demokrasi güçleri mücadele
vermeli, AKP’nin antidemokratik politikalarını etkisizleştirerek Türkiye’nin
demokratikleşmesi ve Kürt sorununun demokratik siyasal çözümünün önünü
açmalıdır.
KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanlığı
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”