Maxmur Mülteci Kampı olarak bilinen Şehid Rüstem Cudi Kampı 1993-1994 yıllarında 4 bine yakın Kürt köyünün yakılmasıyla halk göçe zorlanmış, işgalci Türk devletinin saldırı ve zulüm politikasını kabul etmeyen Botan halkı yönünü Güney Kürdistan’a vermiş. Maxmur Kampı coğrafik açıdan stratejik ve temel bir konuma sahip.
İşbirlikçi ihanetçi KDP ve işgalci Türk devletinin saldırılarına sürekli maruz kalan Botan halkı Maxmur’a yerleşmeden önce bir çok yer değiştirmiş, 1998 yılında da Birleşmiş Milletler (BM) tarafından kurulan Maxmur Mülteci Kampına yerleşmiş yaklaşık 12 bin kişi yaşıyor. Bu halk yaklaşık 26 yıldır burada tüm baskı ve yürütülen özel savaşlara rağmen direnişlerini sürdürüyor. Maxmur’a yerleştikleri günden bu yana halk tüm yaşam zorluklarına karşı direndi. Evlerini, okullarını ve kurumlarını toprak kerpiçlerle inşa ederek kendilerini yönettiler. Kendi öz gücüne dayanarak DAİŞ çetelerine karşı büyük bir mücadele verdiler. Birçok ambargoya rağmen kamp halkı direnmeye devam etti.
MİT direktifleriyle son birkaç yıldır Maxmur Şehid Rüstem Cudi Mülteci Kampı üzerinde kirli planlar devreye koyan Irak ve KDP 20 Mayıs 2023 ( https://www.lekolin.org/mtn-mxmr-pln-irak-elyle-dvrde-ozl-dsya/) tarihinde kampı kuşatma girişimde olduğu gibi şimdiye kadar herhangi bir sonuç alamadılar. Bilindiği üzere daha önceden de Lekolin.org sitesinde belirttiğimiz gibi Irak ordusu MİT direktifleriyle 20 Mayıs sabahı, onlarca zırhlı araç ve askeriyle Maxmur Şehid Rustem Cudî mülteci kampını kuşatma altına aldı. Kampı tel örgülerle çevreleyerek kendi denetimine almak istediler. Fakat Maxmur halkının direngenliği karşısında geri adım atan KDP ve Irak güçleri bir süredir tekrar MİT ile ortaklaşa kirli ve ahlaksız bir komplo planını hayata geçirmeye çalışıyor.
IRAK MERKEZİ MİT VE PARASTIN’IN SUNDUĞU PLANI UYGULUYOR
Yine Maxmur kampına yönelik MİT ve Parastın’ın başını çektiği ve Irak hükümetinin de dahil edildiği komplo planı 7 Temmuz 2024 tarhinde devreye konuldu. MİT-KDP ve Irak hükümetinin planladığı komplo Maxmur’da uyuşturucu, fuhuş vb. adı altında toplumsal sorunların var olduğunu lanse etmeye çalışıp ve bu sorunlar üzerinde Demokratik Konfederalizm değerleri ile yaşayan Maxmur halkını suçlayıp, halka yönelik saldırılarının zeminini hazırlamak istiyor. Bu planlardan sonra 24-25 Temmuz 2024 tarihleri arasında Irak güçleri Maxmur’un girişindeki kontrol noktası ile aşağı Maxmur arasında Asayiş-Narkotik Merkezi kurdu. Kampta fuhuş, uyuşturucu kaçakçılığı veya kullanımı olduğu gerekçesiyle arama adı altında kampta hakimeyet kurmayı hedeflediler ve bu esas üzerinde Maxmur’a giren çıkan tüm araçlar aranmaya ve herkesi kimlik kontrolünden geçirmeye başladı.
Irak merkezi hükümeti ve bölgesel Kürt yönetimi, Maxmur çevresinde 10 Nisan 2025 tarihinden itibaren uyguladığı giriş çıkış yasağı, ambargo ve kısıtlamarı bölgedeki güvenlik endişelerine dayandırıyor. Ama bu sadece bölgedeki askeri veya istihbarat faaliyetlerini ve bölgesel dengeleri kontrol altında tutmak için uyguladıkları planın bir parçası. Daha önceden de yapılan birçok açıklamada Maxmur halkının sadece sivillerden oluştuğu belirtildi bu konuyla ilgili hükümetin kendisi araştırma yaptı ve sadece sivillerden oluşan bir halk olduğu anlaşıldı. Ama buna rağmen hükümet her seferinde askeri güçlerin varlığını bahane ederek halkın üzerinde baskı yaratmaya çalışıyor ve onları kontrol etmek istiyor. Bu yaptıklarını da güvenliği sağlamak amacıyla yapmış gibi kamuoyuna lanse etmeye çalışıyor.
İnsan haklarını ihlal eden bu uygulamalarına bir gerekçe olarak, resmi açıklamalarında, bölgesel güvenliği artırma ve terör unsurlarını engelleme amacından bahsediyorlar. İran, bölgedeki önemli aktör olarak, bölgenin kontrolü ve istikrarı üzerinde etkili olmayı sürdürüyor. Türkiye ve ABD gibi güçler, bölgedeki durumu yakından izliyor ve çeşitli hesaplar yapıyor. İran, Türkiye ve Irak arasındaki güç dengeleri ve bölgedeki jeopolitik hareketlilik, kısıtlamaları arttırmış ve bölgesel aktörler kendi çıkarları doğrultusunda hareket edip halkın iradesini çiğnemeye çalışıyorlar. Elbette Maxmura giriş çıkışların engellenmesi, KDP ve Irak hükümeti arasındaki siyasi üstünlüğü koruma veya güç gösterisi şeklinde de yorumlanabilir.
Bu olayların yanı sıra bilindiği gibi 17 Temmuz 2019 tarihinden bu yana KDP, Türkiye’nin talebiyle Maxmur Kamp’ını ablukaya aldı. O günden bu yana Maxmur halkı için yardım ve temel ihtiyaçların ulaştırılması oldukça zorlaşmıştı ki halk hastalarını hastaneye bile götüremiyordu. Bu son süreçte de halk, Irak merkezi yönetiminin yeni bir ambargosuyla karşı karşıya kalmış durumda. 2 yıla aşkın bir süredir halkın kimlikleri yenilenmiyor ve 10 Nisan 2025’ten bu yana Irak hükümeti kampı ablukaya aldı ve inşaat malzemeleri, temel ihtiyaçlar ve iş akışını durdurdu ayrıca tekrardan kimlik yenilenmeleri askıya alındı. Halk bu abluka ve ambargolara karşı yürüyüş ve oturma eylemleri düzenledi, çözüm için çağrı yaptılar. Bu çağrılara sessiz kalan hükümet 14 Mayıs günü var olan sorunları tartışmak üzere Bağdat’a giden Maxmur Halk Meclisi heyeti, Adalet Bakanlığı ile görüşmek üzere Bağdat’a gitti. Edindiğimiz bilgilere göre bu görüşmenin ardından dönüş yolunda olan heyet hükümet tarafından göz altına alındı.
Bu gözaltına alma durumu üzerine 15 Mayıs günü halk Irak hükümetinin kurduğu kontrol noktasına kitlesel bir yürüyüş gerçekleştirerek hem ambargonun hem de gözaltına alınan heyetin serbest bırakılması için çağrıda bulundu. Yapılan çağrıda halk isteklerinin yerine getirilmemesine karşılık eylemlerine devam edeceğini açıkladı. Halkın tepkileri üzerine hükümet heyetin serbest bırakılacağını duyurdu ama herhangi bir gelişme olmadı. Bunun üzerine halk kontrol noktasının önünde çadır kurdu ve nöbetlerine başladı. Üç gündür çadırda nöbet tutan halk gece-gündüz eylemlerini devam ettiriyor.
Son olarak Kürdistan’a Giden Yol’ isimli İtalyan bir heyet, mültecilere sağlık ve eğitim yardımı alanında çalışmalar yürüten Heyet dün çalışmaları kapsamında Mexmur’da bulunan Şehit Rustem Cudi Mülteci Kampı’na girmek istedi. Ancak Irak ordusu heyetin kampa girmesini engelleyerek onları geri çevirdi.
Bu uygulanan baskılara rağmen halk hem sözlerinde hem de pratik eylemleriyle hükümete boyun eğmeyeceklerini gösterdi. Ve her zaman olduğu gibi halk, zulme karşı direneceklerini vurguladı.
Botan AMED
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi