21 Kasım 2013 Perşembe Saat 09:06
Dünya da en fazla savaşın ve barışın konuşulduğu yer herhalde Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyasından başka bir yer değildir!!! Asırlardır bu coğrafyalar üzerinde, nice hâkimiyetler ve saltanatlar kuruldu/yıkıldı. Dönemlerinde hüküm sürenlerin bile, bugün esemeleri okunmazken, her nedense bu kadim kutsal topraklara daha henüz barış gelmedi. Bu sorunun yanıtını belki de bütün çözümlerin anahtarını verecektir. Barışın sağlanması için yapılan tüm uğraşılar maalesef, bölgesel ve uluslar arası güçlerin çıkarlarına heba ediliyor. Diğer bir ifadeyle asırlardır, petrol gibi zenginliklerden çok daha fazla yararlanmak için bu coğrafya da yaşayan halklardan geçiriliyor ve aralarındaki çelişkileri körüklemeye devam ediyorlar. Öyle ki, dört kutsal kitapta dile getirilen Dicle ve Fırat nehirleri arasında olduğu belirtilen “cennet” diyarları asırlardır cehennem diyarı olmaktan bir türlü kurtulamadı gitti. Ortadoğu – Mezopotamya coğrafyaları sahip oldukları yer altı/üstü kaynak zenginlikleri yüzünden, halklarının geneli çoğu hep açlıkla perçinleşmeleri doğrusu akıl kârı olan bir iş değil. Mal sahibi, sahip olduğu topraklarının ürünlerinden zımni olarak faydalan(a)madığı ve malını yiyemediği gibi, üstelik fakirlikten, perişanlıktan durumdan kurtulamaması da insanın beynini dondurup hayretler içerisinde bırakmaktadır. Bazen yaşanılan ve içinden çıkılamaz durumlar üzerinde kafa yorulurken, insan sadece düşünülen düşünceleri ve doğruları anlamak için sadece düşünce olgusuyla düşünerek gerçekliğe varmaya yetmiyor açıkçası! Derler ya “zenginin parası züğürdün çenesini yorarmış”. Herhalde fakirliğin ve yoksulun perişanlığı da zenginin iştihanı kabartmış olmalı ki, yer altı/üstü zengin topraklara sahip olan bir halk fakirlik, yoksulluk, perişanlık durumdan kurtulmasın ve iki yakasnı bir araya getirmesin, şimdi bu olacak iş midir? Bozulmuş dünya düzeninde emeğiyle iş yapanlar aç, iş yapmayanlar tok oluyor bu devirde. Ve siz, siz olun bu çelişkili durum için “teğet geçti” kaderimizdir deyip kulak ardı ederseniz eğer: Zengin topraklara sahip olan halkların fakirliği, zenginin kafasını iyi çalıştırmasına sebep oluyor gerçekliğini de kimse inkâr edemez! Bazen kendi kendime sorarım acaba Kürdistan coğrafyası Afrika kıtasında olmuş olsaydı Kürtlerin kaderi yine aynı mı olacaktı? Bilinen bir gerçekliktir ki Ortadoğu ve Mezopotamya coğrafyası her ne kadar kutsanmışsa bir o kadar da lanetlendirilmiş ve bu laneti de lanet olan emperyalist güçlerin eli ile Ortadoğu ve Kürdistan coğrafyasını adeta “ateş poligonuna” dönüştürülerek “süper” güçlerin kirli emellerini bu kadim kutsal topraklar üzerinde sürdürmeye devam etmektedirler. Verimli topraklara sahip olan ülkelere bakıldığında her zaman kaos, verimsiz topraklar da ise her zaman “demokrasi” bayrakları dalgalanıyor olması da “kaderciliğe” bağlandırılabilir mi?
Kürdistan gerek coğrafyasının stratejik konumu itibari ile gerek petrol yatakları itibari ile başı bugüne kadar belalardan kurtulmuş değil. Üstelik baş ağrısı gidertenlerin başını ağrıtmak isteyen “bazı Kürtler” gerçekten kimlerle ne yaptıklarını çok iyi biliyorlar mı? Kürd, Kürd kardeşinin yanında olmasını ister, Kürd kardeşini zindanda tutsak-esaret altında tutanların yanında değil. Politika mı yapmak istiyorsunuz? O zaman önçe ULUSAL birliğinizi tüm dünya’ya ilan edin, politikanın nasıl yapılacağını herkes görür. Çok farklı eğilimler de olsa, stratejik çıkarlar ekseninde bileşildiğinde, o koltuğa oturup bizi ayakta bekletenler, tarihin çöplüğüne giderler. Kürtler arası ittifakın uluslar arası alanda güçlü kılan en büyük avantajı da, zengin petrol yataklarına sahip olmasıdır. Bu ulusal birlik sağlanamazsa, zenginliklerimize ellerinde tutanlar bizleri hiçbir şekilde ciddiye almazlar. Kürtler son yıllarda, bu tarihi fırsatları canı pahasına yarattılar. Bu canı pahasına yaratılan fırsatlar öyle “onun-bunun” hatırı için heba edilemez. Eğer halk için biz varız diyorsanız, o zaman halkın sesine de kulak vermek zorundasınız. Unutmamak gerekir ki en büyük silah ve güç halkın ta kendisidir.
Bundan 20 yıl öncesine kadar Kürtler arasında, bölgesel, grupsal ve hatta kişisel çıkarlar nedeniyle iç ve dış çatışmayı tetiklendirenler, dün olduğu gibi bugün de, tekrar dirsek temas kurup neyin hesabı yapıldığı biliniyor. Bu tür komploların tutmayacağını da herkes biliyor. Çünkü Kürtler özgürlüklerini ve geleceklerini canlarını paramparça ederek inşa ediyor. Ve tüm dünya da Güney Batı Kürdistan Kürtlerin (ROJAVA) direnişi gıptayla izliyor. Kürtleri kirli hesaplarına alet etmek isteyen okyanus ötesindeki “beyaz saray” ve Ankara “bahtı kara” da yapılan oyunlar tutmadı bu yüzden gözler neden HEWLER’E çevrildiği rahatlıkla anlaşılmaktadır. Kürtler arası çatışma olmazsa da yapılacak ve gerçekleşecek ittifaklarına nifak sokmak girişimleridir. Buradan da ROJAVA’nın da petrolünü olduğunu görenler ve bu petrol gelirlerine daha şimdiden göz dikenlerin niyetleri hiç kimsenin şüphesi olmasın ki, Kürt halkı kursaklarında nasıl bırakacağını, bunlara pratikte gösterecektir. Şimdi yaklaşık iki haftadan beridir yaşanan gelişmeler: Bilinenler bilinmiyor diye algılayıp, sadece bildikleriyle hareket edecek hangi Kürt partisi olursa olsun, Kürt halkı kendisine yapılan yanlışlara karşı suskun kalmaz. Dünün “fesatçıları” olup bugünün “fırsatçıları” olarak piyasaya çıkanları Kürt halkı artık çok iyi tanımaktadır. “Onun-bunun” için alet olacağına, ülkesi Kürdistan için hiçbir çıkar gütmeden çalışsınlar ki, halk bunları ne yaptığını görsün ve yüreğine bassın. Halkın hizmetkârı olmadan halkı yönetmeye kalkan kim olursa peşinen kaybeder. Yoksa bazılarının karşısına çıkıp “bir mumdur, iki mumdur” yakmakla “karanlıklardan” kimse aydınlığa giremez. Bazıları tükenmiş bütün umutsuzluklarıyla, direnen ve zafer kazanan Kürt halkını “birbirine kırdırtma politikaları’ yeniden uygulamak istiyor. Öyle ki bu defa içlerinde çatışma yaratmak, stratejik ittifaklarına engel olmak için her türlü yol ve yöntemi deniyorlar. Başaramayacaklarını bilmelerine rağmen, bu tarz hilelerden vazgeçmiyorlar. Kürtleri artık kimse kolay, kolay kobay olarak kullanamayacaklarını çok öğrenmiş olmalılar ki, düne kadar değil dillerine akıllarına bile getirmekten sakınanlar, bugün ‘Kürdistan’ diye ötmeye başlamaları, onların hazin durumunu anlatıyor. Kürtler artık başkası için ‘ aman petrol’ demeyi bırakıp, ‘benim petrolüm halkım içindir’ dedikleri zaman kazanacaklardır.
Menaf Aslan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info