Doğuş varoluştur, kendini ortaya koymaktır, oluşmaktır. Aynı zamanda da eylemselliktir. Yaşamın kendisi doğal eylemselliği ifade eder. İnsan, eylemsel ve üretken olduğu ölçüde vardır ve yaşıyordur. İnsan ve yaşam eylemselliğin bir ürünüdür. Kürtler, tarihin en eski halklarından biridirler. Kürtlerin atalarının tarih ve medeniyetin oluşmasında nasıl bir rol oynadıklarını da dünya tarihi çok iyi biliyor. Kürtler kendi topraklarında yüz yıl öncesine kadar özgür olarak yaşamaya çalışıyorlardı. Kürtlerin toplum olarak hiç başka bir topluma zerre kadar zararları olmadı, faydaları ise çok oldu, halada oluyor. İşgaller ve imparatorluklar çağında Kürtler saldırı ve işgallere maruz kaldırlar. Son yüzyıllar ulus devletlerin Avrupa merkezli olarak yükselişe geçtiği yüzyıllar oldu. Ulus devletlerin Ortadoğu’ya bir zehir gibi girmesi hem Kürtlerin hemde bölge halklarının binlerce yıllık sınırsız ve hiyerarşiye fazla bulaşmamış olan doğal toplum yaşamını adeta kırıp geçirmiştir. Avrupa etiketli ulus devletler ve kurulan dikta rejimleri günümüze kadar Ortadoğu’yu kasıp kavurmuştur. ***Kürtler ulus devletler çağında yeterli bir uluslaşma ve ulusal bilince sahip olamadıklarından dolayı büyük bir yıkım ve ulusal yok oluşla karşı karşıya gelmişlerdi. Kürtler tarihte belki de ilk kez büyük bir tehlikeyle karşı karşıya gelmişler, Kürtleri asimile etmek için her araç ve mekanizma işler hale getirilmişti. Kürtlerin ulusal bilince tam olarak ulaşmaları, ulusal örgütlülüğü sağlamaları 1970’lerle başlamıştır. Başur Kürdistan’da da belli bir mücadele verilmiş ama yeterli bir kapsayıcı ulusal mücadele ve ulusal çizgi olmadığı ve sürekli değişken dış dengelere dayanarak politika belirleyip ayakta kalmaya çalıştığı için genel Kürdistani bir gelişme sağlayamamış, dar ve bölgesel kalınmış, ailesel çıkarlar aşılmamış ve Kürtlerin ihtiyaç duyduğu gerekli uluslaşma sağlanamamıştır. Güneyli güçler, Kürtlerin ulusal dirilişini gerçek anlamda sağlamaya çalışan PKK’yle çatışarak, Kürtlerin düşmanlarıylada işbirliği yaparak, ulusal mücadeleye zarar verir hale gelmişlerdir. KDP bu konuda hala ihanet denecek bir tutum içindedir. ***KDP, elinde onca imkan olduğu halde, kuruluşundan günümüze kadar, Kürtlere ulusal olarak bir faydası olmamıştır. Mevcut durumda, Kürtlere zarar veriyor. Kürtlerin genel olarak ilk kez modern ulusal dirilişleri PKK’yle başladı. Tarihte bireyin rolü burada tekrar rolünü oynadı, oynuyor. Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan. gerçekten de Kürtlerin gören gözü, yürüyen ayağı ve düşünen beyni olmuş, yok olmanın eşiğine gelen bir halkın tekrardan var oluşunu sağlamıştır. Bazı aklı eksikler, Kürtler PKK’den öncede vardı diyorlar. Bu söylemde bir yanlışlık yok ama Kürtler PKK’den önce ne durumdaydılar, ulusal olarak durumları nasıldı?? Kürtler bundan kırk yıl önce korku içinde yaşıyorlardı, Kürdüz demeye bile cesaret edemiyorlardı. Kürtler yoktan var edilmediler, gökten zembillede getirilmediler ama Kürtler yeniden bir doğuşu yaşadılar. Kürtleri tarih sahnesine yeniden getiren ve her bakımdan güçlendiren tabiki Kürt Halk Önderi Sayın Öcalan ve PKK’dir. Bugün Kürdistan’ın her parçasında Kürtler Biji Serok Apo diyorlar. Kürtler Sayın Öcalan’ı kendi önderleri olark görüyorlar. ***Sayın Öcalan’ın doğuşunu kendi doğuşu olarak gören bir Kürt halk gerçekliği ortaya çıkmıştır. Önderliksiz yaşam olmaz, önderliğin yaşamı bizim yaşamımızdır diyen bir halk tarih sahnesine çıkmıştır. Bütün Kürdistan’da Kürtlerin nasıl kendi önderliklerine sahip çıktığı gözler önündedir. Bu, Kürtlerin tekrar doğuşu ve varoluşudur. Sayın Öcalan, Kürtleri her bakımdan geliştirmiş, eğitmiş, politikleştirmiş ve kültürel olarak donatmıştır. Denebilirki Kürtler Ortadoğu’da en demokratik halk durumuna gelmiştir. Dolayısıyla da Sayın Öcalan’ın doğuşu Kürtlerin yeniden doğuşudur. Kürtler 4 Nisan’da Amara’ya gidecekler, kendi önderlerinin doğuşunu kutlayacaklar. İyiki doğdun SEROK APO. Çünkü senin doğuşun Kürtlerin doğuşudur, varoluşudur. Kürtler önderlikleriyle birlikte yeniden bir doğuşu yaşadılar, var oldular, seslerini dünyaya duyurdular. Kürt Halk Önderi, Ortadoğu’da diğer halklarında önderi olmayı başarmıştır. Kürtler önderlik çizgisine yaklaştıkça kendisini keşfetmiş, kendi hakikatini bulmuştur. Kürler önderliksel çıkışla sadece ulusal örgütlülüğe, kurtuluşa ulaşmamış, aynı zamanda yeni bir yaşamı tanımıştır, yeni insan olmayı başarmıştır. Bu ulusal diriliş klasik bir ulusal diriliş olmayıp, esasında insanın yeniden dirilişi olmuştur. Kürdistan’da önderlik çizgisi, özünü yeni insanda alıyor ve yeni bir insanı yaratıyor. Kürtler şahsında insanlık yeniden bir diriliş ve yeniden bir doğuşu yaşıyor. Önderliğin doğuşu yeni insanın doğuşudur…
Kemal SÖBE
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi