2023 yılı muhtemelen bir genel seçimin olacağı bir yıl olacak. Mayıs ya da Haziran’da seçimlerin olabileceği tartışılıyor. AKP-MHP faşizmi, Türkiye’nin sırtında bir kambur haline gelmiştir. Kürtlere karşı yürütülen kirli-özel savaşa akıtılan milyarlarca dolar paralar, rant siyaseti ve devlet arpalığından beslenme yoksulluğu ve hayatı felç etme noktasına getirmiştir. Toplumun her kesiminden insanlar, rejimden şikayetçiler ve bu kötü gidişattan bir çıkış arıyorlar. Tabi sorunların kaynağına inilmeyince yani sorunların nereden kaynaklandığı sorgulanmayınca, nasıl bir çözümün gerçekleşeceği de bulunamıyor. Çünkü sorunlar, esasen bir demokrasi sorunu olup, ancak köklü demokratik değişim ve dönüşümlerle çözülecek türden sorunlardır. Bir dönemsel hükümetin bile, üstesinden gelemeyeceği ağırlıkta sorunlar, Türkiye’yi uçurumun kenarına getirmiştir. Türkiye, Kürtlere düşmanlığı ve soykırım savaşını şiddetlendirdikçe hem ekonomide hem siyasette ve hem de toplumsal çürümede aşağı doğru gidiyor. Bunda, dışarıya bağımlı çarpık kapitalizminde etkisi var ama demokratikleşme olsa ve Kürt sorunu başta olmak üzere, bütün sorunlar çözüme kavuşsa, ekonomisi düzelir ve en azından İsviçre, İsveç standartlarında bir refaha ulaşabilir. Türkiye yıllardır bir özel-kirli savaşın içindedir. Türkiye, 12 Eylül faşist cuntasıyla, her türden bir mafyalaşma ve çeteleşmenin içinde buldu kendini. Çünkü devlet Kürtlere ve solculara, sosyalistlere, demokratlara karşı, korkunç bir imha ve bir kirli savaşa girdi. Devlette çeteleşme ve mafyalaşma olunca, rant ve soygun siyaseti de hortlamış oluyor ve bu durumda, devletin malı deniz yemeyen domuz kültürü gayet olağan hale geliyor.
Oysa, demokratik ülkelerde, devletin hazinesinde bir lira bile alındığı tespit edilen bir devlet adamı toplumun yüzüne bakamayacak duruma gelir ve yapılan bir yolsuzluğun hesabını da sorarlar. Türkiye’de, devleti yönetenler, hazineyi kendi babalarının çiftlikleri olarak görüyorlar. 1980’den sonra, kurulan hükümetlerden, devlet hazinesinden zenginleşmeyen yok gibidir. 1980 sonrası, yüz milyarlarca dolar paranın ve yüzlerce ton altının hazineden çalındığı, bir bölümüyle ailesel zenginliğin sağlandığı ve bir bölümünün de kirli savaşa harcandığı biliniyor ama kimse hesap sormuyor, soramıyor. Çünkü demokrasi ve adalet yok. Türkiye hukuk devleti değildir. Özellikle son yirmi yılda, gidişat çok kötü. AKP-MHP faşizan ittifakıyla, bu kirli siyaset daha çok bir kirlilik yaşadı. Dikkat edilirse, Kürtlere-Kürdistan’a yönelik inkara ve soykırım savaşına hız verilirse, ekonomi ve siyaset beterin beteri olmaya devam ediyor. Bu kirlenme içinde, kimse, devleti yönetenlerden hesap sormaya cesaret edemez, edenleri de içeri atıyorlar, saldırıyorlar. HDP dışında, kimse rejimi ve sistemi sorgulamıyor, sorunları dile getirmiyor, rant siyasetinin ipliğini pazara çıkarmıyor. CHP’nin başını çektiği, altılı masa, rejimi eleştirecek ve sorunları çözecek bir muhalefet değiller. Devletin bekası ve Kürtler söz konusu olduklarında AKP-MHP faşizminin koltuğuna değnek olanlardan muhalefet olmaları ve sorunların çözümünü beklemek gerçekçi değildir. Altılı masayı oluşturan partileri muhalefet olarak görmemek gerekiyor. HDP’yi dışlayanlar muhalefet olamazlar.
Ama HDP’nin oylarına ve kitlesine de, utanmadan göz dikiyorlar. Millet İttifakı ve Cumhur İttifakı, özel-kirli savaşın partileri ve ittifaklarıdır. Kimse, Kürtlerden bedava oy isteyemez. Kürtler, demokratikleşme olsun, Kürt sorunu çözülsün, Türkiye adam olsun diye, büyük şehir belediye seçimlerinde CHP’ye oy verdiler ama CHP’nin genel başkanı bay Kemal, sadece sözde ” Kürt sorununu en iyi biz çözeriz ” dedi ve o söylem öyle kaldı. Kürtler artık politikleştiler, siyaseti biliyorlar, kimin, neyi neden söylediğini anlıyorlar. Ve Kürtlerin, söz ve vaatlere karnı toktur. Kürt sorununda söz etmekle, Kürt sorunu, sözde var demekle olmuyor. Kürtler, Kürt sorununu çözecek ciddi adımların atılmasını istiyorlar. Kürtler ulus olarak kabul edilmeyene ve varlıkları yasal ve anayasal olarak kabul edilmeyene kadar, söylenecek hiç bir söze inanmayacaklardır. Dönem, oylar çantada keklik dönemi değil artık. Hem Kürtleri yok sayın hem katledin hem de Kürtlerden oy isteyin, Kürtlerin inisiyatifi dışında, Kürtlerle ilgili toplantılar yapın, kararlar alın. Kürtlerin oylarının belirleyici olduğunu çok iyi biliyorlar. Artık vaatlerin de işe yaramadığını biliyorlar. AKP-MHP faşizmi artık söyleyeceği ve halkı kandıracağı yalan bulamıyorlar. Tek çareleri, Kürtlere karşı kirli savaşı derinleştirmek ama Kürt Özgürlük gerillası, AKP-MHP faşizmini, büyük bir direnişle ağız üstü yere düşürdü. PKK ve Kürtler, Türkiye’yi demokratikleştirecek, bu soygun-rant rejimini yok edecekler.
HDP ve Kürtler, demokratikleşmeyi sağlayacak ve Kürt sorununu çözecek bir ittifaka kapalı değiller ama Kürtlerden oy ve destek alıp, sonrada Kürtleri yok etmeye devam edecek siyasete de destek ve oy vermeyeceklerdir. CHP, eğer sol olduğunu hala iddia ediyorsa, Kürt inkarından vaz geçmelidir ve bunu bağıra bağıra söylemelidir. CHP”nin tabanının büyük bir bölümünün, Türkiye’nin demokratikleşmesine ve Kürt sorununun Türkiye’nin sınırları içinde çözümüne karşı çıkacaklarını düşünmüyoruz. Çünkü CHP’nin tabanının önemli bir bölümü sol-sosyal demokrattır ve Kürt sorununun çözümüyle, Türkiye’nin demokratik olacağını ve her bakımdan güçleneceğini anlamalılar. Kürt sorununun çözümünde, CHP’de bir yumuşama olursa, demokratik çözümün yolu açılır ve demokratik çözüm kolaylaşır. Kürtler zaten ortak vatanda eşit ulusal haklar temelinde kardeşçe yaşamak istiyorlar. Dolayısıyla, Kürt fobisinden kurtulmuş bir CHP Türkiye’ye iyilik yapmış olur. Çünkü Kürt sorununu çözmek, Türkiye’nin demokrasi sorununu çözmektir. CHP eğer AKP-MHP faşizmine karşıysa, Türkiye’yi demokratikleştirme gibi bir hedefi varsa, bunun yolu Kürt sorununun çözümü ve HDP’yi ve Kürtleri bu ülkenin öz çocukları-halkı ve ortak olarak kabul etmesi gerekiyor. Bu seçimler eski seçimler gibi normal bir havada geçmeyecektir. AKP-MHP faşizmi için bir ölüm kalım seçimi olacaktır. Kürtlerin oyları politik nitelikte ve demokratik oylardır. Kürtlerin oyları demokrasiyi ve özgürlüğü kazanma oyları olacaktır. Kürtler, bir parti seçimi kazansın, iktidar olsun diye oy kullanmayacaklar. Kürt oyları olmadan kimse kazanamıyor deniyor. Demek ki Kürtlerin oyları kilit önemdedir. Öyleyse, Kürtler, Kürt sorununu çözecek ve Türkiye’yi demokratikleştirecek bir siyasetle ittifak yapabilirler ama kimse, Kürtleri kandırmaya çalışmasın. HDP’nin olduğu bir masada biz olmayız diyenler, Kürtlerden oy isteme gibi bir rezalete girmesinler ve Kürtlerden oy dilenmesinler.
Kemal SÖBE