23 Aralık 2017 Cumartesi Saat 15:12
Bu vesile ile Maraş katliamında yaşamlarını yitiren canlar şahsında
Dersim’den, Sivas’a, Roboski’ye, Cizir’e kadar yaşamını yitiren canları anıyor,
anıları önünde saygıyla eğiliyoruz.
Maraş’ta
1978’in aralığında bir darbe daha vuruldu insanlığa. Daha doğmamış bebeler ana
karnında süngülenerek veda ettiler tanıma şansı bulamadıkları hayata. Kadınlar,
genç kızlar hiç hak etmedikleri biçimde nasiplendiler bu insanlık dışı faşistçe
kıyımdan. Onlarca, yüzlerce savunmasız, suçsuz, günahsız bir toplum olan Alevi
toplumu korkutulmak, sindirilmek istenmiştir bir daha. Tabi bunun yanında
parçalı olarak gerçekleştirilen kıyımlarla bitirilmek de hedeflenmiştir.
Dersim, Maraş, Sivas, Gazi katliamları bunun tek ifadesidir. Yine her dönem
kişilere yönelimler, bazı dönemler tehdit içerikli tutum ve davranışlar kendini
dışa vurmuştur. Bazı dönemler kapı işaretlemelerden tutalım da daha farklı
yönelimlerde gelişmiştir. Özellikle Alevi olmaktan çıkarma uğraşı, gayreti
başkalaştırmaya uğratma çabaları en tehlikeli olanları arasında olmuştur. Nasıl
ki Kürtleri Türkleştirmek gibi tehlikeli oyunlar oynanmışsa Türk faşist devleti
Alevileri de Sünnileştirme oyunlarını çokça oynanmış ve bu temel politika,
strateji olarak belirlenmiştir. Bunun için Alevilere de Kürtlere de kendileri
dışında başka her şey olmaları için her türlü uygulamayı hak gördüler. Hatta
Kürtler ve Aleviler başta olmak üzere mevcut devlet sınırları içerisindeki
farklı uluslardan kimlikleri, inanç topluluklarını kendisine benzeştirerek,
kendi olmaktan çıkararak herkesi Türkleştirmek ve Sünnileştirmek amacı
güttüler. Ve bu yaklaşımla toplumları çok renkli, çok kimlikli, çok dilli, çok
inançlı bir yapısallıktan çıkarıp tek dil, tek bayrak, tek ulus, tek inanç
yaratmayı hedeflemiştir. Kürt ve Alevi toplumlarına da bu dayatmaları en vahşi
uygulamalarla geliştirmek istemiştir. Dersimler bu amaçla yaşanmıştır,
Maraşlar, Sivaslar, Roboski, Cizir ve daha niceleri bu amaçla, hedefle
yaşanmıştır, yaşatılmıştır.
Maraş’ta
katledilen ve resmi verilen rakamlara bakılırsa iki yüze yakın kişinin, kadın
ve çocukların ağırlıkta olduğu katliamın tarihsel amaçları olduğu kadar güncel
politikalarla bağlantıları da olmaktadır. Maraş Kürt Alevilerin yaşadığı bir
şehir olma özelliğini taşımaktadır. Tabi bunun yanında Türkiye ile sınırı olan
illerden bir tanesidir. Türkiye faşist devleti cumhuriyeti tarihine
bakıldığında görülecektir ki halklar üzerine geliştirilen soykırım ve
katliamları amaçlı ve planlı olarak her dönemde devreye koymuştur. Cumhuriyet
öncesi Osmanlı sürecinde halkların kısmen statüleri vardır. Araplardan tutalım
Arnavut, Bulgar ve daha başka halkaların yaşadığı coğrafyalar Osmanlı imparatorluğu
sınırları içerisindeydi. Mevcut sınırlar parçalandıktan ve halklar ayrıldıktan
ve Osmanlı imparatorluk olarak dağıldıktan sonra kurulan Türkiye cumhuriyeti
devleti kendisini sağlama almak için Türk ve Sünni ulusu yaratmak için plan
yapıp çalıştılar. Türkiye cumhuriyetini farklı inanç gruplarıyla yine bu
coğrafyada yaşayan bütün farklı etnik topluluklarla bir arada yaşamak, her
kesimin kendi rengiyle, kimliğiyle, dili, kültürüyle varlık göstererek yeteneği
kadar gücü oranında kendi olarak varlığına müsaade edilseydi demokratik bir
Türkiye cumhuriyeti oluşabilirdi. Ama maalesef kendilerini güvende his
etmedikleri, varlıklarının tehlikede olduklarının aklıyla, duygusuyla halklara
karşı inkâr ve imha planları devreye koymuşlardır. Bundan da en çok Kürt ve
Alevi kesimleri nasiplenmişlerdir ne yazık ki. Omsalının dağılması ve
Cumhuriyet döneminin başlamasıyla birlikte halkların statüsü, otonomluğu
ortadan kalkıyor. Ve süreç kanlı, kıyımlı, katliamlı bir biçimde başlayıp
yaşatılıyor.
Şexseit ve
arkadaşlarının mücadeleleri ile başlayan bağımsız, demokratik, özerk yaşam
modeli için isyanlar geliştiren Kürt toplumuna amansız, gözü kara biçimde
sadece yok etmek, bitirmek hedefli saldırdılar. İsyan önderi ve yol
arkadaşlarını bütün halklara ibret olsun tarzında yalnızca Türk olunur, Türk
olunursa yaşam hakkı elde edilir tarzında farklı halklara da gözdağı vermek
adına idam ettiler. Baş eğmemek, teslim olmamak, onurlu kalmak için özgür Kürt
kimliği uğruna ölünecekse de nasıl ölüneceğini gösterdiler düşmana. Giderken
her biri geleceğe miras olarak bıraktıkları sözlerle ardıllarından
beklentilerini ifade ederek gitmişlerdi idam sehpasına. İfadelerinde geleceğe
dair umut besleyen, büyük beklentiler taşıyan mesajlar bıraktılar. Yiğit Kürt
kadını ve erkekleri bu mesajı doğru okuyarak cevap olmaya çalıştılar bu
çağrılara.
ŞEYH SAİD:
“Dünya yaşantımın sonu geldi. Ulusum için kurban edildiğimden dolayı pişmanlık
duymuyorum. Yeter ki torunlarımız bizi düşmanlarımızın önünde mahcup
bırakmasınlar.
ŞEYH
ABDÜLKADİR (Senatör): “Zaten sizler yakma ve yıkma konusunda büyük bir şöhrete
sahipsiniz. Burasını da Kerbela’ya çevirdiniz. Şunu biliniz ki dehşet ve
insafsızca sömürü ile şan ve şeref kazanılmaz. Yok olsun Türkler!…
DOKTOR FUAD
(Diyarbekir’li): “Vatanım için yiğitçe kurban olmayı daima düşünürdüm. Şüphesiz
ki asılmakta olduğumuz bu toprağa bağımsızlık bayrağı dikilecektir.
AVUKAT
TEVFİK (Diyarbekir’li): “Cesedimi bütün dünyaya gösteriniz ve herkes bilsin ki
kişisel haklar için değil, ulusal haklar için savaşıyorum. Yaşasın
Kürdistan!…
ŞAİR MOLLA
ABDURRAHMAN (Siirt): “Sefiller!… Sizi ayağımızın altında çok alçak ve küçük
görüyorum. Biliniz ki Kürt bir ağaç değildir, ölür fakat eğilmez!…
CİBRANLI
XALİD: “Karşınızda yalnız değilim. Arkamda İran, Mezopotamya ve Türkiye’de
muazzam bir Kürt ulusu bulunmaktadır. Bugün beni asıyorsunuz, fakat hiç
şüphemiz yoktur ki yarın torunlarımız de sizleri yok edeceklerdir.
YUSUF ZİYA
(Bitlis Milletvekili): “Bize mevki ve rütbe bahşetmek suretiyle bizi
aldatabilirsiniz endişesi içindeydim. Şükür Allah’a ki bizi mermi ve iple
karşılıyorsunuz ve bundan dolayı biz hiç pişman değiliz. Verdiğiniz ders
sayesinde torunlarımız öcümüzü alacaklardır.
SEY RIZA:
‘Ben sizin hilelerinizi anlayamadım, onlarla baş edemedim bu bana ders olsun,
bende size boyun eğmedim buda size dert olsun.’ Bu sözleri miras bıraktı
bizlere büyüklerimiz.
Ardından
planlar yaparak adına da şark ıslahat planı diyerek bu planla Kürtler şahsında
şark insanını ıslah edeceklerdi. Kürdü Kürtlükten çıkarıp Türkleştirmek, Alevi
Kürtleri hem Türkleştirip hem de Sünnileştirmek planın en stratejik kısmıydı.
Bunun için ardından hemen sonra Dersim soykırımı gerçekleştirildi. Hazırlanan
plan bu kıyımlarla somutluk kazanıyor ve her geçen gün büyüyerek
zirveleşiyordu. Kıyım içerisinde her türlü yöntem kullanılıyor. İnsan
katliamından tutalım kültür kırımına kadar, köylerin yakılıp yıkılmasından
göçlere zorlanmalara kadar insan aklına gelebilecek her yöntem devreye
konuluyor. Askeri işgal, siyasi, kültürel, ekonomik talan pervasızca
yürütülüyor planın bir parçası olarak. Asimilasyonun kendi dışında her şey
olmanın Kürt Alevileri üzerinde özel savaş yöntemleri olarak deneniyor.
Dilinden, kültüründen, inancından uzaklaşan, yaşamın her alanında tam bir
kuşatma altına alınan Kürt toplumu ve aleviler bitiş noktasına kadar getirilmek
isteniyor.
Ardından da
Maraş katliamına kadar birçok çetrefilli, ölümlü, kanlı süreçleri yaşamıştır
Alevi ve Kürt. Sonrasında da Sivas’ta yakıldı alevi, Roboski’de bombalandı
Kürt, Cizre’de diri diri yakıldı, anaların cenazeleri sokak ortalarında kaldı
günlerce, çocuk cenazeleri bozulmasın diye evlerin buzdolaplarında saklandı,
Sur’da, Nusaybin’de tekrardan defalarca bitirilmek istendi bu Kürt. Bütün
bunları Kürtler kendileri kalabilmek için yaşadılar. Özgür kimlikli insan,
onurlu toplum olarak kalabilmek için ölmeyi bildiler. Bırakılan büyük mirasa sahip çıkma,
atalarının ruhunu şad etme, özlem ve istemlerini gerçekleştirme çabalarından
hiç vazgeçmedi bu halk.
Özgürlük
mücadelesinin gelişimi ile daha da bir ivme kazanan onurlu insan olma
mücadelesi Kürt ve Alevi şahsında insanlığın kurtuluş mücadelesi oldu bu
anlamda. Şu bir gerçektir özgürlük mücadelesi veren PKK hareketi Alevilerin
yoğun yaşadığı yerlerde kendisini örgütledi. Ve bitirilmek istenen, kendisine
yabancılaştırılmak, inancından uzaklaşarak başkalaştırılma hesaplarıyla
yaklaşılan bu halk mücadeleye güvendi ve çok yoğun emekler verdi, bedeller
ödedi. Büyük özgürlük mücadelesine kattığı değerlerle büyük kazanımlar açığa
çıkardı. Bu anlamda örgütlendi, örgütledi. İnandı ve bildi ki örgütsüz özgürlük
gerçekleşmez.
Bundandır ki
halklar, farklı etnik guruplar, inanç toplulukları her nerede yaşıyorlarsa
kendi örgütlükleri olmalıdır. Alevilerin mesela yaşadıkları yerde yaşamsal
buldukları alanlarda öz savunmadan tutalım ekonomiye kadar kendilerini
örgütlemeli, varlıklarını sağlayacak, özgürlüklerini, haklarını koruyacak
mekanizmaya kavuşturabilmelidirler. Şunu çok iyi bilmeliyiz ve asla
unutmamalıyız ki Kürtlerde Alevilerde öz savunmada örgütlenmezler, ekonomik
alanda gelişmeler kaydetmez, eğitim faaliyetlerini yürütmez, kısaca yaşamsal
buldukları bütün alanlarda örgütlenmezlerse kıyımlar son bulmayacak. Kendi
kültürlerini, inançlarını, dillerini, kimliklerini yaşatmanın, başkalaşmadan
kendileri olarak yaşamanın tek yolu örgütlenmektir.
Bu anlamda
özellikle PKK’nin varlığının özgür kimlikli olarak var olmak isteyen Kürtler ve
Aleviler açısından muazzam bir özgürlük ve örgütlülük zeminini geliştirdiğini
de vurgulamak istiyorum. Bu zeminde bir araya gelerek özgür kimlikli, özgür
dilli, özgür inançlı, her kesin yaşama kendi rengiyle katıldığı, kendi
kimliğiyle var olduğu bu zeminde bir arada yaşamaya ve mücadele etmeye
çağırıyorum.
Solin
Bahar
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html
Solin
Bahar