11 Aralık 2009 Cuma Saat 09:25
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Adalet Bakanlığı’ndan
gelen heyetle uzun uzun görüştüğünü belirterek, “Açılıma karşı değilim ama
yöntem yanlış dedi. Eğer doğru yöntem belirlenmezse AKP’deki mevcut zihniyetin
Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalanmaya götüreceğini ifade eden Öcalan, “Bu sorunun
kesin çözümü için, nasıl olacak bilmiyorum ama Meclisin bir karar alması lazım
mesajını verdi.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın haftalık olağan
görüşmesinde cezaevi koşulları ile gündemdeki gelişmelere ilişkin
değerlendirmelerde bulunduğu öğrenildi. Hücre cezasının henüz uygulanmadığını
belirten Öcalan, Adalet Bakanlığı’ndan gelen bir heyetle görüştüğünü kaydetti.
ADALET BAKANLIĞI’NDAN HEYETLE GÖRÜŞTÜM
“Hücre cezası henüz uygulamaya başlanmadı, karara itiraz
ettim, birkaç güne kadar belli olur diyen Öcalan, şunları söyledi: “Buraya
getirilen arkadaşlarla bir kez görüştüm. Buradaki görevliler, ileride
Televizyon vereceklerini belirttiler. Adalet Bakanlığı’ndan gelen heyetle
görüştüm. Adalet Bakanlığı Ceza ve Tevkif İşleri Müdürü de vardı. Bu görüşmeden
sonra kapının üstünde aşağıya ve yukarıya yeni bir pencere açtılar. Kaldığım
odada yatak, dolap, masa var. Onun dışında bana iki-üç adım mesafesinde yer
kalıyor. Yatak, Masa ve Dolap yeri dışında enine iki adım boyuna üç adımlık
mesafe var. Bütün yer bundan ibarettir.
AYDIN ERDEM İÇİN BAŞSAĞLIĞI
Diyarbakır’daki eylemler sırasında hayatını kaybeden
üniversite öğrencisi Aydın Erdem için de başsağlığı dileğinde bulunan Öcalan,
“Diyarbakır’da 23 yaşında üniversite öğrencisi genç, gösterilerde yaşamını
yitirmiş. Çok üzüldüm. Özellikle anne-babasına ve ailesine taziyelerimi
iletiyorum, başsağlığı diliyorum dedi.
AÇLIK GREVLERİ SON BULSUN
Öcalan, cezaevlerindeki açlık grevi eylemlerinin de son
bulmasını istedi: “Cezaevlerindeki arkadaşlar açlık grevine girmişler. Artık
açlık grevlerine gerek yok, hepsine çok selamlarımı ve sevgilerimi iletiyorum.
Ben daha önce benim için intiharvari, kendine zarar verecek eylemler
yapmamalarını söylemiştim. Sakın hayatlarını tehlikeye atmasınlar. Bu
arkadaşlara özel selam ve sevgilerimi gönderiyorum.
DTP KAPATILSA DA YOLA DEVAM EDİLİR
DTP’nin kapatılması davasını da değerlendiren Öcalan, “DTP
kapatılması davasının kararı muhtemelen Cuma günü çıkacakmış. Dünyanın sonu
değil, kapatırlarsa da mücadelelerini sürdürürler, yollarına devam ederler.
Yine Türkiye’de her kesimden demokratları içine alan demokratik bir yapılanmaya
gidilebilir ifadelerini kullandı.
AÇILIM ŞART AMA YÖNTEM DOĞRU DEĞİL
Öcalan açılım sürecine karşı olmadığını ancak yöntemin
yanlış olduğunu şöyle dile getirdi: “Nuray Mert, yazısında bu açılımın gerekli
olduğunu ama yöntemin yanlış olduğunu söylüyor. Doğrudur açılım şarttır fakat
yöntem doğru değildir. Bunlar İngiliz siyasetidir, Amerika yürütüyor. Bu İngilizler
müthiş. Dört yüz yıldır dünyayı yönetiyorlar. Türkiye’de de İngilizler bir
yandan Kürtleri kışkırtıyorlar diğer yandan da devlete de bastırın diyorlar,
ikili oynuyorlar. Bu politika “tavşana kaç tazıya tut politikasıdır. Bu durumu
üç örnekle açıklayacağım. Birincisi 1925 Şeyh Sait döneminde Binbaşı Noel
vasıtasıyla Kürdistan’da Şeyh Saitlerle görüşüp alttan destekliyormuş gibi
yaptılar ve Seyit Abdulkadir’le de İstanbul’da görüşerek bir yandan Kürtleri
kışkırttılar öbür taraftan kendi adamları olan İnönü ve Recep Peker, Fevzi
Çakmak, bunlarla Mustafa Kemal’in etrafını sararak etkisizleştirdiler ve
Hükümeti ellerine aldılar. Bu süreçte bir yandan Kürtleri kışkırttılar öte
yandan da Kerkük ve Musul’u almak karşılığında Hükümeti de bastırma konusunda desteklediler.
Çok acılar yaşandı.
TAM BİR KÖR DÖVÜŞÜ
“İkinci olarak 1990’lı yılların başında ABD’nin Irak’a ilk
müdahalesiyle beraber bunlar bize savaşma konusunda bizi destekleyeceklerini
söylüyorlardı. Aynı şekilde Avrupa’daki temsilcilerimiz üzerinden savaşın sizi
destekleyeceğiz diyorlardı. Öbür taraftan da Doğan Güreş’e İngiltere’de
bastırma konusunda yeşil ışık yaktılar. O dönem basında yazılmıştı, Doğan
Güreş’in kendi beyanatıdır. İngiltere’den geldiği zaman aynen şunu söylüyordu
“İngiltere bize yeşil ışık yaktı . İşte yine bilinen o büyük acılar yaşandı. Üç
bine yakın köy boşaltıldı, binlerce faili meçhul cinayet oldu. Tansu
Çiller-Doğan Güreş dönemi. Ergenekon tutanaklarından da geçiyor birbirlerine
“kahpe diyorlar. Bizi de savaş konusunda kışkırttılar öbür taraftan da devlete
kırdırttılar. Tam bir kör dövüşü. Özal bu senaryoyu çözemediği için hayatına
mal oldu, biz de o zaman tam çözememiştik, bu nedenle biz de 1997 sonuna kadar
savaşı sürdürdük, sonra anladık. Bu sorunun savaşla çözülemeyeceği, siyasi bir
sorun olduğu yönünde Karadayı’nın da görüşleri vardı. Kıvrıkoğlu’nun da böyle
düşündüğünü zannediyorum. ’98’e kadar Karadayı, ‘98-2002 arası da Kıvrıkoğlu
Genelkurmay başkanıydı. O dönem Ecevit, bir şeyler yapmak istiyordu ama sanırım
Bahçeli takoz koydu. Daha sonra bu Ergenekoncular -ki iddianamede de var– kendi
aralarında biz 2000’deki geri çekilmeyi, gerillanın sınır dışına çekilmesi
sürecini iyi değerlendiremedik diyorlar.
BİR TEK PKK’Yİ TASFİYE EDEMEDİLER
“Türkiye’deki İttihat ve Terakki zihniyetinin 1925’lerden
itibaren Mustafa Kemal’i nasıl etkisizleştirdiklerini izah etmiştim. CHP’nin
nasıl ele geçirildiğini biliyorum. İsmet İnönü ve Recep Peker, Fevzi Çakmak
vardı. Ondan sonra İkinci Dünya Savaşı döneminde bir boşluk oldu. 1960’lardan
itibaren Gladio yapılanması Alparslan Türkeş onlarla birlikte 27 Mayıs
darbesini yaptılar. Ben 27 Mayısçıların hepsi böyledir demiyorum, Madanoğlu
gibi dürüst olanlar da vardı. Talat Turhan kitabında bunlardan bahsediyor. Türk
Solu üzerinde de etkili oldular THKO, Dev-Yol, Dev-Sol zamanında nasıl ele geçirildiği
biliniyor, farkedemediler bile. Ben Türk Solu için şunu söylüyorum. İlk
dönemlerde devlet doğrudan sol grupları içeriden ele geçirmeye çalışırken artık
buna da gerek duymuyor, üçüncü elden yönetiliyorlar. Perinçek’in durumu ortada.
Aynı şekilde PKK’yi de ele geçirmeye çalıştılar. Türk Solu’yla birlikte onlarca
Kürt Sol grup da vardı ama hepsi tasfiye edildi, bir tek PKK’yi tasfiye etmeyi
başaramadılar. 1984’te ilk birlikleri dağa gönderdiğimde henüz JİTEM öncesi
oluşumlar aralarına sızdı, yüzlerce değerli kadromuzu kaybettik. Biz de Halil
Ataç vardı. Kendisi “hiç kimse Hogir’e laf geçirtemiyor diyordu. Bu Hogir okur
yazarlığı bile olmayan birisiydi. Sızma olma ihtimali de var. Dörtlü Çete,
Çürükayalarla geliştirilen tasfiyecilik süreçleri oldu. Ben bunu PKK’nin
CHP’lileştirilme çabası olarak adlandırıyorum. Bunu başaramayacaklar, PKK’yi
CHP’lileştiremezler.
AKP SÜRECİ 60 YIL ÖNCE HAZIRLANDI
“Üçüncü olarak son yedi yıldır 2002’de AKP iktidarıyla
başlayan süreçtir. Bu süreç 60 yıl öncesinden hazırlanan bir süreçtir. Bu
sürecin iki amacı vardır. Birincisi radikal islamı tasfiye etmek, ikincisi ise
demokratik özgür Kürt hareketinin özünü tasfiye etmektir. Zaten AKP’nin yedi
yıldır da yapmaya çalıştığı budur ve bu işi iyi de yapıyor. 2002’den sonra işte
Osman ve Botanlar meselesi biliniyor. Hatta bunlar kendilerini liberal demokrat
olarak tanımlamışlardı. Beni tasfiye ederek benim soyadımı da kullanarak
tasfiyede başarılı olmak istediler. Benim yerime Osman’ı geçireceklerdi sözde.
Şimdi de bunları kullanmaya çalışıyorlar. Ama hiç bir şey yapamazlar. Şimdi hiç
birinin beş metelik değeri yoktur. Halk içine çıkacak yüzleri yoktur.
KLASİK KADIN-ERKEK İLİŞKİSİYLE ANCAK AİLE KURULABİLİR
“Ben bizim kadınlara defalarca söyledim. Hegel de söylüyor
klasik aşk anlayışıyla erkek-kadın ilişkisiyle ancak aile kurulabilir onun
ötesine geçemezsin. Hegel büyük bir tarihçi ve felsefecidir. Marks, Hegel’in
öğrencisidir. Hegel köle-efendi ilişkisinden yola çıkarak çözümlemeler
geliştiriyor. Ben ise kadın köle-kurnaz ve zorba erkek ilişkisinden yola
çıkarak çözümlemeler geliştirdim.
Başbakan Erdoğan’ın çalışkan olduğunu ancak Kürt hareketini
tasfiye edemediklerini söyleyen Öcalan, “Erdoğan çok çalışkandır. Fakat
demokratik özgür Kürt hareketini tasfiye edemediler, edemeyecekler de. Bu
konuda başarılı olamadılar diye belirtti.
Öcalan, “Önemli olan doğru politika yapmaktır. Kırk yıldır
toplumun demokratik inşasıyla uğraşıyoruz ama gerekli eğitim ve örgütlenme
yapılamadı tespitinde bulundu.
HEYETLE UZUN UZUN GÖRÜŞTÜM
İmralı’ya giden heyetle yaptığı görüşmeye ilişkin de bilgi
veren Öcalan, şunları ifade etti: “Ceza ve Tevkif işleri Müdürü geldi. Uzun
uzun görüştük. Ben ona da anlattım. Siyasi çözüm olmazsa bu sorunun
çözülemeyeceğini söyledim. Bana diyor ki ‘sen iyi halli olursan biz senin
koşullarını düzeltiriz’ diyor. Yani bana uslu ol diyorlar, çocuk muamelesi
yapıyorlar. Ama beni kandıramazlar. Ben asla ilkelerimden taviz vermem. Benim
en önemli özelliğim ilkeli olmamdır. Bunu Müdüre de söyledim, Benim duruşumun
özü şudur. Ben ilkeliyim ama pratikte esneğim. Benim kişiliğimin en önemli
özelliği budur. Yani ilkede katılık, pratikte esneklik. Son derece ilkeliyim ve
pratikte esneğim. Geçenlerde Hürriyet’te de yazmıştı 1996’ya kadar bana karşı
on tane komplo denenmiş, bugüne kadar yirmi olmuştur. Burada da birçok deneme
yapıldı. Fakat ben bütün bunlara rağmen ilkeli duruşumu sürdürüyorum, bu
duruşumdan vazgeçmem. Herkes bunu böyle bilmelidir. Burada benim üzerimden de
Kürt özgürlük hareketini kendilerince tasfiye etmeye çalıştılar. Ama benim ne
kadar ilkeli biri olduğumu hesaba katmadılar. Bunu bana yaptıramazlar.
AÇILIMA DEĞİL YÖNTEMİNE KARŞIYIM
Öcalan sözlerini şöyle sürdürdü: “Ben de söylüyorum açılıma
karşı değilim ama yöntem yanlış. Doğru yöntem belirlenmeli. Siz arabayı atın
önüne koyarsanız olmaz. Zaten araba iple ata bağlıdır. Doğrusu atı arabanın
önüne bağlamaktır. Ama bu açılımda temel yanlış şudur arabayı atın önüne
koyuyorlar. Peki böyle olur mu? Bu şekilde araba hareket eder mi, etmez. Bu ata
da arabaya da zarar verir. Temel sorun yöntem sorunudur. Yasa ve yönetmelikten
önce bu gereklidir. Özellikle bu çocuklarla ilgili yasa, 221 etkinlik pişmanlık
yasası vb. değişikliklerle sorunu çözeceklerini sanıyorlar böyle olmaz.
PİŞMANLIK YASASI PROVOKASYONDUR
“Özellikle pişmanlık yasası bir tuzaktır, provokasyondur. Bu
kabul edilemez. Bu yöntemle Maxmurdan bir kişi bile gelmez. Bu işin, sorunun
siyasi olduğu ve siyasi şekilde çözüleceğinin kabul edilmesi lazım. Bakın 50
bin ölüm var, buna terör diyorlar. Yunan savaşında bile beş bin kişinin öldüğü
söyleniyor. Burada elli bin kişinin öldüğü yerde terörden bahsedilmez, orada
savaş vardır. Savaşın da tarafları vardır ve sorun taraflar arasında çözülür.
Bu müzakere ile olur, diyalogla olur. İlla muhatap ben olayım demiyorum, PKK’yi
de muhatap alabilirler, olmazsa DTP’yi de alabilirler, o da olmazsa o zaman
içinde PKK’lilerin yer alabileceği halktan sorunla ilgili insanlardan
oluşturulmuş bir heyetle de görüşmeler yapabilirler.
KESİN ÇÖZÜM İÇİN MECLİS KARAR ALMALI
“Doğru yöntem belirlenirse ben de çözüm konusunda üzerime
düşeni yaparım. Eğer doğru yöntem belirlenirse, ortam oluşursa ben silahlı
güçlerin geri çekilmesini ve uygun yere konumlanmasını sağlarım. Buna hala
gücüm var, bana itimat ederler. Bu son yaşananlar da halkın da bana bağlı
olduğunu gösteriyor. PKK’nin içinde onlarca grup var, dağlardaki grupların
hepsi otonomdurlar zaten. Bunları ancak ben kontrol edebilirim, ben
silahsızlandırabilirim. Bu sorunun kesin çözümü için, nasıl olacak bilmiyorum
ama Meclisin bir karar alması lazım. Bunun için benim de önümün açılması lazım.
Tüm bunlara yol haritasında belirtmiştim.
DOĞRU YÖNTEM BELİRLENMEZSE AKP DE BİTER
“İnfaz Hakimi, hücre cezası kararında, ‘sen buradan savaş
kararı, talimat veriyorsun’ diyor. Ben burada savaş kararı, talimat verecek
durumda değilim, sadece tespitlerde bulunuyorum. Ben burada benimle görüşmeye
gelen heyete de söyledim, DTP’ye de söylüyorum, PKK’ye de söylüyorum.
Demokratik çözüm ve siyasetin önü açılmalıdır. Buradan Erdoğan’a da sesleniyorum.
Eğer doğru yöntem belirlenmezse, demokratik siyaset ve çözümün önü açılmazsa
nasıl ki Enver Paşa ittihatçılığı Osmanlıyı parçaladıysa AKP’nin mevcut olan
zihniyeti de Türkiye Cumhuriyeti’ni parçalanmaya götürür, AKP de biter. CHP ve
MHP’nin iktidarında ise kan akar. Ben Sayın Erdoğan’ın iyi niyetli olduğunu
düşünüyorum, hala inanmak istiyorum. AKP içinde dürüst olanlar var, gerçek
anlamda demokratik çözümden yana olanlar var. Ama bunların ne kadar etkili
olduklarını bilmiyorum. AKP içinde tasfiyeci olanlar da çoktur. Ben hala
demokratik çözüm için elimden geleni yapabilirim. Ama demokratik çözümün önü
açılmazsa KCK kendi yolunu belirler, savaşa da barışa da kendisi karar verir.
Ben buradan hiç bir şeye karışamam. Bu doğru da olmaz.
İZMİR VE SİİRT VE SURİYE’DE KÜRTLERE SELAM
Öcalan son olarak, “Roj tv’ye de selam ve sevgilerimi
iletiyor, çalışmalarında başarılar diliyorum. Tüm halkımıza, Siirt, Kurtalan ve
İzmir’deki halkımıza ve Suriye’deki halkımıza sevgi ve selamlarımı iletiyorum
dedi.-ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info