07 Nisan 2016 Perşembe Saat 21:57
4 Nisan 2015
tarihinden bu yana hukuksuz bir şekilde tutulduğu İmralı Adası’nda tecrit
içerisinde tecrit koşullarında bulunan Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, İmralı
Heyeti ile 14 Ekim 2013 tarihli yapmış olduğu görüşmeyi yayınlıyoruz. Öcalan, “Bu
son toplantı olabilir. Anlamlı müzakereye geçilmezse çatışma kaçınılmaz olur
diyerek bugün Bakurê Kürdistan’da yaşanabilecekleri işaret etmişti.
Buradan çözümsüzlük derinleşir
(Başkan ve Yetkili heyeti ayakta bekliyordu.)
Abdullah Öcalan: Merhaba, hoş geldiniz.
Heyet: Hoş bulduk Başkanım. Nasılsınız?
Abdullah Öcalan: Heyete yine müdahale mi edildi?
Selahattin Bey gelmedi mi? Basında çıkan bu tartışmalardan dolayı mı gelmedi?
Heyet: Hayır Başkanım, AKP’nin vetosu. Son yaptığı
basın toplantısından sonra heyetten çıkarıldı.
Abdullah Öcalan: Ahmet’e, Sırrı’ya da yaptılar.
Aşacağız.
Abdullah Öcalan: (İdris’e hitaben) Hayri Durmuş’un
1975’te katılımı sizinki gibi gecikmeli oldu. Ama çok değerli yoldaşımızdı.
Bingöl ve Hayri hakkında konuşuruz.
Bu toplantı Newroz öncesi toplantılar kadar önemlidir.
(Yetkiliye dönerek) Saat dört’e kadar zamanımız var, değil mi?
Yetkili: Evet.
Abdullah Öcalan: Bu son toplantı olabilir. Anlamlı
müzakereye geçilmezse çatışma kaçınılmaz olur. Toplantının gündemine geçiyorum.
(Önündeki dosyadan yazılı bir metin çıkardı) Toplantının gündemini size yazdırıyorum,
yazın.
1- Mandela örneğini hatırlatma. 1990 başlarında Güney
Afrika tarihi bir ikilemle karşı karşıya kaldı: Ya derinleşmiş iç savaş ya da
kapsamlı müzakere. İki opsiyon vardı. Bu iki opsiyondan sağduyulu yaklaşım
çıkıyor. Derinlikli savaştan kaçınmak için Mandela bırakılıyor. Benim durumum
da aynı. Ben de dört yıldır bu süreçteyim: Ya derinleşmiş müzakere ya da
kapsamlı iç savaş. Konular, süreçler, ülkeler çok benziyor.
2- Kürtlerin tarihsel ittifakları. İran’la mı,
Türkiye ile mi? İran şu anda Kandil ve PYD ile ilişki içinde. Bizim de Türkiye
ile başlayan sürecimiz sabote ediliyor. Meclis de, siyasi partiler de buna
çabalıyor. Paralel devlet yapılanması devrede, çok güçlüler, AKP içinde de
etkililer. Türkiye-Kürt ittifakının gelişmesinden yanayım.
3- Eski devletçilik hastalığı var. Toplumsal algı ile
sorunlar çözülemez. Toplum kendini devlet, devlet de kendini toplum yerine
koyuyor. Siyasi partiler de üçüncü güç olarak aracı olduğunda sorunlar artıyor.
Partiler, devlet ve toplum özdeşleşmiş. Çözümün önüne geçiyor.
4- Görüşmelerle seçim, dolayısıyla zaman kazanılmaya
çalışılıyor. İktidarı pekiştirme kaygısı fazla. Buradan çözümsüzlük derinleşir.
5- Çözümsüzlüğün alternatifi tasfiye değil (ki,
hükümet böyle sanıyor).
6- PKK’nin devletle diyalogu (yani benim PKK adına
devletle girdiğim diyalog) barışı amaçlıyor. Devletle barış siyasi partilerle
ya da hükümetle yapılandan ayrıdır. Benim sorunum devletle barışmaktır. Proje
dedim, İzleme Kurulu dedim, yasa dedim bunlar devletle barışmayı hedefliyor.
Kırk yıldır PKK vardı, AKP yoktu. Ecevit, Çiller, hatta Özal yoktu, ama devlet
vardı. PKK’nin barışı devletle olur, çabamız budur. Devlet isterse müzakereye
geçer. Derinlikli projelendirme aşaması… İsterlerse olur, istemezlerse olmaz.
Siyasi partilerin çözüm projesi farklıdır. Sizin devletle barış probleminiz
yok. Siyasi partilerin hükümetle sorunu var. Sizin devletle bir barışa
ihtiyacınız yok. O nedenle siz böyle bir söyleme girmeyin. Siz diyalogu
geliştireceksiniz. Demokratik çözüm diyorlar, siz de geliştirin. AKP ve CHP ile
demokratik çözüm arayışı yapabilirsiniz. Ben barışı devletle yaparım.
İsterlerse AKP’den birileri de gelir. AKP demokratik açılım dediği şeyi tek
taraflı yapabilir. Onlar tek taraflı yapıyorsa siz de tek taraflı yapın.
Dilenci pozisyonuna girmeyin. AKP devlet değildir. Selahattin beyin gelmemesi
AKP’nin müzakere istemediğini gösteriyor.
AKP yapmak istemiyorsa siz faaliyetlerinize devam edin,
çareyi siz üretin. Çözüm Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü adlı kitabımda
var. O kitaptaki siyasi programı hayata geçirin. Orada güçlü bir siyasi program
var. Demokratik ulus çözümü çok kapsamlı bir programdır. En güçlü, en barışçıl,
en uzlaşmacı programdır. BDP de demokratik ulus programı etrafında durumunu
yeniden gözden geçirsin. Yasalar çerçevesinde yapın. KCK ile aranıza sınır
çizin. AKP ile de sınır çizin. Milletvekilleriniz, grubunuz, belediyeleriniz
var. Ekonomiden kültüre, kadından demokratik özerkleşmeye, demokratik ulus
boyutunda çok zekice bireysel ve kolektif olarak çalışacaksınız. Sekiz
maddeetrafında tartışıp hayata geçirin.
Sekiz maddeyi sorsam bilmezsiniz. Çünkü yoğunlaşmamışsınız.
Bu sekiz boyutu halkla buluşturup hayata geçireceksiniz. Halkın emeğini
birleştirip çözüm üreteceksiniz. Halk arkanızda. KCK’den ayrısınız. Siz yasalar
çerçevesinde yapacaksınız. Kültürel, ekonomik, siyasi ve diğer boyutlar. Mesela
ekonomik boyut. Kooperatiflerle yapacaksınız. Tekellerle yapmayacaksınız.
Örneğin Diyarbakır Belediyesi komünal ekonomiyi nasıl yapar? Kapitalizm tarzı
yapamazsınız. Barzani tarzında yapamazsınız. Halkın emeği en büyük sermayedir.
Konferansını, çalışmasını yapın, ama bu kafayla yapamazsınız. Ben de şaştım, bu
işin içine gireceksiniz. Sizin devletiniz yok, ağababanız yok, sermayeniz yok,
halkın emeğini birleştirip çözüm üreteceksiniz. Devletle çatışmayacaksınız.
Bunu yapamazsanız başaramazsınız. Sizin AKP’den daha fazla olanaklarınız var.
Halk da sizden bunu bekliyor, anlamak zorundasınız. Küsme ve istifayla olmaz.
Bu, kendini pratikleştirmeyle mümkün. Devrimci proleter gibi olmayabilir, ama
yapabilirsiniz. Halk aç ve susuzdur. Diyarbakır’da çocuk eşini, anasını,
babasını öldürüyor. Ha anasını ha belediye Başkanını öldürmüş! Bunların önüne
geçeceksiniz. Arazi kavgalarını, hepsini çözmeniz gerekiyor.
Paralel devlet ile resmi hükümet devleti arasında fark var.
Keşke kitabını çıkarabilseydim. Paralel devlet gizli bir olgudur. Mesela
Sakine’lerin olayı, Savaş Buldan’ların katli, köy boşaltmalar, Cizre’de pazarın
yakılması, bu son operasyonlar. PKK içinde de olabilir, ama azaldı mesela köy
basmalar. İngilizlerin, kapitalistlerin iki yüzyıllık sızmasıyla bu hegemon
güçler Türkiye Cumhuriyeti üzerinde kurumsallaşmış. Türkiye dört koldan kapama
ve kuşatma altına alınıyor. Demokratik Ulus Çözümü adlı kitabımda var. Daha
Mustafa Kemal Ankara’ya gelmeden kuşatılmıştır. Misak-ı Milli’nin bugünkü
Rojava kısmı Fransızlara teslim ediliyor. 1950’lerde Amerika devralıyor.
Kontrgerilla özel eğitiliyor. Sözde Türkiye’yi komünizmden kurtaracaklar,
ülkeyi cehenneme çevirdiler. 12 Eylül’den sonra CHP, İsrail, Cemaat sermayenin
kontrolünü eline alıyor ve örgütlüyor. Bu plan Türk-Kürt çatışmasını
derinleştirmeyi amaçlıyor. CIA Özel Harp Dairesi, MHP ve Ülkücüleri, lobiler
Cemaat’i harekete geçiriyor. Televizyonları, gazeteleri, sivil toplumu var.
Bireysel haklar temelinde ele alıyorlar. Cemaat korkunç çalışıyor. Gazeteciler,
yazarlar var. Taraf ve Zaman gazetesini takip edin, korkunç çalışıyorlar.
Bunlarla kolay değil, ama teslim olmayacağız. İşte bu Kürdistanlı köylülerin
öldürülmesi olayı. Emniyet amirlerinin çoğu Cemaat’in sızmalarıdır. Diyarbakır
ve Siirt Emniyet Amirleri özel programla gelmiştir. Uyuşturucu, haşhaş
operasyonu bahanesiyle halka saldırıyorlar. Cizre’deki son pazar yakımı
provokatiftir. Tamam, bizden bir molotof atılabilir, ama pazarın yakılması
bilinçlidir, daha çok onlar yapıyor.
Semelka niye açılmıyor? Barzani niye böyle davranıyor?
Türk-Kürt çatışmasını azaltan ne varsa tersi yapılıyor. Biz çekildik, vahşet
hayata geçirildi. Karakollar, güvenlik barajları yaptılar. Bunların gerekçesi
yok. baraja evet, ama güvenlik barajına hayır! asayiş karakoluna
evet, savaş için karakola hayır! Bir yandan uyuşturucuya boğuyor, sonra
operasyon yapıyor. Gülsuyu’nda da öyle oldu. Önce verip sonra operasyon
yapıyor, güya kurtarıyor. Bu çatışma bile bile yapılıyor. Biz barışa giderken
onlar çatışmayı geliştiriyorlar. Taraf’ta Emre Uslu ve Baransu’yu takip edin,
müthiş çalışıyorlar. Bizden daha çok bizi takip ediyorlar. Bunları görerek
söylüyorum… Düşman değilim. Siz bize rağmen ne savaşı ne de barışı
geliştirebilirsiniz. Paralel devlet yüz, iki yüzyıldır kurumsallaştı. Şeyh
Said’in idamı da böyle gelişti. Şeyh Said İsyanının bilimsel bir yanı yok. Şeyh
Said asla İngiliz ajanı değil. Ama askerler vurduruldu, Şeyh Said İsyanı, savaş
çıkarıldı. Sonrası kıyamet. Şimdi daha fazla kurumsallaştı.
Paralel devlet dolayısıyla geri çekilme olmayacak. Ben çok
yoğun çalışacağım. Yasal çalışacağım. Meşruiyet yasa olmadan olmaz, korsan
çalışma olur. Devlet bunu yapamaz. Üçüncü bir güç aramızda hakkaniyeti takip
edecek. Bu üçlü çalışma yöntemidir (yasa, meşruiyet, hakkaniyet). Paralel
devletin kışkırtmalarına karşı Hakikat Komisyonu, İzleme Komisyonu, Akil
İnsanlar Komisyonu olabilir. Bu paralel devlet belasını tarafsız olarak iyi bir
rolle takip edebilir, yok edebilir. Şiddeti durdurabilir. Devletin çatışmasına
dur diyecek, PKK’ye dur diyecek ve savaşı önleyecek.
Silah bırakılması için projelendirme gerekir. Diyelim ki bir
PKK birliği geldi. (Yetkiliye dönerek) Var mı bunun bir hazırlığı? (Heyete
dönerek) Beşir beye söyleyin: Birlik geldi, karakola gidemez, vururlar.
Mahkemeye gidemez, tutuklarlar. Öcalan bu durumda ne yapsın? Hangi karakol,
hangi mahkeme, hangi yasa? Müebbet hapis, cezaevine atma! Tek bir PKK’liyi buna
ikna edebilir miyim? Yani yasal hazırlık yok, siyasi zemin yok. PKK’yi tümüyle
silahsızlandırmak istesek bile bunun için hazırlık var mı? Hükümetin
sorumluluğu fazladır. Acizlik içindeler. KCK bundan sonra ne yapacak?
(Yetkiliye dönerek) Dün açıklayamadım, bugün açıklıyorum. Bir hafta izlesinler.
On beş gün fazladır. Süreç o koşulların oluşmasına bağlı. KCK de şunu yapacak:
(Yetkiliye tekrar dönerek) Ben Kandil’e tekrar mektup gönderebilir miyim? Kandil’in
mektubu bana geldi mi?
Pervin Buldan: Başkanım, üç ayrı mektup geldi size,
verilmedi mi?
Abdullah Öcalan: Mektup verilmedi. Haberim yok, o
nedenle bir şey diyemiyorum.
Yetkili: Mektup geldi, fakat dün Osman’ın mektubunu
verdik. Toplantı uzun sürdüğü için diğerlerini veremedik.
Pervin Buldan: Mektupları on beş gün önce gönderdik.
Başkan’a ulaşması gerekiyordu. Toplantıdan önce okusun diye özellikle erken
gönderdik.
(Yetkili çantadan mektupları çıkardı, ‘teyit edelim’ dedi.
PKK’nin, KCK’nin ve PJAK Meclisi’nin mektupları.)
Pervin Buldan: Evet, doğru.
Abdullah Öcalan: Tamam, ben sonra okuyayım. Şimdi
zaman yetmez. Cevap veririm.
Abdullah Öcalan: Şimdi yazın, önemlidir: 15 Ekim yeni
bir başlangıçtır. Geçen yıl bir yıllık bir plan yapmıştık. Bu plan günahıyla
sevabıyla geçti, bu kadar. Bu 15 Ekim yeni bir başlangıç. Çünkü Kandil’in
mektubunu henüz okuyamadım. Paralel devlete teslim olmayacağız. Devletle
görüşmeye devam edeceğim. Paralel devlet KCK operasyonlarını yaptı, MİT
yapmadı. Adamlar güçlü. Başbakan çok istedi, bu Balyoz Davaları ve benzeri.
Başbakan kendi Genelkurmay Başkanını bile içeri atılmaktan kurtaramadı. 7
Şubat’ta Başbakan da içeri alınmak istendi. Bu durumda KCK tümüyle geri
çekilemez. KCK ne yapacak, halkı yalnız mı bırakacak? Çünkü köylüleri
öldürdüler. KCK her türlü yönetim tedbirini alır. Nasıl ki hükümet kendi
yönetim kurallarını uyguluyorsa, sen de kendi yönetim kurallarını uygula! Bunun
içeriğini ben bilemem.
KCK’yi ve BDP’yi sert eleştiriyorum. Hazırlıklı değilsen,
her şeyi devletten beklersen (her şeyi kocasından bekleyen kadın gibi), ben ne
büyük çatışma yap ne de büyük barış yap derim. Ben dört beş yıl önce başladım,
elimden geleni yaptım. Ama şimdi bir şey diyemiyorum. İstedikleri kararları
alırlar. Paralel devlet iki tarafı da kışkırtacak. Daha önce de yaptı. KCK
doğru savaşabilir mi, bu konuda endişeliyim. En tepedeki karakola Donkişot’un
yeldeğirmenine saldırması gibi saldırırlarsa bu halk savaşı olmaz, böyle olmaz,
provokasyondur. Doğru savaşmak gerekir. Ama ben PKK savaşından kaçınıyorum. Ben
paralel devletin savaşını önlemek istiyorum. Vekalet savaşını bize dayatıyorlar.
Ama bu vekalet savaşına taraflar yardımcı oluyor. Beşir beye anlatın. Irak’taki
de, Suriye’deki de vekalet savaşıdır. Ben korumak istiyorum, ama bir yasa bile
çıkarmıyorlar. Kendimizi savunup yöneteceğiz. KCK’nin de sekiz boyutu vardır,
bunları işletsin.
Osman’ın (kaçan Osman) mektubunu aldım. Mektubu da sahte.
Bunlar ancak birbirlerini vurabilir. Örgütü parçalamak, iki tarafı vuruşturmak,
siyasi partiler gibi rant peşinde koşmak. (Devletin siyasi partilere 853 milyon
lira rant vermesi bence yanlış. Emekle kendini yaratacak.) Aşiret kavgası gibi.
KCK sekiz boyutta kendini yönetebilir. Emir de vermem, talimat da vermem, çünkü
her an vurulabilirler. İmha operasyonu olabilir. O dağlarda yaşamak zorundalar.
Paralel devlet, AKP yönetimi, KCK yönetimi var. Çözüm
gelişmezse bu üç yönetim arasında çatışma riski artar. Dün de bugün de öneriler
sundum. Ne ret ne de kabul var. Yetkili biliyor mu? Ret yok ama kabul de yok.
Derinlikli müzakereye geçme kararı yok. BDP’yle de yok. Selahattin beyle de
konuşun. Derhal müzakereyi derinleştirelim. Beşir beyle dışarıya aktarmadan
yapın. BDP ile yapılmasını istiyordu.
Anlamlı müzakere gelişmeden yüksek çatışma riski var.
Hükümet tek taraflı olmaya devam ederse, anlamlı müzakereye geçmezse paralel
devlet, AKP yönetimi, KCK yönetimi ciddi çatışabilir.
AKP Hükümeti tek taraflı çözüm sürecini kullanmaya devam
ederse, KCK de tek taraflı bunu yapacaktır. Beşir beye “Ne kadar hızlı
yapabilirsek o kadar çatışma riskini azaltırız deyin. Bir haftaya kadar
anlamlı müzakereye geçilsin.
Yetkili: Efendim, burada zaman kavramını dikkatli
kullanmak lazım. Başkaları bunu farklı yere çekebilir.
Abdullah Öcalan: Evet, ‘bir hafta’yı yazmayın o
zaman. Dışarıya dikkatli yansıtın. Tarihi kararlar verdim, hazırlık yapmadılar.
Beni de hayal kırıklığına uğrattılar.
Üçlü yönetim var. 1- Paralel devlet, karışık yönetim, fitne
fesat yönetimi, 2 -AKP yönetimi, 3- KCK, demokratik yönetim. Tam bir kör
dövüşü. Rojava’da da, Irak’ta da olacak. Tek çıkışı anlamlı müzakere.
Her üç yönetim kendi alanını koruyacağından çatışma riski
artar. Gerçi bunu da fazladan yazmışım.
Evet, ben şimdi biraz sizi dinleyeyim.
Pervin Buldan: Başkanım, önce Kandil aktarımını
yapayım. 29 Eylül tarihinde Selahattin Bey, Sırrı Süreyya ve ben birlikte
gittik. Cemil Bayık, Ali Haydar, Sozdar Awesta, Bese Hozat ve Elif Pazarcık’la
görüştük.
Abdullah Öcalan: Bu Elif, Elif Ronahi mi?
Pervin Buldan: Hayır Başkanım, Elif Pazarcık.
Abdullah Öcalan: Bir Elif Ronahi yok mu?
Pervin Buldan: Elif Ronahi’yi bilmiyorum, ama Ronahi
Serhat var. Bu da Elif Pazarcık. Selam, saygı ve bağlılık duygularını ifade
ettiler.
Abdullah Öcalan: Altı kişilik Yönetim Kuruluyla
görüştünüz mü?
Pervin Buldan: Hayır. Sadece ismini saydığım
arkadaşlarla görüştük. Arkadaşlar oldukça moralliler. “Bizim açımızdan da
diyalog süreci bitmiştir. Müzakere sürecine girilmesi gerekir. Önderliğimiz
müzakere sürecine dahil edilmezse kararlarımızı değiştirmek durumunda
kalacağız. Kararları kendi aramızda tartışıp açıklayacağız dediler.
Gönderdikleri mektupta zaten bu konuları uzunca ve açıkça ifade etmişler.
Abdullah Öcalan: (Yetkiliye dönerek) Mektupların
tarihi nedir?
Yetkili: PKK’ye ait mektup 14 Eylül, KCK Yürütme
Konseyi ve PJAK Meclisi mektupları 28 Eylül tarihli.
Pervin Buldan: Biz gittiğimizde mektupları
yazmışlardı, bize verdiler.
Abdullah Öcalan: Tarih neydi?
Yetkili: Eylül.
Abdullah Öcalan: Sizin toplantınızdan sonra mı mektup
yazıldı?
Pervin Buldan: Biz gittiğimizde mektup yazılmıştı.
Abdullah Öcalan: Benim yedi sayfalık mektubum ulaştı
mı?
Yetkili: (Pervin’e dönerek) Sizin götürdüğünüz.
Pervin Buldan: Biz mektup götürmedik.
Abdullah Öcalan: Tamam, bu mektuplara sonra bakarız.
Pervin Buldan: Kadınlarla ayrı görüştüm. Örgütsel
bazı sıkıntılardan bahsettiler. İleride yazılı bir bilgilendirme yapacaklarını
söylediler.
Abdullah Öcalan: Diyarbakır Belediye Başkanlığı gibi
konularda Selahattin ile kadınlar arasında sorun mu var? Şimdi mi konuşayım,
sonra mı?
Pervin Buldan: Bir sıkıntı yok. Basında tartışıldığı
gibi değil.
Abdullah Öcalan: Tamam, devam edin. Hangi kadınlarla
görüştünüz?
Pervin Buldan: Sozdar, Besê ve Elif. Biraz örgütsel
sıkıntıları da konuştuk. Devam edin.
Abdullah Öcalan: Evet, daha sonra o sıkıntılara
ilişkin görüşlerimi söyleyeceğim.
Pervin Buldan: Kuzey’den çekilen arkadaşlarla toplantılar
yapılıyor. Hepsinin moralli olduğu söylendi.
Abdullah Öcalan: Nasıl, sayı verdiler mi?
Pervin Buldan: Hayır.
Abdullah Öcalan: Bin’e yakın olmuştur herhalde.
Pervin Buldan: Yaklaşık o kadar… Kadınlar olarak
sizin öngördüğünüz düşüncelerin arkasındalar. “Rojava’ya takviyelerin yapılması
konusunda eksikliğimiz var dediler. Sabri gidecek. Güvenlik sebebiyle
geçememiş. Hazırlık yapılıyor. Barzani’nin eşbaşkanlığı kabul etmediğini
söylediler. Tek başına Başkan olmak istiyor. İktidar alanı daralacağı için Barzani
eşbaşkanlığı reddediyor.
Abdullah Öcalan: Tabii ki reddedecek. Tek başına
iktidar olmak istiyor. Ama olmaz. Leyla’yla birlikte yapacak. Bu eşbaşkanlık
meselesi kabul edilmezse, kadın açısından büyük yenilgi olur. O nedenle
eşbaşkanlık kurumsallaşmalı. Sen ülkeyi satıyorsun, ama kadına yaşam hakkı
tanımıyorsun. Leyla’yla konuşun. Konuşmadınız mı?
Pervin Buldan: Kandil çağırıp konuşacak.
Abdullah Öcalan: Evet, doğrusu odur. Sen de
konuşabilirsin. Hatta ona de ki, benden eksiğin var, fazlan yok. Ona söyleyin,
kendisini bu işe adasın… Evet, biraz daha hızlı aktarım alalım. Zamanımız
daralıyor.
Pervin Buldan: KCK’nin yayınladığı deklarasyondan
bilginiz vardır. Demokratik özerklik, anadilde eğitim, kimlik ve kültürün
anayasaya alınması konuları deklarasyonda yayınlandı.
Abdullah Öcalan: Ben demokratik ulusun sekiz boyutunu
önemserim. Onlar da ona yoğunlaşsın. Bunlar çok bilimsel değil, önemsemiyorum.
Pervin Buldan: HDP ve HDK ile ilgili de aktarım
yapayım. 26-27 Ekim tarihlerinde kongreleri var. Ankara Konferansına katılan
tüm bileşenlerle görüşmeler yapılmış. HDP 47 ilde örgütlü ve seçimlere hazır.
HDK örgütlenme çalışmalarına devam ediyor. Genel eğilim Sebahat ve Ertuğrul’un
eşbaşkan olmaları.
Abdullah Öcalan: Ben dayatmıyorum, benimki sadece
öneridir.
Pervin Buldan: ÖDP, Halkevleri ve EHP HDK’yi
desteklemiyor.
Abdullah Öcalan: Onlarla da ittifak yapılabilir.
Pervin Buldan: Danışma Kuruluna BDP ve DTK
eşbaşkanları, Mehmet Bekaroğlu, Nuray Mert, Yıldırım Türker, Mithat Sancar,
Öztürk Türkdoğan, Metin Bakkalcı, Rıdvan Turan, Selma Gürkan, Ali Topuz Parti
Meclisine Gencay Gürsoy, Yavuz Önen, Bekir Ağırdır, Fatma Gök, Tuncer Bakırhan,
Ali Oruç, Nazan Üstündağ, Selma Kaya, Esmer Ay, Hüda Kaya, İbrahim
Sinemillioğlu, Adnan Ekmen, Ayhan Bilgen girmeyi kabul etmiş. Ayrıca görüşülüp
netleşmeyen isimler var. Bunlar da Ziya Halis, Eşref Erdem, Garo Paylan, Celalettin
Can ve Fatoş Güney.
Abdullah Öcalan: Kabul edebilirlerdi. Bu Parti
Meclisinde üçte bir gençlerden oluşmalı. Okuduğunuz isimler teorisyenlerdir. Aktif
siyasi genç çalışanlardan pratik çalışma için yararlanılmalıdır. Sayıya çok
takılmam. Ama üçte bir gençler olmalı.
Pervin Buldan: 2-3 Kasım’da köye geri dönüş ve göç
konferansı var Diyarbakır’da. “Yaşam ana topraklarda yaşamakla anlamlı olacak
şiarıyla yapacaklar. Bir mesaj istiyorlar.
Abdullah Öcalan: Bu dar bir şey, bakarız.
Pervin Buldan: İdareye bıraktığımız kitaplar var.
Batman Belediyesi ve Zülküf Kışanak’ın Batman’ı anlatan kitabı, Hamit
Geylani’nin Nisan Yağmuru adlı şiir kitabı, ayrıca benden istediğiniz tarih
kitapları…
Abdullah Öcalan: Kaç tane?
Pervin Buldan: Altı… Son olarak, kadın kotasına
ilişkin bilgi vereyim. 23 yer kadın kotası olarak belirlendi.
Abdullah Öcalan: Evet, bilgim var.
Pervin Buldan: Bir isim havuzu oluşturuldu. Aday
başvuruları alınıyor. Adayların yerelden çıkması önemseniyor. Eğilim
yoklamaları ve delege sistemiyle adaylar belirlenecek. Genel komisyon ve kadın
meclisi çalışmalarını yürütüyor.
Abdullah Öcalan: Netleşen isimler var mı Diyarbakır
için? Kadın için uygulamayı esas alanlar olabilir. Gerçekten çalışmayı bilen,
Diyarbakır’ın çehresini değiştirecek kadınlar olmalıdır. Türkler için İstanbul
ne ise, Kürtler için de Diyarbakır odur.
Pervin Buldan: Hayır. Daha çok yerelden çıkması
önemseniyor. Bazı isimler basın üzerinden tartışılıyor. Sizin bu konudaki görüşünüzü
almak isteriz.
Abdullah Öcalan: Sizce kim olabilir?
Pervin Buldan: Şu anda netleşen kimse yok. Belki bir
dahaki görüşmede size isim getirebiliriz.
Abdullah Öcalan: Bir dahaki görüşme geç olabilir.
Mehmet’le de iletebilirsiniz. Ben de görüşlerimi size iletirim. Eşbaşkanlık
sistemi önemlidir. Bu sistem her yerde uygulanmalıdır. Bu uygulanırsa kadın
kotası da ortadan kalkar. Zaten anlamsız bir şeydir. Zorunluluktan kotaya
başvurduk. Mesela Mehmet iletti bana Urfa için Altan’ın talebi varmış.
İstiyorsa olabilir. Benim için çok önemli değil. Çok istiyorlar ise
yapabilirsiniz. Ben yapın demiyorum. Urfa paralel devlet çalışmasının yoğun
olduğu bir yerdir. Yeni Araplaşma projesi orada devrededir. Altan bey bunları
bilir. Osman’ın da talebi varmış. Bu iki dönem kuralı önemlidir. AKP’de de üç
dönem kuralı var. Osman partide daha üst kademede çalışmayı düşünsün. Daha
sonra milletvekilliği de yapabilir. Mardin için Ahmet de istiyormuş. O da
istiyorsa olabilir. Emine de eşbaşkan olabilir. Beraber yürütürler. Tabii
isterlerse, bu bir öneridir. Mesela Diyarbakır’da bile Gültan ile Selahattin
birlikte yapabilirler. İstiyorlarsa olabilir. Benim için çok önemli değil. Çok
istiyorlar ise yapabilirsiniz. Ben yapın demiyorum.
Pervin Buldan: Milletvekilleri belediyeye geçerse
grup riske girer.
Abdullah Öcalan: Fazla değil, üç-dört kişi olabilir.
Ceylanpınar da kotaya alınmış. Orada İsmail seviliyor mu?
İyi düşündünüz mü? Bazı kotalar başa bela olabilir, ters tepebilir. Ters tepen
yerler varsa kararlarınızı değiştirin. Ben de öyleyim, 24 saatte kararlarımı
devletin tutumuna göre belirlerim.
Pervin Buldan: Urfa’da Suruç ve Halfeti’yi de kesin
alıyoruz.
Abdullah Öcalan: Tabii alınması gerekiyor.
Pervin Buldan: Benim aktaracaklarım bu kadar. İdris
beyin aktarımı var.
Abdullah Öcalan: (İdris beye dönerek) Evet, sizin aktarımlarınızı
dinleyelim.
İdris Baluken: Pervin hanım çoğunu aktardı. Farklı
olanları ben belirteyim. Avrupa’daki arkadaşlar ve Zübeyir onlar ile Selahattin
bey görüştü. Selamları var. “Bu süreç Önderliğe stratejik yaklaşıma dönüşmezse
aleyhimize dönebilir. Müzakere formatı gelişmezse süreç anlamsızlaşabilir.
Önderliğe yaklaşımın olumlu anlamda mutlaka değişmesi gerekir. Bu hem pratik
ilerleme olur. Kadroyu da halkıda rahatlatır demişler. Selam ve bağlılık
duygularını beliriyorlar.
Teslim Töre ile telefonla Selahattin bey görüştü, selamını
iletti. Kendisinin çok selamı var, sağlığı iyidir. Avrupa Barış Meclisinde
çalışıyor. “Elimden geleni yapıyorum, bu mücadeleye layık olmaya çalışıyorum.
Benimle ilgili kaygısı olmasın. Birlikte Direniş Cephesindeyken hangi heyecanla
çalışıyor idiysem şimdi de öyleyim. Umarım bir gün görüşürüz demiş.
Abdullah Öcalan: Tüm gücüyle çalışmalara katılsın.
Eski Teslim’den daha verimlidir. Kendisini çok geliştirmiş, kutluyorum. HDP
çalışmalarına güç ve destek versin. Özel selamlarımı iletin.
İdris Baluken: Eşbaşkanların selamları vardı.
Abdullah Öcalan: Hangi eşbaşkanların?
İdris Baluken: BDP ve DTK Eşbaşkanlarının. Seçim
çalışmalarına start verildi. Adaylık başvuruları başladı. Yoğunluklu olarak
örgütleme çalışmaları yapıyoruz. Hükümetin bize yaklaşımı yüzeysel ve
gayriciddidir. AKP seçim yaklaştıkça bizi boşa çıkarmak için hamleler
yapacaktır. Buna karşılık bizim de AKP’ye karşı kararlı bir muhalefeti
yükselteceğimiz bilinmelidir. Önderliğin vereceği her kararı destekleriz.
Heyetimize müdahale kişisel değil siyasidir. Bizim de tavrımız siyasi
olacaktır. Basında çıkan istifa haberleri vb. bilinçli asparagas haberlerdir.
Abdullah Öcalan: Asparagas diyorsunuz, değil mi?
İdris Baluken: Evet.
Abdullah Öcalan: Bu istifa konuları şimdi konuşulacak
konular değil. Bu konular seçimlerden sonra konuşulur. Selahattin bey büyük
tecrübe kazandı, buraya geldi gitti. Bu haberlere pabuç bırakmamalı, tüm gücüyle
çalışmalara devam etmeli.
İdris Baluken: Eşbaşkanlar “Bütün gücümüzle
çalışmalara devam edeceğiz diyorlar. Önderliği esas alacaklarını
belirtiyorlar, selam ve saygılarını iletiyorlar. Demokratikleşme paketi müzakere
yürütülmeden tek taraflı hazırlandı. Önderlik ve cezaevlerindeki arkadaşlarla
ilgili herhangi bir düzenleme yapılmadı. Hükümet de paketin süreçle bağını
kurmadı. Tam tersine süreçle alakası olmadığını söylediler. Tek bir maddesi
için bile bizimle ortaklaşılmadı.
Size yaklaşım değişmediği için bu paket de anlamını
yitirmiştir. Önderliğe yaklaşım değişmeden yapılacak her şey tasfiyeyi amaçlar.
Size iki kitap ve yedi bölgenin Akil İnsanlar raporunu bir dosya halinde
bıraktık. Bu arada hükümet Güney Kürdistan’a yönelik savaş tezkeresi çıkardı.
Abdullah Öcalan: Yaparlar, oraya çok takılmayın.
Pervin Buldan: Bu arada eşbaşkanlar Rojava’ya giderek
Salih Müslim’in oğlu Şervan’ın taziyesine katıldılar. Gültan hanım orayla
ilgili biraz bilgi verdi. Taziye Kobani’de kurulmuş. Kobani’de köyler de dahil
YPG güçleri ve asayişin kontrolü altında. Yüzde 60’ı kadın gücü, yani kadınlar
savunuyor.
Abdullah Öcalan: Tabii ki öyle olacak, yapmamaları
sorumsuzluktu. Afrin için de, Qamişlo için de o olacak. Aksi halde öldürülürler.
Tedbirler alınmaz ise ölürler. Sorumluluk almıyorum. Kobani, Qamişlo ve
Afrin’de tam kontrolü sağlamazlarsa çocuğunu öldürürler. Namusunu bile kendine
helal edip sana saldırırlar. Müslim’in oğlunun şahadetine üzülüyorum. Salih
Müslim’e başsağlığı dileklerimi iletin. Ona aslında biraz kızmıştım.
Pervin Buldan: Taziye’de Salih Müslim olmadığı için
eşi Ayşe bulunuyor.
Abdullah Öcalan: Salih Müslim niye yok, nerede?
Pervin Buldan: Başka yerde programı olduğu için orada
değildi. Genel olarak Kobani’de durumlar iyi. Bir çimento fabrikası ve hastane
var. Belediye var. Eğitim devam ediyor, okullar açık, Kürtçe eğitim görüyorlar.
Sadece ablukadan şikayetçiler. Oradaki eski arkadaşlardan iki kadının size özel
selamı var, belki hatırlayabilirsiniz demişler.
Abdullah Öcalan: Kimler?
Pervin Buldan: Melsa Botan veNarin Afrin. Sizinle
birlikte kalmışlar.
Abdullah Öcalan: Narin Afrin ayağı kopuk olan mı
acaba?
Pervin Buldan: Bilemiyorum, böyle bir şeyden
bahsetmediler.
Abdullah Öcalan: Eğer o yaralı arkadaş ise benden çok
çok özel selam söyleyin.
Abdullah Öcalan: HDP’ye ilişkin görüşlerimdir, yazın.
Kongreye de mesajımdır, iletebilirsiniz.
Pervin Buldan: 26-27 Ekim’de HDK ve HDP Kongreleri
var.
Abdullah Öcalan: Ben Mahir Çayan sempatizanlığıyla
başladım. Mahir kendi kaderlerini özgürce tayin hakkını savunurdu. Onun bana
verdiği ivme ile mücadeleye başladım. Kırk yıldır onun çizgisindeyim ve bugüne
geldim. Ben bu emaneti Mahir Çayan’dan aldım, onlara devrediyorum. Takip
edeceğim. Kırk yıllık sempatizanlığım ve deneyimim, büyük bir tecrübe ile
Türkiye halkı adına büyük bir çalışma olacak. Ertuğrul ve Sebahat’a bunları
anlatın. CHP ve MHPsosyal-faşist bir partilerdir. Çok ciddi bir sosyal
muhalefet boşluğu var. Bunlar halkı tamamen alternatifsiz bıraktılar, halkı
AKP’ye muhtaç ettiler. Biz bu sosyal muhalefet boşluğunu demokratik
sosyalizmle, demokratik siyasetle dolduracağız. Ertelemeyi ve ağırdan almayı
doğru bulmuyorum. Çok hızlı hareket etmelidirler. Daha yoğunluklu, daha tempolu
pratik sürece girmelidirler. ‘71 devrimciliği devlete isyan devrimciliğiydi. Bu
isyanı kırk yıldır ben götürüyorum, şu anda barış ve anlamlı müzakere
yürütüyorum. Bu parti devlete isyan partisi olmamalıdır. Devlet onlara eskisi
gibi işkence yapamaz, baskı yapamaz. Yaparsa barışı bitirir.
Umarım bundan sonra müzakerelere onlar da katılırlar. Bu
temelde demokratik katılımcı radikal bir parti olacak. Üstün başarı dileklerimi
iletiyorum. Sebahat ile Ertuğrul tüm güçlerini ortaya koysunlar. Başkanlık
konusunu dayatmıyorum, benimki sadece öneridir. BDP için önerdiğim onlar için
de önerimdir. İsyancı tarzı terk edip çözümleyici olsunlar. Çevre, ekoloji,
feminizm, ekonomi vb. konularda muazzam boşluk var, bunları doldursunlar.
(Pervin’e dönerek tekrar) Kandil’deki kadınlara yine sizin
şahsınızda örnekler vererek görüşlerimi ileteyim. Sen mesela kendine teorik
olarak yaklaşmalısın. Nefertiti örneğini size vermiştim. Buna bir de Semiramis
ve Puduhepa örneğini verebilirim.
Pervin Buldan: Puduhepa bir barış elçisidir sanırım.
Abdullah Öcalan: Evet doğru, bir barış elçisidir. Siz
bir aşiret kültüründen geliyorsunuz. Aşiret kültürü ile evlendiniz. Ama Kürtler
açısından artık aşiretçilik bitmiştir. Bundan sonrası önemlidir. Kürtler artık
aşiret değil demokratik ulus toplumudur. Ne zamana kadar aşiret geliniydin?
Pervin Buldan: Savaş ölene kadar.
Abdullah Öcalan: Erkek öldü mü kadın da ölüyor,
öldürülüyor. Kürt toplumu da aşiret toplumundan demokratik ulus toplumuna
geçmek durumundadır. Siz paralel devletten intikam alamazsınız. İntikamınızı
çalışarak alacaksınız. İnzivaya çekilmek olmaz. Size nasıl çalışmanız
gerektiğini daha önce söylemiştim. Hani demiştim ya, bir gelin gibi süslenip
günle evleneceksiniz. Eşiniz neden öldürüldü? Özgürlük mücadelesine katkıdan
dolayı öldürüldü. Bunları inceleyeceksiniz. Siz eşinize bağlı yaşıyorsunuz,
buna saygı duyuyorum. Benim de bir evlilik deneyimim oldu. O öyle bir acayip
evlilikti. Aşk var mıydı, yok muydu, bilmiyorum, hala sır gibi saklıdır. On yıl
tahammül ettim. Kaçtı. Benim evlilikte yaşadıklarımı Cemil size anlatsın. Bu
bana aynı zamanda büyük sabrı öğretti. Kürt kanunlarını işletseydim öldürmem
gerekiyordu. Halil Ataç (güya ilk genelkurmay Başkanımızdı) “Nasıl tahammül
ediyorsun diyordu. Bizde bir kadın bu yüzden öldürülür. Ben ne kovdum, ne öldürdüm,
ne de dövdüm. Varsın benim erkekliğim yıkılsın dedim. Bu beni nereye götürdü?
Kadın çözümlemelerine götürdü. 86’nın sonunda Kesire kaçtı, 87’de kadın
çözümlemelerini yaptım. En güzel kadın hayatı özgür yaşayan kadındır. Eş yaşam
önemli bir meseledir. Beşinci Savunmamda bunlar var. Yaşamı kurtarmayan vatanı
ve milleti kurtaramaz. Benim için bir kadının özgürlüğü vatanın özgürlüğünden
daha değerlidir. Kadın Meclisi, DÖKH, Parti Meclisindeki ve Kandil’deki
kadınlara özel selamlarımı iletin.
Evet, yavaş yavaş bitirebiliriz. Cezaevlerinden, özellikle
kadınlardan yoğun mektuplar alıyorum. Batman Cezaevinden toplu resim geldi.
Ayla’ya söyle, Batman Cezaevine gidip kadınlara selam söylesin. Nesrin Akgül
ile Müzeyyen, soyadını yazmıyor, Dilan kod adı var, bunlar yoğun yazıyorlar.
Eylem Kaçar var, Diyarbakırlı, Batman Cezaevinde. Bir de Kasım Birtek’in kızı
var, onlara da özel selam söyleyin. Başta Siirt, Gebze ve Şakran Cezaevlerine
ve tüm tutsaklara özel selam söyleyin. Siz de diğer cezaevlerine gidip özel selamlarımı
söyleyin.
(İdris beye hitaben) Bingöl önemli bir yer dedi. Hayri
Durmuş, Mehmet Karasungur, Gurbetelli Ersöz, bedenini ateşe veren Ahmet
Yıldırım büyük insanlardır. Bingöl’de çok kahraman vardır. Beni de çok seven
vardır. Ama Selim gibi insanlar da maalesef çıkmıştır. Hayri Durmuş çok değerli
bir insandı. Mücadelesini saygıyla selamlıyorum. Sizi de izliyorum. Gençsiniz,
hekimsiniz. Hekim olmak önemlidir. Bireyin hastalığıyla uğraşıyorsunuz. Ama
demokratik siyaset daha önemlidir. Toplumun hastalığını iyileştirmeye
çalışıyorsunuz. Ben 24 saatimi toplumun hastalığını iyileştirmek için
çabalayarak geçiriyorum. Sizi izliyorum olumlu bir siyasi yapı ve makul bir
tarzınız var. Öyle olduğu için buradasınız. Tarz, tempo ve üslubunuz daha
yırtıcı olmalıdır, geliştirmelisiniz. Hitap gücünüzü ve çalışmanızı arttırın.
Bingöl halkına çok özel selamlarımı iletin. Avrupa’daki arkadaşlara selam
söyleyin. Dönemin ruhuna uygun olarak çalışsınlar.
(O sırada Yetkiliye dönerek) Duvar ve Qamişlo meselesi
önemlidir. Yüzyıllık düşmanlık örüyorlar. Duvar meselesi paralel devlet
faaliyetidir. Hakan beye de anlatın. Sınırların kalkması gerekirken, Berlin
duvarı gibi duvar örüyorlar. Duvarla yeni bir Filistin-İsrail yaratmaya
çalışıyorlar. (Kızarak, yetkiliye) Bunu görmüyor musunuz? Bu duvar yükselmeden
bunu Beşir beyle de konuşabilirsiniz.
Tüm dostlara selam. Neçirvan’a, Mesut’a selam. Mesut
kongreye engel olmasın. Goran’a, YNK’ye selam. Kapı açık kalmalı, zalimlik
yapmasınlar. Müslim ve Ayşe’ye selam. Kobani’ye, İran’daki PJAK’a selam.
İran’la sadece bir ateşkes değil siyasal bir çözüm zorlanmalı. Barzani’ye
konferansa karşı çıkmaması gerektiğini iletin. Hegemonya peşinde koşmamalı.
Demokratik bir tavır almalı. Goran’a demokratik cephe önerisi iletin. Dağlardan
çekilen arkadaşlara selam.
Osman alçağının bir mektubu var. Bunu öldürmeye gerek yok.
Ama Kandil’e çekmek gerekir mi acaba? Kandil herkese açık, böyle de olmalı
zaten. Benim adıma söyleyin. Çağırsınlar, dinlesinler. Varsa dertleri orada
açarlar. Bu bütün küskünler ve kaçkınlar için geçerli. Osman’ı ve Botan’ı
izlesinler. Tehlikeli işlere yönelebilirler. Sanmıyorum Cemil bunları öldürmek
istesin, öldürmek için bir şeyler kurgulasın.
(Bitirirken kamuoyuna verilmesi gereken mesaj ve bayram
mesajını yazdırdı.)
Pervin Buldan: (Yetkiliye hitaben) Bir buraya bir
daha gelebilecek miyiz?
Yetkili: Tabii ki geleceksiniz. Geliş gidişler
devamlı olacak.
Abdullah Öcalan: Hem devlet hem de hükümet bu hatayı
yapmaz, değil mi?
Yetkili: Hayır, bu kanallar sürekli açık olacak. Müsteşar
kanalı açık olacak.
Pervin Buldan: (Yetkiliye) Hakan beyden birkaç gün
önce randevu istedik, ama görüşemedik.
Yetkili: Yoğun çalışmadan kaynaklıdır, istediğiniz
zaman görüşebilirsiniz.
Abdullah Öcalan: Evet, görüşmekte fayda var.
Yetkili: Bu bir haftalık süre meselesini yanlış yere
çekebilirler. Basın manipüle edebilir. Dil ve üslubu iyi dengelemek gerekir.
Süreci bitirebilecek üsluptan uzak durmak lazım.
Abdullah Öcalan: Tabii üslup siyasetin yarısıdır. İki
tarafı da zor durumda bırakmayın.
Yetkili: Evet, Pervin hanımın da, Selahattin beyin de
dili ve üslubu olumludur.
Abdullah Öcalan: (Pervin’e hitaben) Ben sizden bu
kadar gelişme beklemiyordum. Verdiğiniz röportajı da okudum. İyiydi.
Abdullah Öcalan: (Yetkiliye sordu) Sen nasıl
görüyorsun Pervin hanımı?
Yetkili: Profili yüksek, bulunduğu, doğduğu
topraklara uygun, halkı ve tabanının beklentisinin üstünde performans, tabii
hanımefendi görüntüsü de önemli.
Pervin Buldan: Teşekkür ederim.
Abdullah Öcalan: Evet, görüşme bitmiştir. Herkese
selamlarımı iletin, umarım bir daha görüşürüz.
14 Ekim 2013
Demokratik Kurtuluş ve Özgür Yaşamı İnşa: İmralı Notları
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info – www.navendalekolin.com