14 Mart 2010 Pazar Saat 15:15
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan, Kürtlere Newroz öncesi
mesajında ulusal bir kongre ve ortak bir savunma hattı oluşturmaları çağrısında
bulunurken, “Son büyük bir saldırı tehlikesi vardır, uyarıyorum. Halepçenin on
katı katliamlara yönelebilirler dedi. Öcalan sol demokrat partilerin de tek
çatı altında birleşebileceğine dikkat çekerek, “Eğer bu birliktelik sağlanırsa
yüzde on barajı rahatlıkla geçilebilir. Bu baraj bir kere aşılırsa muazzam bir
güç ortaya çıkar, taşar, bütün anti demokratik yasaları, kurumları,
uygulamaları süpürür tespitinde bulundu.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın haftalık olağan
görüşmesi sırasında Türkiye, İran, Suriye, Kürdistan ve Avrupa’daki gelişmeleri
değerlendirdiği öğrenildi. Öcalan Elazığ’daki depreme değinerek üzüntü verici
olduğunu söyledi.
DEPREMDE YAŞAMINI YİTİRENLERE BAŞSAĞLIĞI
Öcalan, “Elazığ’da deprem oldukça üzüntü verici. Yaşamını
yitirenlerin ailelerine ve halkımıza başsağlığı diliyorum dedi.
REEL SOSYALİZM DİLİ TERK EDİLMELİ
Solda birlik arayışlarına dikkat çeken Öcalan bu konuda
şunları söyledi: “Eşitlik ve Demokrasi Partisi adı altında yeni bir parti
kurulmuş. Son zamanlarda Sol’da kayda değer gelişme bu olsa gerek. Bunlar, bu
haliyle yüzde 1-2 gibi bir oy alabilirler. Ama iyi çalışır ve ittifak
yaparlarsa bu oranlarını yükseltebilirler. Birlikteliğin daha da genişletilmesi
gerekiyor. Solda duranlar artık daha geniş düşünmeliler. Eski sol dili
bilinmektedir, Reel Sosyalizm dilidir. Bu dil yenilmiştir. Bu dil artık terk
edilmelidir. Sol kendini yenilemelidir. Ortak paydalar etrafında bir araya
gelinmelidir. Bütün sol demokrat çevreler ayrılıkçı olmadığımızı bu konuda
samimi olduğumuzu iyi bilmelidirler. Biz halkların demokratik birlikteliğine
önem veriyoruz. Bu nedenle demokratik vatan, demokratik ulus, demokratik
cumhuriyet ve demokratik anayasa çerçevesinde birlikte yaşamı savunuyoruz. Bu
Türkiye için hayatidir.
SEÇİM BARAJI BİR KEZ AŞILSA, MUAZZAM GÜÇ ORTAYA ÇIKAR
“Bütün sol demokratik partiler bir çatı altında
birleşebilirler diyen Öcalan, sözlerini şöyle sürdürdü: “BDP de bu çalışmalara
ciddi yaklaşabilmelidir. Eğer bu birliktelik sağlanırsa yüzde on barajı
rahatlıkla geçilebilir. Bu baraj bir kere aşılırsa muazzam bir güç ortaya
çıkar, taşar, bütün anti demokratik yasaları, kurumları, uygulamaları süpürür.
Geniş çerçevede bir araya gelinirse bu yüzde on barajının aşılacağına buna
ortamın müsait olduğuna inanıyorum. AKP yüzde on barajını kaldırmak istemiyor,
çünkü onun da işine geliyor. Bu baraj AKP’nin anti demokratik yüzünü net ortaya
koyuyor, bu demokrasiye barajdır. Bu, küresel sermayenin talebidir. AKP de
bunların politikalarını uyguladığı için barajı indirmeye kolay kolay yanaşmaz.
Bir de Türkiye milletvekilliği politikası var, bu tuzaktır. Türkiye
milletvekilliği tasfiye politikasının bir başka yönüdür. BDP buna zaten karşı
çıkıyor, kendi taleplerini açıklamışlar. BDP bir barış projesine dönüşebilir.
MARKSİZMİN KARŞISINDA DEĞİLİM, ELEŞTİRİLERİM YAPICI
Marksizmin karşısında olmadığını da dile getiren Öcalan,
“Sevim Belli ve Mihri Belli’yi selamlıyorum. Mihri Belli umarım kısa sürede
sağlığına kavuşur. Onların idealleri, bizim ideallerimizdir ve hep yaşatacağız.
Benim demokratik komünalizme ilişkin görüşlerim biliniyor. Benim Marksizme
ilişkin yaptığım eleştiriler iyi anlaşılmalıdır. Marksizm karşısında değilim,
sadece yapıcı eleştiriler yapıyorum. Marks da gençlik yıllarında komünalizme
ilişkin fikirlere sahipti. Paris Komününden etkilenmişti, ilk gençlik
yıllarında bu komün meselesi üzerine düşünceler üretmişti. Demokratik
komünalizm etrafında binlerce genç örgütlenebilir şeklinde konuştu.
İDAM CEZASI ALANLARA SABIR DİLİYORUM
Öcalan Irak parlamento seçimleri, İran’daki idamlar ve
Suriye’deki gelişmelere de değinerek şunları söyledi: “Irak seçimlerinde önemli
bir farklılık, öne çıkan bir gelişme Goran hareketidir. Zihniyet açısından,
feodal, aşiretçi yapının değişmesi açısından biraz diğerlerinden farklı.
İran’da siyasi nedenlerle idam cezası alıp da hala bekleyenler var. Onlara
sabır diliyorum. Dayanmaları gerekiyor. İran’daki tutuklu arkadaşlar arasında
Zeynep Celaliyan adlı bir arkadaş var. Ona özel selamlarımı iletiyorum. Qamişlo
katliamının yıldönümü nedeniyle Suriye’deki halkımıza tekrar başsağlığı
dileklerimi iletiyorum. Örgütlülüklerini güçlendirmelidirler.
NEWROZ MESAJI: ULUSAL KONFERANS TOPLANMALI
Öcalan, Newroz’un yaklaşması nedeniyle de bir mesaj verdi.
Öcalan şöyle dedi: “Newroz’un yakınlaşması vesilesiyle bütün halkımıza, Suriye,
İran, Irak, Avrupa’daki bütün halkımıza çağrım şudur Daha önceki
savunmalarımda da belirttiğim gibi beş ilke dört pratik öneri çerçevesinde
Ulusal Konferans toplanıp, ulusal bir Kongre oluşturulmalıdır. Bu kongre tüm
Kürtler için ortak politikalar belirlemelidir. Ortak savunma hattı örülmeli ve
savunma güçleri ortaklaştırılmalıdır. Kürt halkına yönelim tehlikesi her zaman
mevcuttur. Biliniyor ABD Irak’tan çekiliyor. Arap devletleri Güney’deki Kürt
federe oluşumunu boğabilirler. Bunların da bu tehlikeyi bilmesi gerekir.
SON BÜYÜK SALDIRI TEHLİKESİ VAR
Öcalan sözlerini şöyle sürdürdü: “Son büyük bir saldırı
tehlikesi vardır, uyarıyorum. Halepçenin on katı katliamlara yönelebilirler.
Federe Kürt yapısını tasfiye etmeye yönelik müdahaleler olabilir. Barzani ve
Talabani bu durumun ciddiyetini görmelidir. Kürtlerin Ermeni ve Rum halkının
düştüğü duruma düşmemesi için birliklerini sağlamaları gerekir. Birincisi ortak
ulusal bir kongre ve meclis yapılanmasına gidilmelidir. İkinci olarak Kürtleri
bekleyen tehlikelere karşı savunma güçleri ortaklaştırılmalıdır. Üçüncü olarak
da FKÖ tarzı ulusal bir ortak yürütme organı oluşturulmalıdır.
PKK VE DEVLETE MEKTUP GÖNDERDİM
Demokratik çözüm ve barıştan yana olduklarını ifade eden
Öcalan, PKK ve Devlete çözüme yönelik mektup gönderdiğini belirtti. Öcalan,
“Biz demokratik çözüm ve barıştan yanayız. Bu konudaki çabalarımız devam ediyor
ama çözüm bir türlü gelişmiyor. Şunu belirtmek istiyorum. Ben PKK’ye de devlete
de çözüme yönelik görüşlerimi içeren mektuplar gönderdim. Cevap bekliyorum.
Bakalım gelecek cevapları göreceğiz. Bu husus böyledir ifadelerini kullandı.
AVRUPA’DAKİ OPERASYONLAR TASFİYE AMACININ DEVAMIDIR
Avrupa’da Kürtlere yönelik operasyonları da değerlendiren
Öcalan, bu konuda şu tespitlerde bulundu: “Bu Avrupa’daki operasyonlar
Türkiye’deki tasfiye amacının bir devamıdır. Arkasında ABD vardır. Bu bir
ABD-İngiliz siyasetidir. AKP’nin arkasında Anglo-Sakson siyaseti vardır. Londra
merkezlidir. CHP-MHP çizgisi Beyaz Türkçülük faşizmidir. Bunların Kürt sorununa
bakış açısı inkar ve imhadır, bu nettir. Ama AKP’nin yaptığı da Yeşil Türkçülük
faşizmidir. CHP-MHP’nin Beyaz Türkçülük çizgisi İttihat Terakki geleneğine
dayanır, ta 1906’lara kadar götürülebilir. Arkasında Alman faşizmi anlayışı
vardır. İlk defa İttihat Terakki ile birlikte faşizm kurumsal olarak ideoloji
ve iktidar alanında yer etmiştir. Enver paşa gibi ittihatçıların çoğunda bu
zihniyet egemendir. Cumhuriyetin kuruluşuna kadar Alman destekli bu ittihatçı
zihniyet tamamen etkilidir. İsveç de bu Ermeni Soykırım yasasını kabul etti.
Basında Deniz Baykal “bu cumhuriyete bir saldırıdır dedi. O biliyor. Bu,
ittihat Terakki’nin cumhuriyete hakim olan ideolojik ve iktidara dayalı
kurumsal faşizmini günümüzde de CHP ile devam ettirildiğini gösteriyor. Baykal
bu anlayışla “cumhuriyete saldırıdır diyor. Ancak Mustafa Kemal, Cumhuriyetin
kuruluşundan itibaren biraz bağımsız kalmaya çalışmıştır. Ama daha sonra
ittihatçılar İngilizler tarafından desteklenmiştir. İşte İngiliz yanlıları olan
İsmet Paşa ve Fevzi Çakmak gibi ittihatçı kadrolar tarafından Mustafa Kemal’in
etrafı kuşatılmış ve etkisiz hale getirilmiştir. Bundan dolayı Mustafa Kemal
İngilizlere yakınmış gibi görünmek zorunda kalmıştır. Hatta Mustafa Kemal’in
ölümü bile şüphelidir. Bugüne gelindiğinde ise ABD ve İngiltere bu
ittihatçılardan desteğini çekmiş görünüyor. Artık AKP politikalarını
destekliyor. Ilımlı İslam denilen politika budur.
AKP’NİN YAPTIĞI YEŞİL TÜRKÇÜLÜK FAŞİZMİ
Öcalan şöyle devam etti: “AKP’nin yaptığı şu nedenle yeşil
Türkçülük faşizmidir: Bunlar çözümden ziyade çözüyormuş gibi görünüp,
tasfiyeyi örüyorlar, yürütüyorlar. Bu nedenle bu politika çok daha
tehlikelidir. Bu İngiliz siyasetidir. Kökenleri ta 1550’lere kadar gidiyor.
İngilizler, İspanya’ya bu politikayla müdahale ettiler, önce Portekiz’i
kopardılar. Basklıların durumu da bunun sonucudur. Avusturya ve Macaristan
imparatorluğunu da Prusya’yı kullanarak zayıflatıp çökerttiler. Yine Osmanlı
İmparatorluğu’nu bu politikalarla dağıttılar. İşte Kıbrıs’ta, Ermenistan’da,
Yunanistan’da yaptıkları gibi küçük bir Kıbrıs, küçük bir Yunanistan, küçük bir
Ermenistan yaratarak bu halkları kendilerine bağladılar. Bunun benzeri, Kürtler
üzerinde de deneniyor. İşte Güney Kürdistan’da kendi kontrollerinde küçük bir
Kürt ulus-devletçiği yaratıp, bütün Kürtleri oraya bağlamayı ve oradan kontrol
ederek kendi politikalarının hizmetine koşturmayı amaçlıyorlar. Bunu Diyarbakır’da
da geliştirmek istiyorlar. Bunun için de bağımsız duruşu olan ve özgür iradeli
Kürdü temsil eden Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmeyi hedefliyorlar. AKP de
içine aldığı Kürtler eliyle bu politikayı yürütmeye çalışıyor. Aslında açılım
denilen proje de bu politikaların yürürlüğe konulmasıdır. Küresel sermaye
AKP’ye bu rolü biçmiştir. Küresel hegemonyanın ‘30’lu yıllardaki
politikalarındaki amaç, CHP yanlısı bir burjuva sınıfı yaratmaktı. İşte Vehbi
Koç Ankara’da küçük bir dükkandan devasa bir küresel holdinge bu politikalar
sayesinde gelmişti. koşullarda bu mümkün müdür? Bunlar hep o küresel
politikaların gereği olarak yapılmıştır.
AKP YANLISI BİR SINIF YARATILMAYA ÇALIŞILIYOR
“Şimdi ise AKP yanlısı bir sınıf yaratılmaya çalışılıyor,
yeşil sermaye deniliyor buna. diyen Öcalan, şunları kaydetti: “Aynı şekilde
AKP eliyle işbirlikçi bir Kürt burjuva sınıfını yaratmaya çalışıyorlar. Zaten
Güney’de bu iş halledilmiş sayılır. Aynısını Diyarbakır’a da taşırmak
istiyorlar. Ama AKP’nin hepsi böyledir demek yanlış olabilir, içinde samimi
demokrat, çözümden yana olanlar da olabilir. Erdoğan için net bir şey söylemek
zor. Onun hakkında soru işaretlerim var. Gerçekten çözümü istiyor da gücü mü
yetmiyor! Bunu bilemiyorum, gücü yetmeyebilir. Bu benim için soru işaretidir.
Özal olayı var. Özal gerçekten samimiydi, Anadolu çocuğuydu. Bu İngiliz-ABD
siyasetinin dışına çıkmak istedi biraz. Gerçekten barış istiyordu, o yüzden
Özal’ı ortadan kaldırdılar. Ecevit de biraz böyleydi, o yüzden Ecevit’i de felç
ettiler, tasfiye ettiler. Beni de CIA ve MOSSAD Türkiye’ye teslim etti. Bütün
bunları iyi anlamak lazım. Binlerce Kürt siyasetçisi tutuklandı. AKP demokratik
siyaseti tasfiye edip, kendi anlayışlarına hizmet edenleri öne çıkarıyor.
Demokratik siyasetten korktukları için bu tutuklamaları gerçekleştiriyorlar.
Siyaset Akademileri önemlidir. Demokratik siyaset için gereklidir. Demokratik
siyasetin öneminin farkında oldukları için bu şekilde Kürtlerin önüne geçmeye
çalışıyorlar. Çocuklarla ilgili yasa değişikliği tartışması var, çocuk
yargılamalarının, terörle mücadele yasası kapsamında çıkarılması tartışılıyor.
Bu tartışmalar da çözüme yönelik bir adım değildir.
İZMİR’DEKİ HALKIMIZI SELAMLIYORUM
Öcalan son olarak şunları belirtti: “Cezaevlerinden gelen
mektuplar var. Bingöl c.evinden bir arkadaş demokratik komünalizm üzerine bir
mektup göndermiş. Güzel yazmış, çalışmalarını sürdürmelidir. Yine Rize, Siirt,
Erzurum c.evlerinden gelen mektuplar var. Midyat c.evinden Şadiye Manap’tan
mektup aldım. Bütün cezaevindeki arkadaşlara, İzmir Kırıklar c.evindeki
arkadaşlara, İzmir’deki halkımıza selamlarımı iletiyorum. Kadın arkadaşlara da
özel selamlarımı iletiyor, çalışmalarında başarılar diliyorum. Yine Günlük
Gazetesinin dağıtımcılarına, bütün çalışanlarına selamlarımı iletiyorum. – ANF
Kürdistan
Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org
– www.lekolin.net – www.lekolin.info