10 Ocak 2010 Pazar Saat 11:59
12.00
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
:” ”
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’e seslenen Kürt Halk Önderi
Abdullah Öcalan barışçıl süreç geliştirilmezse “katı-milliyetçi Ergenekoncu
çizginin Kürt-Türk çatışmasını yaratacağını söyledi. “İşte Şubat ayı
yaklaşıyor. PKK engellemek istese bile halkın tepkisinin önüne geçemez diye
uyaran Öcalan, “Ben burada görüşlerimi iletiyorum. Ben konuşmazsam çatışmalar
olur, kan gövdeyi götürür şeklinde konuştu. Öcalan, söylediklerinin Kürt
sorununun barışçıl demokratik çözümü için olduğunu vurguladı.
Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın haftalık görüşmesinde
güncel gelişmelerin yanı sıra tarihsel tespitlerde bulunduğu öğrenildi.
Öcalan’ın şu değerlendirmelerde bulundu:
MUSTAFA SUPHİ’NİN KİMLER TARAFINDAN KATLEDİLDİĞİNİ ANLAMAK
GEREK
“Türkiye Cumhuriyeti tarihini çözümlemek istiyorsanız,
İttihat Terakki, Mustafa Kemal ve Mustafa Suphi ilişkisinin doğru incelenmesi
ve doğru anlaşılması gerekiyor. Mustafa Suphi’nin nasıl ve kimler tarafından
katledildiğini, boğdurulduğunu bilmek, anlamak gerekir. Mustafa Kemal’in
yaptığı söyleniyor ama M. Suphi’nin boğdurulması olayında kimlerin rol
aldığının ortaya çıkması birçok şeyi açıklığa kavuşturacaktır.
İNGİLİZLER FRANSIZ DEVRİMİ’Nİ ETKİSİZLEŞTİRMİŞTİR
“O dönemde Mustafa Kemal’in etrafı İngilizler tarafından
İttihat Terakki kadrolarıyla müthiş kuşatılmıştır İngilizler onun etrafını
çepeçevre sarmışlardır. İngilizler, İttihatçı kadrolar eliyle kendi
politikalarını dayatıyorlardı. Mustafa Kemal ise Moskova ve Lenin kartını
oynamak istiyordu. Ancak İngilizler bu konuda çok akıllı ve ustadırlar. Kazım
Karabekir ve İnönü üzerinden politikalarını yürütüyorlardı. Ben şimdiye kadar
İngilizlerin etkinliğini tahmini olarak söylüyordum ama artık İngilizlerin rolü
kesindir, belgeler bunu ortaya koyuyor. Hürriyet’te de okudum, Cemil Koçak
yazmıştı, kısmen bunu doğruluyor. İngilizler, Fransız Devrimini
etkisizleştirmiştir, Rus devrimini ve Türkiye Kurtuluş Savaşını da
yönlendirmiştir. Bu yönüyle Mustafa Kemal’e Robespierre’e yapılanın aynısı
yapılmıştır. Fransız Devrimi’nde Kral, Robespierre’e öldürtülmüş, daha sonra
daha ılımlı bir gruba da Robespierre öldürtülmüştür.
1922 ÖNCESİ VE SONRASI
“Mustafa Kemal’in de etrafı İttihat Terakki kadrolarıyla
kuşatıldı, bunlarla mücadele etti. O dönemde Meclis’te olan Ali Şükrü adlı bir
milletvekili öldürülüyor. Yine Deli Halit Paşanın ölümü olayı var. Hatta Maliye
Bakanı Cavit’i astırdı fakat 1927’lerden sonra bunlarla uzlaşmak zorunda kaldı.
Bu uzlaşmadan sonra ittihatçılar Mustafa Kemal’i Cumhurbaşkanı yaparak
etkisizleştirdiler, tüm iktidarı ele aldılar. Fethi Okyar, Mustafa Kemal’in
yakın arkadaşıydı. Onu da tasfiye ettiler, yerine İnönü Hükümeti’ni getirdiler.
İngilizler, İnönü ve Kazım Karabekir üzerinden kendi etkinliğini sağladı,
politikalarını uygulamaya geçirdi.
Taha Akyol, Kürt politikaları açısından bu dönemi 1922
öncesi ve sonrası diye ayırıyor. 1922 öncesinde Kürtlere verilen sözler var,
1922 sonrası bu sözler inkâr ediliyor. Kurtuluş savaşında Yunanlılara
Türkiye’yi işgal ettiren İngiltere’dir, daha sonra denize dökülmelerini
sağlatan da yine İngiltere’dir. İngiltere’nin birinci gündem maddesi
Musul-Kerkük ve petroldür. Yunanlıları çıkartıp Türkleri etki altına aldıktan
sonra Musul-Kerkük karşılığında Kuzey Kürtlerini de feda etmiştir. Bu yerler
Misak-ı Milli sınırları içinde olmasına rağmen İngiltere ile yapılan gizli bir
anlaşmayla Türkiye bunlardan vazgeçmek zorunda kalmıştır. Halen de bu
anlaşmanın içeriği bilinmemektedir.
ANADOLU YAHUDİLİĞİ İLE FİLİSTİN YAHUDİLİĞİ
“Aslında Mustafa Kemal Jakobendir. Cumhuriyetçidir. Fransız
Cumhuriyeti’nden esinleniyor. Mustafa Kemal yaşadığı sürece İngilizler ve
Sovyetler arasında denge politikaları izledi. İngilizler Anadolu’dan
İonyalıları, Ermenileri ve Anadolu Rumlarını sürdü. Kürtlere de aynı politikayı
uygulamak istiyorlar. Kürtleri de Kuzey’den sürüp Güney’deki ulus-devletçiğe
hapsetme politikasını yürütüyorlar. Şeyh Sait ayaklanmasında, Şeyh Sait’in
haberi bile yoktur. O sırada Dicle’de bulunmaktadır. Dicle’de iki asker
öldürülüyor, ondan sonra hazırlıksız bir şekilde ayaklanma başlıyor. Şeyh Sait
ayaklanma yürütecek durumda da değildir.
Türkiye’de İngiliz etkisi 1940’lı 50’li yıllara kadar devam
ediyor, hatta bu ilişkiler çok ileridir. 1941’de birçok Türk savaş pilotları
İngiltere için savaşırken ölüyor. Bunlar daha sonradan ortaya çıktı.
1950’lerden sonra ABD ve İsrail hakim olmaya başlıyor. Yurt edinme konusunda
Yahudilerin iki siyonizmi çatışıyor Anadolu Yahudiliği ile Filistin
Yahudiliği. Anadolu Yahudileri İzmir, Manisa, Selanik, Edirne’ye kadar varan
yerde yurt edinmek istiyorlar. Filistin’de yurt edinmek isteyen, Rusya’dan,
ABD’den göç edenlerden oluşan Yahudi Siyonizmi ise, Filistin topraklarını esas
yurtları olarak görüyor. Bunlar baskın çıkıyor ve İsrail kuruluyor. Anadolu
Yahudileri arasında Sami Kohen’in babası da var. Anadolu Yahudileri,
Cumhuriyetin kuruluşunda çok etkinler halen de ordu, yargı, üniversitelerde
çok etkindirler.
AKP İSRAİL İLE ÇALIŞIYOR
“AKP de İsrail ile çalışıyor. Netanyahu radikal
milliyetçidir ama özellikle Olmert ve Barak AKP ile uyum içindedirler. Kozmik
oda bir görüntüdür. Bunun gerisine, arka planına bakmak gerekir. AKP tek başına
yapmıyor, Erdoğan-Başbuğ ittifakı var, arkalarında ABD var. Bugünlerde
söylemeye başladıkları o “yüzyıllık lafını benden almışlardır. Önceden beridir
diyorum bu Ergenekon’un yüz yıllık kökleri vardır. Ta 1906 yılındaki Teşkilat-ı
Mahsusa’nın faaliyetlerine dayanmaktadır. Hatta öncesinde 1876’da Abdulaziz’in
idamı da benzeri bir şeye dayanır. O günlerden bu günlere geliyor. O dönemde
bunlar bütün İslam ülkelerinde ümmetçilik bağlamında örgütleniyorlar. Ilımlı
İslam da Radikal İslam da Amerika ile bağlantılıdır. ABD AKP’ye Ilımlı İslam
rolünü vermiş.
AKP ARAPLARI ILIMLI İSLAM ÇİZGİSİNE ÇEKEMEZ
“AKP, Arapları radikal İslam çizgisinden ılımlı İslam çizgisine
çekmeye çalışıyor. Bunu Hamas üzerinden yapmaya çalışıyor. Ama ben Arapları
tanırım, AKP’nin bu çizgisine gelmezler, AKP de bunu beceremez. Tam bir
kördüğüm söz konusudur. İşin içinden çıkamazlar. El-Kaide’yi ve Taliban’ı da
savaş döneminde Amerika örgütledi, Obama şimdi bunları geri çekmeye çalışıyor
ama baş edemiyor. Bunlar iktidara alıştılar, iktidarlarından vazgeçmek
istemiyorlar. Aralarındaki çatışma iktidar çatışmasıdır. Benazir Butto’ya
yapılan saldırı bu çatışmanın sonucudur. Benazir Butto da Tansu Çiller gibi
Amerikancıydı. Afganistan’da da Hamit Karzai’yi başa getirdiler.
CIA SALDIRISINDA ERGENEKON BAĞLANTISI
“Obama bu radikal İslam’ın olduğu yerlerde onları iktidardan
düşürüp yerine ılımlı İslam’ı devreye koymaya çalışırken, radikal İslamcılar da
kendi yerlerini korumaya çalışmaktadırlar. Bu yedi CIA ajanını öldüren kişinin
eşi de Türktür. Hatta Amerika’dan beş CIA görevlisinin bu olayı soruşturmak
için Türkiye’ye geldiğini radyodan gazetelerin haber başlıkları okunurken
dinledim. Buradaki Ergenekon bağlantısı barizdir. Bu, Türk Ergenekonudur. Daha
önce Ankara’daki Amerikan Elçiliği saldırısını da gerçekleştirenlere El-Kaide
dediler ama Türk Ergenekon’u çıktı arkasından. Bunlar CIA ajanlarını öldürecek
kadar gözü karadırlar. Bu katı Ergenekoncu çizgi halen güçlüdür. Mustafa
Balbay’ın günlüklerinde de geçiyor. Özkök için biz doksandokuz onlar birdir,
diyor. Ordu içinde de kısmen hala varlar.
KÜRTLER KONUSUNDA İKİ İMHACI POLİTİKA VAR
“Kürtler konusunda iki imhacı politika var. Biri katı inkar
ve imha çizgisidir. İşte Ergenekon’un, MHP ve CHP’nin dayattığı budur. İkincisi
ise PKK’siz ve Öcalansız, sırtını Irak, Amerika ve kısmen Avrupa, Talabani ve
Barzani’ye dayayan, Kuzey’den bazı sahte Kürt liderlikleri yaratarak, bunlar
üzerinden sonuç almaya çalışan AKP’nin yumuşak imhacı çözümdür. AKP’nin son
yedi yıllık iktidarında gerçekleştirmeye çalıştığı budur.
“Ben, daha önce mahkemeye verdiğim savunmamda da
belirtmiştim. Ben ancak demokratik ve barışçıl bir çözüm içinde yer alabilirim.
Kesinlikle tasfiye sürecine beni katamazlar. Bizi tasfiye etmek çözümü
kolaylaştırmaz. Bizim çözümümüz demokrasidir, demokratik çözüm ve barıştır. Ben
yol haritasında çözümün nasıl olması gerektiğini açıkça ortaya koydum. Bu
çerçevede çözüme varız, başka türden bir çözüme kimse beni dahil edemez.
ŞUBAT AYI YAKLAŞIYOR…
“Cumhurbaşkanı bir programda demokratik açılım açısından
önemli bir çözüm fırsatının heba edildiğini ancak henüz geç olmadığını
belirtiyormuş galiba. Çözseymiş o zaman, kendisinin işi nedir? Elini tutan mı
var? Buradan Sayın Abdullah Gül’e seslenmek istiyorum. Bizim geliştirmek
istediğimiz çözüm, demokratik barışçıl çözümdür. Bunu engellemeye çalışanlar
var. İşte Şubat ayı yaklaşıyor. PKK engellemek istese bile halkın tepkisinin
önüne geçemez. Bu süreyi iyi değerlendirmek gerekir. Çok sert ve şiddetli,
kanlı durumlar yaşanmasın. Halklar arasındaki gerginlikler artırılıyor.
Romanların yerlerinden zorla sürülmesi buna bir örnektir. Eğer devlete
bırakılırsa bunu çok sert bir şekilde geliştirir. Eğer bu süreçte çözüm
geliştirilmezse, barışçıl çözüm dışındaki yollar güçlenir. Ben burada KCK’yi de
uyarıyorum, devleti de uyarıyorum demokratik çözüm ve barışçıl süreç
geliştirilmezse katı-milliyetçi Ergenekoncu çizgi Kürt-Türk çatışmasını
yaratır, bunlar acımasızdır, halkları birbirine boğazlatırlar. Geçenlerde halkı
taradılar, halkın üzerine ateş açtılar.
ESARET KOŞULLARINDA BİR ŞEY YAPAMAM
“Sayın Cumhurbaşkanının bunları iyi görmesi gerekir. Eğer çözümde
samimiyseniz, ciddiyseniz, bu süreyi iyi değerlendirmeniz gerekiyor. Yok biz
tasfiyeyi, imhayı dayatacağız diyorsanız, PKK kendini çok iyi bir şekilde
koruyabilir, yaşatabilir, bu savaşı uzun süre yürütebilir. Bunun önüne geçmek
için diyalog yolunu başlatmalısınız. İşte Sönmez Köksal da söylüyor, diyalogun
binbir türlü yolu var illa benimle olmayabilir, doğrudan olmayabilir. Yeter ki
ciddiyet olsun. Benim rol almam isteniyorsa bu koşulların değiştirilmesi
gerekiyor. Bu esaret koşullarında ben bir şey yapamam.
ERGENEKONCU KANADIN PARLAMENTODAKİ ZANLILARI, CHP VE MHP
“İmhacı-İnkarcı çizgi 5 Kasım 2007’de Başbakan Tayyip
Erdoğan’ın Bush’la görüşmesiyle sona erdi. Katı milliyetçi sert Ergenekoncu
kanat, bunların bir kısmı Silivri’de bir kısmı da parlamentodadır. MHP ve CHP
bunların parlamentodaki zanlılarıdır. MHP, CHP, Eruygur bu kanattadır. Bunlar
katı fiziki inkâr ve imhada ısrar ediyorlar. Baykal ve Bahçeli’nin kişi olarak
bir güçleri yoktur, dayandıkları güçler vardır. Bunların uluslararası bağlantıları
da vardır. Bahçeli Çin’e bir geziye gitmişti. Levent Ersöz de yakalanmadan önce
Moskova’dan gelmişti. Tuncer Kılınç’ın da bir demeci vardı, İran ile ittifaka
ilişkin, İran’a dayanıyorlar. MHP, CHP ikisi de milliyetçidir. Biri katı
milliyetçi, diğeri ulusalcı milliyetçidir.
BDP’NİN BOŞLUĞU DOLDURMASI GEREKİR
“CHP ile solculuk olmaz. BDP’nin bu boşluğu doldurması
gerekir. BDP’nin anti faşist tüm sol kesimleri, radikal demokratları kapsaması
lazım. Demokrat Müslümanlar da yer alabilir. Türkiye’nin sorunlara yaklaşımda
üç temel çizgi var biri katı milliyetçi Ergenekoncu çizgi, ikincisi AKP, ABD,
kısmen Avrupa ve Talabani ile Barzani’nin içinde olduğu yumuşak tasfiye
çizgisi. Üçüncüsü ise radikal demokratların çizgisi.
BDP TÜRKİYELİLEŞMELİ
“BDP Türkiyelileşmeli, Türkiye’nin tüm sorunlarını ele alan
bir perspektifle çalışmalarını yürütmelidir. Daha önce de söylemiştim, feminist
çevreler, çevreciler demiştim. Çeşitli kesimlerden bahsetmiştim. BDP çok renkli
olmalı, Türkiye’nin renkliliğini yansıtmalı. Ben bunun için üç ilkeden
bahsetmiştim demokratik cumhuriyet, demokratik vatan, bunun içinde
Kürdistan’da var, inkar edilmiyor. Ve demokratik ulus. CHP ve MHP’nin katı
milliyetçi ulus anlayışına karşı demokratik ulus. Bu ilkeler etrafında biraraya
gelebilirler. Bunların temsil güçleri yüksek olmalıdır.
DTK DEMOKRATİK KÜRT TOPLUMUNUN İNŞAASI İÇİN UĞRAŞIR
“DTK, demokratik Kürt toplumun inşası için uğraşır.
Tamamiyle yasalara uygun çalışmalar yapar Kürt toplumunun ihtiyaçlarına uygun
çalışmalar yapar. Spordan tutalım sağlık, sanat, folklor, çevre, kadın, kültür
v.s. tüm alanları demokratik anlayışla örgütler, çalışmalar yapar. DTK tamamen
yasalara uygun ve sivildir. Çalışmalarını da buna göre yürütür. Mevcut
tutuklamalar siyasidir, bilinçlidir, hukuki olmaktan uzaktır.
BEN KONUŞMAZSAM ÇATIŞMALAR OLUR
“Ben burada görüşlerimi iletiyorum. Ben konuşmazsam
çatışmalar olur, kan gövdeyi götürür. Ben bunların önüne geçmek için
görüşlerimi dile getiriyorum. Bin yıllık kardeşiz diyorlar, ben de kardeşlik
için, barış için konuşuyorum. Devletin bütünlüğüne, birliğine karşı değilim, bu
yönlü bir tutumum ve konuşmam yoktur. Kürt sorununun barışçıl demokratik çözümü
içindir söylediklerim.
KADINLAR KENDİLERİNİN GELİŞTİRMELİ
“Kadının özgürlüğü, benim çalışmalarımın temelidir,
esasıdır. Kadın dünyada ve Ortadoğu’da motor güçtür. Kadın meselesi tam
anlaşılmamış herhalde, suistimal ediliyor. Benim kadın özgürlüğü konusundaki
çözümlemelerim doğru anlaşılmalı, doğru hayata geçirilmelidir. Kadınlar
kendilerini geliştirmelidir. Bu temelde bütün kadınlara selamlarımı iletiyorum.
Diyarbakır ve Kars halkımıza selamlarımı iletiyorum. -ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info