05 Temmuz 2013 Cuma Saat 08:30
Danimarka mahkemesinin ROJ TV Davası’nda verdiği para cezası ve MMC, ROJ TV ve NUÇE TV’nin lisanslarını iptal kararını bir de siyasal gelişmelerin gidişatına göre okumakta fayda var.
Kürdistan’da ve Ortadoğu’da kritik zamanları yaşıyoruz. Kürtler zamanın ruhuna göre kendi özgürlüklerini kazanıp halklarla eşit yaşamak istediklerini duyuruyor ve onun mücadelesini veriyor. Bunu istemeyenler ise Kürtler üzerinde yeni oyunlar oynamaya çalışıyor. “Demokratik Çözüm ve Kurtuluş Süreci olarak tanımlanan bu sürecin “yol kazaları gidişatın ne kadar zor olduğunu gösteriyor. Türkiye’deki devlet ve iktidarın Kürt algısı değişmeyince, uluslararası güçler de “Kürtler sadece savaşsın biz de Kürtlerle savaşanlara silah satalım ve ihale alalım politikası ile geçinmeye çalışıyorlar. Sadece Kürdistan değil Ortadoğu’da da şu an bu politika hayata geçirilmiş durumda.
Yine tehlikeli bir oyun var… Benim dikkatimi çeken konu şu geçtiğimiz günlerde Mehmet Öcalan İmralı’ya gitti. Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan ilk kez sağlık durumundan böylesine vurgu ile sözetti. Bağımsız bir doktor heyetinin İmralı’ya gelmesini istedi. Daha önce BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, Pervin Buldan da adaya gitmişti. Ancak sağlık sorunu konusunda Öcalan “rutin cevaplar vermişti. Ancak bu kez durum biraz daha farklı. Mehmet Öcalan bu durumu duyurdu ancak devletten, AKP iktidarından ses yok. Sonra Öcalan’ın avukatları açıklama yaptı. Yine devletten ses yok. KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı bu konuda açıklama yaptı… Önemli ve dikkatle izlenmesi gereken bir dönem… Bu sürecin sağlıklı işlemesini isteyenlerin İmralı’da en küçük bir olumsuzluğun yaşanmaması gerektiğini iyi bilirler. Ama durum bunu göstermiyor. İşte tam bu aşamada Recep Tayyip Erdoğan, İçişleri Bakanlı Muammer Güler “birinci aşama hala bitmedi, bekliyoruz demeleri manidar. Lice’de halkın taranması, Yalçın Akdoğan’ın daha önceki dönemlerde “PKK Arap Baharından nemalanmak istiyor sözü bu kez “PKK Gezi Parkı’ndan yararlanmak istiyor sözüne dönüştü. Akdoğan’ın o dönem sözler “İmralı’da tecrit, Öcalan’ın idamı söylemleri, siyasi soykırım operasyonları, askeri imha girişimi olarak kendini dışa vurdu. PKK ise bu politikalara “topyekün direniş ve gerillanın devrimci operasyonları ile karşılık verdi. AKP şimdi kendisini kaybetmiş gibi “oyalayarak, İmralı’da Öcalan’ın sağlık koşullarını bozacak girişimlerde bulunuyor. Avrupa’da ise Paris katliamının aydınlatılmaması bunun üzerine üç televizyon kanalının kapatılması, karakollara hız verilmesi, askeri hareketlilik, Rojava’da Türkiye merkezli yapılan provokasyonlar, Amude, Efrin’de işbirlikçi bazı Kürtlerin 1999 öncesi gibi komploları, Türkiye’nin batısında yaygınlaşan gözaltı ve tutuklamalar toplamda çok enterasan bir tablo ortaya çıkarmaktadır. Kısacası “uluslararası komplo kendisini tazeleyerek tehlikeli bir pratik içerisine girmekte midir? sorusunu sormak durumundayız…
ROJ TV, MMC ve NUÇE TV’Yİ KİM KAPATMAK İSTİYOR?
Soru şu “Roj Tv, MMC ve Nuçe Tv’yi kim kapatmak istiyor? Türkiye’de 1990’lardan itibaren yayın yapan Özgür Gündemi’in dağıtımcılarını, muhabirlerini ve yazarlarını tellerle boğarak, kaçırıp kafalarına kurşun sıkarak öldürmek istenyenler diyebiliriz. Yine Özgür Ülke gazetesini bombalayarak “bertaraf etmek isteyenler de olabilir. DİHA, Özgür Gündem, Evrensel ve ETHA çalışanlarını tutuklamak isteyenler de bunu istiyor. Yine seçilen Belediye Başkanlarını, milletvekillerini tutuklayanlar da!… 4 bin Kürt köyünü yakıp yıkarak boşaltıp, milyonlarca insanı yerinden yurdundan sürgün edenler de bu isteğin peşinde…
Daha da vahimi Roboski katliamını gerçekleştirenler, Gezi Parkı direnişine karşı çıkanlar, Anadil’de eğitime hayır diyenler, baraj yapanlar, kadınları katledenler, Bingöl ve Pozantı’daki tecavüzcülerin de herhalde en büyük istekleri ROJ TV, MMC ve NUÇE TV’nin kapatılmasını isterler. Biz biliyoruz ki Paris’te Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i katledenler de bu televizyon kanallarının susturulmasını istiyor…
AVRUPA DEVLETLERİ KÜRT MEDYASINDAN NE İSTİYOR?
Türkiye’ye silah satanlar, büyük ihaleler alan ve Türkiye’de tatilini geçiren Danimarkalı, Alman ve Fransaz savcılar da bu televizyonların kapatılmasından kendilerine çıkar edinen gruplar içinde. Dolaysıyla tarihte Kürdistan’ı bölüp parçalayan ve çıkarlarını Kürdistan’ın yokluğunu, Kürtlerin inkarını ve asimilasyonunu savunan Avrupalı devletlerin Kürt politikası da ROJ TV Davası kararında kendisini gösteriyor. Danimarka’nın AB üyesi olduğunu, AB’nin de Terör Örgütleri Listesi’nde PKK’ye yer vermesini ve verilen kararın da gazetecilik ve ifade özgürlüğü tartışmalarından çok “terör kavramı ile meşrulaştırılmaya çalışılmasını böyle anlamak gerekiyor. Yine Almanya’daki PKK yasağını da bu bağlamda ele almakta fayda var. Ki bu tarihleri hatırladığımızda Almanya’nın PKK yasağı Kürdistan’da 1990’lı yıllarda büyük serhildanların olduğu ve Kürt sorununun demokratik çözümü için ateşkes tartışmalarının yapıldığı döneme tekabül ediyor. Almanya “PKK benim isteğimi yaparsa!.. diye telkinlerini de biz iyi biliyoruz. 2001’de PKK isim değiştirip, silahlı mücadele yerine siyasal mücadeleyi daha stratejik ele aldığında da AB PKK’yi “terör örgütleri listesi ne almadı mı? Hiç bu kadar uzağa gitmeye gerek kalmadan Paris’in ortasında PKK’nin kurucusu Sakine Cansız, genç diplomat Fidan Doğan ve genç Leyla Şaylemez de çözüm ve barış sürecinin başında katledilmedi mi? Ve bu katliamda Fransa, Almanya ve Hollanda’nın Türkiye ile ilişkisi hiç mi yok!.. Bunları çoğaltmaya ve detaylardırmaya fazla gerek yok ama şunun altını çizmekte fayda var: AB ülkeleri 1998-1999 yıllarındaki uluslararası komplo ile PKK liderinin Türkiye’ye teslim edilmesinde rol oynadılar. Kürtlerin ilk televizyon kanalı MED TV’nin kapatılması da bu komplonunun önemli bir parçasıydı.
ROJ TV, NUÇE TV, MMC İLE KÜRT SORUNUNU ANLAMAK
Türkiye’nin ya da Kürdistan’da sömürgeci devletlerin Kürtlere onların kurumlarına ve siyasetlerine düşmanlığını anlaşılır. “Avrupa devletleri neden böyle? denilirse cevap şu olur: Avrupa’nın sömürgeci ve baskıcı politikaların oluşumundaki payı ve rölü bu konuda belirleyicidir de ondan. ROJ TV, MMC ve NUÇE TV Kürt sorununun tarihsel ve güncel özelliklerini görünür kılarken, Kürt toplumunun da bütün baskılara karşı kolektif kimliğinin ve siyasetini görünür kılmaktadır. Kürtler üzerindeki baskıları teşhir ederken, Kürtçe ve lehçelerini, farklı inanç ve kimliklerin özgürce kendisini ifade etmesini sağlamaktadır. Bu nedenle bu televizyon kanalları ile Kürt sorununu anlamak önemlidir. Bunu gündelik hayat içinde yaşayarak gördük.
ROBOSKİ, PARİS, LİCE VE 3 TELEVİZYON
Roboski katliamı çok açık bir örnektir. Görülmek, gösterilmek istenmeyen açık bir katliamı dünyaya duyururken ROJ TV işte yukarıda sözünü ettiğimiz güçlerin tepkisini çekmiştir. Bunun için önce kısa bir gelenek hatırlatması yapalım: Roj Tv, MMC ve Nuçe Tv Özgür Basın Geleneği’nin bileşenlerinin önemli kurumlarıydı. Sürgünde kurulan ve Kürtlerin ilk 24 saat yayın yapan müzik kanalı MMC, yine ilk haber kanalı Nuçe TV’nin özgünlükleri var. Roj Tv ise Kürtlerin dünya çapındaki televizyon kanalıdır. Kürtlerin özgürlük mücadelesinin ivme kazandığı 1990’lı yıllarda boy veren günlük gazeteleri, dergileri, yayınevleri içinden şekillenen kadrolarının sürgünde kurmak zorunda olduğu tv kanallarınının gelenğini taşıyor. Bu nedenle baskılar ROJ, MMC ve NUÇE TV ve benzeri kanalların varlık gerekçesidir…
Sonuç olarak Kürtlerin çok dikkatli, örgütlü, duyarlı ve hareketli olması gerektiği bir zaman içerisinden geçiyoruz.
ANF / Baki Gül
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info