No Result
View All Result
  • Anasayfa
No Result
View All Result
  • Anasayfa

Ortadoğu’da Değişen Denklemler

Lekolin by Lekolin
5 Mayıs 2020
in Makaleler
Reading Time: 5 mins read
A A
Facebook İle PaylaşınTwitter İle Paylaşın

07 Ocak 2020 Salı Saat 08:55

Ortadoğu günlük ve saatlik değişimlerin olduğu bir dönemeçten geçerken, ABD’nin İran Devrim Muhafızları Ordusu’na (DMO) bağlı Kudüs Gücü Komutanı General Kasım Süleymani’yi suikastle öldürmesi sonucu yeni oluşacak denklemin fitilini ateşledi.

ABD’nin fitili ateşleme zamanı ve yeri çok
önemli, çünkü istediği yerde istediği zaman bu suikastı gerçekleştirebilecek
istihbarata sahip bir ülkedir. Bu suikastın hedefi İran olduğu kadar
Ortadoğu’da yeni oluşacak dengeyi eline almayı hedeflemektedir.

Çünkü Kasım Süleymani, doğrudan İran
Dini Lideri Hamaney’e bağlı çalışan ve İran’ın dış askeri operasyonlarının
beyni konumundaydı.
Bu suikast ise İran askeri beynine bir
darbeydi. Onun dışında
İran, Irak, Suriye ve Lübnan hattı, büyük
oranda İran’ın ve dolayısıyla Süleymani’nin etkisindeydi.
Süleymani, İran, devrim sonrası Şii nüfusun yoğun olduğu
ülkelerde, silahlı gruplara eğitim ve teçhizat desteği, zaman zaman da
doğrudan ‘gönüllü’ desteği vererek, nüfuz ağını genişletme politikası
güdüyordu.
Irak’ta, Suriye’de, Lübnan’da nüfus ağını genişletirken, Yemen’de, Körfez ülkelerinde ise
denemelere devam ediyordu.
Süleymani,
Irak’ta Haşti Şabi silahlı milis grubunun kurulmasını, öncesinde de
Bedir Tugayları’nın oluşturulmasını sağlayan, destekleyen ve yönlendiren isimd
i. Yine Suriye’de, Esed rejimine doğrudan destek verdi. ‘Gönüllü’ Kudüs Gücü askerlerini, Hizbullah ve diğer Şii
örgütlerden ‘gönüllü’ milis desteğini yönlendirdi.
Kendisi de, Esed güçleri ile birlikte sahada çatışmaları yönetti. Lübnan’da Hizbullah’ı önemli bir güç haline getirdi. Ortadoğu’nun bir çok devletinde etkili olan Kasım Süleymani, ABD için
en büyük engeldi. Bunun için ilk suikast İran’ın askeri beynine yapılmış oldu.

ABD kendisi için risk gördüğü Kasım Süleyani’yi
ortadan kaldırarak, başta Irak olmak üzere Suriye ve diğer Ortadoğu ülkelerinde
alanını genişletmeye çalışmakta. Risk gördüğü bütün devletleri, toplumları ve
güçleri ekonomik, siyasi ve askeri anlamda müdahalelerde bulunarak kendi önünü
temizleme politikasını yürüttüğünü söyleyebiliriz.

Kasım Süleymani’nin öldürülmesi İran ve
ABD arasındaki ekonomik savaşı, silahlı savaşa dönüştürme ihtimalini yükseltti.
ABD’nin İran’a yönelik uyguladığı ekonomik yaptırımlar ve tehditlerin yerini
silahlar almış durumda. Şu anda görünen tablo ise bu suikastla birlikte,
Ortadoğu’daki denklemlerin değişeceği ve kurulucak yeni denklemin ABD’nin
elinde olma ihtimalinin yüksek olduğudur. ABD başkanı Trump ilk olarak İran
molla yönetimine askeri ve ekonomik ambargo uygulayarak iç dinamikleri
zayıflatmaya çalıştı. Son dönemde İran’daki halk eylemlerinin kökeni de bu ekonomik
krizden ve halkın yoksullaşmasından kaynaklanıyordu. Ekomomik politikasında
başarılı olan ABD
şimdi ise İran’ın Suriye ve
Irak merkezli askeri hakimiyetini de kırmaya çalışıyor. ABD’nin birkaç gün önce
Irak’ta ve Suriye’de İran tarafından doğrudan yönetilen ve desteklenen askeri
milislere yönelik gerçekleştirdiği operasyon, bölgedeki askeri ve politik
dengelerin yeniden şekilleneceğini gösteriyor
. Politik ve askeri dengelerin yeniden şekilleneceği yeni bir sürece
giriş yaparken bu denklemin taşları nereye yerleştirileceği ise merak konusu.

Burada önemli olan Ortadoğu devletlerinin
ve güçlerinin izleyeceği stratejidir. Süleymani’nin öldürülmesini sadece İran
devleti şahsında ele almak bizi büyük bir yanılgının içine sürükleyecektır.
Çünkü İran ile birlikte Ortadoğu’da güç sahibi olan bütün ülkeleri ve güçleri
hedeflemekle birlikte dünya ülkelerini de kendi kıskacına alacaktır.

İran şu anda bölgede çok büyük bir güce sahip, ama ABD’de tarafından güçsüzleştirilmiş bir güç haline getirilmiş durumda. Bu da İran’ın bölgede yürüttüğü Şii
politikasını da sekteye uğratacaktır. Çünkü
İran son birkaç
yıla kadar çok başarılı bir milis stratejisi yürüterek Sünni radikalizmi, Sünni
toplumları ortadan kaldırıyordu.
Bunu yaparken de Şii radikalizmini ve Şii toplumları güçlendiriyordu. Ama son iki yıldır bu stratejinin sonuna geldi. Hamaney’den sonra
kimin lider olacağı, sistemin devamlılığının nasıl sağlanacağı belli değil
. Bu karmaşa içinde İran’ın ABD karşısında güçlü bir atak yapması mümkün
görünmüyor. Çünkü
İran, kendisine has yöntemlerle ABD’ye yanıt vermek istese de bunu
eskisi kadar etkili yapacak durumda değildir. ABD çıtayı bu suikastla öyle
yükseğe çıkartmıştır ki İran’ın bu suikastla yandaşlarını tatmin edecek bir
yanıt vermesi çok güçtür. Ama İran bir yandan mezhepçiliği öte yandan da
milliyetçiliği yükselterek, rejimden kopma işaretleri çoğalan iş, ekmek,
özgürlük talepleriyle sokağa çıkan halkı, rejim etrafında toplamaya
çalışacaktır. Ayrıca Şii Hilali içinde mezhep çatışmalarını ve Pers-Arap
milliyetçiliği çatışmasını büyüterek yeniden gündemi belirleyen bir mevziye
girmeye çalışacaktır. Buna Lübnan, Irak, İran’da mezhepçiliği ve milliyetçiği
aşan, talepler etrafında birleşerek iktidarları zorlayan mücadelelerin şiddetle
bastırılması eklenecektir. Ancak bunu ne kadar başaracakları da tartışmalıdır.
Çünkü, suikast aynı zamanda İran, Irak, Lübnan gibi dini-mezhepsel iktidarların
zayıfladıklarını da göster
iyor.

Şimdiye kadar ABD askerleri başta Suriye
olmak üzere Ortadoğu’dan çekilecek açıklamaları ise bir manevradan başka bir
şey değildir. Çünkü ABD hiç bir zaman Ortadoğu’yu terk etmeyi düşünmedi. Tam
aksine bütün alanlara sanip olmak için manevralar geliştirdi. Bununla birlikte
Mart 2003’te
Irak’ı işgal eden ABD
’nin Irak’ta 9 askeri üssü ve yaklaşık 5 bin askeri bulunuyor. Yani tarihten bu güne bütün yatırımlarını Ortadoğu üzerinde yapan
ABD’nin alanı bırakıp çıkacağını düşünmek ise saflıktan öteye geçmez. ABD ve
İran karşılıklı tehditler savurarak kendi istediklerini elde etmeye çalışsa da
her iki ülke sıcak bir çatışmaya girme riskini göze alamayacaktır. Çünkü Hem
İran hemde ABD sıcak çatışmanın getireceği eksileri iyi görmektedır. Ancak
ABD’nin şu anda tek hedefi Ortadoğu’da büyük bir güce sahip olan İran’ı
bertaraf etmektir. ABD bu suikastla İran’la birlikte Irak’ı parçalama ve
Suriye’ye asker göndererek daha fazla hakim olmayı hedeflerken,
Irak
parlamentosu, ülkedeki Amerikan askerlerinin çıkarılmasını öngören yasa tasarısını
onayladı.
Bununla birlikte Irak hükümeti Irak
topraklarındaki herhangi bir yabancı askeri varlığa
son vermek anlamına geliyor. Bu da Güçlerin Statüsü
Anlaşması’nın (SOFA) iptal edilmesi demektir.
  Şu anda SOFA’nın iptal edilmesi
ise çok düşük bir ihtimal olarak görülüyor. Tabi ki Irak parlamentosunda alınan
karar İran’ın beklediği ve memnun olduğu bir sonuç. Bu kararla birlikte  Sünniler ve Kürtlerin oturumu boykot etmesi
ise Irak’ı şimdiden bölmüş durumda. ABD’nin çekilmesi durumunda yerleşeceği tek
yer ise Fedaral
Kürdistandır. Bu, Tahran’ın
istemediği bir senaryoyu tetikleyebilir
yani Bağdat’ta olmayan ABD, Kürdistan’ın
bağımsız
lığını ön plana çıkararak, Bağımsız
Kürdistan girişimlerini destekleme ihtimallerini yükseltmiş durumda. Bu ihtimaller
bile Ortadoğu’daki dengelerin değişeceğini gösteriyor. Bu sürecin bütün
Ortadoğu toplumları ve güçleri için zorlu bir süreç olacağının altını çizmek
gerekir.               

Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi

www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html

Sara GULAN

Tags: araştırmakurdiKurdishkurdistanLekolinTurkishTürkiye
Share209Tweet131
Previous Post

Kadını Kadına Kırdırma Politikası Olarak Kumalık

Next Post

Türk Devleti DAİŞ Halifeliğini Sürdürüyor!

Lekolin

Lekolin

RelatedPosts

Kadın

Zilan’ın Fedailiği: Özgürlük Aşkının Manifestosu

by Leyla Egid
30 Haziran 2025
0

30 Haziran 1996, Kürt Özgürlük Hareketi için unutulmaz bir tarih olarak kayıtlara geçti. Zilan, Dersim Cumhuriyet Meydanı’nda işgalci Türk ordusunun...

Read more

Önder Apo’nun Manifestosu Ve Yaşanan Gelişmelere Etkisi

30 Haziran 2025

Emperyalist Savaşlar Ve Devrim İmkânları

26 Haziran 2025

‘Sıra Türkiye’de, Tek Kurtuluş Yolu Önder Apo’nun Çözümünde’

19 Haziran 2025

Kürt Gerçekliğine Bir Kavramsal Müdahale: Judenrat Gerçeği Ve Sömürgeciliğin Ötesi – 1

8 Haziran 2025
Next Post

Türk Devleti DAİŞ Halifeliğini Sürdürüyor!

KÜRDİSTAN ARAŞTIRMALAR MERKEZİ

© 2025 Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi