05 Ağustos 2018 Pazar Saat 17:54
Tarihten günümüze kadar cinsler arasında sürekli bir savaş ve
çatışma durumu yaşanmıştır. Eril zihniyetin iktidar olma mücadelesi tarihin her
döneminde tarih sahnesine çıkmıştır. Neolitik döneminde yaşamın kadın etrafında
şekilleniyordu ve yaşamın yaratıcısı kadındı. O zaman kadın tanrıçaydı. Doğayla
iç içe bir yaşam vardı. Doğa kadını
kadında doğayı tamamlıyordu. Doğanın verimliliğiyle kadının verimliliği
karşılıklı olarak devam ediyordu. Kadın kendi üreticiliğini devam etmek için
çiftleşeceği erkeği kendi seçiyordu. Ve
doğurduğu çocuk toplumun çocuğuydu. Toplum doğan çocuğa bakıyor ve
büyütüyordu. Ancak daha sonraki
dönemlere baktığımız zaman Erkek kendi spermleri olmadan Kadının çocuk
doğuramayacağının farkına vardığında Erkek kadın rahmi üzerinde iktidar kurmaya
başlamasıyla birlikte Kadın-Erkek arasında çatışmalar ortaya çıkmaya başladı.
Sümer dönemine baktığımız zaman ise kadın Müsakaddin odalarında hazırlanarak Erkeğe
sunulmaya başladı.
Aslında Müsakaddinler bu günkü kadının pazarlandığı özel
evlerdir. Kadının düşürülmesiyle birlikte kadının bütün güçleri elinde yavaş
yavaş alınmaya başlandı. Kapitalist
sistemle birlikte kadın bir meta olarak görülmeye başlandı. Ve kadını kadına
kırdırma politikası sistem tarafından hayata geçirilmeye başlandı. Bu sistem
ilk başta din yoluyla yapılmaya başlandı. İslamiyet dinine baktığımızda her
erkeğe dört kadın helaldir düşüncesi kadın üzerinde yürütülen ve kadını kadına
kırdırma politikasını gözler önüne sermektedir. Bunları göz önüne aldığımızda
Kumalık sisteminin nasıl geliştiğini ve günümüze nasıl geldiğini görebiliriz. Öncelikle
kumalık yani çok kadınlı evliliklerin, dünya üzerinde öteden beri var olan
çokeşlilik yöntemlerinden yalnızca biri olduğuyla başlayalım. Çok kadınlı
evlilikler genelde kumalık olarak anılsa da, coğrafi bölgeye göre ortaklık,
içli-dışlılık adlarını da alan, adlandırma çeşitliliğinin bilakis bu pratiğin
pek çok yerde uygulanışına delil olduğu bir durum. Dahası, çokeşlilik sadece
çok kadınlı evliliklerle değil, çokerkekli evlilikler olarak ta geçmişte de günümüzde
farklı toplumlarda uygulanmış. Ancak yaygın çokeşlilik türü her zaman Çokkadınlılık
olmuş. Çokkadınlılık ise geçmişte ve günümüzde, sadece Müslüman halklar ya da
İslam hukukuyla yönetilen toplumlarda değil, pek çok dinde, kültürde ve etnik
grup arasında uygulanmış veya uygulanmakta.
Antik Yunan, Çin, Hint, Babil, Asur, Mısır ve sahra altı ve
kuzey Afrika’daki toplumlarda görülen Çokkadınlılık, sadece Türkiye’ye,
Türkiye’de ise güney doğuya, Arap ve Kürtlere, salt Müslüman-Arap coğrafyasına
ait bir evlilik türü değil. Hristiyanlıkta Mormonlar, antik dönem Musevileriyle
günümüz köktendinci Musevi grupları arasında çokkadınlı evlilikler vardır. İslam
öncesi Arap toplumunda hem çokerkekli, hem de çok kadınlı evlilikler yapılmış,
ancak İslam çokeşliliği dört kadınla sınırlamıştır. Nadir de olsa, günümüze
ulaşan çokerkekli evlilikler de var. Tibet, Nepal ve Hindistan’ın bazı bölümlerinde,
İnuit (Eskimo) ve Venezuela-Bari toplumunda çokerkekli evlilikler halen mevcut.
Ancak ulus-devlet odaklı modernleşme, modern medeni kanunlarla eş sayısını teke
indirmiştir. Çokeşliliğin ülkemizdeki varlık sebeplerinden önce, bu
evliliklerin doğasından bahsetmekte fayda var. Yaygınlıkla kullandığımız
çokeşlilik ifadesinden kasıt, çokkadınlı evliliklerdir ve bu bakış açısından
çokerkeklilik hiç bir toplumda uygulanmamış bir sapkınlık olarak görülür. Çokerkekli
veya çokkadınlı olsun çokeşlilik her hâlükârda ataerkil bir pratiktir,
erkeklerin maddi-fiziksel iktidarlarıyla ihtiyaçları, doğrudan erkek cinselliği
ile ilgili anlayışın şekillendirdiği evlilik türleridir. Çokeşli bir kadın,
düşünülenin aksine mutlak özgürlük sahibi, kadın-erkek rollerini tersine
çevirmiş veya bu rolleri belirleyen bir birey değildir. Çokerkekli evlilikler
kuran kadınlar, erkeklerin koyduğu yasalara, onların yarattığı siyasi iktidar
ve ekonomik düzene tabidir. Kadın nüfusundaki azlık, yoksulluk, tarım arazileri
ve maddi kaynakların kısıtlılığı nedeniyle, birbiriyle savaş ve çatışma
halindeki grupları barış içinde tutmak ve erkek eşlerden birinin yokluğunda
kadın ve aileyi “baştan kabul edilmiş ikinci eşin korumak için, çoğunlukla
erkek kardeş olan ikinci eşe devrine ve gelişi güzel cinsel ilişkilerle
kadınlar üzerindeki cinsel tehdidi engellemeye dayanır.
İslam’da “Çok eşlilik Adı Altında Cinsel Doyumsuzluk
İslam, Ortadoğu ve Arap toplumundaki çokeşlilik
uygulamalarını Çokkadınlılık ve dört kadın eş olarak sınırlamış, Çokerkekliliği
yasaklamıştır. İslam’daki Çokkadınlılık kaynağını Kuran’ı Kerim’den alır, ancak
çokkadınlı bir erkeğin her hâlükârda eşleri arasında adaleti yerine
getiremeyeceği ihtimali üzerinde de durulduğundan, genel yaklaşım
çokkadınlılığın bir emir değil, şartların şekillendirdiği, izin verilen bir
uygulama olduğu yönündedir. İslam devletinin ilk dönemlerindeki savaşların
erkek himayesinden yoksun, çok miktarda yetişkin ve bağımlı kadınla, kadın köle
grupları yarattığı varsayımını oluşturur. Burada İslam ve kölelikle ilgili bir
parantez açmak gerekir İslam köleliğe izin verdiğinden ve bir erkeğin köle
olarak hâkimiyeti altındaki kadınların cinsellikleri üzerinde de hak talep
edebileceği, bu birlikteliklerden doğan çocukları mirasçısı olarak tanıyıp
tanımama hakkını erkeğe vermiştir. İslam dinindeki hukuki yaklaşımlar ve
Müslüman toplumların öznel uygulamaları eş sayısı konusunda farklılaşsa da,
İslam çokkadınlılığı, iki eşlilik (bigami) biçiminde gerçekleşmiştir. Müslüman
toplumların çokeşli erkekleri bunu ağırlıklı olarak iki kadınla evlenerek
yapmış, çok azı üç veya daha fazla kadınla evlenmiştir. İki eşlilik Osmanlı
toplumundaki çokkadınlı evliliklerle, yasaklara rağmen gerçekleşen çokkadınlı
evliliklerin yaygın şeklidir.
Çok kadınlı Evliliklerin Sebebi İktidar Olma Anlayışıdır
Medeni hukuk ve ceza düzenlemelerine rağmen ekonomik, siyasi
ve dinsel nedenler başta olmak üzere, nüfus artışı ve erkek çocuk sahibi olmak
konusundaki güçlü arzular, tarımsal üretiminin emek yoğun şekilde seyrettiği
düzlemlerde sosyal güvence yokluğunu ailedeki çalışan sayısını artırarak çözme
inancı, toplumsal nüfus ve iktidarı sürdürme kaygılarının, buna ek olarak
siyasi ve cinsel iktidar arzuları çokkadınlı evliliklerin genel sebepleridir.
Türkiye’deki çokkadınlı evlilik oranları yüzde 3-4 oranında seyretmekte, Çok
kadınlı evliliklerin asıl nedeni çocuksuzluk değil, ataerkil bir arzu olan
erkek çocuk arayışıdır. En yaygın neden ise aile kararıyla yapılan görücü usulü
evliliklerdir. Eş seçiminde Türkiye’nin pek çok bölgesinde yaygın olan yakınlar
ve akrabalarla görücü usulüyle ayarlanmış evlilikler, boşanmanın
toplumsal-kültürel olarak “imkânsızlaştırıldığı namus ve utanca dayalı
toplumsal düzende, erkekleri “gönlüne göre ikinci eş arayışına
cesaretlendirmektedir. Üst sosyo ekonomik gelir veya statü grubundan erkekler
ise, örneğin ağalar, Şıhlar, şeyhler, Seydalar ve dedeler, çok kadınla
evlenerek güç ve iktidarlarını pekiştirmiş, yaşadıkları toplumsal çevredeki
siyasi ve ekonomik gerilimleri “yeni akrabalıklar yaratarak “çözerler . “Namus
ve “utanca dayalı düzenin belirlediği, yaşadığımız ülke ve bölgeye özgü
çeşitli evlilik türleri de çokkadınlı evliliklerin sebeplerdendir.
Kadın Ekonomik Çıkar
İçin Kuma Veriliyor
Genç bir kadının kendini isteyen kim olursa olsun, ikinci
veya üçüncü eş olarak, dedikodulara sebep vermemek için evlendiği durumlar söz
konusudur, çünkü gelen kısmeti çevirmenin evlenememeye yol açacağına inanılır. Kaçarak
veya kaçırarak evlenmelerden bir bölümü de çokkadınlı evliliklere yol açar.
Levirat yani ölen eşin erkek kardeşi ile evlenme, bakım ve sosyo-ekonomik
destek ihtiyacındaki kadın ve çocukları aile içinde tutmak ve yabancılarla
evlenmeyi engellediğinden kumalığa, berdel olarak adlandırılan genç kadın
değiş-tokuşuysa, evlenme çağında ancak ekonomik kaynaklardan yoksun erkeklerin
kız kardeşlerini kuma olarak evlendirerek evlenmelerini sağlar. Kan
davalarının kumalık yoluyla çözümlenmesi de yaygındır bekâr genç kadınların,
karşı aileye gerekirse kuma olarak verilmesiyle “kan bedeli karşılanır.
Nüfusun azalma eğiliminde seyrettiği çeşitli etnik-dinsel çevrelerde yok olma
ve diğer gruplarla karışma kaygılarını gidermek için kadınların ikinci veya
üçüncü eş olarak nüfus artışı için evlendirilmesi de çokkadınlı evliliklere
neden olur. Çocukluk çağındaki genç kadınların evlendirilmelerinin de, Çokkadınlılık
pratiğini pekiştirdiği söylenebilir çünkü resmi olarak evlenme yaşına erişmemiş
kızları kuma olarak kayıt dışı evlendirmek evlilik yaşına dair yasal engeli
aşmak demektir. Genç kadının reşit ve yetkin olmadan bir haneyi idaresi birinci
eşin himayesinde gerçekleşir, erken yaşta başlayan doğurganlığıysa hane
nüfusunun artışını garantiler.
Başlık uygulamasının yaygın ve erkekler arası sosyo-ekonomik
ayrımların keskin olduğu çevrelerde de, aileler kızlarının ikinci eş olmasını
önemsemeden, varlıklı ailelere kuma olarak evlendirirler. Engelli genç
kadınların da başlık ve çeyizlerinin azlığı nedeniyle kuma verildiğini
biliyoruz. Suriye mülteci göçünün çokkadınlı evlilikler açısından
yarattığı yeni mevzulardan bahsetmeden önce, son yıllarda Fas başta olmak üzere
Kuzey Afrika ülkeleri ve eski Sovyet cumhuriyetlerinden kadınlarla yapılan
çokkadınlı sınır ötesi evliliklerin, kadınlar gönüllü olsalar dahi ciddi
bireysel-toplumsal travmalarla, emek sömürüsü ve bir tür cinsel kölelik
yarattığını söylemek gerekir. Dini inançların ve toplumsal cinsiyet
eşitsizliklerinin körüklediği erkek egemen anlayışın, erkeklerin bakım ve
cinsel ihtiyaçlarının, ölüm-ekonomik buhran-göç-savaş şartlarında namusa halel
getirmeme ve erkek soy silsilesi yaratma saplantısının çok eşli evliliklerin
nedeni olduğu açıktır.
Kumalık Kapitalist Sistemin Bir Sonucudur
Gelelim Suriyeli “eşler meselesine. Her şeyden evvel Suriyeli gelin/ ikinci eş
yeni bir mevzu değil. Suriyeli kadınlarla çoklu evlilikler, bu ülkeye komşu
bölgelerde sınırın çekildiği tarihten itibaren yaygın olarak uygulanmakta.
Aşiret/ kabile gibi sosyal birlikleri dağıtan çağdaş sınırlara rağmen iki taraftan
aileler ve bireyler, siyasi ve ekonomik dinamiklerin şekillendirdiği talebe
göre evlenmeye devam etmişlerdir. Bu evliliklerin bir bölümü Suriye devletinin
çokkadınlılığı resmen uygulaması ve bu konuda iki taraftaki yaygın kültürel
kabul nedeniyle sürmüştür. Özellikle 1980’den sonra Türkiye tarafında göreli
olarak yükselen ekonomik refah, akrabalık ilişkileri ve Suriyeli kadınlar için
istenen başlık ve evlilik masraflarının Türkiye’ye kıyasla düşük olması, onları
Türkiye’de evlenmeye ve ikinci, üçüncü kadın olmaya sürüklemiştir. Savaştan çok
önce dahi özellikle Mardin-Nusaybin, Kızıltepe ve Urfa’nın sınıra komşu ilçe ve
köylerinde erkeklerin ikinci veya çoklu eş tercihleri için Suriyeli kadınları
cazip hale getirmiştir. 2011 Nisan ayından beri yaklaşık dört milyon
Suriyelinin ülkemize savaş nedeniyle zorunlu göçü, aslında ağırlıklı olarak bir
kadın ve çocuk göçüdür. Ailedeki erkekleri kaybeden veya üçüncü ülkelere
mülteci olarak gönderen kadınlar, Suriyeli nüfusun ağırlıklı kısmını
oluşturmaktadır. Bu durum Suriyeli yetişkin ve genç kadınları Türkiye’de zaten
artış eğiliminde olan çokkadınlı evliliklerin hedefi haline getirmiştir. Bu
noktada Suriyeli mültecilerin kültürel ve dinsel geleneklerinin de etkisi
büyüktür çokkadınlı evliliklerin yasal, her eşin aynı yasal statü ve haklara
sahip olduğu Suriye de bir namus ve utanç toplumudur. Evlilik Suriye’de de hem
bir sosyal statü kazanma, hem de ekonomik-sosyal güvence sistemidir.
Kadın İkinci Eş Olma
Vaadiyle Fuhuşa Sürüklenmektedir
Özellikle savaş nedeniyle evlerinden uzaklara sürüklenen,
ailedeki eril kontrolün dışına çıkarak, fuhuş, zorla çalıştırma ve emek
sömürüsü gibi çeşitli başka eril tehlikelerin hedefi haline gelen, ağırlıklı
olarak kuzeydeki orta ve küçük kentler ile kırsal bölgelerden gelen Suriyeli kadınlar,
Türkiyeli erkeklerle evlenerek mültecilik ve zorunlu göçten kaynaklanan
sorunlarını çözeceklerine inandırılmışlardır. Kısaca, Suriyeli ikinci eş ve
kumalar mevzuu, Suriyeli kadınlardan Türkiyeli kadınlara yönelmiş bir tehdit
değil, savaş şartlarının hâli hazırdaki toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri ile
iç içe geçerek keskinleştirdiği bir durumdur.
Sınır geçişlerin kolaylaşması ekonomik alanda genişletme yaratmış, ülkelerle
yapılan antlaşmalar çerçevesinde ithalat ve ihracat rakamları artmıştır. Ekonomik
alandaki gelişme ile birlikte, sosyal alanda da bazı değişimler olmuştur. Bu
yansımanın ilk görünür sonucu, yurtdışından getirilen gelinlerdir. Son dönemde
gündeme gelen uluslararası kuma sorununun Silopi’deki yansımalarını ve
kadınların yaşadıkları sorunları tespit etmek amacıyla araştırma yapma gereği
duyduk.
Kumalık Kader
Nasip-Kısmet Mantığıyla Kabul Ediliyor
Öncelikle Silopi’de kuma gelen 130 kadın adresleri ile
birlikte tespit edildi. Kotalı örnekleme yöntemiyle, 80 anket Silopili kadınlara
uygulandı. Kotalar üstüne kuma gelen Türkiyeli ilk eş, Türkiye dışından gelen
tek eş, Türkiye dışından kuma gelen eş ve Türkiyeli kuma gelen eş şeklinde
belirlendi. Kadınların %84’ü görücü
usulüyle evlenmiş ve %79’u evliliği kendi rızasıyla kabul etmiştir. %42′ si de
eşiyle akrabadır. %85’i kuma geleceğini bildiği halde %40’ı nasip-kısmet deyip
kabul etmiştir. Ailem beni zorladı diyenlerin oranı %15 iken, Türkiye’de
yaşamak isteyenlerin oranı sadece %5 dir. Bu sonuçlardan genel
olarak yurtdışından gelen kadınların, Türkiye’de evlenmek için özel bir
tercihleri olmadığını, evlilikle ilgili genel bir irade de göstermediklerini
çıkarabiliriz. Zaten bu kadınların %63′ ü hayat hakkında genel bir deneyim
elde edemedikleri 20 yaş altında evlenmiştir. Çoğunluğu, evlendiğinde reşit
bile değildir. Ailelerinden öğrendikleri evlilik şekli de aynıdır. Bu grup
kadınların %78′ inin aileleri görücü usulü veya berdel ile bir araya
gelmiştir. Sonuç olarak söylenebilinir
ki, yurtdışından kuma gelen kadınlar evlilik konusunda kurbanlık koyun gibi
hareket etmekte önlerine gelen ilk fırsatı, kuma dahi gitse nasip-kısmet
diyerek kabul etmektedir. Zira bu grup kadınların çoğunluğunun, evlilik
konusunda ve kuma konusunda bir bilgileri yoktur. Araştırmada, hem yabancı ülkeden
kuma gelen kadınlar üzerinde hem de Türkiye içinden kuma gelen
kadınlarla, çalışma yapıldı. Kumalık da evlilik gibi kadınlar
tarafından kendi kararları olmasına rağmen, çok bilinçli yapılan bir tercih
değil. Türkiye’den gelen kadınların %90′ ı kuma geleceğini biliyorken
yabancı kumaların %85’i kuma geleceğini biliyormuş,
zorla evlenenlerin oranı. Türkiyeliler için %20 iken, yabancılar için
% 15’tir. Genel anlamda kadınların yaptığı söylenebilir.
Kadınlar Kumalığa
Mecbur Bırakılmakta
Diğer taraftan üstüne
kuma gelen kadınların %55′i eşlerinin
kuma getireceğinden haberdarken,
haberdar olan kadınların %40′ ı çocuklarından
dolayı mecburen durumu kabullenmek zorunda kalmış.
Durumu bilsin veya bilmesin, kabullensin veya kabullenmesin kadınların
%80′ i üzerine kuma geldiğinde üzüntü yaşamış. Fakat yine de %80’i eşinden
ayrılmayı düşünmemiş. Tüm kadınların %90’ı kumalarıyla iyi geçinirken, %95’i
yaşantısından memnun rakamları, araştırmanın ilgi çeken istatistikleridir. Zira
üzerine kuma gelen ilk eşlerin sadece %35’i hayatlarının daha kötüye gittiğini
belirtmiştir. %15 gibi bir oranla eşlerinin kendilerine karşı ilgilerinin
arttığını söyleyenler bile var. Bu veriler ışığında kadınların kuma-lığa dair
çok problemleri olmadığı söylenebilir. Bu bize, ana sorunun kumalık değil
diğer problemler olduğunu işaret etmektedir. Yüzeysel bir istatistiksel bakışla
kadınların kumalığa dair görüşleri olumlu olarak düşünülse de, aslında sözlü
tarih çalışmasında kadınların iç dünyasının bu kadar da yaşanılanlara ılımlı
bakılmadığını göstermektedir.
1)
Bir kuma geldiğinde diğer kadın hiçleştirildiğini hissetmektedir.
2)
Kadın, eşini özellikle cinsel açıdan, diğer bir kadınla paylaşmak istememektedir.
3)
Kadın, çocuklarına kendini feda etmektedir.
4) Kölelik durumu ve öğrenilmiş
çaresizlik
Nasip-kısmet mantığıyla küçük yaşlarda evlenen kadınlar,
evlilik kurumunun aslında kendilerine ne gibi sorumluluklar getirdiğinin
farkında olmadan ve yaşamlarının sonrasının nasıl geçireceklerine dair fikirleri
olmadan, kumalığı yaşamlarında görmelerine rağmen, kendi iç dünyalarında ne tür
bir yıkıma yol açacağını bilmeden evlilik kararı vermektedirler. Bu bilinçsiz
hareket, kendi sosyal dünyalarını kısıtladıklarının farkında olmayan erkekler
açısından bir sömürü aracı olarak kullanılmaktadır. Aslında kadınların sosyal
hayata katılmaması, kendi evlerinin köleleri olmaları, diğer kentlerde olduğu
gibi sosyal yaşamı felç etmiş, kentin her türlü üretimini kısıtlamıştır. Kadınlar
yaşamdan koparılmıştır. Kapitalist sistemin yaratmak istediği kadın düzenin bir
meta haline getirilmiştir.
Kapitalist Sistem
Fuhuşu Kadın Şahsında Meşrulaştırıldı
Genel itibarıyla kadın dünyanın her yerinde sistemin eliyle
düşürülmeye yönelik politikalar hayata geçirilmiştir. Örnek olarak İran’da Muta ya da Sighe diye anılan
kısa süreli geçici evlilik vizesi diye bir şey var, biz buna sevişme izni de
diyebiliriz. Mollalardan parayla alınan bu izin sayesinde
saatlik/günlük/haftalık/aylık evlilikler yapıp zina yapmadan sevişebilirler. Evlilik
dışı ilişkilerin taşlanarak idama varan korkunç uygulamalarla cezalandırıldığı
İran’da, İslam Devrimi’nden bu yana, Şii kesim arasında eski bir gelenek olan
geçici evlilikler çok yaygın. Şii mezhebinde, erkeklerin, Sünni mezhebinde
olduğu gibi, eşinin rızası olmadan 1’den fazla eş edinme hakkı yok. Fakat
geçici evliliklerin bu durumu ortadan kaldırma amacıyla uygulandığı görülüyor. Bu
tür evlilikte, bir erkek ve evli olmayan bir kadın belli bir süre için kendi
aralarında evlilik sözleşmesi yapıyorlar ve karşılığında kadına bir miktar para
veriliyor. Belirlenen süre, bir saat de olabiliyor 50 yıl da. Bu süre sonunda
taraflar hiçbir boşanma işlemine gerek olmadan ayrılabiliyor ya da çocuk olursa
ve taraflar isterse kalıcı evliliğe geçebiliyorlar. Bütün bunlara baktığımızda
kadın Dünyanın her yerinde kadın yaşamın her alanında kısıtlanmıştır. Bununla
birlikte ikinci, üçüncü eş olma zorunda bırakılmıştır. Kapitalist sistemle
birlikte kadın düşürülerek fuhuş kadın şahsında meşrulaştırılmıştır.
Sara Gulan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html
İslam’da “Çok eşlilik Adı Altında Cinsel DoyumsuzlukÇok kadınlı Evliliklerin Sebebi İktidar Olma AnlayışıdırKadın Ekonomik Çıkar
İçin Kuma VeriliyorKumalık Kapitalist Sistemin Bir SonucudurKadın İkinci Eş Olma
Vaadiyle Fuhuşa SürüklenmektedirKumalık Kader
Nasip-Kısmet Mantığıyla Kabul EdiliyorKadınlar Kumalığa
Mecbur Bırakılmakta1)2)3) 4) Kapitalist Sistem
Fuhuşu Kadın Şahsında MeşrulaştırıldıSara Gulanwww.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html