15 Temmuz 2011 Cuma Saat 17:02
BDP’li belediye başkanları ve Kürt sivil toplum örgütlerinin çağrısı üzerine, tüm bileşenlerinin katılımıyla Amed’de olağanüstü toplanan DTK, aldığı tarihi bir kararla, Demokratik Özerkliği ilan etti.
850 delegesiyle Kürtlerin en büyük sivil toplum kuruluşu olan Demokratik Toplum Kongresi, dün tüm bileşenleriyle “Demokratik Özerkliğin ilan edilmesi nin reel koşullarını ele aldı. 14 Temmuz’a denk getirilen toplantıda oy birliğiyle Demokratik Özerkliğin ilan edilmesi kararlaştırıldı. DTK kararlarının bağlayıcılığı bulunmuyor ancak tavsiye kararları BDP’nin de aralarında bulunduğu bileşenlerince genellikle kabul görüyor ve uygulamaya konuluyor. BDP’li belediye başkanları ile Barış Anneleri’nin “Demokratik Özerklik ilan edilsin çağrıları üzerine DTK Daimi Meclisi tüm delege ve bileşenlerini olağanüstü toplantıya davet etmişti. Toplantı dün Amed’de yapıldı. DTK Eşbaşkanları Ahmet Türk ile Aysel Tuğluk’un başkanlık ettiği toplantıya BDP Eşbaşkanları Hamit Geylani ve Filiz Koçali ile BDP Grup Başkanı Selahattin Demirtaş, BDP milletvekilleri, belediye başkanları, sivil toplum örgütü, kadın ve gençlik temsilcileri, aydın, yazar, gazeteci, kanaat önderleri ve halk delegelerinin aralarında bulunduğu 800’ü aşkın delege katıldı. AKP ile görüşmek için Ankara’da bulunan BDP Grup Başkanvekilleri Hasip Kaplan ve Pervin Buldan ile Siirt Milletvekili Gültan Kışanak ise katılamadı. Toplantıya ev sahipliği yapan Vedat Aydın Konferans Salonu’na “Emê bi Rihê Tekoşîneke nujên Xweseriya Demokratîk ava bikin-Çağdaş bir mücadele ruhuyla Demokratik Özerkliği kuracağız , “Ji Kurdistana Xweser a Demokratik ber bi Komala Tirkiyeyê ya Demokratik ve “14 Temmuz direniş ruhuyla Özerk Kürdistan’a yürüyoruz yazılı büyük pankartları asıldı. Kimi delegelerin ulusal kıyafetleri ile katıldığı toplantı, 14 Temmuz ölüm orucunda ve demokrasi mücadelesinde hayatını yitiren şehitler anısına yapılan saygı duruşu ile başladı. Ardından toplantı basına kapalı olarak devam etti.
Delegeler: İlan için zemin var
İçerden aldığımız kulis bilgilerine göre, delegeler “Demokratik Özerkliğin ilan edilmesi konusunda irade gösterdi. Tutuklu milletvekillerinin serbest bırakılmaması, Hatip Dicle’nin Meclis’e gitmesinin önünün tıkanması, AKP Hükümeti’nin çözüm için adım atmaması, askeri ve siyasi operasyonların artması gibi gündemleri değerlendiren delegelerin konuşmalarında ortak görüş, Kürtlerin artık statüsüzlüğü kabul etmeyeceği oldu. Statüsüzlüğe karşı Demokratik Özerklik modelinin Türkiye’de toplumsal barışın sağlanması ve sorunların çözümü noktasında önemli bir model olduğu yönünde delegelerin görüşlerinin açığa çıktığı toplantıya Demokratik Özerkliğe ilişkin bütün delegelerin kararlılığı damgasını vurdu. Modele ilişkin büyük kararlılığın göze çarptığı toplantıda, Kürtlerin yıllardır verdiği mücadele ile Demokratik Özerklik için zeminin oluştuğu ve modelin hazırlanacak yeni anayasada da yer alması için mücadele edilmesi yönünde düşünceler açığa çıktı. Modelin halk tarafından benimsendiği ve bu konuda tabanda da büyük moral ve coşkunun hâkim olduğuna da dikkat çekilen toplantıda, özerkliğin yaşam bulması için büyük bir pratik yoğunluk içinde olunması gerektiği ifade edildi. Yaklaşık 6 saat süren toplantı sonrası bir açıklama yapıldı. DTK Eşbaşkanıa Aysel Tuğluk tarafından yapılan açıklamada, Kürtlerin artık statüsüzlüğe kabul etmeyeceği vurgulanarak, Demokratik Özerkliğin ilan edilmesinin karar altına alındığı duyuruldu. Tuğluk, Kürtlerin kendilerini yönetmek istediğini ve bu iradeye de sahip olduğunu söyledi. Tuğluk Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın da serbest bırakılmasını istedi. Tuğluk, Kürt halkı ve aydınları da kararlarına destek olmaya çağırdı. Tuğluk şunları söyledi: Ulus devletçi anlayış diğer halklara büyük acılar yaşattığı gibi Kürt-Türk ilişkilerinde de Kürtleri yok oluş sürecine götüren bir dönemin başlamasının temeli olmuştur. Türkiye’nin kuruluşunda büyük rol oynayan ilk Meclis ve siyasetinde bırakalım Kürt inkârının olması, Kürtlerle birlikte kurulmuş yeni bir Türkiye vardır. Türkiye’nin kuruluş felsefesi, Kürtler bakımından da kendilerinin içinde yer aldığı bir oluşumdur. Bu inkâr ve imha politikası bugüne kadar acımasızca yürütülürken, Ortadoğu statükosu ve uluslar arası güçlerden de destek almıştır. Türkiye’nin Kürtler üzerinde egemenlik kuran devletlerle kurduğu ittifak da bu politikanın ağır biçimde sürdürülmesini sağlamıştır. Ulus devletlerin nasıl bir soykırımcılık taşıdığı görülmektedir. Güncelde biçimsel değişiklikler olsa da, özünde devam eden inkâr devam ettirilmektedir Kürt halkının varlığı tanındığı ifade edildiğinde bile, parçalamaya çalışmaya yönelik siyaset üretilmektedir. Başta Hatip Dicle’nin ve milletvekillerimizin serbest bırakılmaması bunu göstermektedir. KCK gibi siyasi soykırım operasyon sonucu binlerce insanımız rehine olarak tutulmaktadır. Kürtçe anadiline karşı kültürel soykırım devam etmektedir. Kürt halkının doğal bir halk olmaktan hakları, dili yaşamı yok sayılmaktadır. Türkiye içinde ve dışında birçok çevre, Türkiye’nin Kürt sorununu çözmesi gerektiğini dile getirmiştir. Ancak AKP’nin politik parti oligarşisi kendi çıkarları için politika ürettiğinden buna yanaşmamaktadır. Bu aşamadan sonra devam edecek çözümsüzlük, halkları şiddet ve çatışma ortamında tutup güç kaybetmesinden başka bir sonuç vermeyecektir. Kürt sorunu, Kürtlerin halk olmaktan kaynaklı haklarını kullanamamaları, her taleplerinin baskıyla reddedilmesinden kaynaklanmaktadır. Sorunun çözümü Kürtlerin halk olarak tanınması, eşit seviyede statüye kavuşmalarıyla ancak çözüm bulabilir. Kürt halkı artık ulusal varlığını statüsüz bir halk olarak yaşamak istememektedir. Dünyada Kürtler gibi 40 milyondan oluşan, hakları gasp edilmeye çalışılan başka bir halk yoktur. Kendimizi yönetme, güç ve iradesine sahip olduğumuzu belirtiyoruz. Demokratik özerklik sadece Kürt halkı için değil, tüm Türkiye halklarının inanç ve kültürlerinin kendisini özgürce ifade edeceği bir çözüm modelidir. Tüm toplumların doğal yaşam sistemidir. Demokratik özerklik bir devleti yıkmak değildir. Aynı zamanda bir devlet sistemi de değildir. Halkın devlet olmayan kendi coğrafyasındaki öz yönetime katılma sistemidir.
En büyük karar organı
“Demokratik, ekolojik ve cinsiyet özgürlükçü toplum şiarıyla 2006’da Amed’de kurulan Demokratik Toplum Kongresi, neredeyse tüm Kuzey Kürdistan’ın temsilini yapan en büyük sivil toplum platformu olma özelliğini taşıyor. Seçilmiş halk delegeleri, milletvekilleri, belediye başkanları, İl Genel ve Belediye Meclisi üyeleri, muhtarlar, siyasi partiler, siyasi gruplar, sivil toplum örgütleri ve bölgedeki tüm etnik, dinsel ve mezhep gruplarının temsilcileriyle, akademisyen, aydın ve kanaat önderlerinden oluşan DTK kararlarının bağlayıcılığı bulunmuyor, kararlar tavsiye olarak bileşenlere sunuluyor. Ancak tavsiye kararları BDP’nin de aralarında bulunduğu bileşenlerince büyük oranda kabul görüyor ve hayata geçiriliyor.
Ay sonunda Kongre var
DTK, 5 yıldır başta Kürt sorunu olmak üzere Türkiye’de yaşanan tüm sorunlara köklü, alternatif çözümler üretmek amacıyla çalışma yürütüyor. Kuruluş amacını, “Demokrasinin tüm kurum ve kurallarıyla hayata geçirilmesi, demokratik yaşamın ve sivil toplum bilincinin geliştirilmesi, evrensel insan hak ve özgürlüklerinin yaşama geçirilmesi, adil ve onurlu bir barışın gerçekleştirilmesi şeklinde deklare eden DTK, tabandan örgütleniyor. DTK yüzde 60’ı halk, yüzde 40’ının da kurum temsilcilerinden oluşan 850 delegeye sahip. 24 Temmuz’da 40’ı aşkın merkezde seçim yaparak delegelerini belirleyecek olan DTK, 30-31 Temmuz’da ise Genel Kurul’a gidiyor.
Projenin özeti
Demokratik Özerklik önerisi en özlü haliyle BDP’nin “Türkiye’nin Siyasi İdari Yapısında Reform ve Kürt Sorununda Çözüm Modeli Taslağı başlıklı çalışmasında yer alıyor. BDP, Türkiye gibi büyük bir ülkenin tek merkezden yönetilmesinin yapısal sorunlara yol açtığına dikkat çekerek, özerk yönetimler ile hizmetlerin daha sağlıklı sunulacağını belirtiyor.
BDP anayasada güvenceye alınmasını istediği projesini özetle şöyle tanımlıyor:
– Türkiye siyasi ve idari yapısında demokratikleşmeyi sağlamak amacıyla köklü bir reformu öngörür.
– Sadece devlet sistemini değiştirerek sorunların çözülemeyeceğinden hareketle, toplumun öz yeterliliğini esas alır.
– Sorunların çözümünde geliştirilecek yöntemler için, yereli güçlendirme, halkı söz ve karar sahibi kılma felsefesiyle hareket eder.
– Halkın karar süreçlerine dâhil olması için demokratik katılımcılığı savunur ve tüm yerel birimlerde meclis sistemini esas alır.
– Salt “etnik ve “toprak temelli özerklik anlayışı yerine kültürel farklılıkların özgürce ifade edildiği bölgesel ve yerel bir yapılanmayı savunur.
– “Bayrak ve “resmi dil tüm “Türkiye ulusu için geçerli olmakla birlikte her bölge ve özerk birimin kendi renkleri ve sembolleriyle demokratik öz yönetimini oluşturmasını öngörür.
– Demokratik özerk yönetim, “bölge meclisi olarak örgütlenir ve meclislerde görev alan kişiler de “bölge meclis temsilcisi olarak tanımlanır. Meclis hem meclis başkanını hem de görevli olduğu alandaki işleri yürütecek yürütme kurulu üyelerini ayrı ayrı seçer. Başkan ve yürütme kurulu üyelerinin, meclisin aldığı kararların icrasından sorumlu olmaları öngörülür.
– Bölgelerin her biri o bölgenin özel adı veya bölge meclisinin yetki sınırları içinde bulunan en büyük ilin adıyla anılacaktır.
– Demokratik özerklik modelinde il valileri, hem merkezi hükümetin hem de bölge yürütme kurulunun aldığı kararları uygulamakla görevlidir. Bakanlıkların taşra teşkilatları da aynı prosedüre tabi olacaklardır. İl Genel Meclisleri, belediye ve muhtarlıklar gibi diğer idari yapılar varlığını korumaya devam edeceklerdir.-Yeni Özgür Politika
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info