18 Ocak 2014 Cumartesi Saat 09:03
Özgür Politika yazarlarından Hüseyin Ali, Paris Katliamı’nda AKP-Fethullah Gülen ortaklığına dikkat çekti. Ali, “Bu katliamın içinde Fethullahçıların da olduğu, MİT’in bu planlamada yer aldığı, hükümetin de bilgisi, kararı ve onayıyla olduğu doğrudur dedi.
Paris Katliamı zanlısı Ömer Güney’e ait ses kayıtları, MİT’in Ömer Güney’i suikast için görevlendirdiğini gösteren belgenin ortaya çıkması ardından, katliamın failleriyle ilgili tartışmalar sürüyor.
Özellikle ses kaydı ve belgenin neden şimdi yayınlandığı, AKP-Gülen Cemaati arasındaki iktidar savaşıyla bağı kuruluyor.
Özgür Politika gazetesi yazarlarından Hüseyin Ali de, belgelerin büyük ihtimalle AKP’yi daha fazla sıkıştırmak için Cemaat tarafından sızdırıldığını, ancak bunun katliamın içinde Fethullahçıların da olduğu gerçeğini değiştirmediğine dikkat çekti.
“Sara’nın katledilmesi olayı içinde Fethullahçılar da vardır. Düşünce altyapısını bunlar oluşturduğu gibi, tetikçi olarak kullanılan kişi de Fethullahçıların kirli işler ortağı BBP’lilerdendir. Zaten bu konsepti AKP ve Fethullahçılar koalisyon ortağı ve ittifak güç olarak birlikte yürütmüşlerdir dedi.
Hüseyin Ali’nin bugün Yeni Özgür Politika ve Özgür Gündem’de yayınlanan yazısı şöyle:
“Paris Katliamı’yla ilgili ses kayıtları ve belgeler ortaya çıkmaktadır. Kuşkusuz bunların AKP ile Fethullahçılar arasındaki kavgayla bağı vardır. Bu ses kayıtlarının ortaya çıkması kavganın büyüklüğünü göstermektedir. Osmanlıdaki “Kol kırılır yen içinde kalır geleneği de bir tarafa bırakılmıştır. Bu belgeler de büyük bir ihtimalle Fethullahçılar tarafından ortaya çıkarılmıştır. Özellikle Kürt Özgürlük Hareketi’nin bu cinayetlerde Fethullahçılar ile BBP’nin parmağı olabileceğini söylemesinden sonra Fethullahçılar bu tür belgeleri ortaya çıkarmaya yönelmiştir. İşte bu kavganın böyle hayırlı yönleri de bulunmaktadır.
Fethullahçıların bu belgeleri ortaya çıkarması, bu belgelerin doğru olmadığı anlamına gelmemektedir. Tıpkı Fethullahçıların paralel devlet olması ve ABD ile birlikte Türkiye’ye siyasi dizayn vermek istemelerinin yolsuzlukların doğru olmadığı anlamına gelmediği gibi! Yolsuzluk da, ortaya çıkan belgeler de doğruların bir bölümünü ortaya koymaktadır.
AKP ile Fethullahçılar Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı birlikte savaşmışlardır. AKP, Kürtleri en iyi ben ezerim, en iyi ben kontrol ederim, en iyi ben oyalarım, en iyi ben tasfiye ederim diyerek iktidarda kalmıştır. Ordu ve bürokrasinin önemli bir kesimi AKP iktidarına destek vermesi bu nedenle olmuştur. AKP’nin iktidar kalma diyalektiğinin böyle olduğunu bilmek gerekir. Milliyetçi zihniyette olanların oylarını önemli düzeyde alması da bu politikası ve uygulamalarından dolayıdır. 2006 Amed Serhildanı’nda “Kadın da olsa, çocuk da olsa gereğini yaparız diyen ve tüm gösterilerde Kürt halkına saldırarak insanları katleden ve Kürdistan’ı boydan boya işkence ve gaz odalarına çeviren uygulamaların arkasında da bu siyasi irade vardır. Tüm siyasi soykırım operasyonlarının kararını AKP hükümeti ve Başbakan vermiştir. 2011 ve 2012 yıllarındaki şiddetli savaş ve Sri Lanka’da olduğu gibi Kürt Özgürlük Hareketi’ni tasfiye etmek saldırılarını da AKP ile Fethullahçılar birlikte yürütmüşlerdir.
Bu saldırılarda Fethullahçılar daha keskin ve ideolojik yaklaşım içinde olmuşlardır. Siyasi sorumlulukları olmadığı için PKK ve Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı düşüncelerini çok açık ortaya koymuşlardır. AKP de PKK’yi tasfiye etme, PKK’ye karşı yaklaşımlarda aynı düşünceye sahiptir. Hatta Kürt sorununun çözümsüzlüğü üzerinden iktidarını sürdürdüğü için ahlaki olarak daha çirkin bir politik yaklaşıma sahiptir. Ancak siyasi sorumluluğu taşıdığından, bir kısım Kürtleri yanına almak ve oyalama politikasını sürdürmek için Fethullahçılar kadar sert söylemlerde bulunamamışlarıdır. Kuşkusuz Fethullahçılardan daha sert söylemleri bizzat Başbakan ve danışmanları söylemiştir ama yine de bir kısım Kürtleri yanlarına almak ve saldırılarına meşruiyet kazandırmak için Fethullahçılar gibi niyetlerini açık ortaya koymamışlardır. Ancak aynı zihniyet ve politikaya sahip oldukları hükümet uygulamaları ve söylemlerinden bellidir. Eğer Başbakan ve bakanların geçmişten bugüne söylemleri şu anda ortaya konursa gerçekliğin bu olduğu net görülür. Ancak birçok konuda ideolojik siyasi argümanların oluşturulmasında Fethullahçılar hep en önde olmuştur.
Hatırlanacağı üzere Sri Lanka modelini en fazla Fethullahçılar dillendirmiştir. Kuşkusuz Yalçın Akdoğan gibi Erdoğan’ın akıldaneleri de benzer söylemler içinde olmuştur. PKK’lilerin 30-40 yöneticisi, kadrosu tasfiye olursa Özgürlük Hareketi’nin tasfiye olacağını en fazla iddia eden Fethullahçılar ve Taraf gazetesi yazarları olmuştur. Bu bilinci ve algıyı yaratmak için bu gazete ve meşum yazarları çok uğraşmıştır. Böyle bir bilinç ve algı oluşturarak toplum ve bazı çevrelerde ne diye duruluyor duygusu yaratılacak ve bu çerçevede kirli katliamlar yaptırılacaktı. Öyle ki bir PKK yöneticisini öldürmek için her şeyin yapılması mubah olacaktı. İşte Roboski katliamı da özellikle Fethullahçıların PKK yöneticilerine yönelik oluşturdukları algının ortaya çıkardığı bir katliamdır. Bir PKK’li için gerekirse bin sivil de öldürülebilir!
Sara (Sakine Cansız) ve iki arkadaşının katledilmesi de Fethullahçıların, özellikle Taraf gazetesi yazarlarının yarattığı algı üzerinden planlanmıştır. Hükümet ve istihbarat örgütleri de bu teze inanmışlardır. Onlar da 20-30 PKK yöneticisi öldürülürse PKK’nin tasfiye edileceğini düşünmüşlerdir. Bu konuyu hükümet ve istihbarat örgütleri de planlamalarına almışlar ve uygulamışlardır. Oslo görüşmelerinin yapıldığı 2008 yılında PKK yöneticiler ile aracı kurum arasında yapılan toplantının hemen arkasından toplantı yeri ağır bombardımana tutulmuştur. PKK’li yöneticilerin öldürülmek istenmesi hükümetin nasıl bir politikada olduğunu göstermiştir. Bu bombalama sonucu PKK yöneticilerinin yakın güvenliğinden dört gerilla yaşamını yitirmiş, PKK yöneticileri de kıl payı kurtulmuştur. Görüşmelerin olduğu bir süreçte bombardımanın yapılması, bu hükümet ve devlet gerçekliğini göstermektedir. Bu bombardıman da hükümet yetkilileri ve istihbarat birimlerinin bilgisi dahilinde yapılmıştır. Bu duruma rağmen Kürt Özgürlük Hareketi sabırlı ve sağduyulu yaklaşarak bunu görüşmeleri sonlandırma gerekçesi yapmamıştır. Kuşkusuz devlet ve hükümetin yaklaşımlarının ne olduğu konusunda çok açık bir veri olmuştur.
Sara’nın katledilmesi olayı içinde Fethullahçılar da vardır. Düşünce altyapısını bunlar oluşturduğu gibi, tetikçi olarak kullanılan kişi de Fethullahçıların kirli işler ortağı BBP’lilerdendir. Zaten bu konsepti AKP ve Fethullahçılar koalisyon ortağı ve ittifak güç olarak birlikte yürütmüşlerdir. Sadece Fethullahçılar var, hükümetin bilgisi yok ya da hükümet ve MİT bu planlamayı yapmış, ama içinde Fethullahçılar yok demek mümkün değildir. Bu katliamın içinde Fethullahçıların da olduğu, MİT’in bu planlamada yer aldığı, hükümetin de bilgisi, kararı ve onayıyla olduğu doğrudur. Ancak Fethullahçılar siyasi sorumluluk ve karar mercinde olmadığı için bu çatışma içinde AKP’yi daha fazla sıkıştırmak için bu ses kaydı ve bilgileri sızdırmışlardır. Bu olayla ilgili gerçeği böyle görmek gerekmektedir.
Kuşkusuz bu durumda hükümet bu olayı açığa çıkarma sorumluluğuyla karşı karşıyadır. Zaten bu tür cinayetler çözülmeden, arkasındaki zihniyet ve politika mahkum edilmeden Kürt sorununun çözülmesi mümkün değildir. – ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info