Aradan geçen 34 yıl sonra İsveç yargısı Olof Palme cinayeti dosyasını kapattı. Nedenini de cinayet zanlısı olduğuna kanaat getirilen Stig Engström’un 26 Haziran 2000 yılında “esrarengiz bir şekilde ölümü”nü gösterdi. Başta Kürdistan toplumu, Avrupa kamuoyu olmak üzere tüm dünya insanlığı böylece daha önce de duyulan, yabancı olunmayan bir açıklamaya da daha tanıklık etmiş oldu.
9 Ocak 2013 günü Paris’te katledilen üç kadın devrimci siyasetçi Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’in katledilmesinden sonra da benzeri açıklamalarda bulunulmuştu. O zaman da Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez’i katleden katil Ömer Güney’in cezaevindeki “esrarengiz ölümü” sonrasında aynı şeyler dile getirilir olmuştu. Bu şekilde, Olof Palme’yi katlettiği kesin kabul edilen Stig Engström ile Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemz’i katleden Ömer Güney’in “esrarengiz ölüm”leri işlenen cinayetlerin soruşturma dosyalarının kapatılmasının bir gerekçesi olarak gösterilmeye çalışılmıştı. İçerisine girilen böyle bir yaklaşımla da, hukukta işlenen cinayetlerin, gerçekleşen katliamların mağdurlarının hakları çok açık bir şekilde görmezden gelinerek, ihlal edilmiş, kamu vicdanı ve adalet ilkeleri yok sayılmıştı.
Aradan geçen 34 yıl sonra 28 Şubat 1986’da işlenen Olof Palme cinayetinin ardından yapılan açıklama ile yine benzeri bir tutum içerisine girildi. Böylece Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Şaylemez cinayetlerinde olduğu gibi, Olof Palme cinayetinden en çok acı duyan, zarar gören Kürdistan halkına ve PKK’ye karşı işlenen suçlar, mağdurların açı ve kayıpları, kamu vicdan ve adalet ilkeleri görmezden gelinerek, yok sayılmak istenildi.
Olof Palme cinayetinin soruşturma dosyasının kapatılmasına dair İsveç yargısının yaptığı açıklamanın ardından haklı olarak PKK, Kürdistan halkı, dünya insanlığı, demokrasi güçleri vicdan ve adalet ilkelerinin yerine getirilmesini istemektedir.
Olof Palme cinayetinden en fazla çıkar sağlayan NATO ve Soykırımcı TC Devleti olmuştu. Hukuk’ta olan işlenen “cinayetlerden, suçlardan en fazla kim çıkar sağlamışsa zanlılar, suçlular onlar arasından aranır” kuralına uyulmamıştır. Olof Palme cinayetinin ardından ciddi bir araştırma, soruşturma yapılmadan, bu cinayetlerden en fazla çıkar sağlayan bu güçlerin lehine olan kararlar alınmış ve uygulamaya konulmuştur. Böylece cinayetlerin ardından olan güçlerin amaçları doğrultusunda hareket etmelerine olanak tanınarak; Olof Palme’nin katlinden en fazla açı duyan, zarar gören PKK’ye, Kürdistan halkına, tüm dünya insanlığına, demokrasi güçlerine karşı işlenen insanlık ve savaş suçlarının önü açılmıştır.
İsveç yargısının Olof Palme cinayetine dair yapmış olduğu son açıklama ile PKK’ye yönelik yapılan itham ve suçlamaların bir yalan ve komplo olduğu açığa çıkmıştır. O nedenle de şimdi PKK, Kürdistan halkı, dünya insanlığı, demokrasi güçleri hukukun en basit kuralına bile uymayan, adalet ve vicdan ilkelerini hiçe sayan İsveç devletinin içerisine girdiği bu tutumdan vaz geçerek, gereğinin yerine getirmesini beklemektedir.
Olof Palme cinayetinden İsveç yargısında yer alanların PKK’yi, Kürtleri hedef ve zanlı olarak gösteren açıklamalarının ardından hemen harekete geçilerek linç kampanyası başlatılmıştı. Oysa Olof Palme bir Kürt dostu, insan hakları ve demokrasi savunucusuydu. İşlenen bu cinayetten en fazla zarar gören de Kürtler ve PKK’den başkası değildi. Ama bu gerçeğe rağmen en fazla zarar gören PKK ve Kürtler cezalandırılmıştır. Kürt dernekleri basılmış, gözaltılar yaşanmış, aleyhte propagandalar yapılmış ve PKK “terör örgütleri” listesine alınmıştır. Bununla da kalınmamış, Kürdistan’da özel-kirli soykırım savaşı yürüten TC Devleti’ne içerisinde yasaklanan, kullananlarında savaş suçlusu olarak kabul edildiği kimyasal bombalarında içerisinde olduğu silahlar verilmiş, işlediği savaş suçları, gerçekleştirdiği cinayetler ve katliamlar desteklenmiştir. Bunun bir sonucu olarak da; on binlerce insan faili belli cinayetlerde katledilmiş, binlerce köy yakılmış, yıkılmış, boşaltılmış ve milyonlarca insan yerinden yurdundan göçertilmiştir. Kürdistan doğası tarihi ve kültürel dokusu/mirası katledilmiştir. Kürdistan, Kürtsüz bir ülke haline getirilmeye çalışılmıştır. Önder Apo’ya karşı suikastların da içerisinde olduğu, uluslararası komploya varıncaya kadar her türlü saldırıların gerçekleştirilmesinin önü açılmıştır ve bunlar hala devam etmektedir. Olof Palme cinayetinde soykırımcı TC Devleti’ne destek veren İsveç ve diğer NATO üyesi olan devletler de işlenen bu savaş ve insanlık suçuna ortak olmuşlardır.
İsveç yargısı Olof Palme cinayeti dosyasını kapatmıştır. Buna gerekçe olarak “Stig Engström”un esrarengiz ölümü”nü göstermiştir. Yapmış olduğu bu açıklama ile de bugüne kadar PKK ve Kürdistan halkına dair yaptığı itham ve suçlamaların asılsız olduğunu itiraf etmiştir.
Şimdi Kürdistan halkı, dünya insanlığı ve demokrasi güçleri Olof Palme cinayeti dosyasının bu şekilde kapatılmasının ardından, İsveç Devleti’nin bugüne kadar Kürdistan halkına ve PKK’ye karşı yürütülen tüm bu kirli-özel savaş saldırılarına neden olan, gerekçe sunan almış olduğu kararları geri almasını, Kürdistan halkı ve PKK’den özür dilenmesini beklemektedir. Bu en doğal bir haktır. Kamu vicdanı, adalet ilkeleri de bunu gerekli kılmaktadır.
İsveç Devleti bugüne kadar soykırımcı TC Devleti’nin işlediği insanlık ve savaş suçlarına imkan sunduğu ve güç verdiği için bu saldırıların doğrudan hedefi haline getirilmiş olan PKK ve Kürdistan halkından özür dilemeli ve PKK aleyhine aldığı kararları geri almalıdır ve bunun gereklerini yerine getirerek de kendini bugüne kadar PKK’ye, Kürdistan halkına, başta İsveç halkı olmak üzere dünya insanlığına, demokrasi güçlerine karşı Olof Palme cinayetiyle işlenen ağır insanlık ve savaş suçlarının ağırlığı altından kurtarabilmelidir. Eğer bunu yaparsa, ancak o zaman tarihine bir kara leke olarak geçecek olan “Başbakanını öldüren bir devlet” olarak anılmaktan kendini kurtarması olanaklı bir hale gelecektir.
Cemal Şerik
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi