Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizmi son demlerini yaşıyor. Son beş yıllık iktidarları döneminde uygulamaya koydukları politikaların yaşadığı iflasta bunu gösteriyor.
Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizminin son beş yılı, soykırımcı TC Devleti’nin tarihine katliam, yolsuzluk, açlık, işsizlik, savaş ve her yönüyle uygulamaya konan bir toplum kırım olarak geçmiştir. CIA yetiştirmesi olan bu her üç kontra şefinin birlikte önlerine konulan hedef ise, ABD’nin imparatorluk projesinin pratikleştirilmesinde verilen taşeronluk görevini yerine getirmek olmuştur. Adları duyulmaya başlandığı andan itibaren yaptıkları gibi önlerine konan görevleri yerine getirmek için topluma karşı tam bir özel-kirli savaş yürütmüşlerdir. Suruç, Ankara, Antep katliamlarını gerçekleştirişlerdir. Başta Şırnak, Sur, Cizre vb. olmak üzere sayısı on’un üzerinde olan Bakuré Kürdistan kentinde fiziki imha, talan, tecavüz, evlerin, yolların yıkılması, tahrip edilmesi, ormanların yakılması, dağların, ovaların, kentlerin bombalanması vb. gibi insanlık ve savaş suçları kapsamında olan soykırım saldırıları gerçekleştirmiş, yüzlerce binlerce insanın yaşamını kaybetmesine yaralanmasına, yüz binlercesinin de yerini-yurdunu terk etmesine neden olmuşlardır. Rojava ve Başur Kürdistan’da yaptıkları işgal ve ilhak saldırılarıyla birçok yerleşim merkezini yağma ve talan alanı haline getirmişlerdir. Suriye, Libya, Karabağ ve Doğu Akdeniz’de yeni hegemonya alanları oluşturmaya çalışmışlardır. Bunları yaparken de, halktan toplanan vergileri, el konulan sermaye, mal ve mülkleri, ülke hazinesini, yer altı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını etrafında toplandıkları çakal sürülerine peşkeş çekerek, bunlardan oluşan bir ‘sermaye’ grubuyla, kendine yardakçılık yapacak olan yandaş çevreler ve sayısı yüzbinleri bulan resmi görünüm altında her türlü kirli işleri yapan cinayet şebekeleri, paramiliter çete güçler oluşturmuşlardır.
Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizmi tüm bu savaş ve insanlık suçlarını CIA’nın önlerine koydukları plan ve desteğiyle işlemişlerdir. Onun içindir ki, ABD/CIA Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizmini askeri, siyasi, ekonomik ve diplomatik olarak desteklediği gibi, her zorlandığında da arkalarında durmaktan geri kalmamıştır. Özellikle de Trump döneminde her hangi bir gizlemeye gerek duymadan bunu çok açık bir şekilde yerine getirmişlerdir.
Ancak ABD’nin/CIA’nın doğrudan ve açık olarak verdiği bu destek, soykırımcı TC Devleti’ni ve son beş yılında onun yürütücüsü olma görevini verdiği Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizmini; ayakta tutmaya yetmemiştir. ABD’de Trump’ın ikinci dönem başkanlık seçimlerini kazanamamasıyla da bu her yönüyle açığa çıkmıştır. Bu yönüyle Trump’ın yenilgisi Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizminin de yenilgisi olmuştur. Erdoğan-Bahçeli-Perinçek her ne kadar ‘millîlik’ edebiyatına sığınıp, halkı aldatmaya çalışan yalana dayalı kara propaganda ABD ve Avrupa karşıtlığı yapma çabası içerisinde olsa da bu gerçeklik değişmemektedir.
Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizmi artık kimseyi kandıramamaktadır. Söylediği her yalan, attığı her adım onları çok daha fazla içerisinde oldukları bataklığın dibine çekmektedir. Bunun bir sonucudur ki, halka karşı çok daha saldırgan politikaları uygulamaya koymaktan bir an bir bile geri kalmamaktadırlar. Faşist, katliamcı, imhacı, mezhepçi, ırkçı her türlü saldırıları yapmakta ve yönteme başvurmaktadırlar. Bu saldırılar sadece Kürt, Alevi, Sosyalist, devrimci, demokrat, özgürlükçü, anti-kapitalist, inanmış Müslüman vb.leriyle de sınırlı kalmamaktadır. Bugüne kadar onları destekleyen fakat gerçekliklerini gördükleri için onlara karşı çıkarak tutum belirleyenlere de saldırmaktadırlar.
Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizminin saldırganlığı toplumla aralarındaki çelişkileri keskinleştirdiği gibi, toplumla her yönüyle tam bir kopuşu yaşamasına neden olmuştur. Artık bu nokta da, Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizmiyle toplum arasında ara bir yer kalmamıştır. Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizmi etrafında yer alanlarında toplumla hiçbir alakası kalmamıştır. Anadolu-Mezopotamya coğrafyasında yaşayan insan toplulukları arasında tam bir kopuş ve yarılma yaşanmıştır. Birlikte yaşama koşulları ortadan kalkmıştır. Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizmi çevresinde çöreklenmiş olanların aksine, toplum işsizlik, açlık, yoksulluk girdabında boğulmakla karşı karşıya getirilmiştir; iradeleri kırılarak tamamen kendini ifade edemez hale getirilmiştir. İşkence merkezlerinde, zindanlarda yer bırakılmamıştır. Sürgünler onlarla dolu kılınmıştır, ‘Kabul etmiyorsan terk et’ denilerek adeta bu topraklar üzerinde hiçbir koşulda yaşama olanağı bırakılmak istenilmektedir.
Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizminin topluma dayattığı bu kırım ve imha politikası Anadolu ve Mezopotamya coğrafyasında iki farklı ülke ortaya çıkarmıştır. Bir yanda faşizmin, ırkçılığın, mezhepçiliğin kadın, doğa, toplum düşmanı rejiminin hakim olduğu bir ülke; diğer yandan kadınların, emekçilerin, doğa dostlarının, Kürtlerin, Alevilerin, Asuri-Süryanilerin, Çerkezlerin, Boşnakların, Ermenilerin vb. gibi ezilen, sömürülen, baskı altında tutulan, boyun eğerek; kölelik, esaret dışında dışında hiç bir yaşam hakkı bulunmayanların ülkesi.
Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizmiyle, toplum arasında yaşanan bu şiddetli çelişki Anadolu ve Mezopotamyacoğrafyasının kaderini belirleyecek bir düzeye ulaşmıştır. Orta/ara yerde tercihte bulunacak hiç bir yer bırakmamıştır. Saflar netleşiştir. Ya Erdoğan-Bahçeli-Perinçek faşizminin kadın, toplum, doğa düşmanı rejiminin kölelik ve ölümden başka bir şey vaat etmeyen yaşama boyun eğilecektir. Ya da kadının, toplumun özgür olduğu, doğa ile bir uyum ve bütünlük içerisinde olunan eşit, özgür, demokratik bir yaşamın sahibi haline gelinecektir.
Şimdi yaşanan bu kopuş ve yarılma içerisinde tercihini yapma zamanıdır!
Cemal ŞERİK
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi