28 Şubat 2010 Pazar Saat 15:20
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Irak’ta petrol gelirleri veya merkezi otoritenin gücü gibi
varoluşsal konulardaki anlaşmazlık seçimle beraber bitecek gibi görünmüyor.
ABD, tam da Iraklı liderler yeni bir hükümet kurmaya çalışırken çekilirse
gerçekten de yeni bir iç savaş çıkabilir. Obama çekilmeyi ertelemeli
Irak’taki 7 Mart ulusal seçimi ve ardından yeni bir
hükümetin kurulması, gerek Iraklıları gerekse Amerikan politikasını muazzam
biçimde etkileyecek. Şu an göründüğü kadarıyla, seçim sonuçlarının ülkeyi
mezhepçiliğe ve şiddete geri döndürebilecek kilit siyasi mücadeleleri çözmesi
zor.
Böyle bir durumda ABD Başkanı Barack Obama savaşı sona
erdirmek yönündeki seçim vaadini bir kez daha bozarak on binlerce askeri
yıllarca Irak’ta tutup tutmamak konusunu düşünmek zorunda kalabilir. Şaşırtıcı
olanı şu ki, bu belki de Obama ve Iraklı liderler için takip edilecek en iyi yol.
Seçimler uzun zamandır beklenen ve kavgayı gerçekten sona
erdirecek siyasi kavşağı getirse de getirmese de, 2010 muhtemelen bir dönüm
noktası olacak. İyi ya da kötü, işgal sonrası Irak’ın genel hatlarını görmeye
büyük ihtimalle bu yıl başlayacağız. İlk işaretler de pek iyi değil en
sonuncusu önde gelen Sünni partisi Ulusal Diyalog Cephesi’nin hafta sonu
seçimlerden çekilme kararı almasıydı.
‘Eylülde iç savaş veya darbe’
Siyasi durum Amerikalıların çoğunun düşündüğünden çok daha
az kesin ve istikrarlı. Emekli Donanma albayı Gary Anderson Irak’tan daha yeni
döndü ve eylül gibi bir iç savaş veya askeri darbe olacağı tahmininde
bulunuyor. Bir başka dostum, gazeteci Nir Rosen, Irak’ın uzun vadeli barışçı
bir rotada ilerlediğini iddia ediyor. 2005’ten bu yana uzman görüşleri arasında
bu kadar büyük farklılığa hiç tanık olmamıştım.
2007’deki asker takviyesini kuşatan dönem yanlış
hatırlanıyor. Bu basitçe 30 bin asker göndermekle ilgili bir mesele değildi
gücü farklı şekillerde kullanmayı, askerleri Iraklı birliklerle beraber
çalışmaları ve halk arasında yaşamaları için üslerden çıkarmayı içeren bir
strateji söz konusuydu. Belki daha da önemlisi, takviyenin Amerika’nın
yaklaşımlarında bir değişimin sinyalini vermesiydi: Ne yapılabileceği konusunda
daha fazla tevazu gösterildi, Iraklıları dinlemek konusunda daha fazla istek
vardı ve amaçlar sessiz sedasız, fakat keskin bir biçimde törpülendi.
Bush yönetiminin Irak’ı Ortadoğu’yu değiştirecek ve terör
bataklıklarını kurutacak bir demokrasi meşalesine dönüştürmeyi öngören şaşaalı
vizyonu, ABD güçlerini çekmek ve geride istikrarlı, talih yaver giderse de
demokratik ve insan haklarına saygılı bir ülke bırakmak biçimindeki daha
gerçekçi bir hedefe
bıraktı yerini. Değişimin parçası mahiyetinde, General David
Petraeus Sünni direnişini de fiilen maaşa bağladı.
Şimdi geriye dönüp bakınca asker takviyesinin doğru bir
karar olduğunu düşünüyorum. Ancak takviyenin daha büyük hedefi, yani siyasi
dönüm noktası sağlanması henüz gerçekleşmiş değil. Irak’ı asker takviyesinden
önce sakatlayan bütün varoluşsal meseleler yerli yerinde duruyor. Petrol
gelirleri ülkenin büyük grupları arasında nasıl paylaşılacak? Şiiler, Sünniler
ve Kürtler arasındaki ilişkinin esası ne olacak? Irak güçlü bir merkezi
hükümetle mi yönetilecek, yoksa gevşek bir konferasyon mu olacak? Ve bugüne
kadar Irak savaşının en büyük kazananı sayılan İran’ın rolü ne olacak?
Ne yazık ki bütün bu sorular geçmişte şiddete yol açtı ve
tam da Obama yönetiminin takviminin henüz sükunetten uzak bölgelerden
birlikleri çekmeyi öngördüğü bir dönemde, bir kez daha şiddete tanık
olabiliriz. Bu yılki plan, ilkbahardan başlayarak beş ay boyunca her ay 10 bin
kadar askeri çekmek. Bu ABD’nin askeri varlığını yarıya indirecek kalanlarınsa
2011’de çekilmesi planlanıyor. Çekilme planı seçimlerin 2009 veya 2010 başında
düzenleneceği varsayımıyla yapıldı. Plan uyarınca bu hassas dönemde asker
sayısı, bilhassa da Sünniler seçimin adil olmadığını düşündüğü ya da onlara
yeni hükümette seçimlerdeki başarılarıyla orantılı rol verilmediği takdirde,
istikrarı sağlayacak düzeyde tutulacaktı.
Fakat değiştirilen seçim takvimi göz önüne alındığında, tam
da Iraklı siyasi liderler yeni bir hükümet oluşturma mücadelesindeyden,
Amerikalı askeri liderler büyük asker sevkıyatlarını idare etmek gibi ağır bir
göreve odaklanacaktır. Dahası, askerlerin çekilmesi yoğunlaştıkça, potansiyel
olarak o oranda istikrarsızlaştırıcı etkilere yol açacaktır. İlk çekilmeler
daha güvenli veya Irak güçlerinin
daha sağlam addedildiği bölgelerde gerçekleşecek. Fakat
hazirana gelindiğinde Amerikan birlikleri çok güvenli olmayan ve seçimlerin
sonucunda yeni gerilimlerin yükselebileceği bölgelerden de çekilecek noktaya
gelebilir. ABD, sorumluluğu hazır olmalarından önce Iraklı yetkililere ve
kurumlara yükleyerek Irak’ta bir kez daha başarısızlığa doğru hızla koşacaktır.
Amerikalılar Irak’a karşı sabırlı
Yaz sonuna doğruysa yönetim Irak’ta savaştan çıkma ve yıl
sonunda da bütün birlikleri çekme vaadini gözden geçirmek zorunda kalabilir. Bu
başkan için siyasi bakımdan zor olacaktır ama Irak’ı ele almak konusunda
hayranlık verici bir esneklik sergiliyor. Amerikan halkı da artık keşke Irak’ın
adını bile duymasaydık diyor, fakat durumun nasıl bir felaket olduğunu anlıyor
ve süpriz bir biçimde başkana gereken zamanı tanımaya istekli.
ABD’nin askeri varlığını artırması Irak’ta siyasi bakımdan
daha da tartışmalı olacaktır ve en iyisi Iraklı liderlerin güçlerin statüsü
anlaşmasını (anlaşma ABD askerlerinin yıl sonuna dek ülkeyi terk
etmesini öngörüyor) tekrar açmak yönünde ilk adımı atmasına
izin vermek. Fakat her iki ülkedeki liderler iç savaşa dönüşü önlemenin en iyi
yolunun gelecek yıllar için 30 bin ila 50 bin ABD askerini tutmanın bir yolunu
bulmak olduğunu idrak etmeye başlıyor belki de.
Türkiye de etkilenir
Bu birliklerin görevleri, takviye dönemine kıyasla çok daha
dar kapsamlı olacaktır başlıca hedef Irak güçlerine eğitim hizmeti vermek ve
terörle mücadele görevlerini yerine getirmek şeklinde belirlenebilir. Böyle
küçük bir güç bir savaşı yürütecek düzeyde olmayacaktır, fakat yeni bir savaşın
patlak vermesini önlemeye de yetebilir. Irak’ta bir iç savaş muhtemelen üç veya
dört taraflı bir olay şeklinde gelişecektir, zira Şiiler İran yanlısı ve
karşıtı fraksiyonlara bölünecektir. Bu kolayca bölgesel bir savaş şeklini de
alabilir. Türkiye ve İran gibi komşu güçler Irak’ın işlerine zaten karışıyor ve
Sünni Arap devletleri de Bağdat’ta Şii egemenliğinde bir rejimin Sünni azınlığı
katletmesini durup seyretmeyecektir. Dünyanın petrol kaynağının ortasındaki
bölgesel bir savaş küresel ekonomiyi sarsabilir ve bugünkü resesyonu mumla arar
hale gelebiliriz.
Irak işgalini uzun zamandır eleştiren biri olarak, oradaki
askeri varlığın devamını savunmaktan hiç mutlu değilim. Ancak sırf bir ülkeyi
aptalca işgal ettiniz diye aptalca çekip gidemezsiniz. Bazı Amerikalı askeri
yetkililerin Irak’ta asker tutmaya karşı ortaya koyabildiği en iyi sav şu:
Irak’ta iç savaş kaçınılmaz ve orada kalmakla tek yaptığımız bu savaşı
ertelemek. Belki de öyledir ama neyin ne olduğunu görmek için kumar oynamaya
değeceğini hiç sanmıyorum. (Yeni Amerikan Güvenlik Merkezi’nin kıdemli öğretim
görevlilerinden, 24 Şubat 2010)-Thomas E. RIcks
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info