08 Nisan 2014 Salı Saat 08:15
21 Mart günü Türkiye topraklarından,
Keseb sınır kapısına saldırı ile başlatılan Enfal operasyonu, başarısızlığını
ilan etmek üzere.
Cihatçı grupların Türkiye topraklarından,
Keseb sınır kapısına saldırarak başlattıkları Enfal operasyonu, 15. gününe
girerken, Türk ana akım medyası, 4 yıldır olduğu gibi dezenformasyona ve 900
kilometrelik komşuluğun olduğu Suriye’yi ve sınırın ötesini yanlış okumaya
-veya okutulmaya- devam ediyor.
Keseb’e saldıran gruplardan bahsederken
“ılımlı gruplar ve “muhalifler ifadelerini kullanan ana akım medya, bu
cihatçı grupların ilk günlerde sahadaki ilerleyişlerini ve 45. nokta adlı
tepeyi ele geçirişlerini, muhalifler adına bir kazanım olarak bol bol verdi.
Muhalif denilen gruplar kimler? Nedir bu
45. nokta adlı tepenin önemi? Keseb’de kim savaşıyor? Saldırı ile hedeflenen
neydi? Savaşta son durum ne? Ermeniler bu savaşın neresinde? Özgür Suriye
Ordusu bu savaşın neresinde? Bu sorulara
başlıklar halinde bakalım.
Keseb saldırısını el-Kaide yönetiyor
Yaklaşık 900 kilometrelik Suriye
sınırının birçok yerinde ‘aşırı’ olarak tanımlanan silahlı grupların hakimiyeti
söz konusu.
Ankara, aşırı grupların Türkiye
sınırındaki varlığını bir güvenlik tehdidi olarak nitelese de, bu grupların
sınır boylarında yarattığı güvenlik tehdidinin hükümetin yanlış Suriye
politikasının doğal bir sonucu olduğu ne sürülüyor.
Suriye’deki aşırı grupları desteklemekle
suçlanan Ankara, sadece ‘ılımlı’ grupları desteklediğini belirtirken ‘aşırılık’
ve ‘ılımlılık’ kavramları tartışmalı hale geliyor.
ABD ve BM’nin ardından Suudi Arabistan’ın
bile el-Kaide bağlantılı grupları terör örgütü listesine almış olması, teorik
düzeyde ‘aşırılığa’ dair net bir ölçü ortaya koysa da silahlı gruplar
arasındaki ittifak kombinasyonlarından dolayı pratikte aynı netlik söz konusu
olamıyor.
Ana akım medyadaki haber ve yorumlar,
Keseb’e saldırı düzenleyen grupların aşırı olup olmadığı ve Türkiye’nin bunlara
verdiği desteğin düzeyi konusunda zihinlerde soru işaretleri uyandırsa da
aslında bu sorulara saldırıyı kimin başlattığına, kimin yönettiğine ve sahada
kimlerin olduğuna bakarak cevap vermek zor değil.
Enfal saldırısının failleri kendilerini
gizlemiyor
Silahlı grupların Keseb saldırısına isim
olarak verdiği ‘Enfal’ adı verilen operasyonun merkezine ve bildirilerine
bakmak saldırının faillerinin aşırı olup olmadığını anlamaya yetiyor.
Bildirilere ve cihatçıların bölgedeki videolarına baktığımız zaman saldırıya
katılan grupların şunlar olduğu görülüyor:
El-Kaide’ye biat ettiğini açıklayan Nusra
Cephesi, Ensar Şam, Şam İslam Hareketi, el-Kaide ile bağlantılı Ahrar Şam,
Suudilerin kontrolündeki İslam Tugayı, IŞID’e biat ettiği bilinen Sukur el-İz
Tugayı ve benzer çizgideki cihatçı birçok silahlı grup.
Enfal operasyonuna, Maan köyü katliamının
faillerinden Cundu’ş- Şam tugayının lideri Ebu Musa Şişani (Müslim Şişani) adlı
Çeçen cihatçı komuta ediyor. Yanında, Guantanamo’dan serbest bırakılan Fas
uyruklu komutan Ebu Ahmed el-Mağribi (çatışmalarda öldürüldü), aşağıda
değinilecek el-Muheysini ve daha bir çok isim var.
Ana akım medya, Keseb saldırısının
öncülerinden Nusra Cephesi’nin, el-Kaide’nin Suriye’deki resmi kolu olduğunu
bilmiyor değil. Ilımlı denilen bir diğer grup ise Ahrar Şam hareketi.
9 Aralık 2012’de kurulan Özgür Suriye
Ordusu genelkurmayına katılmayacak ölçüde radikal bir grup olan Ahrar Şam,
eylül ayında ÖSO’dan ayrılan diğer radikal gruplarla birlikte kasım ayında
İslami Cephe adlı bir ittifak kurdu.
Ahrar Şam hareketinin kurucusu,
el-Kaide’nin 2. adamı, el-Kaide Lideri Eymen Zevahiri’nin elçisi (kaynak:
El-Cezire) Ebu Halid Suri’dir. Geçen aylarda, cihatçılar arasındaki
ihtilaflardan dolayı öldürülmüştü. Ebu Halid, cihadçı militanların Suriye’ye
akışında en büyük rollerden birini oynamış bir isim.
El-Kaide’nin lideri Eymen Zevahiri, dün
yayımlanan bir ses kaydı ile Ebu Halid’i andı ve şunları söyledi:
“İktidara gelmek adına Müslüman
öldürmeyin. Ebu Halid’i kimin öldürdüğünü biliyoruz. Aranızdaki fitnenin çözümü
ancak şer’i mahkemelerle olabilir.” Ahrar Şam’ın kurucusu, Eymen Zevahiri
tarafından anılacak kadar önemli bir pozisyondaydı.
Suriye’deki Kürt köylerine de saldıran
el-Kaide bağlantılı Ahrar Şam’ın birinci, ikinci ve üçüncü komutanlarının Keseb
saldırısına katılanlar arasında olduğu bizatihi Enfal operasyonu komutanı
tarafından da söylendi.
Enfal operasyon komutanı, İnternet
ortamına yüklenen bir videoda el-Kaide’nin Suriye’deki resmi kolu olan Nusra
Cephesi’nin öncü komutanlarının da Keseb savaşında en ön saflarda olduklarını
ve bazılarının öldüğünü söylüyor.
Ana akım medyanın “ılımlı muhalifler
diye yansıttığı el-Kaide bağlantılı grupların eylemleri ve katliamlarıyla korku
salan IŞID ile ilişkileri ise bir başka yazının konusudur.
Saldırının hedefi neydi?
Suriye ordusu ve Hizbullah geçtiğimiz ay
Şam, Humus ve Lübnan sınırı etrafındaki bazı bölgeleri kontrolü altına alıp,
Lübnan’a bombalı araçlar gönderen ve Beka bölgesinde Şiilerin yaşadığı
bölgelere füze saldırıları gerçekleştiren el-Kaide bağlantılı gruplara çok sert
bir darbe vurdu.
Şam kırsalı ve Kalamun’da silahlı
gruplara ağır darbeler vuran Suriye ordusu doğuda Deyr ez-Zor, güneyde Deraa ve
Kunaytra ve kuzeyde de Halep ve İdlib’e yönelince silahlı gruplar, bölge
ülkelerinin desteğiyle yeni bir güç dengesi kurmak amacıyla, kuzeyde Lazkiye
gibi önemli bir sahil kentinde bir cephe açma kararı verdi.
El-Cezire’ye, Türkiye’den silah yardımı
aldığını belirten ve Enfal operasyonuna İdlib’den katılan Yıldırım Tugayları
lideri İbrahim İdlibi hedeflerinin, Türkiye’den kuş uçuşu 20 kilometre
uzaklıkta olan Ras el-Basit körfezinde, lojistik destek görebilecekleri küçük
bir liman inşa etmek ardından Lazkiye içlerine ilerleyerek rejime buradan sert
bir darbe vurmak olduğunu söylüyor.
Şam’da ağır darbe yiyen silahlı gruplar,
dengeyi tekrar sağlamak amacıyla güneyde Deraa’da ve Ürdün sınırında da
hazırlıklara başlamıştı. Fransız ve Amerikan gazeteleri başta olmak üzere
herkes, Suriye’ye sokulmak üzere Ürdün’de eğitilen cihatçılardan bahsediyordu.
Güç dengelerinin yeniden kurulması
gerekiyordu. Silahlı grupların Şam’a saldırı için hazırlandığı düşünülürken,
muhalif bir kaynaktan çarpıcı bir iddia geldi.
Ürdün’den Antakya’ya, cihatçılar için
hava köprüsü
Lübnan merkezli el-Ahbar gazetesi yazarı
Suheyb Ancarini dünkü yazısında, muhalif bir kaynağa dayandırarak, Ürdün’de
eğitim gören militanların Suriye’ye sokulması amacıyla, Ürdün Marka
havaalanından, Antakya havaalanına bir hava köprüsü oluşturulduğunu yazdı.
Muhalif kaynağın, Ürdünlü güvenilir
kaynaklardan aldığı bilgilere göre, son 3 gün içinde Ürdün’den Antakya’ya binin
üzerinde militan getirildi. Bu militanlar Suudi Arabistan, Ürdün ve Suriye
uyruklu.
Daha önce Fransız haber ajansının da
geçtiği haberlerden, Amerikalı ve Suudi subayların, Ürdün’de Kral Abdullah
el-Sani isimli askeri eğitim kampında her ay 250 militanı eğittikleri ve bir
kısmını Suriye sahasına güney cephesinden sürdükleri biliniyor.
Muhalif kaynağa göre, Ürdün’den
Antakya’ya getirilen militanlar, Ürdün’ün kuzeyinde bulunan Rasifa askeri
eğitim kamplarından geçmiş kişilerdi.
45. Tepe ve tepe savaşları
Keseb saldırısı başlar başlamaz, sürekli
olarak 45. nokta adlı tepenin ismi duyulmaya başlandı. Tepe sürekli el
değiştiriyor, bir cihadçı grupların bir de Suriye ordusu ve Savunma Güçlerinin
eline geçiyordu.
45. nokta adlı tepe, Keseb dahil olmak
üzere kuzey Lazkiye’ye hakim olan stratejik bir tepe. Tepeyi ele geçiren,
savaşta da öne geçiyordu. Suriye ordusu ve Ulusal Savunma Güçleri, en çok
kaybı, tepeyi kaybettikten sonra verdi.
2 hafta içinde 5 defa el değiştiren tepe
en sonunda tamamen ve kalıcı olarak Suriye ordusunun kontrolüne geçti.
Cihadçı grupların bir lideri de Enfal
operasyonun esasen, ancak 45. nokta adlı tepe ele geçirildikten sonra
başlayabileceğini söylemişti. Cihatçılar, stratejik ve bölgeye hakim tepelerin
önemini çok iyi biliyordu.
Lübnan sınırının ordunun kontrolüne
geçmesiyle sonuçlanan ve Nusra Cephesi’ne ağır bir darbe vuran Şam’ın
batısındaki Yabrud savaşı, çevredeki tepeler ordu ve Hizbullah güçleri
tarafından ele geçirildikten bir kaç gün sonra bitmişti.
Benzer şekilde Suriye ordusu dün Halep’in
kuzeydoğusunda, fabrikaların sökülüp Türkiye sınırlarından geçirilerek
satıldığı Şeyh Nacar adlı sanayi bölgesine hakim stratejik bir tepeyi ele
geçirdi. Çevrede çok önemli noktalarla bağlantılı bu bölge, Kilis’in hemen
karşısında, muhaliflerin elindeki Azaz’a 50 kilometre uzaklıkta bulunuyor.
Kuzeyde cihadçı grupların elinde olan, 2014’ün
ilk aylarında aralarındaki iktidar savaşında, çok şiddetli savaşlara sahne olan
el-Bab ve Tel Rıfat adlı iki önemli bölgeye de 25 kilometre uzaklıkta.
Halep’teki bu tepe ile Keseb’deki 45.
nokta adlı tepenin ordunun eline kalıcı olarak geçmesi, silahlı grupları
endişelendirdi ve 3 yıldan uzun bir süredir paramparça olan silahlı grupların
arasında yeni ihtilaflara yol açtı.
Ayrıca İdlib ve Halep’te, farklı
bölgelere saldırarak ordunun dikkatini dağıtmaya çalıştılar. IŞID ordunun
Halep’teki ilerlemelerine karşılık olarak güneyde el-Sefira’ya saldırdı ve ordu
ile Savunma Güçlerine 7 kayıp verdirdi.
Nusra ve Enfal operasyonu komutanlarından
el-Muheysini
Saldırının ilk günlerinde tepeyi ele
geçiren el-Kaide bağlantılı silahlı gruplar, tepede bol bol video çekerek
internet ortamına yaydılar. Bunlardan biri de Abdullah el-Muheysini. Abdullah Muheysini, Suudi ve cihadçı gruplar
tarafında çok dikkate alınan Selefi bir şeyh.
Daha önce IŞİD ile Nusra arasındaki
savaşı durdurmak ve birlik sağlamak amacıyla şeriat mahkemeleri öneren
girişimlerde bulunmuştu.
IŞİD ile aralarında hiç bir fark
göremediğini ve cihatçıların aynı safta olması gerektiğini defalarca
tekrarlayan Muheysini, barış girişimi, iktidarı kaybetmek istemeyen IŞID
tarafından reddedilince Nusra’nın yanında saf tutmuştu.
“Arap Alevilerini yok edeceğiz
El-Muheysini’nin, ele geçirdiklerinde
tepede yaptığı bir konuşmanın videosu internette paylaşıldı.
Abdullah el-Muheysini, 25 Mart’ta iddiaya göre Türk topçu desteği
ile ele geçirdikleri tepede şunları söyledi:
“Cihat komutanlarının hepsi burada. Ahrar
Şam’ın komutanları burada, Nusra Cephesi’nin komutanları burada. Hepimiz cihat
için en ön saflarda savaşıyoruz. Tunuslu, Cezayirli, Libyalı, Iraklı, Lübnanlı,
Faslı, Bosnalı, Suudi… tüm dünyadan cihatçı kardeşlerimiz burada. Hiç birimizin ismi ve bayrağı geçmiyor. Hepimiz biriz. Savaşmaya
devam edeceğiz. Bize terörist diyorlar. Evet, biz teröristiz, teröristiz,
teröristiz. Ey Beşşar seni ve aşiretini bitireceğiz. Taifeni (Arap Alevilerini)
yok edeceğiz.”
“Demokrasi küfürdür
El-Muheysini şöyle devam etti: ”Ey Şam
halkı. Bu savaşı biz yürütüyoruz. Sizi kandırmıyor ve aldatmıyoruz ama
otellerde kalanlar, milyarlarca para alıp da sahaya bir kuruş bile vermeyenler
sizi kandırıyor. Ulusal Koalisyon sizi aldatıyor. Kan dökenler mücahitlerdir.
Ey Şam halkı, bu kanın bedeli de Şam toprakları üzerinde Şeriatı tatbik
etmektir. Demokrasi küfürdür. Allah’a küfürdür.
Amerika demokrasi istiyor, biz şeriat
istiyoruz. Diğer tugaylar çağrımızdır, ey mücahit kardeşlerim, bu silahları
şeriat tatbik edilene kadar indirmeyelim. Silahlarımızın, laiklik, demokrasi ve
şirk koşan anayasalara razı olduğunu ilan eden tüm tugay komutanlarına karşı
kullanılacağına dair söz veriyoruz.”[1]
Ana akım medyanın “ılımlı muhalif
dediği, hükümetin de “demokrasi ve insan hakları talepleri var diyerek
tırlarla silah gönderdiği grup komutanlarından el-Muheysini benzeri bir diğer
kişi de tüm Ortadoğu’da tanınan Kuveytli Haccac el-Acmi.
Konferansları ile ünlü el-Acmi, geçen
ağustos ayında, Human Rights Watch’un raporlarına göre Lazkiye’de 19 Alevi
köyünün ele geçirilmesiyle 199 sivilin ateşli silah kullanılmadan öldürüldüğü
operasyonun, finansmanı için düzenlenen kampanyaların başında yer alıyordu.
Twitter’daki resmi hesabından paylaştığı
fotoğraflarda Keseb’de olduğunu ve Keseb saldırısına destek verdiğini duyurdu.
Ermenilerin durumu
Lazkiye Ermeni Meclisi Başkanı B.
Kazeryan, 850 ailenin saldırılar üzerine Keseb’i terk ettiğini açıkladı.
Ermeni aileleri ve Keseb halkının cihadçı
saldırısı başlar başlamaz bölgeyi terk etmesi, Suriye ve Lübnan başta olmak
üzere tüm dünyada yankı uyandırdı. Lazkiye kent merkezine kaçan Ermeniler, daha
önce büyük çoğunluğu Halep’ten Lübnan’a kaçmış Ermeniler, Türkiye’nin bu
saldırıda aldığı aktif rolden dolayı ”Osmanlılar bizi tekrar mı katledecek”
korkusunu yaşadıklarını belirtiyorlar.
Gelen büyük tepkilerden sonra, şeriat
için yola çıkmış olan cihadçı gruplar, Keseb’ten kaçamayıp kuşatma altında
kalan Ermenileri, rejimden koruduklarını iddia ediyorlar.
Sahildeki Şeriat Konseyi de, Keseb’te
evlere girerek hırsızlık yapanlarla ilgili bir bildiri sundu. Bildiride geçen
”Ganimetleri bölüşmeden almak hırsızlıktır” ifadesi ile dolaylı yoldan
Keseb’deki evleri ve malları “savaş ganimeti olarak görerek, hırsızlığı
meşrulaştırdı.
Savaşta son durum
45. nokta tepesi, 4 gün önce tamamen ve
kalıcı olarak Suriye ordusunun kontrolüne geçti. Ordu ve Ulusal Savunma Güçleri
buradaki varlıklarını güçlendirdi ve sınırdan 2 kilometre uzaklıkta Neb’
el-Mar’da konuşlanan cihatçı gruplara darbeler indirmeye başladı.
Cihatçı gruplar, tepeyi kaybettikten 2
gün sonra “taktiksel gerekçelerle geri çekildiklerini duyurdu. Daha önce
onlarca örneğine şahit olduğumuz “taktiksel geri çekilme kaybediyoruz anlamına
geliyor.
3 gün önce paylaştığı fotoğraflarla zafer
kazandıklarını duyuran Selefi Şeyh el-Acmi, 45. nokta tepesi kaybedildikten
sonra “Kardeşleriniz kuşatma altında, dua edin çağrıları yapmaya başladı.
El-Muheysini ise Twitter’daki resmi
hesabından, destek için bir kampanyanın başlatıldığını duyurarak, para
yardımının ulaştırılabileceği telefon numaraları verdi.
Attığı bir diğer tweette “Esad’ın doğduğu
köy olan Kardaha’ya ve diğer Alevi köylerine atmak üzere 100 Grad füzesi satın
alacaklarını, bunun için herkesten para yardımı beklediklerini” duyurdu.
Özgür Suriye Ordusu savaşın neresinde?
ÖSO’nun “Orta ve Batı Cephesi Komutanı
Mustafa Haşim, Nusra Cephesi ve diğer cihadçı grupların başlattığı Enfal
operasyonuna karşılık, doğu Lazkiye kırsalında “Müminlerin Annesi adlı operasyonu
başlattığını duyurdu.
Cihatçılar kuzeyde cephe açarken onlar
boş durmamalıydı. Enfal operasyonuna paralel olarak, ÖSO’ya bağlı ve bağımsız
yaklaşık 12 silahlı grubun, doğu Lazkiye kırsalında hazırlıksız başlattığı bu
operasyon çok kısa sürdü.
Bir çok kayıp veren silahlı gruplar, ÖSO
Komutanı Mustafa Haşim’i, dışarıdan aldığı 300 bin doları paylaşmamak ve
mühimmat desteği sunmamakla suçladı.
ÖSO lideri Mustafa Haşim bir bildiri ile,
bu iddiayı öne süren “Faruk Torunları adlı silahlı birliği “Müminlerin Annesi
adlı operasyondan saf dışı ettiğini duyurdu.
ÖSO’nun sahil komutanı Mustafa Haşim bu
bildiriden bir gün sonra, suikast girişimine maruz kaldığını ve arabasına ateş
açıldığını söyledi.
Cihatçı gruplar arasında ihtilaflar
Nusra Cephesi ise, ÖSO’nun “Batı (sahil)
ve Orta Komutanı Mustafa Haşim’den mühimmat desteği aldığını ve iddiaların
asılsız olduğunu duyurdu.
Antakya’da ikamet eden muhalif komutan
Cemal Maruf’un liderliğini yaptığı Suriye Devrim Cephesine bağlı “Sahil
Kartalları lideri Tartusi, geçen yılın son aylarından kalan bir husumetten
dolayı Nusra Cephesi tarafından tutuklandı.
Enfal operasyonunda ayrıca her bir
cihatçı grubun, kendi çıkarı için bağımsız hareket etmeye başlayacağına dair
analizler, gruplar arasındaki ayrılıkların derinleşeceğine işaret ediyor.
İstanbul’da ikamet eden siyasi
muhaliflerden Koalisyon lideri Ahmet Carba’nın, Keseb’in bir kaç köyünü
gezmesi, Koalisyon’u tanımadığını açıklayan cihatçıları kızdırdı. Bazı silahlı
gruplar, Ahmed Carba’yı, Enfal savaşını çalmaya çalışmakla suçladı.
Hasan Sivri- Yakın Doğu Haber-
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.navendalekolin.com
– www.lekolin.net – www.lekolin.info
Keseb saldırısını el-Kaide yönetiyorEnfal saldırısının failleri kendilerini
gizlemiyorSaldırının hedefi neydi?Ürdün’den Antakya’ya, cihatçılar için
hava köprüsü45. Tepe ve tepe savaşlarıNusra ve Enfal operasyonu komutanlarından
el-Muheysini“Arap Alevilerini yok edeceğiz“Demokrasi küfürdürSavaşta son durumÖzgür Suriye Ordusu savaşın neresinde?Cihatçı gruplar arasında ihtilaflar