Gülenciler, Erdoğan AKP’nin desteğiyle makul devleti iyice güçten düşürünce, yerli ve milli mafya devletiyle aralarında kim bir numara olacak çatışması başladı. Bahçeli ‘çözüm süreci’ denilen süreci bitirmesi, Rojava devrimini tasfiye etmesi karşılığında Erdoğan’a destek vereceğini ilan etti. Erdoğan zorlandıkça AKP’deki makul devlet temsilcilerini bir bir tasfiye etmeye başladı. Abdullatif Şener, Beşir Atalay, Sadullah Ergin gibi siyasetçileri bu ekipten saymak mümkündür. Ordu içindeki klik kavgası bir kesimin tasfiyesini zorunlu hale getirince, 15 temmuz darbe girişimi yaşandı. Bu darbeden yerli ve milli mafya devleti güçlenerek çıktı. Bahçeli’nin Erdoğan ve AKP’ye dönük politikası başarı kazandı ve MHP’de temsil edilen yerli ve milli mafya devleti, Erdoğan’ı ve AKP’yi de içine alarak devleti tümüyle ele geçirdi. Akabinde seçimler yaptırdı. Siyasi sistemi değiştirdi. Yasalar çıkardı. Ve bugün ki AKP-MHP dinci faşist rejimini kurdu. AKP-MHP’nin birleşerek iç içe girmesi, birçok MHP’linin AKP’ye geçmesinden de anlaşılabilir. Soylu bu birleşmenin ürünü olarak ortaya çıkanlardan biridir.
Burada bir ara paragrafla Erdoğan ve AKP’nin temel görevi, misyonu ve rolü hakkında şunu belirtmek gerekecektir; Türkiye’de dini hassasiyeti olan halkı, çözüm aşamasına gelmiş Kürt sorununu kullanarak bir kesim Kürtleri, Kürtlerle savaşı kullanarak mafyalaşmış devletin baskılarını ABD ve AB’nin desteği ile aşacaklarına inan liberalleri, geçmişinde solculuk olanları, dindar entelektüelleri bu yeni sisteme yedeklemektir. Erdoğan ve AKP bunu yaptıkça kabul gördü, güçlendi. Bu kesimlerin devlete yedeklenmesi halinde kim devlet olursa olsun atacak her adımına meşruluk ve yasaklık oluşturacağından tüm bu mücadelede her zaman en kritik yerde duran Erdoğan ve AKP oldu. Burada anlaşılması gereken en önemli husus şudur; Erdoğan ve AKP çok iyi planlamış, ayarlanmış kullanışlı bir projedir. Ülkeyi dağıtmak, yozlaştırmak, dincileşitirip faşistleştirmek de dahil ilgili güçler ne isterse onu yapan bir kliktir. Örneğin Gülencilerin kendilerini demokrat sunma ihtiyacı duydukları AKP’nin ilk iktidar yıllarında Erdoğan’ın kendini çok demokrat göstermesi, yerli ve milli mafya devlet kliği ile birleştiği son altı yıl içinde de dinci ve faşist kesilmesi onun bu özelliğinin doğrudan sonucudur. Bunun için Türkiye’de ne olacağını, gelişmelerin nereye evrileceğini ya da evrildiğini deşifre eden Erdoğan ve AKP’dir. Erdoğan ve AKP’ye bakarak Türk devletinin ne olduğunu çok rahat anlamak mümkündür. Artık Bahçelisiz tek bir adım atamadığına göre Erdoğan MHP’lidir, AKP de çekirdek yapısını MHP’de gördüğümüz yerli ve milli mafya devletinin siyasi partisi olmuş demektir. AKP’den önce Bahçeli’nin ‘bizim 2023 cumhurbaşkanı adayımız Erdoğan’dır’ resmi ilanında bulunması bu sebepledir.
MHP, Bahçeli liderliğinde Erdoğan ve AKP’yi 2016’dan sonra tam teslim aldı. Bundan önce yerli ve milli mafya devleti, sağda solda olan kadrolarını AKP’ye yerleştirmeye başlamıştı zaten. Devlet kurumlarına da düzenlemeler yapmıştı. Örneğin yerli ve milli mafya devletinin önemli bir elemanı olduğu artık iyi bilinen Soylu’yu 2011’de AKP’ye düzenlemişti. Bu devletin elemanlarının siyasi yetkili olmaya başlaması ağırlıkta 2016 sonrasıdır.
Soylu’nun yerli ve milli mafya devletinin unsurlarınca desteklendiği, kollandığı ve siyasetten adım adım büyütülerek AKP içine alınma aşamasına kadar getirildiği, Peker’in itiraflarıyla belgelenmiş oldu. Soylu AKP’de bakanlığa kadar çıkarılınca, Peker emrinde görünen ancak malum devletin sivil elemanı olanları da AKP’ye aldırdı. Bunun doğru ve gerekli bir iş olduğunu göstermek için Türk devletinde değişmez kural olan politika devreye sokulmuştur. Peker’le Rojava’da Kürtlere karşı savaşan çetelere silah sevk ettirildi, göstermelik de olsa birkaç adamının Kürtlere ve Suriye devletine karşı savaştırılması için gönderilmesi istendi. Böylece pek bilinmeyen ve tanınmayan Peker, vatansever Türk kimliğini elde etmiş oldu. Çok iyi bilindiği gibi Türk ulus devletinin resmi politikasında Türk olmanın ölçüsü ne kadar Kürt inkarcısı ve Kürt düşmanı olduğu ile ölçülür. Birileri ne tür pisliğin içinde olursa olsun Kürt düşmanlığı yapıp Kürtlere küfredince makul adam yapılır. Şimdilerde Türkiye’de, en çok da medyasında bunlardan geçilmiyor.
Peker, Erdoğan’ı destekleyen mitingleriyle vatansever ve hayırsever işadamı olarak sahneye yeni bir adım attı. Burada kısa bir ara verip konumuzu daha anlaşılır kılan bazı bilgiler ve yorumlar paylaşarak devam edelim.
Erdoğan ve AKP’nin kendini pazarlayabilmesinin yolu taban yaratması ve bu tabanı korumasından geçer. 2002-2016 arasında AKP etrafında kümelenmiş belli bir din istismarcısı sermaye çevre oluşmuş durumda. Bunların güvenliği de AKP’nin daha doğrusu Erdoğan’ın iktidar kalmasına bağlıdır. Erdoğan ve AKP’nin Bahçeli ve MHP tarafından tümüyle teslim alınması, kendini pazarlama olanaklarını kısıtlamayı beraberinde getirdi. Bunun başlıca sebebi MHP’nin katil ve faşist parti olarak Türk halkı içinde tanınması, bilinmesidir. Taban kaybetmesi, AKP’nin ancak birkaç sermayedarı koruyabileceği bir duruma da düşürdü. Bu AKP adı altında hareket eden guruplar içinde çelişki ve çatışmaya yol açtı. AKP döneminde zenginleşenlerin çok fazla açıktan hırsızlık yapması, bakanların hırsızlıklarının deşifre olması, adam kayırmaları, Halkbank davası olarak bilinen işler, zaman içinde durumunu çok zora sokunca Bahçeli ve MHP’ye yeni tavizler vermeye başladı. Bu tavizlerin başında da ülkücü mafya denilen aslında yerli ve milli mafya devletinin sivil kanadı olanları temize çıkarması, yasal güvence vermesi oldu. Daha önce çıkarılan organize suçlarla mücadele yasasını iptal ederek bunu yaptı. İşte tam bu gelişmeler yaşanınca Peker’de daha önce Soyluya verdiği desteğin karşılığında Soylu’nun içişleri bakanı olmasını da fırsat bilerek boy göstermeye başladı. Böylece Soylu AKP içinde yeni bir güç olarak ortaya çıkmaya başladı. Güçlendikçe Kürtlere küfretmeye, tehdit etmeye başladı. Kanunla mafyacılık olan kayyumlar Kürt kazanımlarına el koymaya başladı. Erdoğan ve AKP iktidarının bizzat kendi zenginleri, kadroları Soylu’nun güçlenmesini kabullenmediklerini dilendirmeye başladı. Aralarında açık gizli kavga başladı. İlk ciddi kavga Gülen cemaatinden kalan mal ve mülk paylaşımı üzerinden olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor. Bu paylaşım savaşına MHP, Çakıcı’yı hapisten çıkararak daha etkili girmeye başladı. Yalıkavak Marinasında ‘biz de varız’ resmi çekilerek bunun ilanı yapıldı. Bu paylaşım savaşında AKP ve Erdoğan’ın bizzat kendisi ve ailesi diye bileceğimiz çok yakın çevresi ise gizli işlerini Metin Külünk denetimindeki guruplarla yaptı. Metin Külünk örgütlemesi de AKP Erdoğan’ın mafyasıdır. Yani sivil koludur. Bunların da iyi araştırılması gerekiyor.
Şimdi tekrar Peker olayına dönelim. Metin Külünk, tarikatlardan, SADAT eğitiminden ve Suriyeli mültecilerden oluşan gurupları eğiterek daha önce kontrgerilla olan ancak 1994’den sonra devlet oldular dediğimiz güçlerin yarattığı boşluğu doldurmaya çalışıyor. Günün şartlarına göre oynuyor. Bunun halen toplumda kirli işler denilen işleri yapacak çok az adamı var. İşte Erdoğan ve AKP’liler bu boşluğu Peker ile doldurmak istediler. Bunun karşılığında Peker hem SADAT’a genç buluyor hem de gereken yerlerde ‘malum işleri’ hal ediyordu. Soylu Peker’in giderek İstanbul merkezli Erdoğan ve AKP’lilerin denetimine girmeye başladığını fark edince tedbir almaya başladı. Peker’in Erdoğan ve AKP’lilere yaklaşmasındaki asıl sebep paranın İstanbul’da olmasıdır. Bu durum en çok MHP mafyası olarak bilinenleri korkutmuş görünüyor. Çünkü Peker Erdoğan’ın ve AKP’nin has adamı olur ve İstanbul’u ele geçirirse MHP’lilere zırnık koklatmayacaklarını biliyorlar. Daha da önemlisi kontrgerilla alanlarını da Metin Külünk ve SADAT ile kapacaklarını anlıyorlar. Ve bu Bahçeli’ye anlatılınca, Bahçeli ne yapıp edip Çakıcı’yı hapisten alıp İstanbul’u elde tutmaya çalıştı. Soylu, Çakıcı’nın çıkması halinde Peker’e artık seni koruyamam diyor. Bu Peker’i daha çok Erdoğan ve adamlarına yaklaştırıyor. Ancak yerli ve milli mafya devletinin siyasi yüzü doğrudan MHP olduğu için tümden Erdoğan’ın adamı olursa zora gireceğini de biliyor. Bozkurt ve rabia işaretini birlikte yaparak idare etmeye çalışıyor. AKP-MHP birleşmesi mafya adı altında örgütlendirilmiş yapıya da yansısın isteniyor. Ancak Peker bunu istemiyor. Yurtdışına kaçmak zorunda kalıyor. Metin Külünk’ün reislik ettiği guruplar için Sokak Bekçilği kanunu çıkarılıyor. Ve böylece MHP ile AKP gurupları arasında uzlaşma yaratılıyor, Peker’in kaçması işlerini kolaylaştırıyor. Soylu’nun Peker’e iyiliği onu yakalatmaması olduğu anlaşılıyor. Ancak ‘git geri geleceksin’ sözünü tutacak gücünün olmadığı anlaşılıyor. İstanbul merkezli yerli ve milli mafya devletinin Soyluy’la çelişkisi, Peker’in adamlarını koruyamamasına yol açıyor. Ve birkaç haftadır yaşanan sonuç bu kavgadan ötürü ortaya çıkıyor. Yani sorun Peker ile Soylu arasından çok, Erdoğan AKP ile merkezinde Soylu’nun olduğu MHP arasında yaşanıyor. Peki bundan sonra ne olacak? Bu da yazımızın üçüncü bölümüne kalsın.
Mehmet Gören
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi