Ortadoğu’da devam eden 3. Dünya savaşı hegemon devletlerin çıkarları çerçevesinde yoğrulurken 3. çizgiyi esas alan Kürtler her yönüyle merkezi bir etki kazanmaya başladı.
Kuşkusuz ki kapitalist modernite güçlerinin ideolojik hegemonyacılığında sağlamaya çalıştığı amaçların başında Ortadoğu’da tarihsel toplumsal gerçekliklerin karartılması ve bastırılması gelmektedir. Fakat buna karşın toplumsal değer ve kültürleriyle Ortadoğu’nun temel taşlarını oluşturan Kürtler oluşan yeni Dünya Dengelerinde önemli bir rol üstlenmektedir.
Özellikle Suriye ve Rojava’da yaşanan son gelişmeler, mevcut uluslararası politikayı sorgulamadan geçiren, nasıl anlaşılması gerektiğini ortaya çıkaran ve bu anlamda da gelişmeleri birinci dereceden etkileyen konuma ulaşmıştır.
5 parçaya bölünmeye doğru giden Suriye özelinde tüm Ortadoğu’da; ABD,Rusya, İran ve Türkiye’nin pastadan pay kapmak için sıraya girdiklerine tanık olmaktayız. Bir yandan da Suriye’de en etkili güç haline gelen PYD-QSD güçlerini gözardı edemedikleri de somut bir gerçeklik. ABD’nin Suriye’deki petrol alanlarını denetiminde tutmak ve özellikle Rusya ile İran’ın Suriye’deki etkisini kırmak için hem askeri hem de siyasi anlamda yoğun bir hareketlilik içinde olduğunu söyleyebiliriz. Son olarak ABD’nin 17 Haziran’da devreye sokacağı ‘Sezar Yasası’ (Caesar Act) çerçevesindeki yaptırımlarla pastadaki en büyük payı alabileceğini düşünüyor.
Ayrıca ABD, İsrail’le olan düşmanlığa bağlı olarak 1979’da terörü finanse eden devletler listesine aldığı Suriye’yi bugüne kadar çok sayıda yaptırım kararıyla cezalandırdı. 17 Haziran devreye girecek Sezar Yasası çerçevesindeki yaptırımlar da birçok yönden Esad rejimini çıkmaza götüren maddeller içerirken Amerikalı olmayan kişi ve şirketler de Suriye ile iş yaptıklarında cezalandırılacak.
Bu zor dönemeçte Şam’ın en önemli iki destekçisi Rusya ve İran elbette bunca savaştan sonra Suriye’yi akıntıya bırakmak istemeyecektir. Suriye için cephane, silah deyince Rusya, nakit deyince İran akla gelmektedir. Fakat savaş sürecinde müttefiki için en az 30 milyar dolar harcayan İran’ın şu an elinden gelen 4 milyar dolarlık kredi hattıyla petrol ve gaz göndermek. Bir yandan ABD’nin yaptırımlarına maruz kalan İran bundan fazlasını yapacak durumda değil.
ABD, 17 Haziran’dan sonra Suriye’nin toparlanamayacağı bir sürece gireceğini ve Esad’a destek veren Rusya’ın da mecburen çıkış yolu arayacağını düşünmektedir. ABD ‘Sezar Yasası’nın yıkıcı etkisini görünceye kadar pazarlığa girmeyeceği kesindir. Çıkacak tabloya göre pasta dilimlenmeye başlanacaktır.
Türkiye de bu panikle işgal edebildiği kadar çok alanı işgal etmeye çalışmıştır. Suriye ise siyaseten çok dar çıkarlar temelinde bugüne dek Türkiye’nin işgaline göz yummuştur. Çeteler yoluyla genişlettiği işgal ve talan politikasına sadece Suriye rejimi değil Rusya, ABD, İran kısacısı tüm hegemonik güçler üç maymunu oynamaktan öteye geçmemiştir.
Kuşkusuz ki TC’nin Başur Kürdistan topraklarına yönelik gerçekleştirdiği işgal saldırılarına göz yuman yine başta ABD olmak üzere tüm hegemon güçler olmuştur. Uzun süredir kurulamayan hükumet sistemi, her geçen gün dibe batmaya devam eden ekonomik ve toplumsal krizler Irak ve Başur Kürdistan toprakları ABD, İran ve Türkiye gibi güçler için Ortadoğu’daki hakimiyetini ve kazanımlarını arttıracağı bir saha haline gelmiştir.
Özellikle 01.01.2020 tarihinde Bağdat Hava Alanında İran’ın Ortadoğu’daki kolu diyebiliceğimiz Kasım Süleymaniye yönelik gerçekleştirdiği suikastten sonra ABD ve İran savaşının sıcak çatışma alanı Irak ve Başur Kürdistan oldu. Bu çerçevede İşbirlikçi KDP ve işgalci TC’yi de ABD bölgedeki piyonu görevini üstlenmiştir.
Ortadoğunun önemli aktörlerinden biri olan İran da son dönemde ABD’nin uyguladığı yaptırımlar ve gittikçe Ortadoğu’daki nüfuzunu kırmaya yönelik yer yer sıcak çatışmaya dönüşen müdahaleler kendisini bir hayli çıkmaza soktuğu söylenebilinir. Buna karşın İran’ın da Kürt hareketine karşı saldırıları devam etmektedir. Korona virüsünün tüm dünyada baş gösterdiği böylesi bir süreçte birçok siyasi Kürt tutukluyu idam ettirmekle birlikte birçoğunu da cezaevlerinde ölüme terk etmiştir. Ayrıca Merîwan ve diğer bazı bölgelerde de Kürt güçlerine karşı askeri saldırılar düzenlemeleri İran’In yaşadığı sıkışıklığı, daralmayı göstermektedir.
Yeni Dünya Dengeleriyle birlikte 3. Dünya savaşının en sıcak sahası olmaya devam eden Ortadoğu’ya ilişkin Önderliğin Ortadoğu Savunmasında dile getirdiği gibi;
Demokratik uygarlık hem tarihsel gelenek olarak, hem de güncel krizin derinleşmesi koşullarında önemini gittikçe hissettirecek bir seçenektir. Ulus-devlet kapsamındaki yeniden inşalar krizi hep daha da derinleştirecek karakterdedir. Bölgenin kültür gerçeği hem maddi hem de manevi alanlarda ulus-devletle diyalektik çelişki içinde olup, derinleşen bu çelişkinin aktifleşmesidir. Tıpkı faaliyete geçen volkanlar gibi. Gerek kapitalist şirketler, gerekse ulus-devletçikler tarihte binlerce yıl süren ve binlercesi gerçekleşen mahalli beylikler kadar bile çözümleyici rol oynayamazlar. Toplumsal sorunlara bir yanıtları olmak şurada kalsın, ideolojik ve pratik uygulamaları ile sorunları hem çoğaltıyor hem de yoğunlaştırıyorlar. Ortadoğu’da çözüm şansı olacak her sistemin öncelikle milliyetçilik, cinsiyetçilik, dincilik ve pozitivist bilimcilikle ideolojik hesaplaşmayı başarıyla inşa edip yürütmesi gerekir. Pratik siyaset sahnesinde ise, devlet odaklı olmayan demokratik toplum çalışmasına olanca zenginliği içinde yer vermek durumundadır.
Ortadoğu’daki son gelişmeler ekseninde kapitalist modernite ve dayanağı olan geleneksel uygarlıkçılığa karşı demokratik, özgür ve eşitlikçi değerleri esas alan demokratik modernite ve tarihsel dayanağı olan demokratik uygarlık yaklaşımı, paradigması sadece mümkün değil, toplumsal varlığın özgürlüğünün yaşamsal hakikatidir. Ve bu hakikati esas alan Kürt halkı Ortadoğu halklarına çıkış yolu gösterecek öncü güç olma gücüne ulaşmıştır.
Militan Rêhat
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi