31 Aralık 2012 Pazartesi Saat 09:12
MUSTAFA KARASU
Erdoğan
yine Kürtlere ‘çekin gidin’ dedi. İki üç yıl önce Hakkari’de
söylediğini yine tekrarladı. Esas zihniyeti bu olduğundan kafasının
içinde tutamıyor, dillere dökülüyor. Herhalde yardakçıları yine öyle
demedi de şöyle dedi diyerek Başbakan’ı düzeltmeye çalışacaklar. Buna
artık aşina olduk.
Bir zamanlar Alparslan Türkeş’ten sonra gelen
Türk milliyetçisi Nihal Adsız Kürtlere “çekin gidin demişti. Kürtlerin
Türklere sadece boyun eğme ve hizmet etme hakkı olduğunu, bunları
yapmazlarsa Kürtlerin kovulup yerine Orta Asya’dan Türklerin
getirileceğini söylemişti. Kürtlere Türkleşmekten başka yaşam hakkı
olmadığı zaten yüz yıldır dayatılmaktadır. Yaşamanın yolu olarak Türklük
kapısı bırakılmıştır. Kürtler bu nedenle isyan etmişler ve büyük
mücadele vermektedirler. AKP hükümeti ve Başbakan PKK’nin isyanının
gerekçesi olan anlayışı bugün de dayatmaktadırlar. Tek millet, tek
vatan, tek devlet, tek bayrak demektedir. Bunları söylemek, doğrudan tek
dil demek anlamına gelmektedir. Bu, çok tepki alacağından bunu açık
söylemiyorlar. Ancak anadilde eğitim olmaz diyerek tek dil de olmaz
demiş oluyorlar.
Tek, tek, tek nakaratı aslında 20.yüzyılın
ortalarındaki faşist zihniyetin nakaratıdır. Aslında Erdoğan tam da
20.yüzyılın faşist şeflerine öykünmektedir. O faşist şefler gibi
dikensiz gül bahçesi istemektedir. Tam tek parti zihniyetindedir. Zaten
şu anda dört dörtlük tek parti yönetimi vardır. AKP’ye göre kim
iktidardaysa herkes ona boyun eğmelidir. Ha seçimle gelmiş olsun, ha
başka yolla olsun iktidar bakışı tamamen otoriter, totaliter ve
faşisttir. Demokrasiyi, azınlıkların haklarının korunması, azınlıkların
güvencede olması olarak değil, çoğunluğun değerlerinin kafasında boza
pişirdiği bir rejim olarak anlıyor ve uyguluyor. Zerre kadar demokratik
kültürden nasibini almamış bir zihniyet. Kendine itiraz yoksa babacan,
kendisine itiraz olursa nine kılığına girmiş kırmızı başlıklı kızı yemek
isteyen kurt! Tüm davranışları böyle!
Aslında Kürtleri bitirmek
isteyen bir zihniyetin yeni temsilcisi! Amiyane deyimle yeni nesil
kültürel soykırımcı. Tabii bu hedefe ulaşmak için her baskıyı da mubah
gören bir faşist. Zaten AKP hükümeti ve Başbakan da ulus-devlet
zihniyetini kendilerinin yeni tanrıları ilan etmişler. AKP’nin tanrı
derken kastettiği ulus-devlet tanrısıdır. Kürtlerin de bu tanrının
buyruğuna uyulması istenmektedir. Uyulmazsa bu tanrının ne kadar
cezalandırıcı olduğunu söylemektedir. Vatanlarını inkar edip tek millet
olmayı kabul etmeyenler sadece ceza görürler diyor. Eğer Türklük içinde
erirlerse yaşam hakkı tanınırmış! Bunun eski zihniyetten hiçbir farkı
yoktur. Tek farkı, ilk defa bir devlet yetkilisinin bu niyetlerini
hiçbir örtüye gerek duymadan söylemesidir. Turancı Nihal Adsız açık açık
ifade etmişti ama onun hiçbir resmi yetkisi ve sorumluluğu yoktu. Eski
Milli Eğitim Bakanı Mahmut Esat Bozkurt’un da benzer şeyler söylediği
söylenir. Ancak o, faşizmin Avrupa’da yükselişe geçtiği dönemde bunu
söylemiş. Tayyip ise demokrasi yüzyılı olacağı söylenen 21.yüzyılda
söyleyerek onlardan daha geri ve faşist bir karakterde olduğunu ortaya
koymuştur.
Türkiye siyasi tarihi açılsın bakılsın, AKP’nin şefi
kadar tek millet, tek vatan, tek devlet, tek bayrak diyen başka bir
siyasi lider var mıdır? Bugün hayatta olan hiç kimse böyle söyleyen
başka bir lider vardır diyemez. Kenan Evren bile bu kadar ‘vatan millet
Sakarya’ edebiyatı yapmamıştır. 1990’lı yılardaki kirli savaşın siyasi
sorumluları Çiller ve Demirel bile bu kadar ‘tek, tek, tek’ dememiştir.
Çiller bugün Erdoğan’ın her gün söylediği gibi ‘ya bitireceğiz ya
bitireceğiz’ sözüyle ünlenmişti. Ancak bu faşist lider gibi her gün
kürsüye çıkıp ‘tek, tek, tek’ demiyordu. Tayyip Erdoğan en fazla bir
zamanlar “Anadolu’dan Görünüm programını sunan Güntaç Aktan’a
benzemektedir. Türkiye’de artık Anadolu’dan Görünüm gibi bir programa
ihtiyaç duyulmuyor. Çünkü Erdoğan her gün bu programın yerini alan kirli
savaş borazancılığını yapıyor.
“Dinime küfreden bari Müslüman olsa
diye bir söz vardır. Bir Gürcü, bir devşirme Kürtlere başka yerleri
gösteriyor! Zaten Türkiye devşirmelerden çektiği kadar kimseden
çekmemiştir. Kraldan çok kralcı olan devşirme Erdoğan da Türkçülükte
yarışıyor. Böylece devşirmedeki psikolojiyi ortaya koyuyor. Öte yandan
uzlaştığı derin devlete ‘bakın görevimi yerine getiriyorum’ diyor.
Kürtler üzerinde siyasi egemenlik ve kültürel soykırım sistemini kurma
sözü karşılığında AKP iktidarına göz yumulmuştu. AKP’nin Ergenekon’un
esas gövdesiyle uzlaşması bu temelde olmuştu. Şu anda hapiste olan ve
dışlananlar uluslararası sisteme ve Türkiye’nin yeni rolüne uyum
gösteremeyen Ergenekoncular oluyor. Yani Ergenekoncuların yeni Türkiye
gerçeğine uyum gösteremeyen kesimleri dışlanıyor. Yoksa AKP hükümeti
artık “devletlu olmuştur.
Tayyip Erdoğan’ın ‘derin devlet bitmez’
söylemleri daha doğru yorumlanmalıdır. Dikkat edilirse söylemleriyle
derin devletin varlığı meşrulaştırılmıştır. ‘Zaten her devlette vardır’
diyerek bizde de ‘vardır’ demiştir. Bunu, istemediğimiz halde vardır
anlamında söylenmemiştir. Her devlete lazım anlamında söylemiştir. Zaten
AKP hükümeti içinde bir de her bakanla, her AKP yöneticisiyle
paylaşılmayan şeylerin konuşulduğu “derin bakanlar vardır. Bekir Bozdağ
bunlardan biridir. Zaten Milli Güvenlik Kurulu üyesi bakanlar
seçilirken bu özellikte olmasına dikkat edilmektedir.
Tayyip Erdoğan
tek, tek, tek diyerek derin devlete başbakanlığı hak ettiğini
göstermektedir. Mezara götüreceği sır, bu derin devlet kişiliğidir.
Kürtlere karşı savaşı sonuna kadar yürüteceği sözü verilmiştir. Bu
nedenle Kürt sorununun çözümü için gerekli adımları atmıyor. Zaten
yapacaklarımızı yapmışız, Kürt sorunu kalmamıştır, söylemi de bu tek,
tek söylemiyle bağlantılıdır. Bu ‘tek’lere helal getirilecek hiçbir adım
atmam diyor. Bu nedenle çözümsüzlükte ısrar ediliyor. Bu nedenle zorla
Kürt Özgürlük Hareketi tasfiye edilmek isteniyor. Bunun dışındaki her
okuma kendini kandırmak ya da yalaka Mehmet Metiner gibi her şeyi
tersinden göstermektir. Erdoğan’ı hararetle savunan bu kişilikler
üzerinden bile iyi bir Erdoğan portresi çizilebilir. ‘Bozacının şahidi
şıracıymış’ sözü tam da Mehmet Metiner’in Erdoğan yalakacılığıyla
örtüşüyor. Herhalde Mecliste kişilik düşkünlüğüne uğramış ve Meclisin
çoğunluğu tarafından sevilmeyen iki kişi var: biri Kamer Genç, diğeri
Mehmet Metiner’dir. Biri eski cumhuriyetin soytarısı, diğeri ise kendini
restore eden yeni cumhuriyetin.
Tek millet denilerek Kürtlerin
varlığı kabul edilmiyor. Zaten şimdi Kürt sözcüğünün kullanılması,
Kürtleri yeni koşullarda yok etmenin kılıfı haline getirilmiştir. Tek
vatan Kürdistan’ın inkarını ifade ediyor. Vatan inkar etmek de Kürtlüğü
inkar etmenin başka bir biçimidir. Tek devlet derken Kürtlerin
özerkliği, kendi kendini yönetmesi, daha doğrusu demokratikleşme
reddedilmiş oluyor. Tek bayrak demekle de aslında Kürtlerin farklılığı
inkar ediliyor. Çünkü sarı, kırmızı, yeşil bir kefye bile bayrak olarak
görülüp reddediliyor. Bu aslında farklılığın reddedilmesinin tek bayrak
kullanılmasında ifade edilmesi olmaktadır. Tüm bunları söyleyen
zihniyetin özünde tek dil ve tek kültür dediği de açıktır. Ancak bu
konuda insanlığın genel olarak hassasiyeti olduğundan bunu ifade
etmiyorlar. Hatta bu alanda kültürel soykırımı engellemeyen kimi
yumuşamalarla gerçek yüzlerini gizliyorlar.
Bazıları “çekin gidini
PKK’ye söyledi diyerek gerçeği saptırabilir ancak konuşmasının esası
ve özü esas alındığında tüm Kürtler için söylenen söz ve niyet olduğu
anlaşılır. Zaten yeni söylenmiyor, Hakkari’de ‘tek, tek, tek’lere
uymayanlar kendilerine başka yer bulsunlar, demedi mi? Tek, tek, tek
dedikleri, bir toplumun içine sokulmak istenen kalıplardır. Merkez
dediği bu kalıplara girilmesidir. Bu da bir bütün olarak toplumu
ilgilendirmektedir. Dolayısıyla hiç kimse bu söylemlerin esasını ve
özünü saptıramaz.
Bu söylemlerden sonra hala AKP’den bir şey
bekleyen Kürtler varsa, bu bile bile aptalları oynamak olur. Erdoğan’ın
bu söylemlerinden daha iyi devletin ve AKP hükümetinin politikalarını
ifade eden başka bir şey olamaz.
Erdoğan sanki bir şeyler olabilirmiş
gibi bir hava yaratmak için “İmralı ile görüşülüyor gibisinden şeyler
söyledi. Görüşme derken, istihbaratın görüşmesi, kandırma ve oyalama
biçiminde ifade ettiği de biliniyor. Bu sözü söyledi diye bazıları hemen
üzerine atlıyor ve yorum yapıyorlar. Bu ister bilinçli, ister bilinçsiz
yapılsın özel savaşın hizmet eden konuma düşmektir. Bazı iyi niyetliler
de bu duruma düşmektedir. Demokrat, yurtsever olduğu bilinen bir bayan,
programda sanki başka bir konu yokmuş gibi böyle bir şey duyduğunda
hemen kulağını kabartıyor ve gündeme koyuyor. Bu kadar saflık ya da
yüzeysellik olamaz.
Artık hiç kimse Başbakan’ın, bakanlarının hiçbir
sözüne inanmamalıdır. Tüm söylediklerini psikolojik savaş için
söylemektedirler. Demokratlar ve yurtseverler sadece ve sadece pratiğe
bakmalıdırlar. Sözlerin üzerine kimse kendini atmamalıdır.
Bir
şeyler olursa bu adımla olur ve belli olur. Herkes bunu böyle bilmeli.
Başbakan’ın ve bakanların yalakalarının ne söylediğine değil, Kürt
Özgürlük Hareketi’nin dediklerine bakılmalıdır.
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
Navenda Lêkolînên Stratejîk a Kurdistanê
www.navendalekolin.com www.lekolin.org -www.lekolin.net –
www.lekolin.info