21 Aralık 2016 Çarşamba Saat 12:16
Osmanlı İmparatorluğu’nun dağılma süreci
700 sene tarih sahnesinde kalan Osmanlı, 400 senesini
Ortadoğu’da geçirdi. Bu süre içinde tarihçilere göre Osmanlı Devleti birçok
ulusu çatısı altında barındırdı. Birçok tarihçi Osmanlı’nın tarih sahnesinde bu
kadar süre kalmasını askeri sisteme ve yönetim şekline bağlamakta. Fakat 18.
Yüzyılda devlet birçok sebepten dolayı yıkıma doğru sürüklendi.
Bu yıkımların başında yöneticilerin başkaldırısı,
merkezileşme adımları ve vatanseverlik geldi
19. yy’a kadar Osmanlı farklı yöneticiler tarafından
yürütülüyordu. Fakat bu tarihten sonra yönetim merkezileşti. Osmanlı
padişahları, valiler gibi ülkeyi yönetiyordu. Devletin hükümdarları ve
hükümranları tümüyle Türktü. Ya da öyle olduğu sanılıyor çünkü ana soyun
İstanbul’un alınmasının hemen ardından yani 1400’lü yıllardan başlamak üzere
değişmiş ve soy konusunda bir karmaşanın yaşandığını da unutmamak gerekiyor.
Bu arada Osmanlı için işgaller yapılıyor, Türkmenler yaptıkları
fetihlerle devletin her kademesinde mevki sahibi oluyordu. Ortadoğu’da şu anda
bir çok yerde bulunan Türkmenler bu politika sayesinde konumlanmaktadır.
Ayrıca dil konusu da Osmanlıdaki çelişkilerden biridir. 16.
yy’da Osmanlı Türkçe’yi resmi dil haline getirdiğinde bu çelişki ortaya çıktı
ve daha da büyüdü. Osmanlı siyasetinde Türkleştirme politikaları ortaya çıkmaya
başladı ve bu durum farklı seslerin yükselmesine sebep oldu.
Padişahlar arasında da derin çelişkiler ortaya çıkmaya
çelişkiler ortaya çıkıyordu. Bunun yanında dış güçlerin müdahalesi ve komşu
saldırıları da gelişiyordu.
Aynı zamanda Osmanlı’da ekonomik krizler de beraberinde isyanları
getirdi. Hindistan’dan Avrupa’ya giden yeni bir ticaret yolunun bulunması,
Amerika’nın keşfi (1492), modernitenin gelişimi ve gemilerin kullanılması ile
beraber Osmanlı denetimindeki iepek yolu
artık eskisi kadar önemli değildi. Avrupalı tüccarlar Osmanlı’ya vergi ödememek
için deniz yolunu kullanmaya başladı. Bu gibi gelişmeler Osmanlı ekonomisinin
çökmesine neden oldu. Krizi önlemek için ülkedeki Müslümanların vergisi
artırıldı. Vergilerin arttırılması ile beraber birçok yurttaş adına kayıtlı
bulunun arazi ve diğer mülklerini bölgedeki burjuva ve feodallere devretmeye
başladı.
Vergilerin giderek artması birçok Filistinlinin topraklarını
Osmanlı devletine satmasına neden oldu. Böylece fakirlik artmaya başladı.
Öte yandan Osmanlı İmparatorluğu’nun hemen kuzeyinde Rusya
kuruluyordu. 1768 ile 1774 yılları
arasında Osmanlı ile Rusya arasında çok çetin bir savaş yaşanıyordu. Rusya’nın
başarılı olduğu bu savaşlarda Osmanlı’nın elinden Kırım adası, Boğdan (Moldova)
, Eflak (Romanya) ve birçok yeri daha aldı.
Aynı zamanda Osmanlı himayesinde bulunan Avrupa devletleri
Fransız Rönesansından etkilenmiş ve yine Fransız bir model olan ulus devlet
sistemini benimsemişlerdir. Bu durum söz konusu devletlerin Osmanlı’ya karşı
isyan etmelerine yol açtı.
Böylece birinci dünya savaşına kadar Osmanlı Almanya’nın
yanında savaşlara katıldı ancak başarısız oldu. Bu savaşlarsa başarılı olan
Fransa ve İngiltere ki -bu iki devlet ulus devlet sisteminin sembolü gibidir-
yeni ulus devletler inşa etmek için Osmanlı Devletinin egemenliğindeki Ortadoğu
ülkelerine yöneldiler. Öncelikle gidip Mekke Miri Şerif Hisên ‘i savaş için
ikna ettiler ve Hisên başkaldırıya geçti. İsyan fişeğini Mısır’da patlatan
Hisên 10 haziran 1916 ‘ya kadar Osmanlı’yı Şehba’ya kadar püskürttu.
Osmanlı artık Mondros’u imzalamaya mahkûmdu. Bu anlaşma ile
savaş durdu. Osmanlı’nın sınırları belirlendi. İngiltere bu durumu fırsat bilip
Musul’u da Osmanlı’nın elinden aldı.
Sevr Anlaşması
Osmanlı’nın zayıflamasından sonra ateşkes anlaşmasını
imzalamak zorunda kaldı. Daha sonra Fransa ve İngiltere’nin öncülüğünde
Fransa’nın Sevres Kentinde bir toplantı düzenlendi . Toplantıya savaşta
başarılı olan Avrupa devletleri de dahil edildi. Toplantının amacı Osmanlı’dan
geriye kalan yerleri netleştirmek idi. Bu temelde Sevr Anlaşmasını sundular. Bu
anlaşmaya göre Anadolu İngiltere,
Yunanistan, İtalya, Fransa, Kürtler ve Ermeniler arasında bölüşülecekti.
Aynı zamanda İstanbul Boğazları uluslararası güçlerin himayesinde bulunacaktı.
Misak-ı Milli
Osmanlı yaşadığı onca yenilgiden sonra çareyi Kürtlerle
birleşmekte gördü. Kürtlerle yapılan ittifak sonucu Misak-ı Milliyi ortaya
çıkardılar.
Meclis-i Mebusan 1920’de toplanıp Misak-ı Milli haritasını
çıkardılar. Meclis bu haritada geri alınacak yerleri de gösteriyordu. Misak
Milliye göre Türkiye’nin şu anki sınırlarına
ek olarak Başûrê Kürdistan, Bakûrê Sûriyê,
Musul , Bulgaristan ve Yunanistan dahil edilecekti.
Lozan ve şimdiki Türkiye sınırları
Atatürk, Kürtlerle yaptığı ittifak sonucu bir çok başarıya
imza attı. Öncelikle Osmanlı’nın bazı askerini bir araya getirip Kürtler ile
yana yana savaşa soktu. Yunanistan karşısında başarılı oldu. Daha sonra Rusya
ile yeni ilişkiler geliştirildi. Ancak bu başarılar ittifak halinde olan
Kürtler için daha sonra hiçbir anlam taşımayacaktı çünkü yeni Osmanlıcılar
Kürtleri sırtından hançerleyerek Lozan’a tek başlarına gittiler.
Türkiye’nin şu anda bilinen sınırları 24 Temmuz 1923 yılında
İngiltere Fransa İtalya ve Türkiye arasında imzalanan Lozan anlaşmasında
belirlendi. Bu anlaşma ile Kurdistan bu sefer dört parçaya bölündü. Sadece
Musul sorunu muallakta kaldı. Halklar Cemiyeti (Usbet El-Um ) Türkiye ile Irak
sınırlarının belirlenmesi konusunu Türki ve İngiltere’ye bıraktıklarını ve
kendi aralarında bir çözüm bulmalarını istediğini açıkladı ancak bundan iki
taraf da hiçbir konuda uzlaşamadı. Bir yıl sonra İngiltere tekrar Musul
sorununu Cemiyet’in gündemine soktu. Cemiyet uluslararası bir komite kurdu ve
daha sonra o komiteyi Musul’a gönderdi. Komite belli bir incelemeden sonra
bölgede bir referandum gerçekleştirdi. Referandum sonucunda Kürtler, Türkmenler
ve Araplar Türkiye’ye değil Irak’a bağlanmak istediler. Böylece Cemiyet 1925
yılında Musul’un Irak toprağı ve ona bağlı olduğunu açıkladı.
Ankara Anlaşması
Musul için verilen karara Türkiye itiraz etti ve tekrar
karışıklık çıktı. İngiltere Irak ve
Türkiye arasında süren görüşmelere sonucu 5 hazira 1926 yılında Ankara anlaşması imzalandı. Anlaşmaya göre Musul’un
iadesine karşılık Türkiye Musul’da elde edilecek petrol gelirlerinden %10 pay alacak. Anack Irak Türkiye
sınırlarında olası bir değişiklik sırasında Türkiye Musul ve Kerkük’e müdahale
edebilecek.
İskenderun’un iadesi ile Kürdistan’ın Akdeniz ile
bağlantısı kesildi
Kürdistan’ı işgal ve bölge halkının zayıflatılması planları
her zaman yürürlükte idi. İskenderun’un Türkiye’ye verilmesi de bu planların
bir parçası idi. İskenderun Misakı Milli sınırları içerisinde bulunmamasına
rağmen Türkiye ve Fransa Kürtlerin Akdeniz ile bağını koparmak için sınırları
Adana’ya kadar getirdi. Zagros bölgesinde yaşayan Türkmenleri getirip buraya
yerleştirdiler. Demografik değişim sonrası bir referanduma gidildi ve
İskenderun Suriye’den alınıp Türkiye’ye veridi.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html
0
21
TR
HE
:” ”
:””
” “,” ”