29 Aralık 2013 Pazar Saat 08:21
Haftalardır Cemaat ile AKP arasında süren çatışmanın henüz Fırat’ın öte tarafını geçmediği bir gerçekliktir. Oysa asıl kirli ittifak Kürdistan’da geliştirilmiştir. Özellikle de çocuklar, gençler ve kadınlar üzerinde oluşturulan örgütleme ağları, aşılması zor birer tuzak niteliğindedir. Dosyamızın bu son bölümünde de bu konulara mercek tutacağız.
‘MİT’e, Emniyet’e ve Genelkurmay’a Elemanlar Yetiştiriyoruz.’
Gülen Cemaati, Kürdistan’a genellikle asimile olmuş, özünden uzaklaşmış Kürt öğretmenler ve belletmenleri göndermektedir. Bunun yanında özellikle yasama ve yargı gibi bütün devlet kurumlarında tepeden tırnağa örgütlenmiş durumdadırlar. AKP ile ittifakı doğrultusunda da en son MİT ve Genelkurmay’ı da kısmen bünyesine alarak Kürtler ve diğer azınlıklar üzerinde asimilasyon ve tekçi anlayışlarını şiddetlendirerek katliamlar gerçekleştirdi. En son Kürtlere uygulanan Roboski katliamı somut örneğidir. AKP’nin vali ve kaymakamları özel savaş politikaları yürüterek sonuç alamadıkları yerlerde emniyet müdürlerine talimatlar vererek şiddet ve katliamların önünü açmaktadırlar. 2001 yılında Cizre’de Gülen Cemaati adına çalışma yürüten ‘Hacı Hoca’ o dönemin öğrencileriyle yapmış olduğu bir sohbette ‘Bizim cemaatin müritlerinin dünyanın her yerinde örgütleme çalışmaları vardır, Türkiye’de de çok güçlü bir örgütlülüğümüz vardır, sağlam temeller atmışız, emniyet ve genelkurmaya da elemanlar yetiştiriyoruz, onların da yerleri sağlamlaştığında gün gelecek cemaat olarak Türkiye’de iktidar olacağız.’ sözlerini sarf etmiştir. Fakat o sohbetinde hangi partiyle birlikte olduklarını açıklamayan ‘Hacı Hoca’, 2002 yılındaki seçimlerde cemaatin bütün üyeleri ile birlikte gece-gündüz çalışarak AKP hükümetine oy toplamak için seferber olmuştur. Sandık görevlilerinin geneli cemaate hizmet edenlerden oluşturulmuştu. Valilik ve kaymakamlıklar bünyesinde çalışma yürüten sosyal yardımlaşma vakıfları yoluyla ihtiyacı olanlara dağıtılması gereken yardımlar Gülen cemaatinin elemanları tarafından kendi yandaşlarına dağıtılmasını sağlamışlardır.
En Büyük Hedefleri Arasında Asimile Yuvaları Olan YİBO’lar Gelmektedir
Kendisini bütün dünyada gönüllü eğitim hareketi olarak yansıtan, fakat bu okullar vb. ile birlikte hem asimilasyon, Türkleştirme politikaları güden, hem de bu eğitim kurumları üzerinden gelir sağlayan Gülen hareketi bu okullar sayesinde hem kadro ihtiyacını karşılayabilmekte, hem de eğitim çalışmaları şemsiyesi altında çok da denetime girmeden her tür faaliyeti yürütebilmektedir. Başlı başına uzun ve kapsamlı bir değerlendirme konusu olan cemaatin eğitime yaklaşımı ve okulların gerçek misyonları, eğitim adı altında yürüttükleri faaliyetler konusuna değinmeden Kürdistan coğrafyasında cemaat faaliyeti yürüten belli başlı bazı okulları belki birçoğumuz biliyor olsak da tekrarlamakta fayda olacaktır. Kuzey Kürdistan’da Sabah Dershanesi, Fem Dershanesi, Fatih Üniversitesi, Işık Üniversitesi, Maltepe Üniversitesi, Sevgi Okulları, vb. onlarca dershane, okul, dil kursları vb. üzerinden kendisini örgütleyerek asimilasyonu geliştirmeye çalışan cemaat, Güney Kürdistan’da da kendisini uzun yıllardır kapsamlı bir şekilde örgütlemekte, asimilasyonu daha yumuşak biçimde de olsa burada da yürütmektedir. Hewler’de Fezalar Eğitim Kurumu, Işık Dil Merkezi, Işık İlköğretim Okulu, Nilüfer Kız Koleji, Işık Erkek Koleji ve Işık Üniversitesi olmak üzere toplam altı Süleymaniye’de, Süleymaniye Kız Koleji, Selahattin Eyyubi Erkek Koleji, Selahattin Eyyubi Dil Merkezi olmak üzere toplam üç okul Kerkük’te ise 1 okul ve 1 dil merkezi Gülen cemaatine ait eğitim kurumlarından öne çıkanlarıdır. Tüm bu okullar ve yürüttüğü politikalarla Güney Kürdistan’da Kuzey Kürdistan’a değil, fakat Türkiye’ye özendirme temelinde toplumun her kesiminden çocuk ve gSPOT 1ençler söz konusu okullarda iyi ve kaliteli eğitim kisvesi altında asimilasyona tabi tutulmaktadır.
“Haydi Kızlar Okula
90’lı yıllarda Tansu Çiller-Doğan Güreş ekibi zamanında Beyaz Türkçü faşizm politikasıyla kurulan YİBO’ların günümüzdeki hükümranlığını ise Cemaat-AKP tabanlı Yeşil Türk faşizmi yürütmektedir. Çocukların deyim yerindeyse henüz ana kucağındayken, alınıp özel olarak yetiştirilmesi amacıyla kurulan YİBO’lar, Gülen cemaatinin Kürt gençleri üzerindeki özel politikalarını en yoğun uyguladığı alanların başında gelmektedir. Bu noktada özellikle de kız öğrenciler için açılan YİBO’lara ağırlık veren cemaat, Kürt gençlerini çocukluktan alıp özünden kopartarak kendilerine her alanda hizmet edecek bireyler olarak yetiştirmeyi hedeflemektedir. ‘Haydi Kızlar Okula’ kampanyası bu konuda özellikle geliştirdikleri bir kampanyadır.
Gülen cemaati, YİBO’larda (Yatılı İlköğretim Bölge Okulları) direkt cemaate mensup öğretmenler üzerinden Kürt çocuklarını cemaate kazandırmak için her türlü yol ve yöntemleri denemektedir. Cemaatin öğretmenleri özellikle köyleri dolaşarak durumu iyi olmayan ve başarılı öğrencilerin aileleriyle görüşerek, ailenin dine karşı olan hassasiyeti üzerinden İslam dinini ve dilini kullanarak bu yönlü duygulara hitap etme politikalarıyla bu ailelerin çocuklarını cemaate kazandırmaya çalışmaktadırlar. Cemaate çocuk yaşta birey kazandırmak ve cemaat yoluyla asimilasyon politikasını aileden başlatmak için AKP hükümeti çıkarmış olduğu eğitim yasasıyla toplumsallığın eğitimini değiştirmeye çalışmaktadır. Bu yasayla okul öncesi eğitimin dört yaştan başlatılması ve zorunlu olması, ilköğretimin eğitim süresinin liseyle birleştirerek zorunlu olarak on bir yıla çıkartılması ve bu uzatılan eğitim süreci boyunca Kürt çocuklarının beyinlerinin yıkanarak cemaate kazandırılması hedeflenmektedir. YİBO’lara alınan özellikle köylerden gelen kız çocukları özel olarak eğitilip cemaat çalışmalarında kullanılmaktadır. Ayrıca cemaatin çok sık kullandığı bir yöntem olarak bu küçük kızlar, kafelerde çay ya da içeceklerine bizzat cemaatin polis ya da öğretmenleri tarafından koyulan ilaçlar yoluyla uyutulup uygunsuz görüntüleri çekilmekte ve bu görüntüler daha sonrası için şantaj malzemesi olarak saklanmaktadır.
Kürdistan’da Feqelerin Yerini Gülen Müridleri (İmamları) Aldı
Geçmişte Kürdistan’daki camilerde ‘feqe’ler’ kız ve erkek çocuklarına Kuran-ı Kerim’i Kürtçe öğretiyordu. Feqe’ler için camilerde bir oda yaptırılır, gece-gündüz camilerde din eğitimleri verirlerdi. ‘Feqe’lerin’ yemeklerini da her gün düzenli olarak bir aile verirdi. Yine kişisel ihtiyaçları da caminin ihtiyaçları ile birlikte Cuma namazlarında halkın gönlünden ne koparsa verilen paralarla karşılanırdı.
Fakat TC tarihinde her gelen hükümet kendi politikaları doğrultusunda ve kendi yararı için dini kendilerine göre yorumlayarak ve yasalarla gerçekliğinden uzaklaştırmışlardır. AKP hükümeti döneminde de aralarında ittifak doğrultusunda Kürdistan’da feqe’lerin yerini Gülen cemaatinin müritleri almıştır. Cemaatin para kazanması için AKP’nin açmış olduğu yaz kuran kursları yoluyla ‘feqelerin’ yerini alan bu müritler, Kuran-ı Kerim’i ve dini eğitimleri çocukların kendi anadillerinde vermeyerek asimilasyon politikalarıyla yozlaştırma yöntemlerini yoğun bir biçimde kullanmaktadırlar. Eskiden Kürtler camilerde kendi anadillerinde vaazlar ve hutbeler dinlerken, Gülen cemaatinin AKP’li imamları yoluyla camilerde de asimilasyon politikaları en yoğun bir biçimde yürütülmeye başlanmıştır. Yine AKP döneminden önce Kürdistan’daki camilerin kapıları yirmi dört saat açıkken, AKP hükümeti ile birlikte özellikle Kürdistan’da Gülen cemaatinin eline geçen camilerin kapılarına kilit vurulmuştur. Cemaatin müftüleri, halktan toplanan bağışlarla camilerin onarımını yaparken, sahte belgelerle de devletin hazinesinden cemaate para aktarmayı kendileri için bir görev olarak belirlemişlerdir. Cemaat müritlerini diyanete bağlayarak devletin hazinesi ve Diyanet İşleri Bakanlığı’ndan paralarını aklayarak tekrardan Gülen cemaatine aktarmaktadırlar. Diğer hükümetler döneminde Diyanet İşleri Bakanlığı hazineden bugüne göre çok daha az bütçe payı alırken, AKP hükümeti dönemlerinde Diyanet İşleri Bakanlığı bakanlıklar arasında hazineden en çok bütçe payı alan bir bakanlık haline gelmiş, Kürdistan’a yerleştirilen sözde din adamları vasıtasıyla ikinci bir işgal hareketi hedeflenmiştir.
Kürdistan’daki YİBO’lardan bir tanesi…
Hakkârili Kadınlara, AKP’nin ‘Mikro Kredi’ Tuzağı
Faşist AKP devleti Kürt kadını üzerindeki kirli ve sinsi politikalarını bu vb. yöntemlerle uygulamaktadır. Maddi olarak zaten sıkıntı yaşayan Hakkârili kadınların birçoğu da bu tuzağa düşmekten kurtulamamıştır. Sürekli yapılan propagandalarla kadınları etkilemeye çalışıp kredinin çok avantajlı olduğu, iş imkanı sağlandığı, geri ödeme olmasa bile hiç sorun çıkarmayacaklarını, tek amaçlarının kadınlara yardım olduğunu, özellikle Kürt kadınlarının eşlerine muhtaç olmaması için, ekonomik olarak özgürlüklerinin sağlanması için çabaladıkları vb. gibi bir sürü yalan ve sahtekarca söylemlerle kadınlar teşvik edilmeye çalışılmaktadır. Fakat kadınlar biraraya gelip grup kurup kredi için imza attıktan sonra asıl kirli yüz ortaya çıkmaktadır. Bundan sonra kadın üzerinde baskı uygulanıp her hafta parayı geri almak için evine gidilip kadının parayı geri vermesi için baskı uygulanmaktadır. Hele bir de kadınlar işyeri kurma şansı yakalayamadıysa, parayı nasıl vereceğinin derdine düşmekte ve bu şekilde tuzağa düşen yüzlerce Kürdistanlı kadın asıl psikolojik olarak bundan sonra yıkılmaktadır. Özellikle Hakkari’de kendisi de Hakkarili olan Yüksekova eski MHP belediye başkanı Abdurrahman Keskin’in yeğeni Nergiz Keskin ev ev dolaşarak kadınları bu projeye teşvik etmektedir. İlk kez projenin Hakkari’de geliştirilmek istenmesi, yine Nergiz Keskin tarafından önerilmiş ve merkez başkanı tarafından kabul edilmiştir. Gülen cemaati kadınlarının da yoğun destek verdiği proje, yoğun bir örgütleme çalışması şeklinde devam etmektedir. Hakkari’yle sınırlı kalmayan Keskin, Yüksekova’da da şubesini kurmuştur. Hakkari’nin diğer ilçelerinde de geliştirilmek istenen proje için ısrarla halktan destek istenmektedir.
Önce Hakkari Üniversitesi Rektörlüğü bünyesinde Hakkari Valiliği desteği ve denetiminde çalışma yürüten bu mikro kredi tuzağı daha sonra kendisi de Fethullah Gülen cemaati üyesi olan ve bundan uzak bir görüntü vermeye çalışan Üniversite Rektörü Prof. Dr. İbrahim Belenli tarafından güvenlik gerekçesiyle rektörlükten ayrılmıştır. Bunun üzerine Bulvar Caddesinde bulunan Hakkari Valiliği İl Özel İdaresi’ne taşınan mikro-kredi tuzağı çalışmalarına burada devam etmiştir.
Asimilasyon politikalarını başarıya ulaştırmak için her yol ve yöntemi deneyen AKP hükümeti ve Gülen cemaati bu mikro kredi tuzağıyla da esas olarak biraraya gelen kadınların aynı köy ya da mahalleden olması şartını koyarak kendilerini örgütlemeyi esas almaktadır. Ayrıca bankalar yoluyla değil de direkt elden verilen bu paraların bir resmiyeti de bulunmadığından, ödemelerin geciktirilmesi durumunda çok yüksek faizlerle kredi alan kadınlar ezilmekte, bir nevi tefecilik faaliyeti yürütülmektedir. Bundan önce de bu yönlü çalışmalar yürüten cemaat ve AKP ittifakı daha önce de ‘Çocukların süt parası’ adı altında yine kadınlara maaş bağlamış, bununla da Kürt kadınlarına ekonomik anlamda bağımsızlıklarını kazandırdıklarının propagandasını yapmışlardır. Bu ve benzeri propaganda ve kendine bağlama çalışma ve faaliyetleriyle Kürt kadınını, toplumsal üretimden, topraktan koparmayı, içinde yaşadığı topluma yabancılaşarak asimilasyon politikalarının bir nesnesi haline getirmeyi amaçlayan Gülen cemaati ve AKP hükümeti, bu tür çalışmalarını her seferinde farklı isim ve yöntemlerle yürütmektedir.
Sağlık Hizmetleri Adı Altında Yürütülen Kısırlaştırma Faaliyetleri
Gülen cemaati ve AKP ittifakının Kürdistan kentlerinde özellikle de Hakkari-Şırnak gibi pilot bölgelerde uyguladığı politikalar bunlarla da sınırlı değildir. Buna farklı bir örnek verecek olursak gittiği her yerde toplumun her şeyini belirleyen bir güç edasıyla ‘En az 3 çocuk’ söylemini kullanan Erdoğan, yine Gülen Cemaati ortaklığıyla birlikte Kürdistan’da çok daha kirli bir yöntem uygulamaktadır. Gülen cemaatinin örgütlendirdiği sağlık kuruluşları vasıtasıyla Kürdistan’ı köy köy, ev ev dolaşılarak tatanoz, verem vb. aşıları adı altında 18 yaşını doldurmuş bütün kadınlara doğum kontrol iğnelerinin vurulması da aslında Kürdistan’ın nüfusunu kontrol altına almak, ayrıca azaltmak için verilen uğraşı göstermektedir. Aslında bu şekilde Kürdistanlı kadınların doğum yapmalarının önüne geçerek Kürdistan’da özellikle de genç yapıyı azaltmaya çalışmak istemektedirler. Bu dereceye varan ırkçı politika ve yaptırımlarla Kürt toplumsallaşması ve halklaşmasına zarar vermek için her yol ve yöntemin denenmesi, yine bunun özellikle de Kürt kadınları üzerinden yapılmaya çalışılması son derece özel bir çalışmanın yürütüldüğünün en önemli göstergesi olarak ele alınmalıdır.
Din İstismarcılığında Sınır Tanımıyorlar
Faşist Gülen cemaatinin geliştirdiği ve sayılarında sürekli bir artış olan, alttan alta kendi politikalarını yayma ve uygulama zemini olarak kullandıkları Kuran Kursları da özel çalışma alanları arasında yer almaktadır. Özellikle de Hakkari’de sayısının hızla arttırılması tesadüfi değildir. Yeni Mahalle’de Ensar Kız Kur’an Kursu ve M. Yeni Mah Kur’an Kursu isimli kuran kursları, yine Bulvar Caddesi’nde Sümbül Giyim’in bulunduğu binanın arka kısmında (çalışmalarını gizli olarak yürütmek istedikleri için) yürütülen Kuran Kurslarında aslında amaçları Kuran öğretmek değil kendi çalışmalarını yürütmektir. İşin asıl yönü ise ailelerin dini duygularının kullanılarak özellikle kız çocuklarının kurslara gönderilmesi yönünde baskı yapmaktır.
Kuran Kurslarına gönderilen kız çocuklarının önemli bir kısmının özel eğitimlerden geçirilerek Gülen Cemaati’ne kazandırılması ve özel çalışmalarında kullanılması hedeflenmektedir. Bütün bunlar bu kız çocuklarının ailelerinin haberdar olmaması için gösterilen büyük bir özenle yürütülmektedir. ‘Çocuklarınıza Kuran öğretiyoruz’ adı altında’ Kürt kız çocukları üzerinde farklı amaçlarını gerçekleştirmeyi hedeflemektedirler.
Kürt Kadınları İçin Oluşturulan Kirli Tezgahlar
Ayrıca Gülen Cemaatine bağlı kadın çalışanlar -ki bunlar genelde polis ve uzman çavuş eşleridir- daha önceden kandırılıp cemaate katılan Kürt kadınları üzerinden onların akrabalarına ulaşılıp daha çok Kürt kadını şiarıyla örgütleme yapmaktadırlar. Kandırılan kadınlara dinin propagandası yapılıp etkilenmekte ve daha sonra da cemaatin çalışmalarında kullanılmak istenmektedir. Bir müddet sonra bu kadınlar Pazartesi ve Perşembe günleri ÖZGÜR-DER evlerinde toplanıp polis ve uzman çavuş eşleri tarafından eğitilmektedir. Sohbetlerde elbette ki en temel konu Kürt özgürlük hareketinin, yani PKK’nin antipropagandası olmaktadır. Özellikle Hakkari’de Yeni Mahalle’de başlayan bu söz konusu ev toplantıları, daha sonra artmış ve bütün mahalle ve ilçelerine yayılmıştır.
Gülen Cemaati ve onun yardakçısı AKP devletinin Kürt kadınlarını kendilerine bağlamak için geliştirdiği bu tür yöntemler Kürt kadınlarını oldukça yıpratmaktadır.
Bu noktada özellikle genç kızların fuhuş ve uyuşturucu batağına çekilmesi ve bunun özellikle Kürdistan’da yapılması, faşist sistemin, namus anlayışı çok güçlü olan Kürtlere yönelik geliştirdiği kültürel soykırımların en önemli ayaklarından bir tanesini oluşturmaktadır. Kendi amaçlarını gerçekleştirmek için özellikle Kürt kız çocuklarına, kadınlarına yönelmeleri Kürtlere yönelik kültürel, toplumsal asimilasyonun ne derece derin olduğunu en yakıcı bir biçimde göstermektedir.
Bütün bunların amacı, yıllardır gerçekleştirmek istedikleri ama bir türlü başaramadıkları Türkleştirme politikalarını ılımlı İslam yoluyla hayata geçirmektir ve toplumun en dinamik kesimleri olan kadın ve gençliği hedefleyen bu politikanın günümüzdeki yürütücüsü de AKP devleti ve Gülen Cemaatidir.
Reşit Dîlan – Nergiz Botan / Tevn.org
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info