İmralı tecrit sistemine karşı iki ayı aşkın bir süredir başlayan eylemlerin zindan ayağı en fazla fiziksel risk barındıran eylem alanıdır. Daha önce de 2019 yılında Başkan Apo’ya dayatılan tecridin kaldırılması için Leyla Güven’in öncülüğünde başlayan açlık grevine zindan direnişçileri de katılmış ve eylemciler ölüm sınırına kadar gelmişti. Bu eylemler sonucunda 22 Mayıs 2019 da Başkan Apo Avukatlarıyla görüştürülmüştü.
Başkan Apo Avukatlar aracılığıyla: ‘Başta açlık grevi ve ölüm orucuna kendisini yatırmış arkadaşlar olmak üzere iki avukatımın yapacağı geniş açıklamalar ışığında eyleminizin sona ermesini bekliyorum. Bana ilişkin maksadınızın hasıl olduğunu da rahatlıkla belirtip hepinize en içten sevgi ve teşekkürlerimi sunuyorum. Asıl bundan sonrasında da bana yeterli yoğunluk ve iradeyle eşlik etmenizi de özdenle belirtiyor ve umuyorum’ diyerek kısa bir mesaj göndermiş, açlık grevi ve ölüm orucunu sonlandırmıştı. Sonuçta, Açlık grevleri ve ölüm oruçları faşist iktidarı zorlamış, Başkan Apo ile görüşmeye izin vermek zorunda bırakmıştı.
Başkan Apo’nun kısa mesajından da anlaşılacağı gibi, Faşist AKP iktidarı birtakım sözler vermiş olmalı ki ‘bana ilişkin maksadınız hasıl olduğunu’ belirterek zindan direnişçilerine eylemleri sonlandırılmasını istemiştir. Fakat mesajının son bölümünde dile getirdiği ‘Asıl bundan sonrasında da bana yeterli yoğunluk ve iradeyle eşlik etmenizi de özenle belirtiyor ve umuyorum’ belirlemesi dikkat çeken bir çağrıdır. Bu çağrının iyi anlaşılması gerekir. Bir çıkarsama yapılacaksa direnişin ve mücadelenin sürekliliği için dilek ve beklentisini ifade etmiş, birlikte yol yürümeyi, ‘eşlik edilmesini’ özenle belirtiyor.
AKP iktidarının siyasi karakteri gereği verdiği hiçbir sözü tutmadığını ‘çözüm’, ‘açılım’ süreçlerinde de gördük, ‘tecridi sonlandırma’ sürecinde de gördük. İktidarına nefes aldırma, iktidarda kalma uğruna yapamayacağı hokkabazlık kalmadı. Sözüne itibar edilemez bir iktidar olduğunu birçok konuda ispatlamıştır. Takiyecilik yapmakta uzmanlaşmışlardır. Başkan Apo’ya ‘yeterli yoğunluk ve iradeyle eşlik etmenin’ tam zamanıdır.
Tecridin bir insanlık suçu olduğunu ve AKP iktidarı da bu suçu yıllardan beri işlediği bilinmektedir. Sadece İmralı’yla sınırlı kalan bir suç değildir. Başkan Apo şahsında Kürt halkına karşı da suç işlemektedir. Kürtler top yekûn imha saldırıları altındadır. Faşist iktidarın fikri ve fiilli saldırıları Kürt imhasına odaklanmışsa eylemsel çıkışlar yapmak kaçınılmazdır. Gelişen eylemsel dalga bu eksende gelişmekte, zindan direnişi de bunun odağında yer almaktadır.
Tecridi kırmaya dönük çok çeşitli eylem biçimi pratikleştirilmiş olmakla birlikte zindanların harekete geçmesi farklı bir anlam taşımaktadır. Çıplak bedenleriyle direnişe geçmek, yaşamsal risk almaktır. Zindanda ki PKK ve PAJK’lı tutsaklar tarihin en kritik dönemeçlerinde hep risk almışlardır. Direnişin dışarıya taşıyıcıları olmuşlardır. Zindanlar, mücadelenin en radikal en keskin, en kararlı yürütüldüğü alandır. Sonuca odaklanan ve netice alıncaya kadar sürdürülen eylemler olmaktadır. Bu özelikleriyle zindanlar mücadelenin taşıyıcı kolonları haline gelmiştir.
Sınırlı imkanlarla, dar mekanlarda, iradelerine dayanarak sürdürülen açlık grevleri, ölüm oruçlarına evirilme aşamasına varmadan dışardaki mücadelenin daha fazla yükseltilmesi insani sorumluluk gereğidir. Bütün imkanların ayaklandırılması gereken bir eylemsel süreçten geçilmektedir. Dağdaki gerilla en inanılmaz koşulların zorluğu içinde büyük bir fedakarlıkla fedaice eylemlere imza atmaktadır. Kahramanca direnişlerini aralıksız sürdürmektedirler.
Dönemim ihtiyaç duyduğu pratik mücadelenin en amansız yürütücüleridirler. Dağ ve zindan direnişi tecride karşı nasıl bir duruş sergilenmesi gerektiğini ortaya koymuşlardır. Benzer bir duruşun sivil toplum ayağında da gelişmesi, tecridin kırılması için erkenden sonuç almayı da beraberinde getirecektir. Annelerin öncülüğünde başlayan adalet nöbetleri oldukça anlamlı ve değerlidir. Annelerin eyleme oturması önemli bir irade beyanıdır, Başkan Apo’yu sahiplenmedir. Bu eylemlere her alanda ses verilmesi, direnişin yaygınlaştırılarak büyütülmesi gerekir. İçerden-dışardan, yurt içinden-yurt dışından, Başkan Apo’u sahiplenen, enternasyonal dayanışma içinde olan bütün dost çevrelerle birlikte tecridi kıracak bir yoğunluk içinde olmak, başarıyı kesinleştirecektir.
Bölgenin ve dünyanın gündemini meşgul eden sıcak çatışma alanları, Türkiye’nin içinde bulunduğu açmazlar her zamankinden daha fazla Başkan Apo’nun düşüncelerine, çözüm üreten paradigmasına ihtiyaç duymaktadır. Tecridi kırmak, Başkan Apo’yu özgürleştirme eylemleri aynı zamanda bölgesel kaostan çıkmaya, akan kanın durmasına katkı anlamına da gelmektedir. Bu bilinç ve ruhla mücadeleyi başarıya ulaştıralım, insani sorumluluğumuzu yerine getirelim.
Rauf KARAKOÇAN