16 Eylül 2019 Pazartesi Saat 05:39
0
21
TR
0
21
TR
:” ”
:””
” “,
:” ”
Bu makalede sistemin ideolojik
ve politik yapısını özetle analiz etmeye çalışacağız. Yine konu çerçevesinde
CHP ve AKP’nin sistemdeki yerini, yine Beyaz Kürtlük bağlamında KDP’nin rolünü ve
T.C. ilişkilerini de makalemizde irdelemeye çalışacağız.
1-) Beyaz Türk faşizmi
genelde Ortadoğu, özelde ise Kürtlere karşı kurgulanıp sistem haline getirilen
hegemonik güçlerin bir projesidir. Esasta Yahudi sermayesinin birinci
Pro-İsrail tasarımıdır. 1925’te Şeyh Sait’e karşı komplo ile başlatılan Beyaz
Türk faşizmi kendisini katı laik Türkçü bir sistem olarak tanımlasa da özünde
metafizik olan, çok dogmatik bir din ve terörist bir rejimdir. Günümüze kadar
devam eden terörün, soykırımların ve sömürünün esas genetik formudur. Bu rejim M. Suphiler şahsında sosyalist kesime,
laiklik adıyla İslami ve doğu değerlerine, milliyetçilik adıyla Ermeni, Rum,
Pontus, Asuri, Kürt halkı ve diğer topluluklara uyguladığı soykırımla kendini
inşa etmiştir. Dolayısıyla Beyaz Türk faşizmi halklar üzerinde uygulanan
soykırım rejiminin diğer adıdır.
“Beyaz Türklük
ideolojisi bir din şeklinde tasarlanmıştır. Amacı Anadolu ve Kürdistan
coğrafyasında üstten dayatmayla zorla “ulus-devlet modeliyle otantik
kültürleri eriterek suni bir “üst kimlik yaratmaktır. Kapitalist modernitenin
dini olan milliyetçilik bu sitemin dayandığı temel ideolojidir. Hitlerin esin
kaynağı da bu model olmuştur. Hitlerin M. Kemal Atatürk hayranlığı
bilinmektedir. “Beyaz Türklük ün inşasında Kemalizm temel yapıdır. Kemalizm eklektik
bir düşünce ve ideolojidir. Kemalizm Solun şovenizmi, sağın milliyetçiliği ve
dincilik ile yoğrulmuş yapay bir dindir. Fransız pozitif sosyolojisini, Alman
ordu-devlet modelini ve Yahudi ideolojisini sentezleyerek Türk tarzı bir sistem
tasarlanmıştır. Beyaz Türk faşizmi, Hitlerin nasyonal sosyalizmi ve Arap Baas kara
faşizminin özü ve zihniyeti aynıdır. Vecde etmeyeni kafir, sapkın, hain,
bölücü ve terörist ilan eden yobaz bir dindir. Tarihselliği ve toplumsal
dayanağı olmayan tepeden zorla dayatılan gerici bir dindir. Milliyeti ve
tarihsel inananları olmayan laiklik adıyla pozitivizmin laboratuvarlarında
geliştirilmiş insanlık dışı bir rejimdir. Mustafa Kemal’in tanrılaştırılması,
İnönü’nün peygamberleştirilmesi, Fevzi Çakmak’ın komutanlaştırılması, Yahudi
ideolojisinin “biricik tanrısı Yehova, Davut peygamberi ve komutan Yeşua üçlemesinin
kaba bir uyarlanmasıdır.
2-) Beyaz Türk faşizmi hakimiyet, iktidar
ve toprak alanı daraltılmış Osmanlı artığı burjuvazinin kendine yeni iktidar
alanı ve pazar açma çabasıdır. Pazar alanı daralınca elinde kalan coğrafyadaki
toplulukları benzersiz bir sömürgeleştirme tarzıyla iktidarını pekiştirmek
istemiştir. Bu yüzden Osmanlı imp. Kalıntıları üzerinden Türk gerçekliğiyle
ancak dar iktidarcılık bağlamında ilişkisi olan ve Türk’ten çok iktidar hastası
kendini inkâr eden devşirme milliyetsizlerden inşa edilen elitlerin iktidarıdır
ve bu faşist elit iktidarı gerçek Türk halkı da dahil tüm Ortadoğu halkları
üzerinde bir soykırım makinesi işlevi görmektedir. Tepeden inmeci, toplumla
ancak iktidar anlamında ilişkili olduğundan halktan kopuktur, gaddardır, duygusuz,
merhametsiz ve acımasızdır. İktidar ilişkisi dışında Türkiye halklarıyla bir
bağı yoktur. Bu rejim için toplum sadece bir iktidar aracıdır. Tehlike görmesi
halinde kendi toplumunu bile yok edecek düzeyde faşist bir karektere sahiptir.
3-) Beyaz Türk faşizminin
temel amacı Anadolu ve Kürdistan kültürlerinin fiziki ve kültürel soykırımla ya
yok edilerek ya da asimile edilerek “Türk ulus devleti modelini yaratmaktır. Ermeni,
Rum, Kürt soykırımları ve diğer kültürlerin asimile edilmesi bu stratejinin
sonucudur. Beyaz Türk faşizminin özü yapay Türklüğe dayalı, terörle toplumun
homojenleştirilmesidir. Bu tanım dışında kalan hiçbir kültür ve düşünceye yaşam hakkı
tanınmaz. Binlerce yıllık kültürler yapay Türklük için devşirilmesi ve eritilmesi
gereken ham madde rezervi olarak değerlendirilmiştir. Karşı bir direnç veya
itiraz hainlik ve bölücülük olarak teşhir ve tecrit edilip yok edilmesi gereken
düşman unsurlar şeklinde ele alınmıştır. Rejimin özel savaş yapısı sürekli
düşman yaratmaya endekslenmiştir. “Türkün Türkten başka dostu yok yalanı özel
savaş yalanıdır. Ya içte ya da dışta mutlaka sanal bir düşman kurgusuyla,
bölünme, parçalanma vb. türünden korkular sayesinde toplum üzerinde her türlü
özel savaş ve terörist faaliyetler yürütülmüştür. Bu faaliyetlerin özü toplumu
sömürgeleştirme, iradesizleştirme ve biyolojik bir sürüye dönüştürmedir.
4-) Beyaz Türk faşizminin
temel stratejisi Kürt düşmanlığıdır. “Milli olan her şey Kürt karşıtlığı temelinde
örgütlendirilmiştir. Türk devleti böyle bir düşmanlık üzerinde kendini var etmiş ve sürdürmüştür.
Rejimin siyasal, sosyal, ekonomik, kültürel ve askeri kurumlaşmaları bu stratejiye
hizmet eder halde programlanmıştır. Bu hastalıklı yobaz zihniyet, Kürt
varlığının özgürlüğünü kendi sonu olarak görmektedir. Ne kendini yeni dünya
koşullarına göre dönüştürebilmekte, nede dıştan değiştirilmeye müsaade
etmektedir. Bu gerici özelliği krizi daha da derinleştirmektedir. Hem tıkanan hem de tıkatan bir konumdadır.
5-) Türk faşizminin diplomatik ve dış faaliyetlerinin
merkezinde de yine Kürt Özgürlük Hareketi şahsında özgür Kürtlüğün tasfiyesi
vardır. Bu amaçla dengelere oynamakta ve sürekli taviz vererek kendini dışa
bağımlı kılarak toplumu istismar ederek ülkeyi ve toplumu pazarlık unsuru
olarak kullanmaktadır. Türk soykırım rejiminin esas sorunu Kürt kimliğidir. Hiçbir
parti veya parçayı ayırmaksızın genel olarak Kürtleri ya yok edilmesi ya da
kölelik statüsünde tutulması gereken potansiyel bir tehlike şeklinde değerlendirmektedir.
Türk faşizminin temel politikası fiziki ve kültürel soykırımla Kürt ulusunun
yok edilmesidir. Bu yaklaşımı Ortadoğu’nun değişimi ve demokratikleşmesi önünde
de en büyük engel durumundadır.
6-) CHP Gerçeği Beyaz Türk
faşizminin kuruluştaki ideolojik ve siyasi programcısı İttihat ve Terakki
Cemiyetidir. Geleneğin temsilcisi devlet partisi CHP’dir. CHP=Türk devleti=Beyaz
Türk faşizmidir. Bu yüzden CHP sistemin sadece sigortası değil, zihniyeti
durumundadır. Şark ıslahat planı CHP’nin Kürt ulusunu yok etme planıdır. Kürt
soykırımının baş sorumlusu Kemalist CHP’dir. AKP sadece CHP’nin başaramadığı
Kürt soykırımını tamamlamak için görevlendirilmiştir AKP sistemin sahte milliyetçi-dinci
görünümdeki sağ kanadı olurken, CHP sahte laik, demokrat görünümdeki sol kanadıdır.
İkisi de faşist sistemin iki blokudurlar. CHP’nin esas görevi emekçi, sol,
laik, demokrat, alevi kesimlerin Türklük şemsiyesi altında denetlenmesi ve
sisteme entegre edilmesidir. CHP Erdoğan’ı iktidara taşıyan, başbakan yapan,
Tek adam rejiminin başına getiren ve onu ayakta tutan güçtür. Kürt soykırımında
da AKP-MHP rejimine sonsuz destek sunan yine CHP’dir. Kılıçdaroğlu AKP-MİT
operasyonuyla CHP’nin başına getirilmiş devşirme bir kişiliktir. Buna göre CHP
iktidarın muhalif görünümdeki en stratejik ortağıdır. İkisi de küresel Yahudi sermayesinin
projeleridirler. Bundan dolayı sistemin demokratik dönüşümü ancak CHP’nin
dağılmasından ya da köklü dönüşümünden geçer. CHP var olduğu sürece AKP gibi
devşirme oluşumlar farklı şekilde ve zamanlarda çıkacaktır. CHP 20. Yüzyılın
beyaz Türk faşizminin kurucu beyin unsuru olurken, AKP-Erdoğan ise 21.yüzyıl
liberalizminin ABD’nin “yeşil kuşak projesine bağlı olarak yeni Osmanlıcılık
adıyla beyaz Türk faşizmini hegemonlaştırmak isteyen güçtür. MHP ise, siyasal
görünüm kazandırılmış sistemin tetikçi-kontra örgütlenmesidir. AKP-MHP “cumhur
ittifakı ve CHP-İP “millet ittifakı Beyaz Türk faşizmi çatısı altında
gerçekleşen gerici ittifaklardır. Toplumun kutuplaştırılarak sistemde tutuma
stratejisidir. Özde birbirlerinden farkı yoktur. Türkçü, Ulusalcı, Kemalist sağ
ve sol diğer tüm partiler bu sistemin türevleri ve hizmetçisidirler. Özleri
faşizmdir ve hedefleri aynıdır. Tekçilik, anti toplumculuk ve anti Kürtlük
temel ideolojileridir. Oligarşik sistemin temel yapılarıdırlar. CHP’de alevi,
sosyalist, emekçi ve sol demokratik bir eğilim vardır. Açığa çıkması halinde
hem CHP’de hem de Türkiye siyasetinde önemli açılımlar yapabilecektir. Fakat bu
kesimler CHP yönetimi tarafından sürekli sınırlandırılmakta ve denetimde
tutularak pasifize edilmektedir. Böylece CHP sistemin ve iktidarın temel dayanağı
durumunda bırakılmaktadır. K. Kılıçdaroğlu bunun için seçilmiştir. Muhalif gibi
görünse de Erdoğan’ın en güçlü ittifakı ve onu ayakta tutan güçtür. CHP Kürt
soykırımında AKP’ye sonsuz destek sunmaktadır. E. İmamoğlu faktörü devletin bir
projesi olarak görülmektedir. Klasik CHP zihniyetini ne kadar aşacağı belli
değildir. Demokratik söylemlerinin henüz bir karşılığı açığa çıkmış değildir.
Kürt sorununa yaklaşımı esas kriterdir. Kılıçdaroğlu ve CHP’nin kayyumlar
karşısındaki tutumu Kürt soykırımdaki rolünü bir kez daha teyit etmiştir.
CHP’ye göre Kürdistan bir sömürgedir ve sömürge hukuku bağlamında tutulmalıdır.
Batı’da geçerli olan şey Kürdistan ile kıyaslanmamalıdır.
7-) AKP-Erdoğan’ın Gerçeği Erdoğan Beyaz Türk faşizmi projesi
çerçevesinde küresel Karaim tarikatı tarafından görevlendirilmiş ultra faşist
bir kişiliktir.
Atatürk nasıl ki, “Ulu Önder, İnönü ise, “Milli Şef ünvanlıyla Beyaz Türk
faşizminin kuruluşunda rol oynamışsa, Erdoğan’da “Milli Reis ünvanıyla beyaz
Türk faşizmin hegemon tarzda kurumlaşmasında ve yayılmasında aynı rolü
oynamaktadır. AKP, Küresel Karaim sermayesinin bir projesi biçiminde hayata
geçirilmiştir. Türk tarzı başkanlık sistemi aslında “milli şef-reis
geleneğinin bir devamıdır. Irkçı ve faşist sistemin yapay liderlik tasarımıdır.
Ancak Erdoğan’ın temel bir farkı lümpen bir karakterde olmasıdır. Bu özelliği
Türk siyasetinin lümpenleşmesine yol açmıştır. AKP şahsında söz konusu olan özde
kendi toplumlarıyla bir alakası kalmamış, çıkar birliği yapan rantçı, orta
sınıf devşirme milliyetsizlerin, ırkçı ve lümpen faşist iktidarıdır. Erdoğan ise
Türk siyasal rejim tarihinin en lümpen ve düzeysiz kişiliğidir.
Erdoğan’da gerçekleşen
iktidar anlayışının farkı üç erki de kendinde merkezîleştirmesidir. Erdoğan
kendini hem Tanrı hem peygamber (milli reis-başkan), hem de komutan rolünde
görmektedir. Çağımızın Nemrut’u konumundadır. Bu iktidar-güç manyaklığı onu
tiranlaştırmıştır. Çünkü iktidar yoğunlaşıp tekleştikçe o denli yozlaştırıp
despotlaştırır. Erdoğan sonradan görme aç gözlü orta sınıf tüccar zihniyetinin hiçbir
ilke ve ahlak tanımayan hep daha fazla sermaye ve iktidar sahibi olma
psikolojisiyle hareket etmektedir. Oligarşik devlet yapısı içinde ayrıca aile
hanedanlığını geliştirmiştir. Devleti bir şirket ve tolumuda bir aile gibi
yönetmektedir. Ailedeki despot erkek-baba ve şirket patronu psikolojisiyle
toplumu agresif davranışlarla yönetmektedir. Erdoğan kendini devletin tanrısı
düzeyine taşıyarak, toplumuda büyük oranda düşüncesiz ve iradesiz biyolojik
insan sürüsüne dönüştürmek istemiştir. Bir yandan da çaldıklarını kaybetme
korkusunun yarattığı psikoz ruh halini yaşamaktadır. Müthiş bir Kürt
düşmanıdır. Erdoğan katlettiği her Kürt insanında zevk ve mutluluk duyacak
kadar zihin bozuluğu yaşayan ırkçı, sadist ve faşist bir kişiliktir.
Erdoğan kişiliğinin PKK düşmanlığının tarihi
nedenleri bulunmaktadır. T.C denen devşirme oluşum başta Kürtler olmak üzere
halkların imhası üzerinden inşa edilmek istendi. Ermeniler, Rumlar, Süryaniler
ve diğer topluluklar fiziki soykırıma tabi tutuldu. Kürtlere karşı hem fiziki
hemde kültürel soykırım uygulandı. Kültürel soykırımla asimile edilecek olan Kürt
halkı, kurulması planlanan Türk ulus-devlet sisteminin nesnesi, yani hamaddesi
olarak değerlendirildi. Çok sayıda kendini inkâr eden devşirme işbirlikçi Kürt kökenli kişiliğinin
sömürgeci rejime hizmet etmesi ve kendi halkına düşmanlığı bununla
bağlantılıdır. Böylece Kürt ulusundan devşirme bir Türk kimliği yaratılacaktı. Bunun anlamı Anadolu ve Kürdistan’daki
kültürleri eriterek “Türklük adı altında Hitlerin tarifiyle “üstün bir ırk
oluşturmaktı. Geri kalan ya fiziki yok
edilecek, ya da Türklüğün hizmetkarı olacaktı. Bir din olarak planlanmış, ırkçılık,
milliyetçilik ve dincilikle yoğrulmuş yapay Türklük “tek ve herkesin efendisi
derekesinde sayılacaktı. Beyaz Türk ırkçılığı onun zihniyeti olurken, sözde
Türk devlet sınırları da onun asla dokunulmaz her karışı kutsal vatanı
olacaktı. Böylece kapitalist modernitenin sosyalizm ve demokratik mücadeleler
karşıtı özel savaş rejimi Türk ulus-devlet sistemi Ortadoğu halklarının bağrına
bir hançer gibi saplanmıştı.
Ancak PKK’nin çıkışı bu
projeyi sabote etti, darbeledi ve işlevsiz kıldı. PKK Kürdistan’da uygulanan
soykırıma karşı ağır bedeller karşılığında yeniden bir diriliş ve var olma
süreciyle Kürtleri Ortadoğu’da temel aktörler arasına taşıdı. PKK, Kürt
hakikatini açığa çıkararak köklü bir zihniyet devrimini gerçekleşirdi. Beyaz Türk
faşizmin malzemesi düzeyinde düşünülen nesnel Kürtlük, sadece Türk devletini
değil, Ortadoğu’yu dönüştüren bir güç ve öznesi haline geldi. PKK’nin tekçi ve faşist ulus-devlet modeline
karşı geliştirdiği çok kültürlü ve çok kimlikli demokratik ulus ve Ortadoğu
demokratik konfederasyonu projesi sistemi saldırganlaştırmış ve 15 Şubat
komplosuna yönlendirmiştir. Özellikle Kürdistan devrimi bağlamında gelişen
Rojava devrimi faşist Türk rejimini ve onun temsilcisi Erdoğan kişiliğini
dehşete düşürmüştür. Sağıyla, soluyla tüm sistem parti ve güçlerini “milli
cephede birleştirerek ve tüm devlet imkanlarını seferber ederek Kürt
varlığının imhası için uğraşmaktadırlar.
PKK’nin tasfiyesi karşılığında 2002 yılında Erdoğan ve AKP sistem
tarafından iktidara getirildi. Erdoğan’nın “çözüm ve diyalog süreçleri bu
amaçla geliştirildi. Ancak tüm özel savaş yöntemlerine rağmen PKK tasfiye
edilemediği gibi büyümesi de engellenemedi. Uluslararası komplonun merkezi olan
İmralı sitemindeki Önderlik direnişi belirleyici konumda oldu. Hem komployu
boşa çıkardı, hemde yeni paradigmayla Harekte doğrultu vererek yeniden
yapılandırdı. Bunu gören TC-Erdoğan rejimi asli işlevine dönerek İmralı
tecritine bağlı olarak savaş ve soykırım politikasını en kirli ve ahlaksızca
yöntemlerle tekrardan devreye soktu. Kendi “beka sorununu ülke sorunu haline
getirerek faşizmi toplumsallaştırdı. Her yönüyle krizli bir döneme girildi. AKP denen devşirme oluşum, hiçbir hükümetin
yapmadığı kapsamda kendini devletleştirerek kendi Gladio’sunu oluşturmuştur.
Hiçbir bir zaman savaştan vazgeçmemiştir, tersine araç ve yöntemini değiştirip
kapsamını derinleştirerek içten dışa taşıyarak boyutlandırmıştır. Bu anlamda
AKP kendisinden daha önceki bütün devlet partilerinden daha fazla “devlet
partisi , daha fazla “faşist özel savaş partisi ve hükümetidir. AKP’nin MHP’leşmesi
ve Erdoğan’ın Bahçeli’leşmesinin altında yatan bu gerçekliktir. Ancak bu gerici iktidar yerel seçimlerde
toplum tarafından ret edilmiş çöküş sürecine girmiştir. !9 Ağustos 2019
darbesiyle Kürtlere karşı gelişen kayyumlar, toplu tutuklamalar ve askeri
operasyonlar bu çöküşü durduramayacaktır. Tersine hızlandıracaktır.
😎 KDP
Gerçeği KDP
denen oluşum bir partiden ziyade bir sistemdir. Emperyalist ve Siyonist güç
tarafından bir model biçiminde Kürt ulus-devletçiliği Proto-israil olarak
tasarlanmıştır. 1923 sonrası Türklük maskesi altında nasıl ki, bir Türk
ulus-devlet projesi geliştirilmişse, 1945 sonrası da benzer projenin ikinci
aşaması KDP üzeri hayata geçirilmiştir. İsrail’in kalıcı güvenliği için
birinci proto-İsrail Türk ulus-devleti yetersiz görülünce ikinci Proto-İsrail
olarak Kürt ulus-devletinin inşasına ihtiyaç duyulmuştur. CHP ile tahakkuk
ettirilen Proto-İsrail Türk ulus-devleti, Kürtlerde KDP üzeri
gerçekleştirilmektedir. Bu planlamaya göre Proto-İsrail bağlamında olmayan
Kürdistan’daki tüm oluşumlara müdahale edilip etkisizleştirilmesi temel bir
politika olarak benimsenmiştir. PKK öncülüğünde gelişen Devrimci Halk Savaşına
karşı geliştirilen komplolar aynı politikanın bir gereğidir. İsrail, Türkiye
ve KDP güçlerinin NATO ve Gladio ile birlikte PKK’nin üzerine gelmeleri ve
uluslararası komploya yönelmeleri, PKK Önderliğinin esaretiyle oluşturulan
İmralı sistemi yine bu ittifakın sonucudur. Komplo, işbirlikçilik ve ihanet KDP
zihniyetinin esas karakteristik özelliklerindendir. KDP aşiret-aile Oligarşik
zihni ve yapısı, yine ENKS gibi türevleri birleşik demokratik Kürdistan
önündeki en büyük engeldir. Bu tür yapılar demokratik ulus çözümüne karşı milliyetçi
bile denemeyen komplo niteliğindendir.
KDP’ye verilmiş en önemli
bir görevde “beyaz Kürtlük inşasıdır. KDP, ulus-devlet partisi olurken, “beyaz
Kürtlük te onun zihniyeti yani ideolojisi olacaktır. Tıpkı Türk ulus-devlet
partisi CHP ve zihniyeti ittihat terakki “Beyaz-Türk yaratımına benzemektedir.
Şeklen Kürt olsa da özü başka olmaktadır. Nasıl ki, Israil Siyonizm’i açısından
Anadolu’daki Beyaz Türk ulusçuluk partisi, Proto-İsrail rolü oynamışsa, Güney
Kürdistan’ındaki ilkel Kürt milliyetçiliği de özellikle Barzani ailesi üzerinden
benzer bir rol atfedilmiştir. Beyaz Türk ulusçuluğuyla Beyaz Kürt ulusçuluğu
arasında hem ideolojik hem de pratik güçlü bağlar mevcuttur. Türkiye’de
AKP-Erdoğan ne ise, Güney Kürdistan ‘da KDP-Barzani’de o dur. Aynı tarikatın-(Nakşi)-zihniyetin
ve sınıfın mensubudurlar, ideolojik kardeştirler.
KDP denen yapı güncelde fazlasıyla
özünde anti özgür Kürt konumundadır. Özellikle Türk sömürgeci rejiminin
hükümeti faşist AKP-MHP iktidarıyla yaptığı iş birliği ihanetçi özelliğini üst
boyutlara taşımıştır. Güney Kürdistan topraklarının işgali, Kürt Özgülük
gerillasına karşı gelişen hava ve kara saldırılarının temelinde KDP-T.C. kirli
ittifakı ve iş birliği yatmaktadır. Güney Kürdistan sahasını Türk devletinin her
türlü hava ve kara savaş araçlarına kullandırtan, işgalde iş birliği yapan, sivil
alanların bombalanmasına ve sivil katliamlara onay veren KDP kliği bu kirli
ihanetini açıktan yapar duruma gelmiştir. ABD-NATO tarafından görevi devralan
Neçirvan Barzani Türk devleti tarafından da onaylanmıştır. PKK karşıtlığı
temelinde ekonomik ve siyasal alanda palazlanan Barzani ailesi Erdoğan
ailesiyle birçok alanda ortak durumundadır. Efendileri huzurundan yemin
ettikten birkaç gün sonra Amediyé saldırısına onay vermesi Neçirvan Barzani’nin
Türk sömürge valisi gerçeğini açığa vurmaktadır. KDP başta istihbarat olmak
üzere, PKK’ye karşı her alanda T.C. ile ortak bir saldırı konumundadır.
Oligarşik aşiret ve aile iktidarı için, PKK düşmanlığı karşılığında KDP Güney
Kürdistanı Türk sömürgeci rejime peşkeş çekmektedir. Askeri İşgale, ekonomik
talana, kültürel soykırıma onay verme ötesinde buna ortaklık yapmaktadır. Her şeyiyle Türk
devletine bağımlı hale getirilen Güney Kürdistan adeta Türk devletinin bir
kolonisine dönüşmüştür. Bölge başbakanı ise bir sömürge valisi konumundadır. Ancak
KDP mevcut politikasıyla tıpkı AKP gibi teşhir olmakta ve toplumsal gücü
zayıflamaktadır. AKP’nin çöküşüne bağlı olarak KDP politikasında da çöküşler
yaşanacaktır
9-) PKK
Gerçeği PKK öncülüğünde gelişen Kürdistan devrimi bağlı olarak Rojava
devrimi ve bölgede yarattığı etki Türk rejiminin tüm hesaplarını bozarak
halklar için demokratik mücadelenin alanını yaratmıştır. Halkları yok eden Türk
ulus-devlet modeline karşı halkların özgür ve demokratik birlikteliğini ifade
eden demokratik ulus modelini geliştirmiştir. Beyaz Türk faşizminin eritmeye
çalıştığı kimlikleri yeniden diriltmiştir. Bu nedenle Türk sömürge rejimi
PKK’yi ne pahasına olursa olsun yok edilmesi gereken beka sorunu olarak görerek
“varlık-yokluk meselesi biçiminde değerlendirdi. Rojava devriminin tasfiyesi
ve Kürt soykırımını başarmak için tüm varlığını ortaya koymaktadır. Serêkanî, Kobanê savaşları ve Afrin işgalini
doğrudan her şeyiyle çeteler üzeri bizzat Türk devleti yürüttü. PKK ve
Önderliğine duyulan sınırsız düşmanlığın altında Türk soykırım sisteminin darbelenmesi
ve kırılması bulunmaktadır. Durdurulamayan PKK ve temsil ettiği özgür Kürt
topluluğu faşist rejimin inşası ve hegemonlaşması önünde tek engel olarak
görülmektedir.
PKK öncülüğünde gelişen meşru savunma
savaşı Kürdistan sömürge sisteminin beş ittifakını parçalamıştır. Birincisi Türk sömürge sisteminin
Kürdistan üzerindeki inkâr ve imha politikası darbeleyerek parçalamıştır. İkincisi onun sol versiyonu sosyal
şovenizmi deşifre edilmiş ve etkisizleştirmiştir. Üçüncüsü işbirlikçi feodal komprador ve Kürt ilkel milliyetçi
zihniyet ve sınıfla mücadele edilerek hakimiyeti kırılmıştır. Özgürlük hareketi
çıkışında en büyük mücadelesini bu kesimlere karşı yürütmüştür. Dördüncüsü Kürdistan’ı aralarında
parçalamayarak sömürgeleştiren devletlerin oluşturdukları ittifakı büyük oranda
işlemez duruma getirmiştir. Beşincisi
ise emperyalist sistemin birinci dünya savaşıyla oluşturduğu sınırları ve
statüyü anlamsızlaştırarak Kürt halkını Demokratik Ulus paradigmasıyla
birleştirmiş, irade ve kimlik sahibi yapmış ve herkesin kabul ettiği bir güç
haline getirmiştir.
PKK meşru savunma savaşıyla imha ve inkâr
rejimini işlevsizleştirmekle kalmamış, Kürt ulusunu diriltmiş, bilinçlendirmiş,
örgütselliğe kavuşturmuş ve kimlik sahibi yaparak statü elde etme aşamasına
getirmiştir. Beyaz Türk faşizmi, sol sosyal şovenizm ve işbirlikçi Kürt ilkel
milliyetçi ve küresel kapitalist güçlerin PKK düşmanlığı Kürdistan ve
Ortadoğu’daki iktidarlarının darbelenmesinden ve sistemlerinin işlemez duruma
getirilmesinden kaynaklanmaktadır. En önemlisi de PKK Demokratik Modernite
alternatifiyle öz savunma bilinciyle donatılmış Özgür kadın direnişini,
sosyalist özgür birey ve toplum gerçeğini yaratmasını başarmıştır.
Genel olarak PKK Önderliği Kürt
toplumunda: birincisi İdeolojik ve
stratejik Önderlik kurumunu yerleştirmiş, ikincisi
demokratik ulus bilinciyle tüm Kürtleri kapsayan toplumsal örgütlülüğü
geliştirmiş, üçüncüsü öz savunma
bilinciyle ordulaşmasını gerçekleştirmiş, dördüncüsü
İdeolojik, siyasal ve sosyal kurumlaşmalarını sağlamıştır. Bugünde bu olgular
üzerinden öz savunma savaşını sürdürmektedir. PKK nasıl ki, meşru savunma
direnişiyle kendini bugüne taşımışsa, bundan sonrada toplumsal varlığını
güvenceye almak için sömürgeci sistemlere karşı aynı anlayış ve pratikle
mücadele edecektir. Özellikle 3.dünya savaşının merkezindeki Kürdistan
ülkesinin ve soykırım kıskacındaki halkı olarak Kürtler her zamankinden daha
fazla öz savunma savaşı mekanizmasına ihtiyaç duymaktadır. Kürtlerin varlığının
ve özgürlüğünün güvencesi öz gücüne dayanan öz savunma örgütlülüğüdür.
Kürtlerin kaderi öz savunma örgütlülüğüne ve savaşına bağlı olarak
belirlenecektir.
10-) Sonuç
Kürtlerin kuruluş sürecindeki tasfiyesi
Cumhuriyeti içe kapatıp diktatörlüğe dönüştürmüştür. Bugünde aynı yaklaşım TC.‘nin
çözülüşüne neden olmaktadır. PKK Önderliğinin son görüşmelerde çözüm olarak sunduğu
“toplumsal
uzlaşma , “demokratik müzakere ve “yumuşak güç kavramlaştırmaları sadece Kürt sorununun değil,
bölgede ve Ortadoğu genelinde tıkanan toplumsal ve sistemsel sorunların çatışma,
savaş ve kavga dışında tartışma, diyalog, müzakere temelinde toplumsal
uzlaşmanın sağlandığı demokratik yöntemlerle çözmeyi önermekte ve bu amaçla
proje sunmaktadır. Üç kavramlaştırmamın odağında tüm toplumsal kesimlere yer veren
demokratik bilinç ve siyaset anlayışı yatmaktadır. PKK Önderliği, Türk
devletini izlediği klasik politikaları nedeniyle eleştirmekte ve demokratik
çözüm seçeneklerini sunmaktadır. PKK Önderliği defalarca mevcut politikaların
sorunları ağırlaştırdığını ve sistemi krize sürüklediğini söylemiştir. Ancak
mevcut AKP-MHP iktidarı bu demokratik çoğulcu anlayıştan uzaktır. 19 Ağustos
2019 siyasi darbeyle seçilmiş belediyeleri Kayyum ile gasp etmesi ve halk
iradesini hiçe sayan politikalarıyla faşist diktatörlük düzeyinde yükselen
AKP-MHP iktidarı “yumuşak güç olarak tanımlanan demokratik tüm unsurları baskılamış
ve muhatap olmaktan çıkarmıştır. Bu açıdan sert bir mücadele süreci yaşanmadan demokratik
değişim mümkün görünmemektedir. Seçim gibi en temel demokratik yöntemleri bile
tanımadığını gösteren Erdoğan diktatörlüğü seçimle iktidardan gitmeyeceğini
kanıtlamıştır.
Beyaz Türk faşist rejimi katı ve dogmatik
yapısından ötürü esnemez ve siyasal çözümü geliştirme özelliğinden yoksundur. Beyaz
Türk faşizmi, duyarlı, demokratik ve sosyalist bir kesim dışında toplumsal bir
zihniyete dönüşmüştür. Sahte solcusu, sağcısı, laiki-dindarı, tarihçisi,
aydını-sanatçısı faşist zihniyete bürünerek Kürt ve demokrasi düşmanı “milli
cephe de birleşerek Daiş ile ortaklaşmıştır. Bu karanlık yobaz zihniyetle
ortak yaşamın zemini oldukça zayıflatılmıştır. Birlik sadece Kürtlerin
istemiyle değil, ancak Türkiye’de
gerçekleşecek devrimsel bir süreçle ortaya çıkacak demokratik ulus çerçevesinde
gerçekleşebilir. Buda Türkiye halklarının temel özgürlük sorunu olmaktadır.
Faşizm Devrimci halk savaşı süreciyle ve siyasal alanda bunu tamamlayacak
toplumsal muhalefetin basitten karmaşığa yoğun ve yaygın demokratik mücadele
yöntemleriyle ancak aşılabilir. Türkiye’nin demokratikleşmesi anti-faşizm
temelinde halkların yürüteceği ortak bir mücadeleyle sağlanabilir.
Kürtlere karşı askeri, siyasal, kültürel ve
ekonomik soykırımı tek politika olarak benimseyen Türk
sömürge rejimi her açıdan büyük bir krizi yaşamaktadır. Milliyetçilik ve ırkçılık
AKP’nin temel politikası haline gelmiştir. Milliyetçilik ilk defa bu denli toplumsallaştırılmış
ve Kürtler başta olmak üzere demokratik kesimlere karşı bir silah olarak
kullanılır hale getirilmiştir. Fakat milliyetçilik sorunları ağırlaştırdığı gibi
krizi de derinleştirmiştir. Efrin işgali bataklığa dönüşmüş, Suriye politikası
iflas etmiş, ABD ile Rusya arasında sıkışmış, artık vereceği taviz ve yapacağı şantaj
kalmamış, ekonomik alanda üretimden kopmuş ve çökmüş bir Türkiye gerçekliği
vardır. Diğer taraftan bölgesel ve küresel güçlerle Türk sömürge sistemi Kürt
sorununun çözümünde çelişmektedir. Türk devletinin inkâr ve imha politikası eskisi
gibi destek bulamamaktadır. Türk devletinin Kürt sorununda soykırım dışında farklı
bir çözüm yöntem ve arayışı bulunmamaktadır. Klasik imha ve inkâr siyasetinde
ısrar etmektedir. Tek başına güç getiremediği Rojava ve Kuzey Suriye alanında
da ABD izniyle ve KDP-ENKS gibi çete grupları üzeri tasfiyeyi amaçlasa da
istediği sonucu elde edememiştir.
Açlık grevi ve Ölüm oruçlarının yarattığı direniş
AKP-MHP faşist rejimin dünya genelinde gündem yaratmış ve Türk devletinin
hukuksuz, anti demokratik yapısını güçlü şekilde deşifre ederek tecridin
kırılmasını ve Önderlikle görüşme yapılmasını sağlamıştır. Önderlikle
görüşmeleri sağlatan esas şey dokuz arkadaşımızın fedaice eylemi ve binlerin A.G
ve Ö. Orucu direnişi olmuştur. Gerillanın bahar hamlesiyle geliştirdiği
eylemsellikler askerî açıdan ayrıca sömürge sistemini darbelemekte ve
başarısızlığa mahkûm etmektedir. Kürt özgürlük hareketinin tasfiyesi amacıyla ortaklaşan
AKP-MHP birlikteliği çözülüş sürecine girmiştir. Kürt özgürlük hareketi hem askerî
açıdan tasfiye edilemezliğini kanıtlamış, sömürge sistemini darbelemeye devam
etmiş, hem de siyasal alanda 31 Mart 2019 yerel seçimlerinde AKP-MHP iktidarının
çöküşünü başlatmıştır. Kürt iradesi
karşısında kaybeden AKP-MHP savaş iktidarı sersemleşmiş durumdadır. Bir
taraftan Önderlikle görüşmek zorunda kalan AKP bir taraftan da çöküş süreci
nedeniyle Kürtlere karşı daha fazla saldırganlaşmaktadır. Rojava işgalini
gündeme tutarak, Güney Kürdistan işgaline ağırlık verecektir. Gerillaya karşı yoğun hava saldırıları ve
operasyonlar gerçekleştirmektedir.
Tür soykırımcı rejimi
Kürtlerin imhası ve statü kazanmaması karşılığında ilkesizce her şeyi pazarlamaktadır.
Kürt direnişi Türk faşizminin korkulu rüyası haline gelmiştir. Sadece rüya
değil gerçektende onu bitirecek somut bir olgu halinde varlığını büyüterek
sürdürmektedir. Lakin korkunun ecele faydası yoktur, unutmamak gerekir ki
Nemrutların olduğu yerde birde İbrahimler vardır. Özgürlük fikri Nemrut’un
beynine sızarak çıldırtmış ve saltanatını yerle bir etmişti. Şimdide Kürdü
dirilten ve insanlığı aydınlatan Apocu özgürlük Hareketi halk direnişleriyle,
gerilla ve zindan direnişleriyle tüm dünyada yayılarak sömürgeci sistemi ve onun
Nemrut’ unu çıldırtıyor ve saltanatını yıkıyor, yıkacaktır.
Dıjwar SASON
0
21
TR
:” ”
:””
” “,
:” ”
0
21
TR
KO
:” ”
:””
” “,
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html
AKP-Erdoğan’ın Gerçeği 10-) Sonuç Dıjwar SASON