Türkiye’de yapılacak 13. Cumhurbaşkanlığı seçimleri, sadece bir kişinin Cumhurbaşkanı seçilmesi olmayıp, Türk tipi başkanlık sisteminden, güçlendirilmiş Parlamenter sisteme geçişi de hedeflemektedir. Faşist AKP-MHP’nin kurduğu Cumhur ittifakın karşısına konumlanan muhalefettin kurduğu millet ittifakı, güçlendirilmiş parlamenter sistemi savunan bir ittifak olarak ortaya çıktı. İktidardaki Diktatör Erdoğan, 21 yıllık iktidarında Türkiye’ye çok şey kaybettirdi. Devletin genleriyle oynadı. AKP ve MHP’den kopanlar Deva, Gelecek ve İP olarak ortaya çıktılar. İktidardaki faşist güruhtan ayrılan bu partilerin içinde yer aldığı Millet ittifakı, uzun bir aradan sonra nihayet CHP genel başkanını, sancılı bir krizle birlikte Cumhurbaşkanlığına aday gösterdiler.
Millet ittifakının aday belirleme toplantısını krize dönüştüren Asena Meral, sert sözlerle itham ettiği altılı masayı devirerek, ‘ya tarih yazacağını ya da tarih olacağını’ söyleyerek meydan okudu. İş tam da kopuş aşamasına gelmişken, sihirli bir formül bulunarak devirdiği masaya tekrardan dönüş yaptı. İşin aslına bakılırsa, Asena Meral’in, neden masayı terk ettiği ve neden masaya döndüğü konusunda çok tatmin edici ve şaibeleri giderici bir açıklama yapılmış değildir. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı duyurulduğu Saadet Partisinin binasında verilen görüntüye bakıldığında, içine sindirmediği bir durumun olduğunu, Asena Meral’in yüzünden okumak mümkündü.
Buraya kadar anormal olan bir sürecin perde arkası tam bilinmezken, Kılıçdaroğlu’nun adaylığının yanına iki belediye başkanını da monte ederek, krizin aşıldığı söylendi. Altılı masada yeniden birlik sağlandığı için, ‘endişelerin giderildiği’ varsayımı ile krizin iç yüzünü kimse fazla deşmek istemedi. Oysa kuşkulu bir gelgit durumu yaşanmıştır. Çok çelişkili ve kendi içinde tutarsız açıklamaların satır araları yeterince okunmadı.
Dişi Kurtlar erillerinden çok daha saldırgan ve yırtıcıdırlar. Altılı masanın dişi kurdu, masaya döndükten sonra çıktığı ilk TV programında, yaşanan süreci allayıp pulladı, yeterince ikna edici olmayan bir dille, laf kalabalığıyla anlatmaya çalıştı. Yüz ifadesindeki somurtkanlığı da ‘yüzüne vuran ışığın’ sebep olduğu yalanını uydurdu. Açıklamaları içinde en dikkat çeken kısım ise HDP hakkında kullandığı ifadelerdir. ‘CHP, HDP ile görüşebilir, kendilerinin bileceği iştir ama bize asla getiremez’ şeklindeki çıkışının amacı üzerinde biraz durmaya ihtiyaç vardır. Bunu sıradan bir açıklama olarak yorumlayıp geçiştiremeyiz.
Altılı masa etrafında bir araya gelen partilerin sağcı, muhafazakâr, ulusalcı, İslamcı siyasi çizgilerine bakıldığında İktidarda ki faşist partilerden hiçbir farkları yoktur. Siyasi düşünceleri ve dünya görüşleri çok da ayrıksı değildir. Hele hele Kürtler konusunda hiçbir farkları yoktur. Kürtlere karşı tutumlarından gözle görülür herhangi bir değişim söz konusu değildir. Bir yıl boyunca defalarca bir araya gelerek, binlerce sayfa metin hazırladılar. Kürtler hakkında tek bir madde bulunmuyor. Kürtler olmadan seçimi kazanmaları mümkün olmamasına rağmen, anlaşma metinlerine bakıldığında Kürtler yok hükmündedir. HDP ile aralarına mesafe koymaları, aynı kareye girmemeleri, nasıl yorumlanırsa yorumlansın, kaygıları ne olursa olsun yaklaşımları ırkçıdır, şovendir, faşisttir.
Asena Meral’e dönersek, hem masayı devirme konusunda sergilediği tutum ve hem de TV programında ‘HDP bizim masamıza getirilemez’ mealindeki sarf ettiği sözlerin bir arka planı vardır. İçinde yer aldığı millet ittifakının adayı Kılıçdaroğlu’nun kazanmamasına dönük hamlelerdir. Masayı devirirken, halkın beklentilerini boşa çıkarmış ve umutlarını yıkmıştı. Masaya geri dönerken de benzer bir durum, HDP hakkında sarf ettiği sözlerden anlamak mümkündür. Kürtleri öfkelendiren bu açıklamalar, Kürt oylarını millet ittifakından uzaklaştırmaktır. Bunun başka türlü yorumlanması da mümkün değildir.
Peki, bilerek yaptığı bu hamleleri neden yapıyor? sorusunun cevabı aslında yoktur, var olan izahatlar da yeterince tatmin edici değildir. Sanki seçimleri kazanmak değil, kaybetmek için yapılan hamleler olduğu kendiliğinden görülecektir. Asena Meral, masayı devirirken muhalefetin kaybedeceğine oynadı fakat işler beklediği veya tahmin ettiği gibi gelişmeyince, protokole bir ek maddeyle yeniden masaya dahil oldu. Yüzüne yansıyan ifade ise, yaptığı hamlenin başarısızlığından olsa gerek. Masa devirme hamlesi başarısız olunca HDP üzerinden yeni bir hamle yapmış oldu. Durup dururken, ortada fol yok yumurta yokken, ‘HDP’ ile görüşüle bilinir, bizi ilgilendirmez ama masamıza getirilemez’ şeklindeki buyruğu dikkat çekiciydi. Bu çıkışıyla Kürt oylarını uzaklaştırmak istemektedir. Bu oyunu neden ve kimin için tezgahlıyor, buna kafa yormak gerekir.
Merkez sağa oynayan Asena Meral, oynak siyasi geçmişiyle, bunu ne kadar temsil ettiği de tartışmalıdır. Temsil ettiği siyasi çizgide bir bileşime sahip değildir. Türkiye için gelecek vaat etseydi, bu kritik seçimin arifesinde Kürtleri karşısına almazdı. Dahil olduğu millet ittifakını dağıtmak için çabalaması bilinçlidir ve art niyetlidir. Bu çıkışların siyasi okuması başka türlü yapılması da saflıktır. ‘Aman birlik bozulmasın’ kaygılarından ötürü, sergilenen Provokatör, bozguncu, dağıtıcı çıkışların üzerine gidilmemesi ciddi bir eksikliktir. Hatta, Asena Meral’e daha rahat hareket etme alanı yaratmaktadır. Türkiye için, özel operasyonlar amacıyla oluşturulmuş, derin devletin örgütlendiği, yıpranan AKP-MHP yerine ikame ettirilecek bir parti görüntüsü çizmektedir. 90’lı yıllar Türkiye’sinin en karanlık döneminin, Çiller, Ağar, Güreş üçlü çetesinin en kilit bakanıydı. İç işleri bakanı olarak, köy yakmaların ve faili meçhul cinayetlerin birinci derecede sorumlusudur. Geçmişi karanlık olduğu kadar geleceği de karanlık siyasi bir figürdür.
İsmini dahi buraya yazmaktan zül saydığımız, azılı Kürt düşmanı, su katılmamış kontra faşist Ümit Özdağ da başka bir kehanette bulunarak, seçim sonrasında AKP-MHP-İYİP ittifakının kurulacağı yönündeki açıklamasıdır. Bu kontranın açıklamaları, Asena Meral’in çıkışlarına uygun bir değerlendirme şeklinde anlaşılmaya müsaittir. MHP’nin faşist şefi Devlet Bahçeli’de Asena Meral için, ‘bir kere satan bir daha satar, bir daha satar, bir daha satar’ demişti. Ne de olsa Kurtlar, puslu havaları çok severler, birbirlerini de iyi tanırlar. Asena Meral’in çıkışları aydınlatılmadıkça, puslu havada seçime gidileceği unutulmamalıdır.
Kemal Kılıçdaroğlu; yanına aldığı sağ blok partileriyle Türkiye’nin geleceğini ne kadar ve nasıl değiştireceği konusu, bilinmezliklerle, belirsizliklerle doludur. Dişi Kurdu peşine takarak yapacağı deliliklerle ne kadar yol alacağını şimdiden kestirmek pek mümkün değildir. Kürtler şimdiye kadar altılı masadan bir şey talep etmemesine rağmen, Asena Meral tarafından düşmanlaştırması hayra alamet değildir. Elimizde kanıt yok ama kuşkularımız var. Dişi Kurdun seçim oyununu bekleyip göreceğiz, ‘Karaman’ın koyunu sonra çıkar oyunu’. Kılıçdaroğlu’nun adaylığı hayırlı olsun ama, HDP kendisini bekliyor. Bakalım, dışlanan, yok sayılan, görmezden gelinen, yan yana görünmekten kaçınılan HDP’nin bekleyişinden ne çıkacak? Umarız ve dileriz ki halkın kabaran umutları bir daha sönmez.
Rauf KARAKOÇAN