Üç yıla yakındır, işgalci Türk devleti Başûrê Kurdistan alanlarının en stratejik yerlerini işgal etmek amacıyla operasyonlarını her zamankinden daha fazla sıklaştırmış bulunmaktadır. Öyle ki işgalci Türk devletine yakınlıkları ile de bilinen bazı Başûr basını önceden sıklıkla bahsettikleri köy boşaltmalarına artık yer vermemeye başlamışlar. Öyle ki Türk devletinin son yıllardaki özellikle Hewler, Duhok gibi alanlardaki konumlanmaları ve yaptığı planlar takip edildiğinde çok ciddi bir hal aldığı görülecektir.
PKK hareketini bahane ederek neredeyse uzun bir hattı ‘insansızlaştırmayı’ (Kürtsüzleştirmeyi) başaran işgalci Türk devleti, PKK’ye daha fazla saldırı ve darbe adı altında özellikle Hewler, Duhok ve pek çok alanda istihbarati anlamda mevzilenmiş durumda. İşgalci Türk devleti askerleri ve istihbaratı bölgede Parastın ve KDP’ye bağlı özel askeri güçler ile birlikte açık bir şekilde cirit atığı görülüyor. Bu durum artık bölge halkının KDP’nin Başûr’da işgalci TC ile birlikte yönetmeye çalıştığını, KDP’nin bir söz hakkı bile kalmadığını yorum ve tepkilerine de yansıyor. Çünkü gerilla güçlerinin hiç olmadığı köylerde KDP Parastın ve özel askeri güçler ile karargah kuran işgalci Türk devleti, bu süreci yeni bir safhaya ulaştırmak istiyor.
Bu durumda, insanın aklına sorulması gereken birçok soru geliyor ancak bunların gerçekten artık bir anlam ifade edip etmeyeceği açısından da endişe yaratıyor. Söz konusu endişeler bu gidişata dur demeye yeter mi? Yetmeyeceği açıkça ortada iken, sorulması gereken sorular öznel bir durumdan nesnel bir gerçekliğe dönüşmektedir. NATO’nun en büyük 2’inci ordusu olan işgalci Türk devleti ve her gün kendi basınında bas bas “100’ün altında kaldılar, bitmek üzereler” yaygaraları koparırken, neden KDP’nin yardıma ihtiyaç duymaktadır? Ya da soruyu şu şekilde sorsak daha mı anlamlı olur? PKK bahanesi olmadan Başur halkını (Kürt halkını) soykırımdan geçirmek ve toprakları terketmeye zorlamak mümkün görünmüyor mu?
En son Türkmen konferansında boy boy gösterilen Türkmen haritasını görmeyen kalmamıştır, fakat Kürdistan haritasını Başur Kürdistanı’nda gösteren bir Kürt üniversitesi Türk devletinin tepkisiyle haritayı kaldırması, Kürdistan bayrağıyla Türkiye’ye giden Başûr halkının her türlü saldırıya uğraması ve Türk devletinin Başur Kürdistan’ında halkın iradesiyle yapılan referanduma tepkisiyle iptal edilmesi nasıl izah edilir? Aslında izah edilecek bir durum olmamasına karşın Başûr Kürdistanı’nın artık Türk devletinin bir parçası olmasını engelleyecek tüm güçler neredeyse ele geçirilirse ne olur? O zaman da doğal olarak başta KDP’ye ve genel Kürt halkına şu can alıcı soru sorulacak: “Bırakın PKK’yi Kürtler’in Başurê Kürdistan’da ne işleri var?”
Artık Başurê Kürdistan’ında sorun bir KDP’nin oluşu sorunu değildir, çünkü ortada öyle bir gerçekliğin, bir sorunun kalmadığı her şeyiyle gün yüzüne çıkmıştır. Kürtler Türkler’in yeni çete oluşumlarının esas yapısı olacağı ve bölgedeki diğer dinamiklere karşı özellikle Arap halkına karşı kullanılacağı ve yeni oluşacak sınırlarda yerleştirilecekleri varsayımını yapmak haksızlık sayılmaz. Pek çok kişinin bunu bir abartı olarak göreceği, bu kadar uzun boylu olmayacağını düşünebilir ve söyleyebilir, o zaman ben de bunu sormak zorunda kalırım, 500 bine yakın ordusuyla ve NATO’nun bütün silahlarını ve tekniğini kullanarak sadece birkaç bin gerillaya karşı savaşıyorum demek hangi akla sığar? Ve sadece bunun için mi Başur’da yüzlerce askeri ve istihbarat noktası oluşturmuştur? Birazcık düşünen bir insanın bunun böyle olmadığını anlaması çok zahmet olmayacaktır.
Kürtler’in en büyük değerlerini soysuzlaştırmayı amaçlayan işgalci Türk devleti şimdide Roj Peşmergeleri adı altındaki en resmi çeteleşmelerinden biriyle bir süreden beridir fail-i meçhul olaylarına girişmiş durumdadır. İsminin bu şekilde seçilmesi manidardır, Kürdistan’da yaşayan her birey “Peşmerge” kavramının onlar için ne ifade ettiğini bilir. En kutsalın bile kirletildiği bir dönemde, Türk devleti, Kürdistan’da Kürtlerin kendi halkının kanına girmeyi normalleştirmeyi ve normal bir durummuş gibi her gün Kürt insanın Kürt’ü öldürmesinin bir kader olduğu ve bunun da yaşamanın yegane koşulu olduğunu göstermeyi amaçlamakta ve bu sayede soykırımı tamamlamak istemektedir.
Dediğimiz gibi sorun sadece KDP ve Barzani ailesi değildir, artık bunlar birer sembolik durum olmayacak düzeye gelmişlerdir. Barzani ailesinin başına aynı isimleri yazmaya devam etmek bu ailenin gerçekliğini değiştirmeyecektir. Mustafa Barzani, Mesut Barzani, Neçirvan Barzani ve bunların çocukları yine Mustafa, Ahmet…..
Şimdi o koskoca ordu, dünyanın en gelişmiş tekniği gelmiş Zap’ın, Metina’nın kapısına dayanmış, bir adım ileri gidemiyor, peki bu isimlerden Mustafa Barzani ne yapıyor 600 tane insanı Roj Peşmergesi adı altında binlerce kişilik ordunun baş edemediği çok az sayıdaki gerillayı yok etmek için hazırlıyor ve savaşa gönderiyor. İnsanın akıl sınırlarının bile anlamsızlaştığı bu durumu orada bir savaş var diye geçiştirmek, sadece orası ile sınırlandırmak insanı korkutuyor ve rahatsız ediyor. Bu devlet Zap’ı ve Metina’yı almak ile neyi amaçlıyor? Uyan Kürt Halkı!
Andok ŞAHO