Toplumun ekonomi politik yaşamında ve yönetimde cumhuriyet özgürlüğü ve demokrasiyi ifade eder. Çünkü cum/hürriyet kavramı normalde özgürlük demektir. Demokrasinin olmadığı bir özgürlüğün olmayacağını bilmek gerekiyor. Son üç yüz yılda, en azından biçimsel olarak olsa da, Cumhuriyetler çağı olduğu biliniyor. Özellikle, her ülkede, yönetici kesimlere baktığımızda bütün yönetici kesimler demokrasiyi, özgürlüğü, adaleti ve insan haklarını haykırdıklarını görüyoruz. Ulus devletler çağında, her taraf bahsi geçen sloganlarla doludur ve bütün partilerin programları bu slogan ve değerlerle doludur. Bu çağın temel sloganı özgürlük ve demokrasi olduğu için, bunlarsız bir siyaset icra edilmiyor/edilemiyor. Ancak Fransız ihtilalinden günümüze kadar geçen uzun süreçte, demokrasi ve özgürlük değerlerinin, elit sınıf tarafından kullanılan ve aslında içi boşaltılan kavramlar olduğu görülecektir. Kapitalizmi meşrulaştırmak için, toplumsal değerler korkunç bir şekilde kullanıldı, hala kullanılıyor.
Ulus devlet sisteminin asli görevi, cumhuriyet maskesi altında kapitalizmin/sermayenin/iktidarın varlığını sürdürmektir. Ancak ulus devlet, yaptığı her icraatı, emperyalist savaşları bile ulusun çıkarları için yürütülen savaşlar olarak gösteriyor ve toplumu bu kirli siyasetine alet etmekten geri durmuyor. Aksi halde, son üç yüz yılda yaşanan sınıfsal çelişkileri ve mücadeleleri, sermaye sınıfı ile emekçiler arasındaki kavgaları nasıl açıklamak gerekiyor? Feodalizmin tasfiyesiyle cumhuriyetler kuruldu ama sözde cumhuriyet rejimlerine bakıldığında hepsi pul pul dökülüyor ve cumhuriyetlerin hepsi yara/bere ve kan/katran içindedir. Emperyalist savaşlarla kirletilmiş ve korkunç toplumsal sınıfların oluştuğu içi boşaltılan cumhuriyetler olduğu görülecektir. Bir gram bile toplumsal değer taşımayan cumhuriyetlerle, sömürüye dayalı bir rejimler gerçekliği yaşanılıyor. Sadece hanedanlığın yıkılması ve seçim sistemine dayalı olan yeni bir devlet ve yönetim aygıtına cumhuriyet demek yeterli değildir. Seçime dayalı yeni devlet-yönetim halkın öz yönetimiyle doldurulmadığı sürece cumhuriyet var diyemeyiz. Halkın öz yönetiminin olmadığı bir rejime cumhuriyet denemez.
Ve çoğu kez bu sahte cumhuriyetlerin faşizme dönüştüğü gerçekliği var. Yüz yıllık TC gerçekliği bunu ortaya koymaktadır. Her tarafı para ve sermaye kokan ve bununda insan ilişkilerini derinden etkilediği ve şekillendirdiği bir sahte cumhuriyetler sistemi yaşanılıyor. En kötüsü de, toplumların, ulus devletin ve sermayenin hizmetinde olan bu cumhuriyetlerin etkisini yaşıyor olmaları. Aksi söz konusu olsaydı kapitalizm yüzlerce yıl yaşama imkanı bulamazdı ve toplumun çoğunluğu kapitalizmi bir ulusal rejim olarak görmezlerdi. Kapitalistler, paranın egemenliğini ve varlığının korunduğu bir rejimi nasılda toplumlara cumhuriyet, adalet, özgürlük ve demokrasi olarak yutturuyor. Sınıfsal çelişkiler ve çatışmalar açığa çıktıkça, burjuvazinin/sermayenin sahte cumhuriyet maskesi nasılda teşhir oluyor. Türkiye’de Kürt sorununun varlığı, Kürtlerin ulus olarak kabul edilmemeleri cumhuriyetin nasıl bir karakterde olduğunu gösteriyor. Her yönüyle zulüm ve kan kokan bir rejimin cumhuriyet olarak yorumlanması mümkün değildir.
Dışı cumhuriyet içi faşizm olan bir rejimi özgürlük olarak göremeyiz. Sermayenin feodalizme karşı başarılı olmasının yolu ulus devlet ve cumhuriyet argümanıydı. Toplum üzerinde hegemonya kurmanın en kolay ve etkili yolu buydu. Bazı gelişmiş Avrupa ülkelerinde göreceli sosyal/refah devleti de, buna eklenince, kapitalizmin toplum üzerindeki etkisi biraz daha artmış oluyor. Geri bırakılmış ülkelerde ise, toplumlar, cumhuriyet maskesi altında faşizmle egemenlik altında tutuluyorlar. Kürdistan’da gelişen demokratik ulus paradigması Türkiye’de ve Ortadoğu’daki sahte cumhuriyetleri teşhir etmiş yeni ve gerçek bir cumhuriyet ruhu yaratmıştır. İşte demokratik ulus ve komünalizmin özü gerçek cumhuriyettir. Kapitalizmdeki cumhuriyetler esasen tabela cumhuriyetleridir. Özgürlüğün ve demokrasinin olmadığı bir cumhuriyet olmaz. Toplumun iradesinin olmadığı cumhuriyetlerin hepsi faşizm ve zulüm kokuyor. Gerçek cumhuriyet Kurdistan’da devrimci halk savaşıyla gelişim gösteriyor.
Kemal SÖBE