Kürdistan’ın dört parçaya bölünmesine neden olan ve yüzüncü yıldönümünü yaşadığımız Lozan Anlaşması’nı güncellemek isteyen küresel kapitalist güçlerin, kendi emperyal çıkarlarını korumak için bu anlaşmada önemli rol ve görevler biçtiği sömürgeci Türk devleti Kürtlere yönelik işgal saldırılarını en had safhaya çıkarmış durumdadır. Kürtlere karşı gerçekleştirilen kültürel soykırımın başlangıcı olarak da sayılabilecek Lozan’ın ikinci yüzyılında tüm amaçlarını sonuca götürmek için siyasî, askerî, ekonomik, sosyal, kültürel alanda imha-tasfiye amaçlı saldırılarını yoğunlaştırmaktadır. Özellikle Başûrê Kurdistan bölgesinde, hain-işbirlikçiliğin ana merkezine dönüşen KDP’nin sunduğu imkan ve desteklerden de yararlanarak en gelişmiş teknik-teknolojik silahlarla donattığı ve çete, korucu, paralı askerden oluşan ordusuyla Kürt’ün özgür iradesini temsil eden PKK’ye saldırmaktadır. Buna rağmen istediği sonuçları alamayan faşist Türk devleti, tüm siyasî ve ekonomik imkanlarını seferber ederek MİT’in düşürme, ajanlaştırma ve kullanma faaliyetlerine ağırlık vermektedir.
Yazımızın bir önceki bölümünde Kürt toplumu içerisindeki paraya düşkün, ahlaken çökmüş, ulusal-toplumsal değerlerden kopmuş kişiliklerin MİT tuzağına nasıl düştüklerini, nasıl hizmet ettiklerini ve kendi varlık savunucularının kanını döktürecek suikast saldırılarına kadar varan eylemlerde nasıl yer alabildiklerini dile getirmiştik. Dolayısıyla bu konuları burada tekrarlama ihtiyacı duymamaktayız.
Ancak, yukarıda bahsettiğimiz küresel kapitalist-emperyalist güçlerin çıkarlarına hizmet eden bölgesel işgalci-faşist iktidarların saldırılarından payını alan, Saddam Hüseyin gibi bir diktatöre boyun eğmeyen, teslimiyetçi dayatmalara karşı özgürlükçü ve devrimci mücadeleyle direnen Başûr toplumu içerisinden bu tür kişilikerin türemesi ve hatta düşman tarafından dışarıdan kiralık olarak getirilen katil-tetikçilerin sürü halini almış tarzda rahat hareket edebilmeleri sorgulanması gereken bir durum olmaktadır. Israrla Kapitalist yaşam tarzı dayatılan, toplumsal gerçekliğinden uzaklaştırılmaya çalışılan ve buna karşı kendi gelenek-göreneklerine, kültür-sanatına sahip çıkan Başûrê Kurdistan gibi direnişçi ve mücadeleci bir halkın, toplumun ahlak kurallarını zedeleyen bu kişiliklere ve bu kişilerin verdiği/vereceği zararlara göz yummaması gerekmektedir. Ulusal birlik ve beraberliğe dair güçlü dinamiklere sahip olan Başûr parçasında yaşayan halkımızın, KDP gibi komprador-işbirlikçi karaktere bürünmüş bir iktidar tarafından yönetilmesinden kaynaklı siyasî ve toplumsal sorun ve çelişkilerle boğuşup ekonomik sıkıntılar yaşadığı bilinmektedir. Bu durum, düşmanın parçalama, birbirine kırdırma, denetimine alma, içerisine sızma, kendine bağlama gibi faaliyetlerini kolaylaştırmaktadır.
İşgalci Türk devleti, KDP’nin işbirlikçi duruşundan kaynaklanan bu çelişkileri kullanarak PKK’nin tüm Kürt ve Kürdistan’ın özgürlüğünü esas alan mücadelesini zayıflatıp önünü almak için Kürt güçleri arasında ‘’kardeş kavgaları’’nın çıkmasında büyük rol oynamış, birbirine düşman etme politikalarıyla her dört parçadaki halkımızın birbirini ayrı uluslardanmış gibi görmesini sağlama arayışları içerisinde olmuştur. Burada, Federal statü tanınmış olsa bile en korkunç, en hunharca saldırıların Başûr bölgesine yönelik geliştirildiği kesinlikle bilinmelidir. Temel gelir kaynakları olan petrol, gaz, tarım gibi maddî kazanımlardan mahrum edip maaşa bağlamak bir yana, toplum içerisinde ahlaksızlığı diz boyu geliştirmesi, parayla satın alması ve ajanlaştırarak kendi halkına ve ulusal değerlerini koruyan Özgürlük Hareketi’ne karşı kullanmasının başka bir izahı var mıdır?
PKK, tüm Kürt toplumu ve onun özgürlük davası uğruna ve özellikle de Başûr bölgesinin kazanımlarının korunması için büyük bedeller ödeyerek savaşmasına rağmen, düşman ve işbirlikçilerinin kirli oyun ve hesapları sonucunda Başûr halkının bazı kesimleri tarafından Başûr’da gelip geçici ya da misafir konumunda görülmektedir. Böyle olsa dahi, Kürt geleneğinde evine misafir olmuş ya da sığınmış birini düşmanından korumak için canını siper etme ve hatta birbirinden adam öldürme yaklaşımı az mı sergilenmiştir? Peki, misafir olarak gördüğü birinin, düşmanı tarafından hedef alınmasını sağlamak ve hatta bunun için düşmanına yardım etmek toplumun hangi ahlak kuralına sığar? Gel gör ki, PKK Başûr’da misafir değil, Başûr’un ulusal varlığını savunan ve onun özgür-demokratik haklarını korumayı mücadelesinin gerekçesi sayan gerçek sahibidir! Ancak faşist Türk devleti ve MİT’inin tasfiye etmeye çalıştığı Başûr’da kurmuş olduğu ‘’katiller pazarı’’na tetikçi olarak getirdiği kişiler misafir görülebilir. Hatta, bunlara misafir bile diyemeyiz; bunlar hırsız, bozguncu, ırza geçmeye çalışan, mala mülke zorla konmak isteyen en ahlaksız kişiliklerdir. Bunlara kapısını açan, barındıran, besleyen, yardımda bulunan, beraber hareket eden de Kurdî kimliğe karşı suç işleyen en hain kişiliktir.
Gerçek anlamda özgür ve bağımsız bir Kürdistan’da yaşama hayallerini gerçekleştirmek için ulusal birlik temelinde düşmana karşı yürütülen mücadelenin yükseltilmesi ve bu kutsal topraklardan düşman yönelimlerinin her zerresinin silinip süpürülmesi gerekmektedir. Bu da, Başûr’un önemli bir kısmını işgal edip askerî üsler kuran, bunu genişletmeye çalışan faşist Türk devletine ‘’işgalci’’ deme cesaretini göstermek ve ona destek sağlayan içimizdeki ihanetçilerden hesap sormaktan geçer!
Ferhat ŞAHİN