04 Mayıs 2010 Salı Saat 08:52
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
Çatışmaların giderek Türkiye’ye kaydığını söyleyen KCK
Yürütme Konseyi Üyesi Cemil Bayık, ”Savaşın olmaması için her şeyi yaptık.
Artık yapabileceğimiz hiçbir şey kalmadı. Savaşla sorun çözülmüyor dedik. Ama
AKP, ordusu, ‘hayır, savaşla çözeceğiz ille de imha edeceğiz, Kürtler
yaşamayacak’ diyor” dedi.
Kürtlere yönelik katliam tehdidinin ortada olduğunu kaydeden
Bayık, ‘’PKK’yi ‘ortadan kaldıracağız’ demeleri çatışmaların nedeni oluyor.
Giderek çatışmaların yayılmasının nedeni oluyor. Eğer Türk devleti ve hükümeti
şunu deseydi biz artık operasyonları yapmıyoruz. Savaş bu sorunu çözmüyor
deseydi. Bu çatışmalar gelişmezdi’’ diyen Bayık Kürtlere yönelik katliam
tehdidin devam ettiğini söyledi.
Cemil Bayık ile Türk devletinin son günlerde artan operasyonlar,
çatışmalar, imha amaçlı diplomatik görüşmeleri ve son siyasal gelişmeler
üzerine konuştuk.
* Türkiye’de gündem oldukça hareketli. Bir yandan anayasa
değişikliği yapılırken öte yandan Ankara, Washington, Irak, Güney Kürdistan,
Tahran ve Avrupa devletleriyle arasındaki diplomatik görüşmelere hız verdi.
Çatışmalar yoğunlaşırken, askeri operasyonlar da hız kesmeden devam ediyor.
Böylesi bir sürece nasıl gelindi?
– Kamuoyunun da bildiği gibi, 29 Mart yerel seçimlerinden
sonra biz hareket olarak bir deklarasyon yayınladık. Kürt sorununun artık
demokratik siyasal ve barışçıl yöntemle çözülmesi gerektiğini ve buna tümüyle
hazır olduğumuzu, koşulları kendi cephemizden tümüyle yerine getirdiğimizi ve
getireceğimizi belirttik. Artık Kürt inkârının ve imhasının
gerçekleşemeyeceğini, bunun ortaya çıktığını, şimdiye kadar izlenen bütün
politikaların sonuçsuz kaldığını, bu politikaları uygulayan güçleri de
tükettiğini, bu güçlerinde Kürt halkının iradesini kabul etmeleri gerektiği,
Kürt halkının demokratik temel doğal haklarını kabul etmesi gerektiği şeklinde
çağrıda bulunduk. Gelin bu sorunu müzakere yoluyla, diyalogla, demokratik
siyasal bir temelde, barışçıl bir yöntemle çözelim dedik.
Fakat arkasından hemen bir gün sonra 14 Nisan’da büyük bir
operasyonla karşılık verdiler. Kürdistan’da birçok siyasetçiyi, belediye
başkanını, halk önderini tutukladılar. Giderek bunu sistemli hale getirdiler.
Toplumda ne kadar demokratik siyaset yapan kurum ve kişi varsa bunlara büyük
bir yönelim oldu. Sadece bunlara da yönelim olmadı, Kürt çocuklarına da yönelim
oldu. Yüzlerce siyasetçi, onlarca belediye başkanı, binlerce Kürt çocuğu
tutuklandı. Büyük saldırılar gerçekleştirildi. Kürt basını üzerinde yine
baskılar oldu. Bütün Kürt kurumları üzerinde baskılar oldu. Bu kurumların
işlevlerini yerine getirememe durumları neredeyse ortaya çıktı. Biz bütün
bunlara rağmen yine de tutumumuzda ısrar ettik. Bütün bunlar kamuoyunun gözleri
önünde cereyan etti. Arkasından Önder Apo Yol Haritası’nı yazdı ve devlete
verdi. Biliniyor, bu Yol Haritası’na da el konuldu. Bu da kamuoyundan gizlendi.
Önder Apo “mademki, siz Kürtlerin varlığını kabul ediyorsunuz, Kürt sorunu
vardır diyorsunuz, “bu sorun siyasal bir sorundur, bunun çözümlenmesi
gerekiyor. Türkiye’nin en temel sorunudur, bu sorun çözümlenmeden Türkiye’nin
demokratikleşmesi, gelişmesi mümkün değildir diyorsunuz, o zaman çözüme
buyurun dedi ve çözüm için bir Yol Haritası geliştirdi. Kendileri hazırsa bizim
hazır olduğumuzu ve Yol Haritası’yla adım atması gerektiğini söyledi. Fakat Yol
Haritası’nı vermesinden sonra da Türk devletinin, AKP Hükümeti’nin tutumunda
bir değişiklik olmadı. Arkasından Önder Apo barış guruplarının gelmesini istedi
ve barış gurupları ülkeden gitti, dağdan gitti, Avrupa’dan hazırlandı ancak
bilinen nedenlerden dolayı Avrupa’dan gelecek grup durduruldu.
Bütün bunlar bizim sorunu demokratik siyasal, barışçıl
yöntemlerle çözmek istediğimizin ısrarıdır, ispatıdır. Bunun karşılığında Türk
devleti, hükümeti-AKP ne yaptı? Bizim 13 Nisan’daki deklarasyonumuza karşılık 14
Nisan’da geliştirdiği operasyonlarla cevap verdi. Yol Haritamıza karşı en ufak
bir çözüm programı ortaya koymadı. Yol Haritası’na el koydu. Biz barış
gruplarını gönderdik, barış gruplarından sonra başa döneriz denildi, dönüldü
de. Nitekim yalnız bizim açımızdan, Kürt halkı açısından değil, vicdanı olan
herkes açısından ortaya çıktı ki, AKP Hükümeti’nin herhangi bir çözüm projesi
yok, tamamen söylemdir, tamamen umuttur, aldatmadır.
‘AKP ÖZEL SAVAŞ HÜKÜMETİDİR’
* ‘Açılım’ adı altında yürütülen politikalar yeni bir
özel savaş politikasının inşası anlamına mı geliyor?
– Eğer çözüm hedefleri niyetleri olsaydı biz peş peşe
adımlar attık sorunun siyasal, demokratik, barışçıl çözümü için kendi
cephemizden ne gerekiyorsa onu yaptık ve yerine getirdik. Geriye buna dayanarak
adım atmaları gerekiyordu. Görünen nedir tam tersine bazı sahte umutlar,
söylemler geliştirmek, oyalamak, zaman kazanmak alttan da tasfiyeyi, imhayı
gerçekleştirmek için hem uluslararası düzeyde hem Kürt sahasında bir takım
görüşmeler, pazarlıklar, ittifaklar, kararlar ve bunların uygulanması
geliştiriliyor. En son vicdan sahibi olanlar bu hükümetin çözüm projesi yok
tamamen aldatmaya dayalı olduğunu söylemeleriyle birlikte gerçek yüzleri ortaya
çıkınca telaşla Meclis’e getireceklerini söylediler. Bununla yeniden bir umut
oyalama yaratmaya çalıştılar.
Meclis’e de sorun getirildiğinde herhangi bir şeyin olmadığı
ortaya çıktı. Tümüyle AKP’nin gerçek yüzü, Türkiye’nin gerçek yüzü ortaya
çıktı. Ki oyalıyor, alttan da imhayı gerçekleştirmek istiyor. Bu ortaya çıktı.
Zaten ortaya çıkınca kendileri de ‘geliştirdiğimiz açılım politikası PKK’yi
tasfiyeye yöneliktir’ demeye başladı. Bunu açıkça belittiler. Ortaya çıktı ki,
bu hükümet tamamen bir özel savaş hükümetidir. Tamamen bir özel savaş
politikası uyguluyor. Herkesi aldatıyor, uyutuyor, beklentiye sokuyor,
güçlerimizi halkımızı öyle eylemsiz bırakmaya çalışıyor, alttan da tasfiyeyi
gerçekleştirmek için bütün hızıyla çalışmalar yürütüyor. AKP Hükümeti öyle kendisini
yansıttığı gibi Türkiye’de demokrasiyi geliştirmek isteyen bir hükümet
değildir. Tamamen bir özel savaş hükümetidir. Tamamen Amerikan politikalarını
Ortadoğu’da uygulamak üzere iktidara getirilen bir partidir. Bu hükümet tamamen
ABD politikalarını uygulamakla görevli olan hükümettir. Bunun dışında herhangi
bir icraatı yoktur. Ve bu pratikte de birçok yönüyle de ortaya çıkmış
durumdadır.
‘KÜRTLERİ ARTIK KANDIRAMAZLAR’
* 2009 sonunda yayınladığınız deklarasyonla sorunun
demokratik çözümü için şans tanıdınız. Gelinen aşamada geliştirilen
operasyonlar ve sınırdaki yığınaklar devam ediyor. Diğer yandan anayasa
değişikliği gündemde. Bu iki yönlü yürütülen politikalar neyi ifade etmektedir?
– AKP hem Kürt sorununun demokratik, siyasal, barışçıl çözüm
zeminini darbeliyor, provoke edip ortadan kaldırmaya çalışıyor hem de
Türkiye’nin çok ciddi bir anayasal değişiklik sorunu var, toplumun yeni bir
anayasa ihtiyacı var, toplum mutlaka yeni bir anayasa değişikliğinin yapılması
gerektiğini söylüyor, dayatıyor. AKP, anayasa değişikliği adı altında güya
toplumun istemlerini yerine getiriyor havasını yaratarak aslında onu da tahrip
ediyor. Yani büyük mücadelelerle oluşturulan yeni bir anayasanın zeminini bir
takım göstermelik değişiklikler yaparak halkı beklentiye sokarak, değişiklik
yapıyorum adı altında o zemini de tahrip ediyor. Yeni bir anayasanın
değiştirilmesini de bu tarzda imkânsız hale getiriyor. 12 Eylül rejiminin
geliştirdiği anayasayı bir takım rötuşlarla felsefesine, mantığına, özüne
dokunmadan daha uzun süre yaşatır bir çaba ortaya koyuyor. Bu görülebiliyor,
sanırım aklı başında herkes bunu görebiliyor. Eğer bugün bu değişikliklere
fazla itibar edilmiyorsa nedeni de budur.
Biz deklârasyon yayınladık, Önderliğimiz Yol Haritası
geliştirdi, arkasından barış grupları gönderdik ve bu yılın başında bir kez
daha bir deklarasyon yayınladık. Uyarılar yaptık, Önderliğimiz sürekli uyarılar
yapıyor. Hareket olarak, hareketimizin yönetimi olarak sürekli uyarılar yaptık.
Artık bu oyalamalardan, bu oyunlardan vazgeçin diye. Mücadele ile büyük bir
emekle, büyük bir fedakarlıkla yarattığımız çözüm ortamını tahrip etmekten,
provoke etmekten vazgeçin. Israrla bu yönlü biz açıklamalar, çağrılar yaptık.
Bu tarzda sürdürerek kimseyi aldatamazsınız. Siz açıkça imha peşindesiniz.
Zaten artık bunu da gizlemiyorsunuz, açık açık söylüyorsunuz. Bir hayvan bile
bıçak altına yatırıldığında direnir. Bu da bir halktır. Bu kadar yıldır büyük
bedeller vermiş bir halktır. Özgürlükte karar kılmış bir halktır. Bu artık
kendi kimliğiyle, kendi iradesiyle, diliyle, kültürüyle özgürce kendisini
örgütleyerek yaşamak istiyor. Bunu çok açık ortaya koyuyor. Siz, bu halkı artık
aldatamazsınız, oyalayamazsınız. Ve kendi imha politikalarınızı
benimsetemezsiniz. Ne bu halka ne de bu Harekete dedik. Bundan vazgeçin.
Şimdiye kadar hep imha etmeye çalıştınız, sonuç alamadınız. Bundan Türkiye’de
çok büyük zarar gördü, Kürt halkı da zarar gördü. Artık bu ortaya çıkmıştır.
Artık imha ve inkar politikası yürütülemez duruma
getirilmiştir. Kürtler üzerinde yeniden bir egemenlik kurmak için imha
politikaları geliştirmeye gerek yok, bu çabalar boşunadır, bu çabalardan
vazgeçin. Kürt halkının, Hareketimizin, Önderliğimizin uzattığı çözüm elini
tutun. Bu Kürtlerin de yararınadır, Türk halkının da yararınadır. Türkiye devletinin
de yararınadır. Bu yönlü çabalar gösterirseniz, biz demokratik siyasal ve
barışçıl yöndeki çabalarımızı sürdürürüz. Aksi takdirde çabalarımız sonuçsuz
kalıyor, yürüttüğümüz çabalar tahrip ediliyor, çözüm olanaksız hale
getiriliyor, çok tehlikeli bir süreç geliştiriliyor biz bunu kabul etmeyiz
dedik.
‘GÜNEYİ İŞGAL ETMEK İSTİYORLAR’
Zaten bu süreci kendileri çoktan bitirdi. Niyetlerinde,
amaçlarında çözüm olsaydı, en makul önerilerde bulunduk. İşlerini çok
kolaylaştırdık. Bu anlamda adım atarlar dedik. Dikkat edilirse bizim her adımda
attığımız çözüm önerilerine karşı, karşıt adımlar attılar, hep tahrip ettiler.
Biz, deklârasyonu 13 Nisan’da yayınladık, onlar 14 Nisan’da büyük bir
operasyonla karşılık verdiler. Biz Yol Haritası’nı geliştirdik, onlar Yol
Haritası’nı tıkattılar. Biz barış gruplarını gönderdik, başbakan açıkça ‘başa
döneriz’ dedi ve döndü. Başa dönmek demek nedir? Tekrar imhayı sürdürmektir.
Zaten bunu söyledi. Bu söyledikten sonra da Önderliğimiz üzerinde baskılar
yoğunlaştırıldı, tutuklamalar daha da çapı büyütülerek sürdürüldü. Hem siyasi
hem askeri operasyonlar geliştirildi. Sadece Türkiye’deki operasyonlarla
yetinmediler, yurtdışına da kaydırdılar. İşte Avrupa’da yapılan operasyonlar,
diğer taraftan askeri yığınaklar, son dönemlerde Türkiye, Irak hududuna büyük
güçler yığmış durumdadırlar. Hem bir tampon bölge oluşturmaya çalışıyorlar,
insansızlaştırmaya çalışıyorlar, hem de güneyi Medya Savunma Alanları’nı işgal
etmek için büyük bir hazırlığı gerçekleştirmiş durumdadırlar. İşte uluslararası
bir takım ilişkilerdeki problemlerini çözerek Güney’e büyük bir işgali
gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bunu artık herkes görüyor, herkes söylüyor,
herkes yazıyor. Sadece bir söylemiyoruz. Burada bizi, Kürt halkını suçlamak
doğru değildir, haksızlıktır, bu ahlaki olamaz. Burada bir ahlaksızlık var.
Açıkça çözüme gelmeyen Türk devletidir. Tüm çözüm zeminini olanaklarını tahrip
eden Türk devletidir. Türk hükümetidir, bunu herkesin görmesi gerekiyor.
‘ORTADA DEMOKRATİKLEŞME ÇABALARI YOK’
* AKP yanlısı medya ve Tayyip Erdoğan’a yakın köşe
yazarları, son çatışmaları, gerginlik ve operasyonları gözardı ederek sizin
anayasa değişikliğini provoke etmek amacıyla eylemler yaptığınızı ifade ediyor.
Bu, bilinçli mi yapılıyor?
– Tamamen bilinçli yapılıyor. Türk medyasını tümüyle
belirtmek doğru olmayabilir ama büyük bir kesimi özellikle siyasi İslamı esas
alan medya kesimi, gerçekten bilinçli bir faaliyet yürütüyor. Tam bir özel
savaş, psikolojik savaş yürütüyor. Her şeyi ters yüz göstererek ki bunda
oldukça da etkililer. Toplumu aldatmaya çalışıyorlar. Ne zaman ki AKP Hükümeti
sıkışıyorsa, hemen bu sıkışıklıktan kurtarmak için mağduriyet edebiyatı
yapıyorlar. Bir taraftan Kürt sorununu çözmeye çalıştıklarını, işte Türkiye’de
demokratikleşmeyi geliştirdiklerini, yine birçok halkın sorunlarına el
attıklarını, çözmek istediklerini ama bunların engellendiğini yazıp çizmeye
başlıyor. Panellerde bunu dile getiriyorlar, bu tamamen bilinçli bir taktik
oluyor. Ortada aslında ne Kürt sorununu çözme var, ne çokça belirttikleri gibi
diğer halkların haklarına yönelik bir açılım var, yerine getirme var. Ne de
öyle Türkiye’yi demokratikleştirme çabaları var. Çok şey söylüyorlar, çok şey
dile getiriyorlar ama böyle çok sınırlı, çok cüzi bazı şeyler geliştirerek,
herkesi aldatarak esasta demokratikleşmenin önünü almaya çalışıyorlar. Kürt
sorununun çözümünün önünü almaya çalışıyorlar. Bu zeminleri tahrip ediyorlar.
Kendilerine göre bir zemin yaratmaya, kendilerini örgütlemeye çalışıyorlar.
İktidarlarını pekiştirmeye çalışıyorlar. Vurmak istedikleri
vurgunları gerçekleştirmek için bazı çabalar yürütüyorlar. Tüm çabalar
kendilerini ayakta tutmak içindir. İçine girdikleri zor durumdan çıkmak
içindir. Gerçek yüzlerinin açığa çıkmaması içindir. İktidarını kaybetmemek
içindir. Ele geçirdikleri siyasi, ekonomik rantları kaybetmemek içindir.
Tümüyle bunun için çalışıyorlar. Ama çok ustalar. Kendileri için çalışıyorlar,
kendi geleceklerini sağlama almaya çalışıyorlar. Bu konuda uzmanlaşmışlar. Yani
psikolojik savaşta, özel savaşta oldukça başarılılar diyebiliriz. Çünkü birçok
liberal çevre, demokratik çevre, aydın, yazar, sanatçı rahatlıkla bunu
yutabiliyor.
‘LİBERAL ÇEVRELER ALET OLUYOR’
Gerçekten AKP’nin siyasi İslamcı çevrelerin Türkiye’de
demokrasi mücadelesi yürüttüğünü, Türkiye’yi demokratikleşme yönünde
ilerlettiklerini, halkların sorunlarını çözmeye çalıştıklarını ciddi engellerle
karşılaştıklarını, işte bu engelleri aşmak yönünde buna destek olunması
gerektiğini söylüyorlar. Bu çevreler buna inanmışlar. Bu çevrelerin hepsi şunu
söylüyor: “AKP birtakım demokratikleşme adımlarını geliştirmek istiyor, buna
karşı CHP, MHP gibi statükocu, Ergenekoncu güçler engelliyor. Onun için bizim AKP’ye
destek olmamız gerekir. Belki AKP’nin yaptıkları yeterli olmayabilir ama en
azından bir takım adımlar atıyor. CHP, MHP, Ergenekonculara göre AKP daha
iyidir. AKP’nin yaptıkları belki beğenilmeyebilir, yeterli olmayabilir ama
bunlar ön adımlardır. Eğer bunlar geliştirilirse, daha sonra bunun üzerinden
istediğimiz adımlar gelişebilir, istediğimiz ortam ortaya çıkarılabilir. Onun
içinde desteklemek gerekiyor. İşte kim ki, buna destek olmuyorsa, o zaman
statükodan yanadır, Ergenekon’dan yanadır, bunlara karşı tavır almak gerekir
diyorlar.
Nitekim bunu zaten siyasal İslamcı çevreler en çok işliyor.
Belki beğenmeyebilirsiniz ama bir takım adımlar atılıyor, bu adımlar olumlu
adımlardır. Bunlara destek verilirse bunun üzerinden sonra yeni adımlar atılır.
Anayasa konusunda da, “belki istediğiniz anayasa olmayabilir, hatta bizimde
istediğimiz bir anayasa değişikliği değil ama ileride daha iyisini
gerçekleştirmek için bu adımların atılması şarttır diyorlar. Bunu herkese de
kabul ettirebiliyorlar. Neredeyse bütün liberal çevreler, demokratik hatta
sosyalist çevrelerin büyük bir kesimi bile bu propagandaya alet olabiliyor.
AKP’yi, CHP’ye ve MHP’ye karşı destekleyebiliyor veya kuyruğuna takılabiliyor.
Buradaki AKP oyunu, siyasi İslamcı çevrelerin oyunlarını göremiyorlar. Ortada
toplumu düşünme, Türkiye’yi düşünme yoktur. Türkiye’deki halkları düşünme
yoktur. Onların geleceğini yaratma yoktur. Tamamen siyasi İslamcı çevreler
siyasi ve ekonomik rantlar ele geçirmiş bunu korumaya, iktidarı korumaya
çalışıyor. Çünkü neredeyse dönemlerinin sonuna gelmiş bulunuyorlar. Oldukça
zorluklar yaşıyorlar, hem bu zorlukları aşmak hem iktidarlarını korumak hem de
siyasi ve ekonomik rantlarını korumak için daha da toplumu, herkesi daha da
aldatarak kendilerine alet ediyorlar ve bunda da önemli başarılar elde
ediyorlar. Kim ki, buna gelmiyorsa “değişimden yana değiller, demokrasiden yana
değiller, açılımdan yana değiller, özgürlüklerden yana değiller diyorlar.
Tersinden eski statükodan, Ergenekon’dan yana oldukları şeklinde hemen onları
da statükocu ve Ergenekoncu göstererek bu çevreleri etkisizleştirmeye
çalışıyorlar. Önlerindeki engelleri bu temelde kaldırmaya çalışıyorlar ve
böylelikle hedeflerini gerçekleştirmek istiyorlar.
‘KÜRDİSTAN’DA BÜYÜK KATLİAM VAR’
* Son zamanlarda KCK ve askeri operasyonlardan dolayı
kısmi de olsa liberal çevrelerde AKP’nin tutarlı olmadığına dair bir takım
eleştiriler yapıyor. Nasıl değerlendiriyorsunuz?
– Vicdan sahibi olan, yine gerçekten Türkiye’nin
demokratikleşmesinden yana olan, Türkiye’nin geleceğini düşünen herkesin,
AKP’nin ve yandaşlarının geliştirdiği propagandaya dikkat etmeleri ve buna alet
olmamaları gerekiyor. Dikkat edilirse bir taraftan güya anayasa değişikliği
yapmaya çalışıyor, bir taraftan büyük bir askeri operasyon hazırlığı içerisinde,
büyük bir katliamı gerçekleştirmek için çalışıyor. Bunların ikisini birlikte
yürütüyor. Esasta yürüttüğü ise, büyük bir askeri operasyonu gerçekleştirmedir.
Kürdistan’da büyük bir katliamı gerçekleştirmedir. Büyük bir soykırımı
gerçekleştirmedir. Bunu gizlemek için, örtbas etmek ve dikkatleri başka yerlere
çekmek için ve böyle bir soykırımı gerçekleştirdiğinde tepkileri en asgariye
indirgemek için toplumun istemleri var, beklentileri var. Sanki toplumun istem
ve beklentilerini yerine getiriyormuş gibi herkesin dikkatini oraya çekiyor,
alttan da büyük bir operasyonu, katliamı gerçekleştirmeye çalışıyor. Sırf bunu
gerçekleştirmek için bu adımları atıyor. Eğer Kürtlere yönelik bu geliştirilen
katliam önlenemezse, sadece burada Kürtler katledilmiş olmayacak. Türkiye
demokrasisi de, Türkiye halkı da, Türkiye’nin geleceği de katledilmiş olacak.
Bugün Türkiye’nin en önemli demokrasi gücü Kürt gücüdür,
PKK’dir. PKK ve Kürtler Türkiye’nin demokratikleşmesi için büyük bir mücadele
yürütüyor. Bu mücadele olmasaydı, Türkiye çok olumsuz bir durumda olurdu.
Türkiye’de demokratikleşme isteniyorsa, Türkiye’nin geleceği daha da
güzelleştirilmesi isteniyorsa, kesinlikle AKP’nin bu tehlikeli oyununa karşı
durmaları gerekir. AKP, dikkatleri başka yerlere çekerek yapmak istediklerini
yapmaya çalışıyor. Anayasa tartışmaları içerisinde Erdoğan durup dururken
başkanlık sistemini ortaya attı. Bunun nedeni, bakıyor biraz sıkışma mı var,
hemen gündemi değiştirerek tartışmaları farklı bir noktaya çekerek sıkışmadan
kendini kurtarıyor hem de kamuoyunu yönlendiriyor. Birçoğu da bunun farkında
olmuyor, bir bakmış ki, AKP yapmış bitirmiş. Yani tabiri caizse okus pokus
yapıyor. Neyi gerçekleştirmek istiyorsa hemen gündemler oluşturuyor, herkesin
dikkatini oraya çekerek herkesi onunla oyalayarak istediğini yapıyor ve elde
ediyor.
ESAS YAPILMAK İSTENEN GİZLENİYOR
Dikkat edelim, anayasa tartışmaları geliştiriliyor, başka
tartışmalar geliştiriliyor, gündemler oluşturuluyor diğer taraftan esas
yapılmak istenen gizleniyor, dikkatlerden kaçırtılıyor. Yapılmak istenen nedir?
Güney’e yönelik büyük bir askeri işgaldir. Büyük bir Kürt katliamını
gerçekleştirmedir. Çünkü tümüyle kaderini buna bağlamış. Bunu kapitalist modern
sistem de istiyor. Özgür Kürdün tasfiyesini istiyor. Bu görevi AKP’ye vermiş, AKP’nin
iktidarda kalması buna bağlıdır. Bunu gerçekleştirerek iktidarda kalmaya
çalışıyor. Çünkü bunu gerçekleştiremezse iktidarı kaybedecektir. Başka güçleri
iktidara getirecektir. AKP bunu çok iyi biliyor. İktidarını korumak için elde
ettiği rantları sürdürebilmek için kapitalist modernist sistemin önüne koyduğu
hem Kürt sahasında hem de bölgesel alandaki görevleri yerine getirmeye
çalışıyor. Tam da bunları yerine getirmek istediği bir dönemde anayasa
tartışmalarını bilmem başka gündemleri gündeme getiriyor.- ANF
– Yarın: Artan diplomatik hareketin amacı
– Mesud Barzani neden Ankara’ya davet edildi
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info