28 Nisan 2016 Perşembe Saat 11:57
19 Temmuz 2012 Rojava Devrimi’yle Kürtler çok önemli bir
tarihi dönemece girmiş, tarihi kazanımlar elde etmiştir. Rojava Kürdistanı’nda
Kürtlerin ve Ortadoğu’daki tüm halkların kaderini belirleyecek olan bu devrim,
yüzyılın ve halkların devrimi olarak tarih kayıtlarına girmiştir.
Keza Kuzey Kürdistan’da AKP ve sömürgeci faşist Türk
devletinin çözümsüzlük ve soykırım politikalarına karşı özyönetim ilanlarına
giden Kürt halkı, şehirlerini ve mahallelerini işgalcilerden korumak için büyük
bir direnişi geliştirmektedir. Bu direniş, sömürgeci faşist Türk devleti ve AKP
faşizmini o kadar zorlamaktadır ki bu zorlanma en üst düzeyde faşizmin
elebaşısı Recep Tayyip Erdoğan tarafından itiraf edilmiştir.
Güncel konjonktürde özellikle de Nusaybin’de halkın
gösterdiği direniş, sömürgeci çeteler ve elebaşılarının psikolojilerini bozmuş,
ağır kayıplar verdirmiştir. Bu nedenle Tayyip Erdoğan ruh ve zihniyet ikizi
olan faşist Devlet Bahçeli ile hemfikir bir halde Nusaybin’in yerle bir
edilmesi emrini tüm kamuoyu önünde vermiştir.
Bu nedenle bir süredir sömürgeci faşist Türk devlet
çeteleri, sokak çatışmalarından kaçınmakta, şehir içerisine girmemekte, uzaktan
tank ve top atışlarıyla kenti bombalamaktadır. Buna rağmen YPS ve YPS-Jin
direnişçilerinin aldığı tedbirler nedeniyle herhangi bir sonuç elde
edememektedir. Buna karşı yakaladıkları sivil insanları öldürüp sınır üzerine
atmakta, bu insanları direnişçi olarak göstererek sahte bir zafer havası
yaratmak istemektedir. Son olarak 18 gencin öldürülüp cenazelerinin sınır hattına
atılması bu nedenledir. Aynı zamanda yenilgilerinin ve direnişin bu kadar
başarılı olmasının nedeni olarak da direnişçilerin Rojava’dan destek aldığı,
savaşçı, lojistik ve cephane ihtiyaçlarını Rojava’dan karşıladığı gibi bir algı
yaratıp geliştirmek istedikleri kimi planlarına da zemin hazırlamaya
çalışmaktadır.
Nusaybin’in hemen karşısında Qamişlo şehri bulunmaktadır.
Sömürgeci faşist Türk devleti sınırın her iki tarafında da benzer bir saldırı
geliştirilmesi halinde istediği sonuçlara daha kolay ulaşabileceğini
düşünmektedir. Peki, bu ne kadar doğrudur?
Kuşkusuz Qamişlo’da yaşayan insanlar ile Nusaybin’de
yaşayanlar yakın akrabadırlar. Nusaybin’de direnen Kürt gençleri Qamişlo’dan
aldıkları moral ve manevi destekle direnmekte, Kobanê ruhuyla sömürgeci faşist
Türk çetelerine karşı savaşmakta, Rojava devriminin temsil ettiği insanlık
değerlerini savunmak için mücadele etmektedir. Ancak sömürgeci Türk faşizminin
iddia ettiği ve yaratmak istediği algı gibi Qamişlo’dan Nusaybin’e veya
herhangi bir Kuzey Kürdistan direniş merkezine savaşçı, lojistik ve cephane
yardımında bulunmamaktadır. Bulunma koşulları da yoktur. Çünkü sömürgeci faşist
Türk devleti tüm sınırı kapatmış, duvarlar örmüş, hendekler kazmış, son model
teknik araçlarla adeta kuş uçmasına bile izin vermemektedir. Kaçakçılık veya
başka nedenlerle (akraba ziyareti, mültecilik vb.) sınırı geçmek isteyen
sivilleri de katletmektedir. Buna ilişkin geçmiş zaman diliminde çokça olay
yaşanmış ve basına da yansımıştır. Bu nedenle ileri sürülen iddialar doğru
değildir.
Sömürgeci faşist Türk devleti ve onun elebaşısı Recep Tayyip
Erdoğan bu iddialarla aslında çok daha temel bir amaçlarını gerçekleştirmek
istemektedirler. Kuzey Suriye’de gelişen Demokratik Federalizmi ve Kürt
statüsünü önleme amacı, başta sömürgeci faşist Türk devleti olmak üzere
Kürdistan’ı sömüren tüm sömürgeci güçlerin ortak amacı durumundadır. Geçtiğimiz
ay Davuloğlu’nun İran’a giderek Ruhani ve diğer İran yetkilileriyle yaptığı
görüşmede hiç bir konuda anlaşmayan, hatta düşmanlık içinde olan Türkiye ve
İran sömürgeci devletleri Kürt düşmanlığı üzerinde ortaklaşmış ve birlikte
hareket etme kararı almıştır.
Buna benzer bir görüşme ve anlaşmanın gizli bir şekilde
Suriye ve Türkiye sömürgeci faşist devletleri arasında da gerçekleştiği
söylenmektedir. Cezayir’de yapılan bu görüşmede sömürgecilerin, Kürtlerin
statüsüz bırakılması ve soykırımı konusunda anlaştıkları anlaşılıyor. Esad-rejim askerlerinin Qamişlo’da halka ve
özerk yönetimin güvenlik güçlerine saldırması, bu plan ve anlaşmayla bağlantılıdır.
O nedenle Qamişlo’da yaşanan olay ve çatışmaların spontane ve lokal olduğu
düşünülmemeli, kısa sürede biteceği de beklenmemelidir. Benzer olay ve
çatışmalara hazır olmak, bunların tedbirlerini geliştirmek Rojava güçlerinin
dikkatle üzerinde durması gereken hususlar olmaktadır.
Çünkü Suriye ve Türkiye sömürgeci devletleri arasında
Cezayir’de yapılan görüşme tehlikeli sonuçlar da verebilecek niteliklere
sahiptir. Bugün her ne kadar Suriye ve Türkiye sömürgeci devletleri
birbirleriyle savaş halindeyse de konu Kürtler olduğunda ortak hareket
edecekleri bilinmelidir. Bu nedenle Kürtler tarihten ders çıkarmayı bilmelidir.
Irak ve İran arasında 8 yıl süren savaş sonrası Cezayir’de anlaşmaya varması
sonucu Güney Kürdistan’da bulunan halkımız Enfal ve Halepçe gibi katliamlara
maruz bırakılmıştı.
Suriye ve Türkiye’nin de İran ve Irak gibi Cezayir’de
görüşmeleri ve anlaşmaları kesinlikle bir tesadüf değil, bilinçli bir
tercihtir. Amaç da aynıdır Kürt soykırımı!
Benzerliklerin yanı sıra farklılıklar da bulunmaktadır.
Öncelikle Güney Kürdistan’dan farklı olarak Rojava’da her şart ve koşulda her
türlü saldırı karşısında halkı savunan ve bunda başarılı olan APOCU fedai bir
ruh ve güç bulunmaktadır. YPG ve YPJ güçleri herkese korku salan ve gittikleri
her yeri ele geçiren DAİŞ çetelerine tarihi bir yenilgi yaşatmış, Kobanê gibi
küçük bir yeri tüm olanaksızlık ve cephane azlığına rağmen Arin Mirkan gibi
fedai savaşçılarıyla aylarca savunmasını bilmiş bir güçtür. Bu nedenle KDP ve
diğer Güney Kürdistanlı güçler gibi düşman saldırıları karşısında halkı bırakıp
kaçacak değillerdir.
İkincisi başta Suriye olmak üzere Ortadoğu’da yaşanan
savaşın esasta bir ideolojik savaş ve mücadele olduğu gerçeğinden hareketle
Rojava’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın, 21. Yüzyıla damgasını vuracak,
halklara, dinlere, kültürlere ve tüm farklı topluluklara umut olan felsefesi ve
ideolojik çizgisi bedenleşmektedir. Demokratik Konfederalizm tüm halkların
farklılık içinde birlikte yaşamasını öngören bir siyasi proje ve çizgidir.
Ortadoğu’da yaşanan bu kadar keşmekeşlik içinde, mezhep, etnik, din vb.
kimliklerin çatıştırılmak istendiği nefret ortamında bu proje ve çizgi yegane
çözüm olarak gün gittikçe halklar tarafından kabul görmektedir. Bu nedenlerle
her ne kadar Suriye ve Türkiye sömürgeci devletleri kendi aralarında Kürtleri
statüsüz bırakma ve soykırıma uğratma konusunda anlaşma sağlasa da gelişmelerin
bu sömürgecilerin istemleri doğrultusunda seyredeceği doğru bir beklenti olmaz.
Bu bir mücadele konusudur ve bu mücadelede ideolojik, örgütsel ve toplumsal
olarak en etkili, güçlü, çözüm üretme kapasitesinde olan güç daha avantajlı
olacaktır.
Gerek Suriye’deki Esad iktidarı gerekse de Türkiye’deki
Erdoğan iktidarının topal ördek konumunda olduğu, yıkılma trendine girdikleri
ve ülkelerinin kimi imkanlarını uluslararası kimi güçlere pazarlayıp peşkeş
çekerek ayakta durmaya çalıştıkları bir gerçektir. Ayrıca İran ve Irak arasında gerçekleştirilen
Cezayir Anlaşması sonrası yaşanılanların da iyi analiz edilmesi gerekir. Irak
rejimi çökmüş, Saddam idam edilmiş, Güney Kürdistanlı Kürtler federal bir statü
kazanmıştır. Bu nedenle Esad ve Erdoğan rejimlerinin bu anlaşmanın aleyhlerine
de döneceğini bilmesi gerekir. Özellikle de Esad rejimi bunu asla aklından
çıkarmamalıdır. Türkiye ile girdikleri her türlü ortaklıkta ne kadar zarar
gördüklerini hatırlamalı, 1999’da Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’a karşı
geliştirilen uluslararası komploya zemin olan Adana Anlaşması sonrası bugün
içine düştüğü durumu, iç savaşı görerek, Türkiye ile geliştireceği her ortak
tutumun kendisi aleyhine de döneceğini asla unutmamalıdır. Çünkü Türkiye bu
anlaşmayla “bir taşla iki kuş vurma taktiğini geliştirmek istemektedir.
Bu taktiğe göre Türkiye DAİŞ, El Nusra vb. çete örgütleriyle
yıkamadığı Suriye rejimini Kürtler üzerine saldırtmak istemektedir. Kürtlerin,
besledikleri çetelerden çok daha güçlü ve direnişçi olduğunu bildiği için
Suriye rejimini bu yolla zayıf düşürmeyi, hatta yıkmayı, Kürtleri de Esad rejim
güçleriyle uğraştırıp zayıflatarak KDP ve ona bağlı kimi işbirlikçi Kürtlere
alan açarak Rojava ve Suriye’deki amaçlarına ulaşmak istemektedir. Zira daha
şimdiden işbirlikçi KDP tarafından beslenen, parayla örgütlendirilen ve
kendilerine “Rojava peşmergeleri adı verilen çete yapılanmaları Qamişlo’daki
çatışmaları gerekçe gösterip YPG ve YPJ’nin tek başına saldırıları
püskürtemeyeceği ve halkı koruyamayacağı gibi bir saçma iddiayla Rojava’ya
geçmek istediğini açıkladı. Bu durumun kendisi bile yaşanan durumun ne kadar
organizeli, planlı ve kirli hesaplar taşıdığını gözler önüne sermektedir. Gerçi
bu çete yapılanmasının bu taleplerinin kabul edilmeyeceğini bildiği için bu
kadar rahat konuşmakta, sahte kabadayılar gibi sahte cesaret gösterileri
yaptığını söylemek de gerekir. İnsana sorarlar Rojava Devrimi’nin geliştiği 4
yıl boyunca halkımız, ülkemiz vahşi saldırılara maruz kalırken siz neden
Rojava’yı bırakıp Güney Kürdistan’a kaçtınız? Neden direniş saflarına
katılmamaları için gençlerinizi evlerde saklayıp sınır dışına gönderdiniz?
Madem bu kadar savaşabilecek gücünüz vardı, bu kadar ülkenizi savunma duygularıyla
yurtsever bir duruşa sahiptiniz neden her platformda, her uzatılan mikrofonda,
kanlarıyla, canlarıyla Rojava’yı savunan direniş güçlerine en ağır hakaretleri
yaptınız? Neden bağlı bulunduğunuz ENKS yoluyla Halep’in Şêx Meqsut
Mahallesi’nde kendilerine Suriye muhalefeti diyen çetelerle bir olup halkımıza
karşı saldırıyorsunuz? Kuşkusuz bu konu
daha çok su götürür, ama konumuz şimdilik bu değildir. Kısacası KDP’nin bu çete
yapılanmasını iradeleri hilafına da olsa ileri sürüp kullanmak isteyeceği nettir.
Sözün kısası Kürtler oynanan oyunların farkında olmalı,
tedbirlerini geliştirmeli ve çetin bir mücadele sürecine kendilerini
hazırlamalıdır. Herhangi bir minnet ve beklentimiz olmazsa da barışçı bir
yönteme şans tanıma niyetiyle şunu söyleyebiliriz umarız Esad ve Erdoğan gibi
diktatörler akıllarını başına toplar ve yol yakınken sonlarını getirecek ve
bölgemizdeki acı tabloyu daha da çıkılmaz hale getirebilecek bu tarihi akıl
tutulmasından vazgeçerler. Kürtler her koşulda direnip sonuç alacaktır, gerisi
sömürgeci düşmanın bileceği bir iş!
Alîşêr Pîran
Kürdistan Stratejik
Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com –
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info – www.navendalekolin.com
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”