28 Ocak 2017 Cumartesi Saat 07:35
Halk yönetimi olarak
ifade edilen bu kavramın biçim olarak demokrasiyi temsi ettiğini ifade etmek
mümkündür. Bunun yanında hem kavramın tarihsel bağlamını oluşturmak hem de
içeriğini yeniden tanımlamak demokrasi kavramının gerçek kimliğine kavuşmasını
sağlayabilecektir.
Geniş anlamıyla demokrasi “…devlet ve iktidarı tanımamış
toplulukların kendilerini yönetmesi olarak tanımlanabilir. Sayfa: 19 Kürt
Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü -Kültürel Soykırım Kıskacındaki Kürtleri
Savunmak- Abdullah ÖCALAN) Bu kavramsal açıklamada demokrasi, toplumların
devlet olmadan kendilerini yönetmesi anlamına gelmektedir. Devlet ve iktidarın
oluşmadığı, toplumun kendini oluşturduğu politika ve ahlak olgusuyla yönettiği
bir düzlemi ifade etmektedir. Bu tanım kendi içinde hem kavramsal hem de tarihsel
bağlamı içermektedir. Devlet ve iktidarın olmadığı bir yönetim sistemi
kavramsal içeriği ifade ederken, devlet ve iktidarın henüz ortaya çıkmadığı
dönemler de tarihsel bağlamı ifade etmektedir. Tarihsel oluş dönemi ise
toplumsallaşmanın da tarihinin ana kaynağı olan Neolitik Tarım ve Köy
Toplumuyla başlar.
Neolitik toplumla başlayan ve devletsizlikle anlama kavuşan
demokrasinin en ideal tanımı toplumun varoluş halidir. Toplum öz ve ontolojik
olarak kendisini demokrasi olarak inşa eder. Toplumun en temel varoluş
özelikleri böylece demokrasinin de temel özellikleri olarak ifadeye kavuşur.
Toplumsal varoluş hali olarak demokrasiyi iki temel boyutta tanımlayabiliriz.
İlk temel boyut demokrasinin zihniyet hali olurken ikinci temel boyut ise bu
zihniyet halinin kendisini somutlaştırdığı ve görünür kılığı yapısallığı yani
politik sistemidir.
Demokrasinin zihniyet halini belirleyen temel olgu ise özgür
toplum zihniyetidir. Bu da kaynağını demokrasinin en temel ontolojisi olan
kadına dayalı toplumsallıktan alır. Böylece demokrasinin en temel kaynağı kadın
toplumsallığına dayalı olmasıdır. Devletin ortaya çıkmasından sonra demokrasi
tarihinin en temel handikabı kadını arka planda bırakarak demokrasiyi inşa
edebileceğini sanmasıdır. Eğer bir sistemde kadın ve ona dayalı bir
toplumsallık inşası yoksa istendiği kadar özgürlük, eşitlik, adalet densin
sonuç devlet ve iktidara kurban olmaktan başka bir şey olmayacaktır. Demokrasi
zihniyetinin bir diğer özelliği komünallik olmaktadır. Komünallik öz olarak
toplumun kendisinin dayanışma, paylaşma, adalet ve eşitlik gibi temel toplumsal
değerlere göre inşa edebilmesidir. Eğer bir yerde toplumsallık varsa orada
komünallik vardır. Komünalliğin en somut kılındığı temel özelikler vicdan,
ahlak ve politika olgularıdır. Böylece bu özelliklere dayalı olarak inşa edilen
komünallik demokrasinin en temel zihniyet formu olur. Doğayla uyumlu yaşam
olarak tarihi ve mekanıyla birlik halinde yaşamak demokratik zihniyetin ekoloji
ilkesini ifade etmektedir. Demokrasinin bir diğer özelliği ise kendisini
savunabilme gücüdür. Yani öz savunma. Kendi öz savunmasını kuramayan demokrasi
yani toplum kendisini inşa edemeyeceği gibi yabancı iktidarlara da kurban
olmaktan kurtulamaz. Böylece geniş anlamda demokrasiyi dört ana özellik
etrafında tanımlamalıyız. Demokrasi, kadın toplumsallığı, komünalite, ekolojik
yaşam ve öz savunmaya dayalı olarak toplumun kendini yönettiği sistemidir.
Adalet, özgürlük, eşitlik, paylaşım, vicdan ve politika gibi demokrasinin temel
değerleri ancak bu dört ana özelliğe dayalı olarak anlama kavuşabilir.
Demokrasinin zihniyet hali yanında ikinci temel boyutu ve
alanı yapısallığıdır. Her zihniyet hali kendisini yeryüzüne bir yapısallıkla
indirir. Topluma ulaşmak ve böylece toplumsallaşmak ancak politik bir sistem
inşasıyla gerçekleşebilir. Bu anlamıyla genel olarak politika ve politik alan
demokrasinin sistemsel boyutunu oluşturmaktadır. Toplumun varlığını oluşturması
ve geleceğe taşırması, temel hayati soranlarını çözebilmesi ve böylece
kendisini geleceğe taşıyabilmesi politik faaliyeti ifade etmektedir. Bu
faaliyet ise kurulan kurumsal yapılarla yerine getirilmektedir. Demokrasinin
kurumsal boyutu da tıpkı zihniyet halinde olduğu gibi devletsizlik üzerine inşa
edilmektedir. Devletsizlik ise yönetimin toplumun elinde olması, yönetimin
ademi merkezi olması, hiyerarşi ve iktidar tarzı dikey ve katı merkezi
yapıların oluşmaması anlamına gelmektedir. Böylece demokrasinin kurumsal boyutu
toplumun kendi kendisini yönettiği, yerellere yani tabana dayalı, hiyerarşi ve
iktidar üretmeyen yatay kurumsal ağla ortaya çıkmaktadır. Günümüzde bu
kurumsallık kendisini Demokratik Konfederal Sistem ve sivil toplum kurumlarıyla
ifade etmektedir. Demokrasi kavramını hem zihniyet hem de yapısal – kurumsal
boyutuyla tarihsel ve kavramsal bağlamında böyle tanımlamak gerekmektedir.
Tanımlanan bu hakiki demokrasiye Toplumsal (Komünal) Demokrasi demek te
mümkündür.
Dar anlamada demokrasiyi ise devletlerin ortaya çıktığı
dönemden itibaren kimlik kazanan özellikleriyle ifade etmek gerekmektedir.
“İktidar ve devlet olgularının yoğunca yaşandığı toplumlarda iktidar ve devlet
yönetimi dışında kalan özyönetimleri dar anlamda demokrasi kapsamında
değerlendirmek mümkündür. Sayfa: 19 Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü
-Kültürel Soykırım Kıskacındaki Kürtleri Savunmak- Abdullah ÖCALAN)
Bu durumda değişen en temel faktör Toplumsal Demokrasi
sistemi yanında bir de devlete dayalı bir düzenin gelişmiş olmasıdır. Bu
düzlemde en önemli faktör iki sistemin de taban tabana bir birine zıt olması ve
kesinlikle birbirlerini ortadan kaldırmak istemeleridir. Fakat fiziki olarak bu
mümkün olmadığı için ortaya çıkan temel durum demokrasi olarak örgütlenen
toplumun kendi özyönetimini inşa ederek kendisini yönetmesidir. Güçlü özyönetim
inşası devlet ve iktidar düzenine karşı verilen en temel öz savunma
mücadelesidir. Böylece özyönetimini kurmak ve devlete karşı savunmak dar
anlamda demokrasinin en temel özelliği olur. Siyasal yollardan askeri öz
savunmaya kadar geniş bir yelpazede verilen bu mücadelenin en temel amacı
devlet ve dayandığı sistemi anlamsızlığını ortaya koyarak onu toplumsal
düzlemden dışarı atarak aşmaktır. İçinde yaşadığımız beş bin yıllık dönem
toplumların kendi özyönetimlerini kurarak devleti aşmaya çalıştığı demokrasi
çağını temsil etmektedir.
Demokrasinin bu hakiki tanımı dışında bir de Yunan’dan
başlayan ve günümüzde kapitalist sistem tarafından öne çıkarılan liberal olarak
tanımlanan bir demokrasi tanımı da mevcuttur. Bu açıktır ki gerçek anlamda
demokrasi olmayıp demokrasi istismarcılığıdır. Demokrasi adına toplumu
kapitalist sistemin çarkları arasına almak isteyen bu sistemin ana özelliği
toplumsallığa değil bireyciliğe dayandırılmasıdır. Özgürlük, eşitlik,
farklılıklara saygı, adalet derken söylenen bireyin toplumdan koparılmasından
başka bir şey değildir. Birey toplumdan koparsa eşit, özgür olur ve bu kopuşa
saygı duymak olarak toplumsuz birey tanınırsa demokrasi gerçekleşir ve böylece
adalet sağlanmış olur. Bireyi toplumsal gerçekliğinden koparan bu yaklaşım
açıktır ki toplumu parçalamanın yolunu bireyciliği hortlatarak bulmuştur.
Böylece parçalanan topum her türlü sömürü ve egemenliğe hazır hale getirilir.
Bireycilik nesnelleştirilen toplumun anahtarı olur. Bu anlamıyla inşa edilen
parlamenter sistemler, seçimle belirlenen parlamentolar, anayasa, temsiliyet,
siyasi partiler bu düzenin kendisini demokrasi istismarıyla maskelemesinin en
temel araçlarıdır.
“Kapitalist modernitenin geliştirdiği bu model, özünde
sınıfsal çelişkileri yumuşatarak yönetmeyi amaçlamaktadır. Kapitalist modernite
bir yandan ulus-devlet gibi devlet iktidarının en yoğun ve yaygın bir biçimini
kendi dışındaki tüm toplumsal güçler üzerinde sürdürürken, diğer yandan
sistemin baskı ve istismarı altındakileri sus payı kabilinden temsili
parlamenter demokrasiye razı etmeye çalışmaktadır. Liberal demokrasi denilen
olgu bu oluyor. Sayfa: 19 Kürt Sorunu ve Demokratik Ulus Çözümü -Kültürel
Soykırım Kıskacındaki Kürtleri Savunmak- Abdullah ÖCALAN)
Sinan Şahin
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html- http://kursam.net/index.html