HABER MERKEZİ- Biliyorsunuzki erkek egemen sistem kendini iktidar, devlet ve şiddet ekseninde
örgütledi. Bunu yapmak için zihniyetin esnekliğine ve ideolojinin gücüne dayandı. Ve bu var olan gücünü tüm yönleriyle kadına yönelik kullandı. Hele ki bu son dönemde Türkiye’nin genelinde ve Kuzey Kürdistan’da artış gösteren kaçırma, alıkoyma, cinsel taciz, tecavüz ve intihara sürüklenmelerin kof tutmuş erkek egemen zihniyet tarafından bilinçli, planlı ve sistematik yürütülen bir soykırım saldırısının parçası olduğunu biliyoruz.
Geçmiş tarihten bu yana bilinçli kadınları cadı, büyücü ,pirebok adı altında yaktılar . Günümüze bakıldığında aynı yöntemler kadınlar üzerinde tekrarlanıyor . Muğla’da okuyan Pınar Gültekin 22 Temmuz 2020 ‘de Cemal Metin Avcı tarafından ilk önce öldürüp daha sonra yakarak çöp bidonuna koyduğu yani ne kadar vahşice öldürdüğünün haberini duymuştuk . Sadece Pınar değil Adana’da öldürülen Hülya Güllüce , Ordu’da Ceren Özdemir, Maraş’ta Edanur Şahin ve Aydın’da Sinem kaya gibi yüzlerce kadın akıl almaz yöntemlerle katledildiler. Bu katliamların bizzat devlet eliyle yapıldığını anlamak gerekir. Çünkü devlet demek şiddet, tecavüz, katliam, kırım demektir. Devletten medet umulmamalı ondan hesap sormalıdır.
Kuzey Kürdistan’ın Şirnex, Elîh, Silopî ve Muş’ta asker, polis ve korucular tarafından Kürt kadınına yönelik geliştirilen tecavüzün aslında yukarıda belirtiğim gibi devletin Kürt kadını şahsında Kadın Özgürlük Hareketine ilişkin geliştirdiği planlı, örgütlü politika ve özel savaş yöntemidir. Bu yöntemle tecavüzleri meşrulaştırıp kadın iradesini kırıp içlerine korku salmak. Bunun için kadına uzanan her elin her korkunun kırılması , ancak kadının kendi öz savunmasını ve iradesini güçlendirmesi gerekir.
Pandemi Döneminde Şiddet Virüsten Daha Tehlikeli Bir Hal Aldı
Tüm dünyayı etkisi altına alan koronavirüs salgını Türkiye’de de ciddi kısıtlamaları beraberinde getirdi. Salgının kontrol altına alınması için sözde ‘Evde kal’ çağrıları yapıldı. Ancak pandemi nedeniyle evde kalmak zorunda kalan kadınların büyük bir bölümü erkekler tarafından şiddete sistematik tecavüze maruz kaldı. Sosyo Politik Saha Araştırması Merkezi, 3-8 Nisan tarihleri arasında gerçekleştirdiği “Covid-19 Kadının Etkilenimi ile Kadın ve Çocuğa Yönelik Şiddete İlişkin Türkiye Araştırma Raporu”nda araştırmaya katılanların yüzde 23,7’i psikolojik şiddete, yüzde 10,3’ü ekonomik şiddete maruz kaldığını söyledi. Bunlar sadece rakamlara yansıyanlar bilançonun çok daha ağır olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz.
Pandemi döneminde kadına yönelik şiddetin arttığı bilinen bir gerçeklik. Daha önce bir nebzede olsa kadınlara koruma çatısı açan Amed Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı sığınmaevleri kayyumun gaspıyla eril devlet zihniyetinin eline geçti. Bu sebeple sığınma evleri kadınları koruması şöyle dursun, var olan şiddetin, taciz ve tecavüzlerin bizzat kaynağı oldu. Bu yüzden koruma değil de öldürmeye göz yuman bir pozisyonda olması tepki çeken bir uygulamaya imza attı. Kentteki sığınmaevleri, kadınların yaptığı başvuruları kategorilere göre ayırdı. “Ağır şiddete uğrama, ağır darp” yoksa mağdur kadınların sığınmaevlerine yaptıkları başvurular reddetti. Devletin bu yaklaşımlarından dolayı kadınların sığınma evlerine başvuruları düştü.
Kadınların yüzde 35’inin şiddet gördüğü Türkiye’de toplam 145 sığınma evi bulunuyor. Amed’te ise 6 sığınma evi bulunuyor. Kadına yönelik şiddet ve cinayetlerde artış yaşanmasına rağmen Amed’te bulunan kadın sığınmaevleri, koronavirüs nedeniyle başvurulara sınırlama getirdi. Salgın nedeniyle sözde tedbirleri sıkılaştıran sığınmaevleri, başvuruları kategorilere ayırdı. “Ağır şiddete uğrama, ağır darp” yoksa mağdur kadınların sığınmaevlerine yaptıkları başvurular rededildi ve kadınlar geri çevirildi. Pandemi dönemini fırsat bilen devlet zihniyeti hemen hemen her yerde özellikle Kuzey Kürdistan’da fiziki ve siyasi soykırımını güçlendirdi.
Korkunç Tablo
Kadın Cinayetleri’ni Durduracağız Platformu’nun verilerine göre, 2013 yılında 237; 2014 yılında 294; 2015 yılında 303; 2016 yılında 328; 2017 yılında 409; 2018 yılında 440; 2019 yılında 474 kadın öldürüldü. Koronavirüs salgının Türkiye’yi etkisi altına almaya başladığı Ocak ayında 27, Şubat’ta 22, Mart’ta 29, Nisan’da 20, Mayıs’ta 21, Haziran’da 27, Temmuz’da 36, Ağustos’ta 27, Eylül ayında ise 16 olmak üzere, 9 ayda toplam 225 kadın cinayeti yaşandığı açıklanmıştı. Bu verilere bakıldığında kadın katliamlarının artık bir cins kırımının yaşandığını görebilirsiziniz.
Bunun yanı sıra siyasi soykırımda da artışların yaşandığını özelliklede HDP ‘ye yönelik başlatılan kayyum son derece planlı yapılan bir hamleydi ,hizmet için değil de yolsuzluk ve usulsüzlüğün rahat bir şekilde yapmaları için kayyumlar atandı. HDP’nin 31 Mart seçimlerinde kazandığı 69 belediyeden 15’ine kayyum atanmıştı bunun 9‘u kadındır.
Yandaş Medyanın Eril Dili Katliamlara Teşvik Ediyor
Tüm bu yaşanan katliamlar karşısında yandaş medyanın eril dili tacizi, tecavüzü, kadına yönelik şiddeti normalleştirerek servis ediyor. Ayrıca hiçbir etik değeri olmayan mağdur kadını hedef göstererek katliamlara teşvik ediyor. Buna karşı kadının öz savunma dilini ortaya çıkaran bu yönde gerçek haberlerle kadınların çığlıklarını duyurmaya çalışan kadınlar hedef alınıyor. Bir yandan kayyumlar devam ederken diğer yandan devletin gerçek yüzünü bütün çıplaklığıyla gösteren özgür kadın muhabirlerine yönelik tutuklanmalar her geçen gün hızla artarak devam ediyor. Biliyorsunuz Van’ın Çatak ilçesinde operasyona çıkan askerler tarafından 11 Eylül’de gözaltına alınan ve iki gün sonra Van Bölge Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin yoğun bakım ünitesinde oldukları ortaya çıkan 50 yaşındaki Osman Şiban ve 55 yaşındaki Servet Turgut’un helikopterden atıldıkları haberini yapan 4 muhabir gözaltına alınmıştı 2’si ise kadındır Jinnews muhabiri Şehriban Abi ve MA muhabiri Berivan Altan’dır. AKP-MHP faşist devletinin kadının toplumda söz, yetkili ve biliçlenmemeleri için bu yollara başvuruyor. Bilinçli kadın erkek zihniyeti için bir tehlike teşkil ettiği için kadının gelişmesini istemez sadece kendisine kul ve köle olmasını ister.
Kadının İşgali Toplumun İşgalidir
“İşgalci karakterini kadınların bedenlerine, ruhlarına, duygularına, bilinçlerine ve ütopyalarına kadar indirgemiştir. Kadının işgali toplumun işgalidir. Kadının köleliği, toplumun köleliğidir. Kadının iradesizleştirilmesi toplumun iradesizleştirilmesidir.”
21. yüzyılın kadın yüzyılı olduğu, tüm dünyada olduğu gibi Kürdistan’da da Kürt kadınların bu çağın öncüleridir. Özgür Kadın Hareketin öncülüğünde tüm kadınların ortak mücadeleleri sonucu ortaya çıkardığı demokratik kadın konfederalizmi, öz savunma ve kadın kurtuluş ideolojisi gibi alternatif model ve düşüncelerin Kürt kadınlarını her zamankinden daha fazla görünür kıldığı için hedef haline geliyor bunun için özgür yaşamın kadın açısından tek alternatif olduğunu söyleyebiliriz. Ama bu alternatifi ete kemiğe büründürme ve sistem olarak inşasına soyunmak bir görev. Tüm kadınların önünde duran bir görev bu. Bunun için egemen erkek zihniyetinin kadına sunduğu alternatiflere karşı koyma cesareti ve kadına biçilen rollere karşı çıkma, tüm kadınların ortak mücadelesi, radikal bir örgütlenme ve eylemlilik sahibi olmak gerekli.
Peki Ne Yapılmalı?
Bunun için egemen erkek zihniyetinin kadına sunduğu alternatiflere karşı koyma cesareti ve kadına biçilen rollere karşı çıkma, tüm kadınların ortak mücadelesi, radikal bir örgütlenme ve eylemlilik sahibi olmak gerekli. Öz savunmanın ve kadın konfederalizminin gelişmesi için güçlü derneklere sahip olması gerekir. Her alanda bulunan kadınların ortak bir şekilde örgütlülük çerçevesinde hamlelere yönelmeleri gerekir. Her bir mahallede bulunan ortak kadın dayanışma evleri kurulursa yada varsa bunların daha da geliştirilmesi kadına yönelik şiddetinde azalma olacaktır. Kadınların erkeği alt etmesi için ilk önce kendilerini eğitmeleri gerekir. Bu yüzden kadına özgün eğitim alanlarına daha çok yön verilmesi gerekilir. TJA’nın Van’da başlatmış olduğu “Em Xwe Diparezin” (Kendimizi Savunuyoruz) kampanyası adı altında mahalle mahalle ,sokak sokak kadınlarla buluşup kendilerinin şiddete ,tecavüze ,intiharlara karşı mücadelelerini yükseltip ve öz savunmalarını nasıl geliştirmeleri hakkında mesajlar veriliyor. Bu kampanyanın bütün alanlarda geliştirmesi kadına büyük bir umut ışığı olacaktır.
Leyla EGİT
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi