20 Ocak 2012 Cuma Saat 10:11
İnsanlık olarak yaşadığımız halin bir mahşer durumu olduğunu en başta bilgeliğini yitirmemiş toplumsal akıl dillendirdi. Her şeyin olağan halinden çıkarıldığı normal ötesi bir halin hâkim kılındığından bahsetmek gerekir. Kimi sorsan, neyi sorsan, nereye baksan, neye dokunsan her şey yapay, her şey doğasından uzak… Devletçi iktidarcı uygarlıkların hastalıklı aklı diğer bir değişle eril akıl dünyamızı yaşanmaz sınırlara getirip dayandırmış bulunmaktadır. Bu lanetli, hastalıklı, iktidardan gözü dönmüş akıl sahiplerinin insanlığa yaptığı en büyük kötülük yaşamın inkârını, yaşanmazlığını yaşam diye insanlığa yutturmalarıdır. Onların kurguladıkları yaşam biçiminde her türden kötülüğe, çirkinliğe rastlayabilirsin. Kötülük namına her şeyi bulabilirsin ama doğruluk, güzellik ve iyilik namına tek bir şeye rastlamazsın. Devletçi iktidarcı sömürgen adamın hükümranlığında geçen tüm çağlarda kötülük, çirkinlik virüsleri yayıldı. Genleri bozuk olan devletçi iktidarcı uygarlık inşacılarının varlıkları insanlık için daima sorun ve çelişkilerin nedeni oldu- olmaya da devam etmektedir. Bunun göstergelerine her kıta da her zaman kesintinde rahatlıkla rastlayabiliyorsun. Günümüzde zor olan olumsuzu görmek değil. Zor olan bu olumsuzlukla yaşıyor olmaktan kendini kurtaramamaktır. Sistemin içi boş moda gösterilerine rağmen her şey çok bayat. Anlamını yitirmiş haller, davranışlar, ilişkiler, sevgiler inşanın aşina olduğu birçok şey artık yetmiyor insanlara. Var olan da, inşa edilen de insanlık aradığını bulamıyor. İnsanlığı arayışsızlığın, sevgisizliğin, mücadelesizliğin girdabına sürüklemek için eril akıllın bugün başvurmadığı yol kalmamıştır. Evrenin en özel, en kutsal, en anlam dolu eseri olan insan ve toplumu oluşum tarihlerinin en bedbaht anlarını yaşar gele geldiler. Evrenin en özel yetilerle donattığı insan soyu maalesef zalim, sömürgen, kurnaz erkek adamın iktidarından ötürü günden güne bu soyluluk damarından uzaklaştırılmaktadır. Yaşamımızda soyluluk azaldıkça toplumsal hastalıklar artmaktadır. Soyluluğun yerini aşağılık düzen ve algılar alıyor. İnsan insan olmaktan çıkartılıyor. İnsan kadını ile erkeği ile tam bir ucubeye dönüştürülüyor. Ucubelik köleliğe, egemenliğe alıştırılarak başlayıp sürüyor. Yapay erkeklik ve kadınlık inşalarında yaşam atomlarına dek çirkinliklere boğduruluyor. Artık neşeli, aşklı, özgürlüklü yaşamlardan geriye eser kalmıyor. Mahşer denilen bu olmalı… Yaşamın anlamın yitimine uğramasıdır. Anlamın tüketilişidir. Mahşer sevginin güdülerce tutsak kılındığı andır. Ötekinin unutulduğu andır. Geçmiş ve geleceğin düşünülmediği her şeyin yaşanan ana sığdırılıp tüketildiği ufuksuz, hayalsiz, tutkusuz yaşamdır. Yaşanan olumsuz gidişata kör gözlere bakmadır.
İnsanlığın acılarına duygusuz bir yürekle bakmaktır. Bu acılar beni hiç ilgilendirmez deyip boş vermektir insanlığın çığlığını. Olumsuzluklarla yüklü halimizi ifade eden o kadar çok gerçeğimiz var ki hangisini anlatacağını bilemiyorsun. Sıraladığımız şeylerin çoğunu yaşıyoruz. Mahşer ve kıyamet denilen şeyin bizzat yaşandığı bir çağın insanı olduk. Tüm çağlardan günümüze doğru süzülüp gelen iktidar hastalıklarının önü alınmazsa maalesef bizim bir geleceğimiz olmayacak. Kendimizi kandırmanın gereği yok. İnsan soyu kadını ve erkeği ile en hastalıklı anlarını yaşıyorlar. Kötü hatta felaket diyorum yaşananlara. Çünkü her saniye vurulan kadınların sayısı günden güne artıyor. Çünkü durmadan her yerde tecavüze uğruyor kadınlar. Çünkü her yerde kadın kadın olduğu için eziliyor, sömürülüyor, ötekileştiriliyor, kimliği, kişiliği, bedeni, emeği gözden düşürülüyor. Adı yaşam olan kadın yaşamın tüketilişinin adı kılınmak isteniyor. Eril adamın bir silah gibi kullandığı köle kadın figürü toplumu yüceltmenin değil düşürmenin biricik silahı kılınmış durumda. Bu gerçeği öğrenmek için âlim olmak gerekmiyor. İzlediğimiz yayınlara bakmak, reklam panolarına göz atmak, en önemli de kendimize şöyle bir bakıvermek yetiyor. Kadınlar olarak atomlarımıza dek kodlanmışız. Her mimiğimiz, davranışımız, düşünce tarzımız eril aklın saltanatına hizmet için programlanmıştır. Biz kendimiz için yaratılmamışız efendilerimizin iktidar güdülerine hizmet için yaratılmışız. Kendimiz için yaptığımızı düşündüğümüz birçok şeyin altında genlerimize sığdırılmış bu egemenlik ve kölelik modlarının izlerini görmek mümkün.
Erkeklerin bu kodlardan muaf tutulmadıklarını da bilmek gerekir. Bir tek kadınların değil bu tahribatın inşacısı konumundaki erkeğin de bu çark temelinde uğradığı nice operasyondan bahsetmek mümkündür. Eril aklın yarattığı çarkta kadınlar gibi erkekler de iliklerine dek öğütüldüler. Onlarda geliştirilen iktidar yanılsaması nedeni ile her biri çok rahatlıkla kendi sahte imparatorluğunu ilan etmekten geri durmadılar. Onlar her daim minik devletçilikler inşa etmekle uğraşıp durdular. Her koca, her erkek adam kendi devleti saydığı geleneksel ailesine kavuştukça hiçliğini unutur oldu. Sınırları belli olan kendi mülkü saydığı kadınlar ve çocuklar üzerinde her gün çirkinlik kokan yeni yasalar, yeni yasaklar getirerek iktidar hastası kişiliğini tatmin etme yoluna girdi. Egemenliği kanıksayan erkek kişiliğinden bir hayır gelmez. Bunun böyle olduğu tüm çıplaklığı ile gözler önündedir. Köle geleneksel kadınla egemen erkek arasında örülmüş gizli anlaşma metinlerini artık yıkmak gerekir. Biri ötekisi olmadan olmayan bu gerçekliklerin hakikat kaybı olduğunu bilmek gerekir. Egemenlik ve kölelik devletin var olma şartıdır. İnşa edilmiş verili kadın ve erkek kişiliği devletin dayandığı zemindir. Kendimize güç getirebildiğimiz an insanlığa karşı en büyük kötülük aracı olmuş devlet belasını tarihin çöp sepetine atmak o kadar kolaylaşacaktır. O zaman savaş gibi yıkıcı bir uğraş gereksizleşecektir. Kadın emeği ve yaşamı hak ettiği yeri bulacaktır. Erkek güdülerin mahkûmiyetinden azat edilecektir. Doğa ve yaşam büyüselliğini yeniden kazanacaktır. Kadın ve erkekler doğa ile dost, emekle barışık, eş yaşamın inşacıları olarak yeryüzünü aşkın, özgürlüğün, neşenin hâkim olduğu güzelliklere taşımakla dünyalı ve insan olmanın özgünlüğünü, farkını ve güzelliğini yaşayacaklar…
Rojinda Şilan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info