11 Ocak 2012 Çarşamba Saat 14:37
Kürt kadın hareketi (KJB), PKK lideri Abdullah Öcalan’a yönelik tecride yasal kılıf bulunması ve Roboski Katliamı’nın üzerinin örtülmeye çalışılmasına sert tepki göstererek, “Katliamcı tarihi tekerrür ettirerek toplum iradesinin kırılmasını ön gören devlet, özelde de AKP açısından bu vahşet son çareydi! Ancak bu, AKP’nin sonunu getirecek büyük bir devrimci dalgaya dönüşecektir dedi.
KJB Koordinasyonu yaptığı yazılı açıklamada, kendileri tarafından başlatılan “Önderliğimize Özgürlük, Soykırıma Son! hamlesini hatırlattı. Açıklamada, “Öncelikle Aralık 2011 de başlatılan Önderliğimize Özgürlük, Soykırıma Son! Hamlesine duyarlılık göstererek hazırlıklarına katılan ve başlangıç olarak çeşitli eylemselliklerine öncülük ederek sahiplenen tüm kadınları demokrasi güçlerini ve halkımızı selamlıyoruz denildi.
KJB, “Böyle bir hamlenin ne kadar hayati olduğu ve genişleyerek yaygınlık kazanmasının ancak ülkemizde uygulanan topyekûn soykırım saldırılarının önüne geçebileceğini hepimiz geçen süreçte çok daha iyi gördük. Rejim tüm toplumsal direnç alanlarına yöneldi ve bunu meşrulaştırmanın gayreti içine girdi. Her alana daha rahat uzanmanın zeminini İmralı ya yönelerek ve kendisine göre sonuçlara ulaşarak sağlamayı temel bir politika olarak önüne koydu. Nitekim yarım yıldır Önderliğimiz üzerinde ağırlaştırılmış tecrit paralelinde her türlü soykırım günlük uygulama haline geldi! diye belirtildi.
Açıklamada devamla şu ifadeler yer aldı: “İmralı sistemini parça parça yasallaştıran faşist AKP rejimi bütün insanlık değerlerini karşısına almaktan çekinmeyecek kadar pervasızlaşmakta ve toplumun büyüyen öfkesini görmeyerek dizginsiz bir saldırganlıkla herkese her gün hakaret etmeye düşmanlığını kusarak meydan okumaya devam etmektedir. Bu gerçeklik bir yanıyla iktidarın siyasal ahlaktan tümden boşalma siyaset yapma gücünü yitirme, tamamen karanlık bir girdaba saplanma hegemonik zihniyetle kendini bitirme tarzı olarak açığa çıkmakta Öte yanda tüm toplumsal dinamiklerin, demokrasi güçlerinin ve özgürlük mücadelesinin 40 yıllık birikmiş kök salmış direniş cephesinin, bu kadar açık bir şekilde herkesi hedefleyen, her kesime düşman devşirme rejimin, yalancı ve hilekâr politikalarına karşı ortak akıl ve ustalıkla karşı durmada yaşadığı zafiyet ve bıraktığı boşlukların yarattığı sonuçlar olarak da görülmelidir. Yoksa günlük olarak dayatılan zulüm politikalarının iç yüzü tam olarak anlaşılmaz. Ve iç içe birçok ezme- iradesizleştirme politikalarının dayatıldığı bir ortamda hangi önceliklerle bunların ele alınıp deşifre edileceği ve hangi pratik adımlarla büyük bir direniş dalgasının yaratılacağını kestirebilmek güçleşebilir. Halklarımızın başına bela olan AKP faşizminin kurmayları Türkiye’nin yakın tarihini hem özgürlük cephesinin gelişim özellikleri itibariyle ve hem de egemen güçlerin kirli karanlık iktidar hesaplaşmaları açısından bir hayli deneyim sahibi oldular. Bu devşirme sivil-asker kurmaylar, ‘12 Mart’lar ve ‘12 Eylül’lerin ardıllarıdırlar. Ad ve tarihleri farklı olsa da yenilerini aynı karanlık zihniyetle uygulamakta ve her defasında suç ortaklığını topluma yaymaya, daha çok ezerek bunun sınırlarını genişletmeye çalışmaktadırlar.
Komplo- katliam ve zindanlar geleneğiyle siyasal karakter kazanan AKP rejimi, toplumun tarihsel kin ve öfkesinin bunlara karşı nasıl şahlandığını unutmuştur! AKP kendi devşirme kurmaylarının tarihsel hafızadan yoksunluğunu, Türkiye halklarının tarihsel hafızasının yerine koyarak bakıyor! İktidar dalaşı içinde, toplumun hızla büyüyen bu yeni öfke dalgasını görmemektedir. 13 yıldır Önder Abdullah Öcalan’a uygulanan zulme yenisini, Qilaban katliamının Hawar’larının (çığlık) yükseldiği bir dönemde gündeme getirmiştir. Ağırlaştırılmış ve tam bir zulme dönüştürülmüş tecrit yasallaştırarak, meşruluk kazandırılmıştır. Avukat ve aile ziyaretleri aylardır yasaklanmış, avukatlar topluca tutuklanmış ve ardından her ziyaret için yeni hücre cezaları uygulanmış ve son olarak da Önderliğimizin ideolojik –siyasal üretkenliği, demokratik-siyasal çözüm gücünün önüne yasal zırh dikilerek bir intikama, sürekli bir cezalandırmaya dönüştürülmüştür.
Qilaban katliamı, Önderliğimiz şahsında dayatılan uygulamaların, ağır toplumsal suskunluk koşullarının oluşturulması, toplumun takatsiz bırakılmasına dönük en vahşi katliamdır! Katliamcı tarihi tekerrür ettirerek toplum iradesinin kırılmasını ön gören devlet, özelde de AKP açısından bu vahşet son çareydi! Ancak bu, AKP’nin sonunu getirecek büyük bir devrimci dalgaya dönüşecektir. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın!
Çünkü halkımıza yaşatılan bu büyük acılar, her kesin de canını yakmaktadır. Önderliğimiz, yıllardır halkımızın, insanlığın canı yanmasın diye her kesin yerine binbir acıyı çekmektedir. Bunun hissedilmesi ancak bütün yeni acıların önünü alabilir. Kadınlar olarak özgürlüğümüze dayatılan bu acıyı iliklerimize kadar hissediyoruz… Bıçak sadece kemiğimize kadar değil, vicdanımıza ve tüm insanlık yanımıza çok lanetli bir şekilde dayatılmaktadır. Bunun suskunluğunun utancına, gerekçe olamaz! Qilaban çığlıkları kadınlığımız, insanlığımız etrafındaki en koyu karanlığın yırtılmasına yol açtı. İmralı vahşetine karşı yükselteceğimiz direniş bütün zamanların aydınlanması olacaktır.
Bu temelde halkımızı ve tüm kadınları yeni İmralı zorbalığına karşı, direnişimizi sonuç alınıncaya kadar süreklileştirmeye çağırıyoruz. -Behdinan
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info