07 Aralık 2014 Pazar Saat 14:45
Ancak faşist ülkelerde görülecek biçimde her gün
tutuklamalar yapıyor. Bu kadar baskı ve zulme rağmen hem suçlu hem güçlü misali
herkesi suçluyor. Kendisinin diktatörlüğüne karşı çıkan herkesi düşman ya da
dış güçlere hizmet etmekle suçluyor.
Öyle bir cumhurbaşkanı var ki, tam bir utanmaz! Yalan
söylemek ve demagoji yapmak karakteri olmuş. On iki yıllık iktidarında beş
yüzden fazla sivil genç, yaşlı, çocuk ve kadın öldürülmüş, ama Amerika’daki
ölümü dillendirerek kendini temize çıkarmaya çalışıyor. “Şöyle öldürmüşler
diyerek kendi öldürmelerini gözden kaçırıyor. Tabii ki ABD’de de siyahiler
Kürtler gibi insan yerine konmuyor. Rahatlıkla öldürülecek bir kesim olarak
görülüyor. Ama arada bir fark var, Obama, Erdoğan gibi “Kadın da olsa, çocuk da
olsa gereğini yaparız demiyor. Siyahi vatandaşlara ayırımcılık yapıldığını
kabul ediyor. Kuşkusuz şu andaki haksız ve eşitsiz dünyanın direği ve sorumlusu
ABD’dir. Türk devleti ve AKP de şimdiye kadar baskıcı düzeni için ABD’den tam
destek aldı. Hatırlanırsa Bush “Türkiye’ye karşı mücadele eden PKK bizim de
düşmanımızdır dedi. Türkiye’ye insansız uçak hizmeti verdi. Bu nedenle ABD
kirlidir ancak Tayyip Erdoğan karakteri ve yaptıkları o kadar kirlidir ki, ABD
bile Türkiye’nin var olduğu bir dünyada kendini temiz, hak ve adalet peşinde
olan güç olarak gösteriyor.
Daha dün Gewer’de 17 yaşında bir genç polis tarafından
katlediliyor. Niye? Bir yıl önce yine polis tarafından vurulan üç kişinin ölümü
protesto edildiği için! AKP “Biz öldürürüz, ama siz ses çıkaramazsınız diyor.
Despot tam itaat istiyor. Erdoğan konuştuğunda sanki Hitler’in maske takmış
halini görüyorsunuz. Hiçbir Ortadoğu despotu bile bu kadar densiz ve her gün
her kese hakaret eden bir profil çizmemiştir. Bu kafayla ne Kürt sorunu, ne
Alevi sorunu, ne de başka bir sorun çözülür. Bu kafayla olsa olsa Türkiye
çözülür.
Tayyip Erdoğan tamamen kendini kaybetmiş, narsist birisidir.
En yumuşak göründüğü zaman bile mağrur, tepeden bakan ve faşist karakterini
ortaya koyan bir duruş içindedir. Tek yeteneği, örgütçülüğü ve devlet imkanıyla
herkesi zapturapt altında tutmadır. Aslında hiçbir düşünce derinliği
bulunmayan, düşünce fukarası bir kasaba politikacısı. Türkiye’nin eski
Başbakanları Menderes, Demirel, Ecevit, Özal ve Mesut Yılmaz düşünüldüğünde en
kalitesizi ve cahili. Çiller’le karşılaştırmıyoruz. Çünkü Çiller’le
benzerlikleri var. Çiller, kirli savaşın önde olduğu özel savaşın psikolojik
savaş aktörüydü. Erdoğan ise şimdilerde çok kullanılan sert güç ile yumuşak
gücün iç içe kullanıldığı özel savaşın aktörü. Çiller 1990’lı yılların kirli
savaşının maskesiydi. O kirli savaş bir kadın maskeyle yürütülmüştü. Ama özde
Çiller ile Erdoğan arasında hiçbir fark yoktur. Sadece koşullara göre yöntem
değişikliği vardır. Bu nedenle hiç kimse kendini kandırmasın. Bu Tayyip
Erdoğan’dan demokratikleşen bir Türkiye beklemek, katırdan doğum beklemek gibi
bir şeydir. Ancak Tayyip Erdoğan ve ekibi psikolojik savaşla bu gerçeği
gizlemeye çalışıyorlar. Bu da onların başarısı.
Tabii ki siyasetle uğraşan, muhakeme yeteneği olan her insan
Erdoğan’ın bu karakterini görüyor. Ancak toplumun bir kesimi hala Erdoğan ve
AKP’yi çözmüş değil. Birinci nedeni, eski iktidar dönemlerinde halka yapılan
baskıları iyi kullanmasıdır. İkincisi, PKK’ye karşı yürütülen yirmi yıllık
savaştan sonra savaşın durduğu bir dönemde iktidar olmasıdır. Bunun ortaya
çıkardığı siyasi ve ekonomik imkanlarından yararlandı. Üçüncüsü ise, Güney
Kürdistan’dan gelen milyarlarca dolarla kuzey Kürdistan’daki ucuz işgücünün
varlığıdır. Şu anda dünyada ucuz işgücünü ekonomisinde kullanan birinci
sıradaki devlet Türkiye’dir. Suriye’den gelenleri ilk çağın köleci sistemindeki
gibi çalıştıran ülke de Türkiye’dir.
Kullandığı bu avantajlar Erdoğan ve AKP’nin iktidarda
kalmasına yardımcı oluyor. Ancak köklü ve sistemli bir dayanağa dayalı olmadığı
için bu durum kısa sürede değişebilir. Bu nedenle kısa süreli psikolojik savaş
yöntemleriyle iktidarda kalan Hükümetler gibi anlık psikolojik savaş yürüten
bir Hükümet konumundadır.
Öyle bir psikolojik savaş Hükümeti ki, her gün öldürüyor,
her gün yaralıyor, tutukluyor, ama yine de kendini sütten çıkmış kaşık gibi
gösteriyor. Öldürdüğü gün başkalarının öldürmelerini gündeme getiriyor.
Suriye’deki ölümlerden en az Suriye rejimi ve kendine muhalif diyen sapkın
çevreler kadar sorumlu olduğu halde dünyayı suçluyor, ama kendi rolünü
görmüyor.
AKP Hükümeti seçim öncesi yine açılımdan, çözüm sürecinden
söz ediyor, ama esas şef ise hiç bir diktatörün yapamadığı kadar sağa sola
saldırıyor. Erdoğan bu sertliği yaparken, Davutoğlu biraz daha yumuşak olmaya
çalışıyor. Çiller’in yaptığı gibi Davutoğlu da Erdoğan’a maske olmaya
çalışıyor. Ancak on iki yıllık AKP iktidarı ve Erdoğan artık Türkiye’ye yük
haline gelmiştir. AKP, CHP gibi bir muhalefet var, ben yine ayakta kalırım dese
de zaman ve zemin Erdoğan ve AKP’yi kaldırmıyor. Artık AKP’nin ne içeride ne de
dışarıda dayanağı kalmıştır. Kendini tek olarak ayakta tutan çözüm süreci
söylemi de kısa sürede somut bir icraata dönüşmezse paldır küldür gideceği
görülüyor. Kürt Halk Önderinin müzakere taslağına da olumlu cevap verecek bir
zihniyet ve karakter görülmediğine göre, AKP ve Erdoğan’ın da heykelleri
yıkılan despotlar gibi devrileceği günler yaklaşıyor.
Erdoğan’ın devrilişi yıkılan heykeller gibi olacaktır.
M.Delila
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.navendalekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info
0
21
JA
:” ”
:””
“Cambria”,”serif”
mso-ascii- Cambria
mso-hansi- Cambria