2021 Newroz’u, direnen halk gücünü sindirmeyi amaç edinmiş başta AKP-MHP hükümetini daha sonra da bu uğurda hazırlanmış planlardan medet uman sözde muhalifinden uluslararası güçlerine kadar herkese cevap olma niteliğindeydi. Baskı ve saldırıların sonuç alıcılığı bu güçler bakımından Newroz’da belli olacaktı. Bu nedenle, herkesin gözüyle-kulağıyla halkın Baharın gelişini nasıl karşılayacağına odaklandığını gördük.
Newroz’a akın eden kitle, burada verilebilecek en yüce ve en kutsal cevabı verdi. Son 5 yıldır en yüksek düzeyde seyreden baskı ve sömürü politikalarının cevabını bulduğu, toplumu bir bütünen hapsetme adımlarına karşılığın verildiği 2021 Newroz’u Halkın öncüsüne ve partisine bağlılığını bu bağlamda da mücadelesini sürdürdüğünü gösterdi. Dahada ötesinde İmralı’ya kapatıldığı sanılan Önder Apo’yu Newroz alanlarına taşıdı.
Türk Devleti’nin MİT, ABD ve NATO desteği ile hazırladığı “Çöktürme Planına” yaptığı yatırım, harcadığı para ve rezervler tükenmeye yakın bir hale geldi. Bu planın başarıya ulaşması adına neredeyse tüm ekonomisini silaha ve istihbarata yatıran Türk Devleti’nin 5 yıl sonunda çizdiği tablo ise tarihsel bir ders niteliğindedir. Çöktürme Planı çerçevesinde izlenen politikalar sonuç alamıyor. Sonuç alamayan politikalar Türk Devleti’ne yatırım yapan para babalarına “kazanç güvenliği sağlanamıyor” gerekçesiyle geri adım attırıyor ve bunun sonucunda da Türk Devleti ağır krizler yaşıyor.
Ekonomik kriz, sürdürülen savaş politikaları ve sömürme politikalarının devamında geldi. Bunun aksi vaziyetini iddia etmek akıl kârı bile değil. Bu politikaların bu biçimde devam etmesi halinde işlerin dahada kötüye gideceği de öngörülüyor. Heves edilenin aksine toplumun boyun eğmeyeceğide her fırsatta gösteriliyor. Bu gerçekler ışığında politikaların hedeflendiği biçimde veya minimum düzeyde bir sonuç alacağı beklentisi olduğuda görülüyor.
Türkiye’deki muhalefet kesim, bu beklentide olmaktadır. Toplumun bu politikalara karşı boyun eğip bir süredir gündemde olan “Andımızı” canı gönülden okuması gerektiğinide çekinmeden dile getiriyor. Muhalefetin bu tür bir tutum içinde oluşu AKP-MHP rejimine daha fazla hareket alanı açmanın yanında, kutuplaşmayıda beraberinde getiriyor. AKP-MHP hükümetinin nihai hedefide toplum içinde kutuplaşmalar yaratmaktır. Başta CHP olmak üzere diğer muhalefet partilerinin “Andımız” özelinde genel olarak iktidarın politikaları ve yaklaşımlarına karşı takındığı tutum tehlikelidir. Bu tutum, bu partileri muhalefet olmaktan çıkarmanın yanında dağılmanın eşiğine gelmiş hükümete nefes aldırmaktır. “Eskiye dönüş çabası” ekseninde seyreden muhalefet çizgisi, yıllar önce yenilmiş bir çizgi olmaktadır. Bu çizgiyi cilalayıp boyayarak yeni bir sistemmişçesine sunmaya çalışmak da krize çözüm değil, yine baskı ve zulüm ile baskılama kapısına çıkıyor ve geleceği daha yıkıcı sonuçlara gebe bırakıyor.
Yıkılmanın eşiğinde bir hükümetin Türkiye’nin 3. büyük partisini kapatma gibi bir adıma cesaret etmesine de değnek olan muhalefet partisinin, kafasını kumdan çıkarıp alelacele tutarlı bir çizgiye geçiş yapması gelecek kaygısı olan herkese fayda sağlayacaktır. Yeni çizgiye geçiş, tarihsel bir sorumlulukturda aynı zamanda. Kapsayıcı olmayı başaramayan her parti ve hükümet nasılki tarihin çöp sepetine atıldıysa, bu dönemin muhalefet partileride bu sepeti tatmaktan uzak değil. Bu kürtler eliyle olur ya da iktidar eliyle olur, muhalefet partileri için sonuç iç açıcı olmayacaktır. CHP, Atatürk partisi oluşuna sırtını dayamış olsa bile mevcut iktidarın yıkıcı politikaları ne Atatürk’ü tanır ne de partisini.
Tüm şartların değişim sinyali verdiği bu dönemden kaçış, imkansızdır. Tekrardan 21 Mart günü gerçekleşen Newroz’a atfen, “doğru okunabilecekse eğer” önemli bir fırsattır. Türkiye halklarını “Andımız” çatısı altında toplamaya çabalamaktan uzak durup her kökenin ifadesini bulacağı Demokrasiye hizmet gerekir. Aksi halde çok net bir biçimde görünmektedir ki, hem CHP için hem de diğer baskıcı, sömüren politikalara bel bağlamış tüm parti ve güçler yıkıma sürükleniyor.
Newroz bunun mesajıydı, bu Newroz mevcut politikalar ve durumların sürüdürüleceği hayaliyle yaşayanlar tarafından böyle okunmalıdır. Faşizm, yıllara varan mücadele sonucunda çukura düşmüşken üzerine toprak atmak gerekir. Faşizmi düştüğü çukurdan çıkarmaya hizmet etmek, bu hizmetkârları da o çukura düşmekten alıkoyamaz. Zira vakit faşizm için sona işaret ediyorken, devrimi daha yüksek sesle yaklaştırıyor.
Firat ALİ
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi