31 Aralık 2016 Cumartesi Saat 11:37
İran ve Irak Savaşında Kürtler
22 Eylül 1980 yılında İran-Irak savaşı baş gösterdiğinde
İran, Kürtleri (KDP ve YNK) Saddam Hüseyin rejimine karşı aktif kullanmaya
çalıştı. 1975 Cezayir anlaşmasıyla dağılıp teslim olan KDP, her iki ülke
arasındaki savaşı fırsat bilerek İran üzerinden bölgede tekrardan inisiyatifi
ele geçirmeye çalıştı. Çünkü Saddam Hüseyin İran ile savaşırken Kürdistan’daki
birçok askeri garnizonu çekmiş ya da küçültmüş, buradaki birlikleri Basra
cephesine nakletmişlerdi. Bırakılan bu boşlukta KDP, İran devletinin gücünü
arkasına alarak bölgede güç olmaya çalışırken İran devleti de KDP’yi ve
KDP’nin Başurê Kürtleri üzerindeki etkisini kullanarak Irak rejimine darbe
vurmak istiyordu. KDP tamamıyla İran devletinin denetimine girmiş ve onların
istediği tarzda hareket etmeye başlamıştı. İran, 1983’te Irak sınırları içinde
bulunan Güney Kürdistan’ın sınır kasabası olan Hacı Ümran kasabasını
KDP’lilerin öncülüğüyle ele geçirir. Irak rejimi bu durumu kendisine yapılmış
bir ihanet olarak algılar. İran’ın Kürdistan’ın sarp dağlarında Irak’a karşı
ikinci bir cephe açmış olması Irak’ı epey zorlamıştı. Irak için bu, Basra
bölgesine yığmış olduğu askeri birliklerin Kürdistan’a kaydırılmasıydı.
Sorumluluğu da Barzani ailesinde bulur. O dönemde yabancı bir gazeteye konuşan
Irak kabinesinden bakan Haşim Hasan el–Aqrewi “İranlılar bu insanlara
kirli görevler yaptırmaya çalışıyorlar. Bölge coğrafyasını çok iyi bildikleri
için, İranlılar onları sadece Humeyni Muhafızları’nın ve İran kuvvetlerinin
kılavuzları olarak kullanıyorlar.”(67) Bu duruma çok öfkelenen Irak rejimi
buna karşı çok sert ve acımasız sözüm ona misilleme eylemi gerçekleştirir.
Eylemi daha önce Barzan bölgesindeki köylerinden ve yerleşim birimlerinden
zorla çıkarılıp Hewlêr ile Kerkük yol üzerinde ki mücemma’at dedikleri merkezi
kamplara yerleştirilen Barzani aşiretinden olan köylülere karşı yaparlar. O
döneme tanıklık edenler bu durumu şu sözlerle ifade ederler “KDP’nin biifiil İran
kuvvetleri için keşif ve kılavuzluk yaptığını, ilk başta bilmiyorlardı.
Misillemeler, 30 Temmuz günün ilk saatlerinde başladı. “Askerler sabaha
karşı saat üçte kampın etrafını sardığında hepimiz uyuyorduk” diyordu o
zamanlar Kuştepe’de yaşayan bir Barzani kadını. “Şafaktan önce insanlar
işe gitmek için giyinip hazırlanırken birden bütün askerler kampa hücum etti.
Sokakta yürüyen tüm erkekleri ve hatta genellikle bağlı duran bir deliyi bile
yakaladılar. Camiye ezan okumaya giden din adamını da aldılar. Kapıları
kırıyorlar ve erkeklerimizi aramak için evlerimize giriyorlardı. Tavuk
kümeslerine, su tanklarına, buzdolaplarına, her şeyin içine bakıyorlar ve 13
yaş üstü bütün erkekleri alıyorlardı. Kadınlar ağlıyor, ellerinde Kur’an
erkekleri götürmemeleri için askerlere yalvarıyorlardı.” Kuştepe’den ve
diğer kamplardan 5000 ile 8000 kadar Barzani erkekleri büyük otobüslere
bindirildi ve güneye götürüldüler. Bir daha onları gören olmadı. (68)
KDP ve YNK’nin Başurê Kürdistan’ın dağlık arazisinde İran’a
kılavuzluk yapmaları Irak’ı savaşta epeyce zorlamıştır. Hem İran birlikleri
hızla ve çok fazla kayıp vermeden ilerliyor hem de Irak’a ikinci bir cephe
açıldığı için oldukça zorlanıyorlardı. Birde Kürdistan arazisinin dağlık olması
Irak askerleri açısından denetim sağlamayı daha da güçleştirmişti. Irak güçleri, İran güçleri karşısında
yeniliyorlardı. İran’ın güçlerinin stratejik önemde olan petrol kenti olarak
bilinen Kerkük’e sadece 160 km uzaklıkta olmaları durumun vahametini
gösteriyordu. Bölgenin tamamıyla Kürt olması ve İran’ın askerlerine KDP ve YNK
güçlerinin öncülük etmeleri karşılarında hiç direnç gösterilmeden
ilerlemelerini sağlıyordu. Bölge İran askerleri için güvenlikli iken, Irak
askerleri için aynı şey denilemezdi. Bu durum Irak’ı oldukça tedirgin etmişti
ve KDP-YNK şahsında Kürtlere olan öfkeleri bir kat daha artmıştı. “14 yada 15 Mart 1987 tarihinde Saddam
Hüseyin Silahlı Kuvvetler Genel komutanlığıyla yapmış olduğu toplantıda
Saddam’ın üst düzey subaylarına “yıpratılarak yenilmekten korktuğunu söylediği
ifade edilir. (69) Bu sözün kendisi Irak’ın yaşamış olduğu durumu açıkça gözler
önüne sermektedir. Böyle bir durumda Saddam Hüseyin gibi psikopat, zalim ve
diktatör bir karakterin neler yapabileceği tahmin edilir sanırım. Her şeyden
önce Kürtlerden bunun intikamını fazlasıyla almak isteyecektir. Bu dönemde uzun
süredir Irak’ın “başına bela olan ve sürekli dış ülkeler elinde kendisine
karşı bir koz olarak kullanılan Kürt sorununu artık kökten çözme zamanı
gelmişti. Bununla hem yapılanların intikamı alınmış olacaktı hem de bir daha
böylesi bir sorunla yüzleşmeyeceklerdi. Bunun için tek yol tüm Kürt yerleşim
birimlerini yerle bir etmek ve Kürtleri soykırımdan geçirmekti. Bu
operasyonların adına “Enfal ismini koydular ve operasyonlardan birinci derecede
sorumlu kılınan şahsiyet ise Irak’ın ve Baas’ın en zalim ve en aptal adamı olan
Ali Hasan El-Mecid’dir. El-Mecid ve Saddam Hüseyin’i onlarla sık ilişkilenen
bir müsteşarından dinleyelim “El–Mecid, Saddam’dan daha çok risk alan ve
insanlara hiç saygısı olmayan biriydi. Onunla çalışmak çok zordu. Aptaldı ve
sadece Saddam’ın emirlerini uyguluyordu. Geçmişte bir polis komiseriydi bugün
ise Savunma Bakanı. Saddam ise “ölümcül zehri olan bir yılandır,”
zayıf görünür ama ilk fırsatta zehrini kullanır… Zor durumlarda, kalpsiz
insanlara ihtiyaç duyduğu zaman Ali Hasan el–Mecid’i göreve
çağırırdı.”(70) Müsteşarın dediğinden de anlaşılacağı gibi, Saddam Hüseyin
çok zor durumda kaldığında, kalpsiz ve zalim olan El-Mecid’e Kürtleri
soykırımdan geçirme görevini vermiştir.
Enfal Operasyonları ve Kürtlere Uygulanan Soykırım
Irak rejiminin Kürtlere karşı başlatmış olduğu intikam
operasyonunun ismi “Enfal dı. Enfal operasyonu 1988 yılının Şubat ayı ile Eylül
ayının başlarına kadar devam eden altı ayrı coğrafi bölgede yürütülen ve
oldukça planlı birbirinin devamı olan sekiz askeri operasyonu kapsamaktadır.
“Enfal ismi rastgele seçilmiş bir isim değildi. Yapılacak operasyonun
uygulamaları ve içeriği düşünülerek bu isim seçilmişti. Buna göre Enfal,
Kur’an’ın sekizinci suresinden ismini alır. Bedir savaşından hemen sonra
indirilen süre 75 ayetten oluşur. Süre, adını ilk ayetteki el-Enfal
kelimesinden almıştır. Enfal, savaş ganimeti demektir. Sürede Bedir Savaşında
elde edilen ganimetlerin kimlere ve nasıl pay edileceği konu edilmektedir. Irak
rejiminin Başur’ê Kürdistan halkına karşı başlatmış olduğu operasyonun ismine
bakıldığında, Kürdistan’a karşı cihat ilan edilmişti. Dolayısıyla Kürdistan
yeniden fethedilmeli ve elde edilen her şey – mal, mülk, kadın vs.- ganimetti. Nitekim bu operasyonlarda
götürülen genç kızlar körfez ve diğer Arap ülkelerdeki şeyhlere hediyelik
olarak gönderilecekti, geriye kalanların ise nerelere gönderildikleri hala
bilinmemektedir.
Operasyonun genel komutasına Ali Hasan el–Mecid atanmıştı.
El-Mecid, Saddam Hüseyin tarafından 1987 yılında bu özel görev için olağan üstü
yetkilerle donatılarak atanmıştı. “Kimyasal Ali esas operasyonlara başlamadan
önce görevlendirdiği askeri birlikle Kürdistan’da ki yerleşim birimlerini
yakıp, yıkıp bombalayarak yerle bir ediyordu. Buradaki insanları mücemma’ata
dedikleri kamplara yerleştiriyorlardı. Harita üzerinde yıkılması ve tamamıyla
yerle bir edilmesi için belirlemiş olduğu köylerin listeleri vardı elinde.
“Güvenlik gerekçesiyle yasaklanmış köylerin” sınırları “kırmızı
çizgilerle” gösterilmişti. Emniyet (istihbarat), yasak bölgeleri
gözetlemek için özel bir “yasak köyler komitesi” kurmuştu. Birinci ve
ikinci evrelerde belirtilen bölgeler için verilen emir açık ve netti:
“Bütün yasak köyler yıkılacaktı.”(71) Operasyonun ilk evresi 21
Nisan’da başlayacak 20 Mayıs’ta son bulacaktı ikinci evre hemen 21 Mayıs’ta
başlayacak ve 20 Haziran’a kadar sürecekti. Operasyon o kadar geniş bir
coğrafyayı içine alıyordu ki bu konuda bir istihbarat elemanı olan ve daha
sonra YNK’ye geçen kişinin ifadesine göre “O bahar Kerkük’te yapılan ve Erbil,
Kerkük, Duhok ve Süleymaniye valilerinin, Birinci ve Beşinci Kolordu
Komutanlarının ve bölük komutanlarının ve Baas Partisi üst düzey yetkililerinin
katıldığı bir toplantıda Ali Hasan el–Mecid öfkeli bir ses tonuyla, Erbil
ovasındaki Kürt köylerinde “yıkılmamış tek bir ev bile kalmayacak”
diye emrediyordu. Yalnızca Arap köyleri kalacaktı. Erbil’de yapılan bir başka
toplantıda da bir tanık El–Mecid’in bu emri tekrarlayarak bir de kişisel tehdit
eklediğini duymuştu: “ben gelip denetleyeceğim” diyordu “ve
dokunulmamış tek bir ev görürsem, bundan oradaki birliğin komutanını sorumlu
tutarım.” Eski istihbarat memuru bu emirleri aldıktan sonra yaptıklarını
şöyle anlatır: “Ben Erbil’deki bir depodan iki IFA (Doğu Almanya yapımı
askeri kamyon) dolusu patlayıcı aldım. Erbil’deki sivil halkın 200 buldozerine
hiçbir ücret ödemeden zorla el koydum. Kerpiç evleri buldozerlerle, beton
yapıları ise dinamitle yıktık. Bunun için askeri mühendisleri kullandık.”
Birlikler şafakla birlikte girdiler su kuyuları dolduruldu ve elektrik hatları
söküldü, yalnızca direkler ayakta kaldı. Mühendislik işleri tamamlandıktan
sonra, istihbarat bu köyleri helikopterden kontrol edecekti. Eğer hâlâ ayakta
duran bir yapı bulunursa, oradaki birliğin komutanına geri dönmesi ve işi
bitirmesi emredilecek ve disipline verilecekti. Bu, az görülür cinsten, dört
dörtlük bir girişimdi kanıtı Irak Kürdistanı’nın her tarafında gözler
önündedir, çok sayıda köy yıkılmak ne kelime toz haline getirilmişti. (72)
Bununla yetinmeyeceklerdi, alanı yaşama tamamıyla kapatmak
için tarım alanlarının ekimini tümden yasaklarlar. Dönem dönem yasaklı olan bu
alanlar üzerinde uçuşlar yapılarak havadan kontrol edilir. Yasaklı bölge ilan
ettikleri bu alanlarda kimsenin yaşayıp yaşamadığını kontrol etmek için özel
olarak kurulan bir ekiple düzenli bir şekilde kontrol edilir. Tüm Kürdistan
bölgesi tamamıyla ambargo altına alınır. Tahıl satışı ve ticareti tamamıyla
kontrol altına alınır. Bunun yanı sıra Irak askerlerinin ilerlediği mıntıkada
bir direniş yada herhangi bir saldırı ile karşılaşılırsa buna misilleme olarak
çevredeki en yakın köy halkı tamamıyla öldürülecekti ve köy yerle bir edilerek
haritadan silinecekti. 15 Nisan 1987
tarihinde Irak ordusu YNK peşmerge gücünün üstlenmiş olduğu Cafatî ve
Şehrîbazar vadilerine kimyasal toplarla saldıracak, daha sonra ise 16 Nisan’da
Balîsan ve Şêx Wesen köylerine uçaklarla kimyasal kazanlar atılacaktı. Bu
köylerin seçilmesi çok bilinçliydi çünkü erkeklerin çoğunluğu YNK peşmerge
güçleriydi. Dolayısıyla böylelikle aileleri üzerinden onlardan intikam alınmış
oluyordu. Ayrıca bu bölge “yasaklı bölgeydi. Balîsanlı yaşlı bir kadının
söylediği “Her taraf karanlıktı, hiçbir şey göremiyorduk, birbirimizi
bile göremiyorduk. Sanki bir sis vardı ve sonra herkes kör oldu. Kusanlar oldu.
Yüzler siyaha döndü, erkeklerin koltuk altlarında, kadınların göğüslerinin
altında ağrılı şişkinlikler oldu. Daha sonra gözlerinden ve burunlarından sarı
bir su akmaya başladı. Kurtulanların çoğu bir ay kadar ciddi görme bozuklukları
geçirdiler ya da tamamen kör oldular. (73) “Middle East Watch hesaplarına göre,
Balîsan Vadisi’nde Irak Hava Kuvvetlerinin 16 Nisan 1987’de düzenlediği
kimyasal saldırının doğrudan veya dolaylı sonucu olarak ölen sivil sayısı, bazı
çakışmaların olabileceği düşünülerek, en az 225 ve en çok 400’dür. (74) Daha
sonra 11 Haziran 1987 tarihinde Melekan vadisinde bulunan 5 köye öldürmeyen ama
kör eden bir çeşit gaz kullanılır. Kimyasal silahların kullanımı Kürdistan
halkı ve peşmerge güçleri içerisinde dehşet düzeyinde etki yaratmıştı.
Psikolojik olarak direnecek güçleri kırılmıştı ve halk artık peşmerge güçlerine
yapacakları en küçük yardım karşılığında en az üzerlerine kimyasal bombaların
yağacağını iyi biliyordu. Bunun için peşmerge denetiminde ki birçok köylü
çareyi İran’a sığınmakta buldu. Bunun yanı sıra peşmerge güçleri de ailelerini
sağlama almak için ülkeyi terk etmenin tek çare olduğunu düşünüyorlardı ve
ailelerini İran’a geçiriyorlardı. Kimyasal Ali öncelikle genel yollara yakın
bölgelerde ki köylerin tümden ortadan kaldırılması talimatını vermişti. Burada
istisna tanımıyordu. Cahş olan köyler bile ortadan kaldırılıyordu. Bunun tek
amacı askeri hareketlilik esnasında kendilerine yönelik yapılacak olası
saldırıların önüne geçmekti. Ayrıca bu yapılırsa peşmerge güçlerinin yardım
alacağı ve hareket edeceği alanlar sadece dağlık kesimlerle sınırlandırılmış
olacaktı. Bunun için 21 Nisan 1987 tarihinde köyleri temizlemek ve tümden
ortadan kaldırmak için Irak ordusu harekete geçer. “…piyade birlikleri ve
buldozerler Irak Kürdistanı’ndaki yüzlerce köy üzerindeki çalışmalarına
başladı. Resool’un güvenilir araştırmalarına göre, 1987 harekâtları sırasında
ordu en az 703 Kürt köyünü ortadan kaldırdı. Bunlardan 219’u Erbil bölgesinde
122’si Kerkük’ün güneydoğusunda Germiyan olarak bilinen engebeli düzlükte ve
320’si Süleymaniye vilayetinin değişik kısımlarındaydı. Duhok vilayetinde de 50
köy imha edilmiştir. (75)
Bu operasyonları önceki senelerde yapılan operasyonlardan
ayıran önemli bir ayrıntı vardı. Operasyonlar başlamadan önce operasyonların
başkomutanı olan Kimyasal Ali bir dizi kararname çıkarır. Bu kararnameler
operasyonlara katılan askeri birliklerin nasıl davranması gerektiği ve
operasyonların yürütme şekliyle alakalıydı. “6 Nisan’da bütün
“sabotajcılar” mülkiyet haklarını kaybettiler ….Kuzey illerindeki
güvenlik komiteleri başkanlarına (Ru’asa’ al–Lijan al–Amniyeh) sabotajcıların
mülklerini ve şahsi eşyalarını haczetme yetkisi vermeye karar verdik. 10
Nisan’da güvenlik nedenleriyle yasaklanan köylerin sakinlerinin bütün yasal
hakları askıya alınmıştır. Ve 1 Mayıs’ta El–Mecid sabotajcıların birinci
dereceden akrabalarının infazı için emir vermeye başladı. (76)
Aslında bu ayrıntı operasyonun kapsamı, derinliği ve amacını
da ele verir nitelikteydi. Önceki operasyonlarda boşaltılan köylerin
eşyalarının taşınmasının yanı sıra geride bırakmış oldukları mülklerinin
karşılığı para yada ikame edeceği evler tahsis edilirdi. Bir ikincisi ise
köylülere ya bizim yanımızda yada karşı taraftasınız dayatması içinde
bulunurlardı. Devletin yanında cahş olarak kalmak isteyenler “ulusal
saflara geri dönüş olarak kabul edilir ve karışılmazdı. Ama kimyasal Ali’nin
başlatmış olduğu bu yeni operasyonlarda bunların hiç biri yoktu. “Ne eski
politik bağlılıklar ne de yerleşim yerinin büyüklüğü bu yeni savaş sınırlarının
çizilmesinde dikkate alınıyordu. Nawcul, Karadağ, Qerehencîr, Koks ve Sengaw
dahil birçok nahiye 1987 bahar harekâtı sırasında insandan arındırıldı ve/veya
imha edildi. Eylül’de bunları Şiwan nahiyesi izledi. Duhok’un en kuzeyindeki
Kanî Masi nahyesi (77) yerle bir edilir. “Eğer kasaba, ordunun operasyonlar
için belirlediği sınırların içerisindeyse güçlü bir cahş varlığının bile
faydası olamıyordu. Ali Hasan el–Mecid’in, daha sonraları Baas partisinin üst
düzey yetkililerinin katıldığı bir toplantıda söylediği gibi “Müsteşarlara
dedim ki cahşlar köylerini sevdiklerini ve terk etmeyeceklerini
söyleyebilirler. Dedim ki, köyünüzün kalmasına izin veremem çünkü ben, oraları
kimyasal silahlarla vuracağım. O zaman siz ve aileniz ölür.” Bu durum her
şeyi açıklar niteliktedir. Yani hedeflenen Kürdistan’ın tamamıydı ve Kürdistan
coğrafyasını tamamen Kürtlerden arındırmaktı. Belki cahşların aile ve akraba
çevrelerinin yaşamasına izin verilebilir ama Kürdistan’da cahşta olsa
yaşamalarına izin verilmeyecekti. Bu operasyonların asıl amacının Kürdistan’ın
tüm demografik yapısının değiştirilmesi olduğu açıktır. Amaçlarına ulaşıp
ulaşmadıkları konusu ayrı bir tartışma konusudur ama amaçlananın bu olduğu kesindir.
Haziran 1987 yılına doğru gelindiğinde Kürdistan’a yapılan
operasyonların kapsamı daha da genişleyecektir. Peşmerge güçleri ve İran’ın
denetimine giren tüm alanlar sivil halkıyla birlikte Irak ordusu tarafından
yasaklı bölge olarak ilan edilecektir. Yasaklı bölge demek o bölgede hayvan
dahi yaşayan tüm canlıların askeri hedef konumunda olmasıdır. Yasaklı bölge ile
hedeflenen var olan tüm yerleşim birimlerinin öncelikle insansızlaştırılması
daha sonra tarım, hayvancılık, su kaynaklarının kurutulması, tüm evlerin
yıkılması kısacası yaşam emaresi gösteren ne varsa kurutmaktı. Bunun
gerçekleştirilmesi için verilen talimat gayet netti. Verilen talimatın
detaylarına bakıldığında Kürtlere karşı beslenen düşmanlığın boyutları ve
yapılan operasyonun sadece askeri bir operasyon olmadığı gerçek anlamıyla
soykırımı hedefleyen bir operasyon olduğu net anlaşılıyor. Bakın 20 Haziran
1987 tarihli bu talimatın detaylarında neler vardır
“Gön: Kuzey Bürosu Komutanlığı
Alıcı: Birinci Kolordu Komutanlığı, İkinci Kolordu
Komutanlığı, Beşinci Kolordu Komutanlığı
Konu: Güvenlik nedeniyle yasaklanan köylerle ilgili
uygulanacak prosedür
Bu köylerin birleştirilmesi için verilen sürenin 21 Haziran
1987’de dolduğunu göz önüne alarak 22 Haziran 1987 tarihinden itibaren geçerli
olmak üzere aşağıdaki önlemlerin alınmasına karar verdik:
1. Bozguncuların, İran ajanlarının ve benzeri Irak
hainlerinin bulunduğu bütün köyler güvenlik nedenleriyle girilmesi yasak alan
olarak değerlendirilecektir.
2. Bu bölgeler, bütün kişi ve hayvanlara kesinlikle kapalı
olan ve askeri birliklerin, büromuz tarafından aksi belirtilmedikçe,
istedikleri gibi ateş açabilecekleri operasyon bölgeleri olarak kabul
edilecektir.
3. Tarım, hayvancılık ya da endüstriyel faaliyetlerin yanı
sıra bölgeye giriş çıkışlarda yasaklanacaktır ve bütün ilgili kuruluşlar kendi
yetki alanları çerçevesinde bu durumu dikkatle izleyeceklerdir.
4. Kolordu komutanları, top, helikopter ve savaş uçaklarını
kullanarak bu yasaklı bölgelerde bulunan en fazla sayıda insanı öldürmek amacıyla,
gece gündüz gelişigüzel saldırılar gerçekleştirecek ve bizi sonuçtan haberdar
edeceklerdir
5. Bu bölgelerde yakalanan herkes güvenlik güçleri
tarafından gözaltına alınarak sorguya çekilecek ve kendilerinden faydalı olacak
bilgiler alındıktan sonra 15 ve 70 yaş arasındakiler infaz edilecek ve bize
haber verilecektir.
6. Hükümete ya da parti yetkililerine teslim olanlar ilgili
kuruluşlar tarafından maksimum 3 gün içinde sorguya çekilecektir, bize
bildirilmek kaydıyla gerekli görüldüğünde bu süre 10 güne çıkarılabilir.
Sorgulamanın daha uzun bir zaman gerektirmesi durumunda yoldaş Tahir [Tevfik]
el–Ani aracılığı ile bizden telefon ya da telgrafla onay alınması
gerekmektedir
7. Danışmanlar [müsteşarlar] ve Milli Savunma Taburları
birlikleri tarafından el konan ağır ve orta silahlar dışındaki her şey yine
onlar tarafından korunacaktır. Bize sayısını bildirmek koşuluyla hafif
silahları tutabilirler. Kolordu komutanları bu bilgiyi ivedilikle danışmanlara,
bölük komutanlarına ve takım liderlerine bildirecek ve onların Milli Savunma
Taburları içerisindeki faaliyetlerine ilişkin detaylı bilgileri bize
ulaştıracaklardır.
Yetki alanınıza giren bölgelerdeki eylemleriniz ve elde
ettiğiniz bilgiler konusunda bizi bilgilendirmeye devam edin.
[imza]
Yoldaş
Ali Hasan el–Mecid
Bölge Komutanlığı Üyesi
Kuzey Büro Genel Sekreteri
cc: Konseyi Başkanı
Yürütme Konseyi Başkanı
Parti İstihbaratı
Genel Kurmay Başkanı
Ninova, el-Ta’mim, Diyala, Selahaddin, Süleymaniye, Erbil ve
Duhok Valileri (Güvenlik Komiteleri Başkanları)
Yukarıda belirtilen Vilayetlerin Şube Sekreterlikleri
Askeri İstihbarat (İstihbarat ) Genel Müdürlüğü
Emniyet Genel Müdürlüğü (Emn)
Özerk Bölge Emniyet Müdürü
Kuzey Bölgesi Güvenlik Hizmetleri
Doğu Bölgesi Güvenlik Hizmetleri
Ninova, el–Ta’mim, Diyala, Selahaddin, Süleymaniye, Erbil ve
Duhok vilayetlerinin Emniyet Müdürleri (78)
Bu uygulamaları izleyen ve daha da derinlik kazandıran yeni
uygulamaların ardı arkası kesilmiyordu. Kimyasal Ali amacına ulaşmak için her
gün yeni bir uygulama ile talimatnameler yağdırıyordu. Binlerce köy ve binlerce
insan katledilmesine rağmen istediğini elde etmiş görünmüyordu. Adeta tüm
Kürdistan’ı coğrafyası, insanları ve tüm canlılarıyla temizlemeden amacına
ulaşmış sayılmayacaktı. Bunun için Ekim 1987 tarihinde yeni bir uygulamayı
hayata geçirdi. Bu uygulamaların Kürdistan halkı üzerinde ki etkisi sadece
fiziksel boyutta değildi en ağırı ruhsal ve psikolojik boyuttaydı. İnsanlar
kendi toprakları üzerinde en insani olan korunma, üreme ve beslenme
ihtiyaçlarını bile karşılayamaz duruma gelmişlerdi. Hiçbir politik eğilimleri
olmadıkları halde sadece Kürt olmaları onların can güvenliğini ortadan
kaldırmaya yetiyordu. Bu paranoyak ve psikopat uygulamalardan Kürt olarak
kendini koruyabilmek neredeyse imkânsızdı. Kürtler için Cahş olmakta
kurtarmıyordu. Çünkü onların yaşamı da paranoyak ve tek amacı kendini sahibine
ispatlamaya çalışan basit, sıradan ve gölge karakter olan Kimyasal Ali’nin o
anki psikolojik ve ruhi duruma bağlıydı. Kürdistan’da bu zamanlarda tek yasa
Kimyasal Ali’ydi. Onun için Başur’ê Kürdistan Kürtler için artık güvenli bir
alan olmaktan çıkmıştı. Çünkü tüm dünya bu duruma karşı sağır ve körleri
oynuyordu. Kendilerine önderlik etme edasıyla çıkan kişi ve örgütler (KDP-YNK)
ise bırakın halkı korumayı, İran devletinin basit maşası olmanın ötesine
geçemedikleri için kendileri için daha da tehlikeli olmaya başlamışlardı. Bunun
için insanlar tek çareyi Kürdistan’ı hızla boşaltıp İran’a sığınmakta
buluyorlardı.
Devam edecek…
Göç Dosyası-Abdullah Öcalan Sosyal Bilimler Akademisi
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html
0
21
TR
HE
:” ”
:””
” “,” ”