23 Aralık 2009 Çarşamba Saat 21:16
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
” ”
:” ”
Fethullah Gülen cemaatinin ‘siyasi kolu’ olarak da
değerlendirilen AKP’nin Kürt politikasının temelleri netleşiyor. Ergenekon’un
tek dokunulmazı olan Gülen cemaatı bu politikanın merkezinde yer alırken
özellikle Güney Kürdistan’da yeni bir istihbarat kurumlaşması olarak
konumlandırıldığı kaydediliyor. Gülen cemaatı içindeki bazı kaynaklar cemaatin
yeni rolünün ABD’nin “küresel istihbarat jandarması olduğunu iddia ediyor.
MİT VE JİTEM’E İSLAMİ KILIF
Güney Kürdistan’da Türkiye’ye bağlı olarak faaliyet yürüten
MİT ve JİTEM’in deşifre olmuş klasik tarzın dışında İslami argümanlara bürünmüş
yeni tarzla dizayn edildikleri bildirildi. Bu yeni tarzın zeminini ise
Fethullah Gülen tarikatına bağlı çalışan eğitim kurumları, şirketler,
basın-yayın ve vakıfların yıllar süren çalışmalarının ürünü olarak ortaya
çıktığı öğrenildi. Bu kurumlarda çalışan Fethullahcı üyeler Güney Kürdistan,
Irak, Suriye ve İran’a dönük acil-genel ve diğer biçimlerde istihbarat
raporlarını hazırlayarak günlük,15 günlük ve aylık olarak başta Türk MİT’ine ve
ABD’de bulunan Fethullah Gülen’e gönderdikleri öne sürülüyor.
Gülen cemaatinin daha sonra Türkiye’nin İslami ulusal
çıkarları doğrultusunda gelen istihbarat raporlarını düzenleyerek CIA ve
MOSSAD’a verdiği ileri sürülürken, böylece Ortadoğu’da radikal İslam’ın önüne
nasıl geçileceği ve devrimci demokrat hareketlerin nasıl tasfiye edileceği
yönünde gizli planlar yaptıkları ifade ediliyor.
İSTİHBARAT JANDARMASI
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın son ABD gezisinde
istihbarat alanında, kültürel ve sanatsal sahada Ortadoğu’da kendilerine rol
verildiğini belirterek bundan sonra Ortadoğu ve Arap kamuoyu üzerinde ikili
çalışarak ABD’nin Ortadoğu’daki istihbarat jandarması olacağını teyit etti.
ABD Başkanı Obama ortak basın açıklaması sırasında Fethullah
Gülen’i kastederek ABD’de bulunan Türk cemaatiyle yakın ve derin ilişkilere
sahip olduklarını belirtti. ABD’de bulunan Fethullah Gülen’in CIA’ya çalıştığına
dair bir belgeyi de ABD’de oturum almak için iltica mahkemesine sunduğu diğer
iddialar arasında. İran’a dönük Güney Kürdistan, Ortadoğu ve Asya’da bulunan
Fethullah Gülen’e bağlı okul, vakıf ve şirketlerin bu amaçlar doğrultusunda
yeniden düzenlenerek insana dayalı istihbarat faaliyetlerini
gerçekleştirecekleri, ABD’nin ise bunu teknik bakımdan destekleyerek ortak
amaçlar doğrultusunda gizlice hareket edecekleri ortaya çıktı. Fethullah
Gülen’e bağlı olan okul, medya ve şirketlerde çalışan tarikat üyelerinin bunun
için gereken bölgelerde provokasyon, komplo ve karışıklık çıkartmak için
El-Kaide başta olmak üzere radikal İslamcı çevrelerle yardım vakıfları
aracılığı ile derin ilişkiler geliştirdikleri biliniyor.
Gülen cemaati bölgede radikal İslam’ı büyüterek ılımlı
İslamcıların sürekli desteklenmesini amaçlıyor. Her yerde dengeleri yaratarak
sürekli iktidara oynadıkları görülüyor. Gülen Tarikatı üyelerinin aynı planı
Kürdistan’da yeni özel savaş yöntemleriyle uygulamaya soktukları görülüyor. Ortadoğu’da
radikal Şii Humeyniçiliğine karşı ılımlı Sünni Humeyniciliğini yaratma
misyonunun bedeli olarak Ortadoğu’da bağımsız bir Kürdistan devletinin
kurulmaması ve Kürt özgürlük hareketinin özünden boşaltılması için ABD, İsrail
ve Avrupa’dan aldıkları destek karşılığında Gülen cemaatinin bu rolü AKP
aracılığı ile oynadığı ortaya çıkıyor.
GÜLEN NEDEN SUSURLUK’TAN KORKTU
Birçok belge, kanıt ve pratik gerçeklik Türk devletinin
Ortadoğu’da Kürt devleti ve Kürt özgürlük hareketine yönelik yıllardır süren bir
çalışmanın eseri olduğunu gösteriyor. Türk devletinin sistem içi çelişkilerin
başında Kürt sorununun nasıl tasfiye edileceği yönünde derin çelişkiler ve
çatışmalar yaşandığını laik ulusalcılar ile İslamcı ulusalcıların 1990’lı
yıllarda keskinleşen görüş ayrılıkları yeni dünya düzeni ve büyük Ortadoğu
projesi ile küresel dış güçlerin açık müdahalesi ile yeni bir ivme kazandı.
Türkiye içinde 12 Eylül Ergenekon anayasasıyla palazlanan Gülen cemaati faili
meçhullerin, köy yakmaların, mafya, kara para ve her türlü kirli ilişkilerin
gün yüzüne çıktığı susurluk kazasında Ergenekon tarafında yer aldı. Gülen
susurluk davasının daha fazla derinleştirilmemesi ve soruşturulmaması
gerektiğini şu sözlerle açıklıyordu: “Susurluk’la bir cinayet işlenmiş… Bunun
temelinde bizim milli birliğimize, milli bütünlüğümüze devlet telakkimize eğer
dokunacak bazı şeyler varsa, bu kapı aralanmamalıydı. O kapıdan girilince şayet
askere olan güvenimiz sarsılacaksa, güvenlik kuvvetlerine güven sarsılacaksa,
meclise olan güven sarsılacaksa, insanlara olan güven sarsılacaksa, bunun
üzerine biraz daha farklı bir yöntemle gidilmeli ve mesele öyle çözülmeliydi…
VELİ KÜCÜK VE GÜLEN ARASINDAKİ DERİN İLİŞKİ
O dönemler ortak Ergenekon örgütlemesinde rol oynayan
Fethullah Gülen ve Veli Küçük daha sonraki yıllarda özelikle Güney Kürdistan ve
Kürt özgürlük hareketinin tasfiyesi dönük çelişkiler içerisine girdiler.
Ergenekon içinde Fethullah Gülen, “Biz bunları savaşla, şiddetle bitiremiyoruz.
Onları siyasetle, eğitim kurumlarıyla ve dinle bitirebiliriz derken Veli Küçük
ise şiddet ve daha çok savaşla bitirebileceklerini savunuyordu.
Her iki taraf iktidarı yanlarına çekmek için iç ve dış
güçleri kullanarak her türlü komplovari yöntemleri dahi kullandılar. Bir
dönemler Kürt özgürlük hareketine karşı kullanılan Hizbullah (Kürt halkı
arasında hizbul-kontra diye anılır) içinde Menzilciler ve İlimciler diye
ayrışma yaşandı. Bunun aslında Ergenekon içinde Fethullah Gülen ile Veli Küçük
arasında başgösteren çelişkilerin ortak kurmuş oldukları taşeron kontra
örgütlerdeki çelişkilerin bir sonucu olduğu anlaşıldı. Fethullah Gülen ile
General Veli Küçük’ün birbirleriyle olan ilişkileri Ergenekon iddianamesindeki
kimi belgeler ve tanıkların ifadesiyle gözler önüne seriliyor. Gülen’in
Ergenekon örgütlemesi içinde olduğu, Küçük’le Gülen’in arkadaş oldukları ve
1970 yıllarda adı sık sık duyulan faşist ve ırkçı –Milli Mücadele Hareketine-
üye oldukları öğrenildi.
ERGENEKON’DA NEDEN GÜLEN’E DOKUNULMUYOR
Ergenekon savcısı Zekeriya Öz’ün hazırlamış olduğu
iddianamede temel kaynak sayılan Tuncay Güney’in 2001 yılında İstanbul
emniyetinde verdiği ifadeler bu gerçeği gün yüzüne çıkartırken buna rağmen
Fethullah Gülen ve cemaatine Ergenekon kapsamında dokunulmaması ise dikkat
çekici. Ergenekon iddianamesinin eklerinde yer alan belge ve bilgiler Tuncay
Güney’in ifadeleriyle doğrulanıyor. Gülen’e bağlı bir MİT şubesi rolünü oynayan
Samanyolu TV’de çalışırken gözaltına alınan Tuncay Güney ifadesinde-Fethullah
Gülen ve Veli Küçük milli mücadeleciler hareketinden tanıştıklarını öğrendiğini
belirterek zaten Gülen’in hala kendi elemanlarına ‘Bakın Milli Mücadele
elemanlarıdır’ diye hitap ettiğini söyledi. Küçük’ün o dönemler Güney
Kürdistan’da okul açması için Fethullah Gülen’e destek verdiği açıklandı.
Erbil’de açılacak Özel Erbil Işık Kolejinin kurulması aşamasında da Güney
Kürdistan’a giderken Diyarbakır’a geldiklerinde Veli Küçük’ün telefonla
arayarak haber verdiği jandarma alay komutanı Eşref Hatipoğlu tarafından
karşılanmışlardı. Güney ve cemaat üyelerinin askeri helikopterle Silopi’ye
gönderildiği belirtilirken, buradan da Güney Kürdistan’a geçtiklerini
kaydediliyordu. Veli Küçük’ün yardımlarıyla Güney Kürdistan’da faaliyet yürüten
Gülen’e bağlı Fezalar, Işık, Nilüfer okullarının temeli böyle atılmıştı. Güney,
ifadesinde Fethullah Gülen cemaati içerisindeyken MİT yöneticisi Mehmet
Eymür’ün gönderdiği adamlara cemaatle ilgili olarak sürekli bilgi verdiğini
söylüyordu.
GÜLEN’İN SES KAYDINDAKİ KİRLİ PROJE
Güney Kürdistan’da acılan okulların amacının ne olduğunu
Fethullah Gülen’in internet medyasına düşen videolu ses kayıtları açık bir
şekilde ortaya koyuyor:
(http://www.dailymotion.com/video/x74htc_turk-kurtalevi-sunni_lifestyle).
Gülen’in Kürt özgürlük hareketine ve Güney Kürdistan federe
yönetiminin tasfiyesine ilişkin yaklaşımı Ergenekon içinde görüş ayrılıklarıyla
da kendisini açığa vurmuştu. Laik ulusalcılar Güney Kürdistan federe yönetimine
‘kukla devleti’ derken İslamcı ulusalcıların başını çeken Fethullah Gülen ise
‘tampon bölge’ tanımını kullanıyor. Gülen, Güney Kürdistan’da kurulmaya
çalışılan Kürdistan federe devletini ancak içerden ve orada kuracakları okullar
aracılığı yıkabileceklerini belirtiyor. Böylece Sivas’a kadar uzanmak istenen
Kürt bağımsızlık hareketinin tümden tasfiye edileceği ve dünya kamuoyunu arkalarına
alıp siyasi olarak Kürtleri dincilik ve okullarla bitirebileceklerini açık açık
dile getiriyor.
ŞOK SÖZLER
Ortak Ergenekon içinde General Veli Küçük’ün “her yere bir
Türk karakolu kuralım yaklaşımı ile arkadaşı Fethullah Gülen ise “her yere bir
Türk okulu kuralım yaklaşımı arasındaki çelişkiler, Küçük’ün şimdiki
pozisyonuna da açıklık getiriyor. ABD, İsrail ve Avrupa’nın da Fethullah Gülen
cemaatinden yana tavrını göstermesi Küçük’ün tasfiyesini kısmen getirdi.
Fethullah Gülen cemaati ise General Veli Küçük’ten kalma Ergenekon’un devlet
içindeki mirasına AKP aracılığı oturdu. Fethullah Gülen’in1990’lı yıllarda
yaptığı Güney Kürdistan ve Kürt özgürlük hareketine dönük tasfiyeci
politikasının amacını kendi sözleri ile şöyle açıklıyor: “Biz de bir dönemde
Misak-ı Milli ile sınırlarımızı belirlerken bizi arkadan vuran Balkanları hatta
bir aralık Edirne bile gitmiş… Bunları verelim bu adamlar ellerini çeksinler,
demişler. Şu Arapları da verelim. Hatta verirken o kadar cömertçe davranmışız
ki, mesela Süleymaniye, Kerkük’ü de alın da yani en inkarı sulh vardır, kütüğü
fıkıyede… Bizim size vereceğimiz yok, hayır var diyor onlarda… Alın öyleyse
alacağınızı diyoruz… Daha sonra hakları bize aitmiş ama vermişiz… Elin oğlu
doymamış buna. O günden bugüne Güneydoğu’da bizim soydaşımız, dindaşımız, bir
problem yoktur, bunları her gün kazımış, yarayı meydana çıkarmış. Sizin siyaset
bilmeyen devletinize yanlış şeyler yaptırmış, soydaşınızla, dindaşınızla sizi
karşı karşıya getirmiştir. Bugün de aynı şeyleri yaptırtıyorlar. Güneydoğu’daki
vatandaşı baştan çıkarmak için Ermeni’yi, Süryani’yi, ateisti kullanıyor. Bir
zaman komünizm perdesi altında yapıyorlardı. O yıkılınca biraz işleri zorlaştı.
Artık Kürt İstiklali, vatanı filan diyorlar şimdi.
Eğer eskiden yaptıkları gibi burayı da verelim derlerse,
burayı da bertaraf ederlerse, Şimdi bunların içinde Mollalar, hocalar, şeyhler,
dindarlar var. Açtığımız okullarda orada ve kurslarda bunlarla diyalog
kurabiliyoruz. Bu sertlikleri, dalgayı kırma imkanı oluyor.. Biz Güneydoğu’yu
verelim dediği zaman bile Sivas’a kadar talepler gelecektir. Çünkü bu talebi
yapabilecek şeyler şimdiden kazınmaya başlamıştır. Çok sıkı durmak lazım. Taviz
vermemek lazım bu mevzuda. Allah baştakilerin başına akıl versin. Esas derdin
dermanı olan reçeteyle işin üzerine gitmiyorlar, yanlışlık içindeler. Haber
toplamak açısından da yanlışlık içindeler, İslam’dan kopma açısından da
yanlışlık içindeler. İslam’ın oradaki insanın derdine derman olması, reçete
olması açısından da yanlışlık içindeler. Ve bu yanlışlıklar inşallah bu millete
pahalıya mal olmaz. Akılları başlarına gelirde ne o tampon devlet teşekkül
eder. Ne de arkadan gelenlerin iştahları…
Gülen bu konuşmasında açık bir dille Güney Kürdistan’da
açmış oldukları okullarda Ortadoğu’da Kürt özgürlüğünü ve bağımsızlığını
engelleyebileceklerini belirtirken okulların uluslar arası rolünü de istihbarat
(haber) toplama merkezi olarak kullanılacağını söylüyor.
Gülen cemaati içerisinde görev almış ve ismini vermek
istemeyen bir kaynak Fethullah Gülen bağlı okulların, şirketlerin, vakıfların
üsten birbirine bağlı, alttan birbirini destekleyen ve her türlü kirli
ilişkilerin döndüğü küresel ajanlık jandarması olarak değerlendirmek gerektiğini
söylüyor. Cemaate gönül veren birçok kişinin ise Gülen cemaatinin bu kirli
yüzünden haberdar olmadığını ve bilmediğini belirterek, İslam adı altında
aldatıldıklarını kaydediyor. Güney Kürdistan’da ise Gülen’e bağlı okul, şirket
ve medya içinde MİT elemanlarının İslamcı kimlik adı altında faaliyet
göstermeye başladığı iddia ediliyor. Hewler ve Musul konsoloslukları bünyesinde
bu amaçlar doğrultusunda özel bir büro kurulduğu ifade edilirken, istihbarat
sonucu Güneyli kişilere, yetkililere derecelendirme yöntemi ile ne kadar Gülen
politikasına gelip gelmediklerinin ölçüldüğü kaydediliyor.
MİT’E FOTOĞRAF VE GÖRÜNTÜLER GÜLEN MEDYASINDAN
Buna göre Ankara, İstanbul ve Türkiye’nin belirli yerlerine
tatil, konferans, panel adı altında götürülüyorlar. Ajanlaştırılan Güneyli
Kürtlerin bu amaçla Güney Kürdistan idari yapısında çalışması ve sızmaları
gerçekleştiriliyor. Zaten Güney medyasına Zaman gazetesi, Samanyolu TV ve Cihan
haber ajansındaki MİT ve JİTEM bağlantılı çalışanlar aracılığı ile şahıslar,
yetkililer ve işadamları belirleniyor. Güney Kürdistan’da Gülen’e bağlı çalışan
zaman gazetesi, Cihan Haber Ajansı, Aksiyon Dergisi, Samanyolu TV elde
ettikleri fotoğraf, bilgi ve görüntüleri direk Türk MİT’ine gönderiyorlar. AKP
iktidarından önce Fethullah Gülen’e gönderiyorlardı. Şimdi ise hızlı müdahale
etmek için direk MİT’e gönderiyorlar. Zira Fethullah Gülen’e bağlı medyanın
yeni görevinin bu olduğu iddia ediliyor. Türk polis istihbaratına gerekli olan
bilgiler de ayrıştırılıyor. Hangi yere ne gerekiyorsa onu gönderiyorlar. Güney
Kürdistan’da bulunan Gülen okulları bu ayrışmanın merkezi durumundalar.
Muhabir, gazeteci, işadamı, mühendis, şirket ve vakıflardan alınan istihbarat
bilgileri, okullardaki müdür, öğretmen ve doktorlar aracılığı ile Türkiye’ye
gönderiliyor. Burada ayrıştırılan istihbarat bilgileri Gülen cemaati, Türk
MİT’i ve MOSSAD’a gönderiyor. Bunun sonucu nerede özel savaş yöntemleri, komplo
ve provokasyonlar yapılacağı ve yönlendirmeler gerçekleştirileceği başka
elemanlar ve kirli çıkar örgütleri aracılığı ile planlanıyor. İran, Hizbullah,
El-Kaide, Irak İslam devleti gibi Ortadoğu ve Asya’daki radikal İslam’ın
temsilcisi olan örgütler hakkında elde ettikleri istihbarat bilgileri Türkiye
içinde MİT aracılığı ile CIA ve MOSSAD’a verilirken Türkiye dışında ise
Fethullah Gülen aracılığı ile CIA ve MOSSAD’a ulaştırılıyor.
HİZBULLAH VE EL-KAİDE’YE KARŞI İSTİHBARATI DA CEMAAT
SAĞLIYOR
Türkiye’de en son Hizbullah’a dönük yapılan El Kaide
operasyonları ve Hizbullah’a dönük ani tutuklamalar bu istihbaratlar sonucu
gerçekleştirildiği belirtildi. İsrail devleti resmi olarak bunu açıklayarak
Türkiye’ye teşekkürlerini sundu. 10 aralık 2009 tarihinde İsrail Dışişleri
Bakan yardımcısı Dani Ayalon, Türkiye’nin Hizbullah’ın İsrail hedefleri üzerine
düzenleyeceği bir saldırıyı önlediğini belirterek Türkiye’ye başarılı operasyon
ve işbirliği için teşekkür etti. İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesi ise
Türkiye’deki gizli bir İsrail hedefine düzenlenmesi planlanan saldırının Türk
güçleri tarafından engellendiği yazdı. Gazete, bunun, üçüncü saldırı denemesi
olduğunu belirtirken, İsrail Savunma kaynaklarına dayandırdığı haberinde
Türkiye’de yapılması planlanan saldırının bir ay kadar önce ortaya
çıkarıldığını yazmıştı. Türk basını ABD ve İsrail hedefleri üzerine düzenlenecek
bir saldırıyla ilgili uyarı yapmıştı. Türkiye’den gelen haberler MOSSAD’ın İran
güvenlik ajansları işbirliğiyle İran ajanlarını ülkeye turist görünümüyle
yerleştirdiği yönündeydi.
İSTİHBARAT ROLÜ
Obama ve Erdoğan’ın son Beyaz Saray görüşmesinde kararlaştırılan
ve hayata geçirilen Gülen hareketi üzeri istihbarat jandarmalığı rolü Ortadoğu
ve Asya’da Türkiye’ye verilmiş bulunuyor. Fakat MHP’nin daha çok güçlü olduğu
İran içindeki acem Türkmenleri ile Azerbaycan’daki Türkiler içindeki örgütlü
kurumları da aynı tarzdaki istihbarat bilgilerini Türk ordusuna vermektedir.
Gülen’in bunun için Türkiye’ye hava, karayolu gibi yollardan gelen yabancı
kişilerin tam kontrol edilmediğini, Türk ordusunun elindeki bilgilerin direk
ABD’ye verilmesi gerektiğini ABD’nin Ortadoğu-Avrasya masasına bildirdiği iddia
ediliyor.
Bunun için diplomasi kulisleri yürütülürken, geçtiğimiz ay
FBI Başkanı Robert Mueller’in Ankara’yı ziyaretinde bu yönlü Türk yetkililerine
gereken talimatları ve yeni rollerini söylediği ifade ediliyor. Ayrıca ülkeye
girip çıkan herkesin izlenebilmesi için Türkiye’nin biyometrik veritabanına
girme talebinde bulundu. Gülen’in ABD ve İsrail adına yaptığı insana dayalı
ajanlığının yanında teknik yönün böylesi bir tarzda desteklenerek Ortadoğu ve
Asya’ya hakim olmanın yeni koşullarına önceden hazırlıklı girmenin planları
yapıldığı belirtiliyor.
Fethullah Gülen cemaatine bağlı okullar ve medya gücü yeni
koşullar gereği Güney Kürdistan üzeri yeniden dizayn edilirken temel
amaçlarından birisi de Kürt federe yönetimini zayıflatmak, ufkunu daraltmak,
ulusal özlerden boşalmış kadroları devlet dairelerine, partilerine
yerleştirmek, Güney basın-yayın kurumlarını ele geçirerek ulusal düşüncelerden
uzak, tek parçayla sınırlı sosyal, ekonomik sorunlar içinde boğdurmak ve
böylece diğer Kürdistan parçalarına dönük “lakayt , “neme lazımcı siyasal
düşünceleri hakim kılma projeleri zamana yayılmış aşamalar olarak dikkat
çekiyor.
Kürt özgürlük hareketine dönük tasfiyeci istihbarat
bilgilerini okullarındaki ve basın-yayın kuruluşlarındaki elemanları aracılığı
ile Türk MİT’ine ve yeni İslamcı JİTEM’e bildirmeyi de yeni görevleri
saymışlardır. Bunun karşılığında Gülen cemaati ve Güney Kürdistan’daki okulları
ile kurumlarının İran’a dönük istihbarat çalışması yürütecek yeni birimler
oluşturdukları kaydediliyor. Diğer bir ifadeyle ABD’ye, PKK’ye ilişkin
istihbaratına karşılık İran’a dönük istihbarat sağlanacak.
GÜLEN GAZİ KATLİAMI’NI NERDEN BİLİYORDU?
İstihbaratçılığı İslam dinini yayma adı altında yürüten
Gülen ve cemaatinin daha önce Türkiye’de yaşanmış birçok olayı önceden bilmiş
olmaları da ayrı bir kuşku olarak duruyor. Gazi katliamını önceden bildiğini
söyleyen Fethullah Gülen’in bunu nerden bildiğini hala açıklamaması ajan
örgütlenme konusundaki kuşkuları arttırıyor. Devletin eline ulaşmayan
istihbarat bilgileri nereden ve nasıl Fethullah Gülen’in eline geçiyordu?
Gülen, Gazi olaylarını önceden bildiğini kendi sözleri ile şöyle anlatıyor:
“Gaziosmanpaşa hadiseleri olmadan evvel, Türkiye’nin her yerinde böyle bir patlama
olacağını 1,5 ay evvel ben devletin başındaki insanın en yakınına verdim.
Türkiye’de bir şeyler planlanıyor, raporu okuyun, bana bir dostum verdi bunu…
Türkiye’de bir kısım Alevi ocak ve bucaklarını kundaklayacaklar 1,5 ay önce ben
bu raporu verdim.30-40 sayfalık bir rapor verdim bekledim.
Fethullah Gülen aynı çalışmalarını okul, medya, şirket ve
vakıfları aracılığı ile elde ettiği istihbaratı bugün ise yine Türk MİT’ine,
İslamcı JİTEM’e ve küresel istihbarat güçlerine neyin karşılığında veriyor?
TÜRKMEN: GÜLEN BİR MİT AJANI
İsminin açıklanmasını istemeyen cemaate yakın kaynaklar
Fethullah Gülen’in eski tarihlerden beri hazırlandığını ve MİT tarafından
devşirilerek CIA ve MOSSAD’ın hizmetine sokulduğunu ileri sürüyorlar.
Nakşibendi tarikatına yakınlığı ile tanınan Kadir Mısıroğlu’nun -gurbet içinde
gurbet- adlı kitapın 190.sayfasında Gülen’in ilk hocalarından olan Hilmi
Türkmen, Fethullah Gülen’e ilişkin MİT’e çalıştığına dair net bilgiler veriyor.
Türkmen buna bizzat şahit olduğunu da belirtiyor.
Kitapta Hilmi Türkmen’in ağzından Gülen’e dair şu sözler
aktarılıyor: “… O zaman İzmir’in Kestanepazarı’ndaki Kur’an-ı Kerim
Kursu’nun idarecilerini tanıyordum. O’nu çocuk okutmak üzere oraya
yerleştirdim. Beş on gün sonra halini hatırını sormak için oraya uğradığımda,
başbaşa bir kimseyle fiskos ettiğine rast geldim. Konuştuğu adam, beni görünce
yaydan çıkmış bir ok gibi fırlayıp kaçtı. Kendisine ‘Bu kimdir’ diye
sorduğumda ‘Bir talebe velisi!..’ diye cevap verdi. Bu söz doğru değildi.
Tahkikatım da onu göstermiştir. Bu adam, böyle bir karşılaşmadan beş-altı ay
evvel bana müftülük makamına gelmiş ve MİT’çi hüviyetini gösterdikten sonra,
benimle açıkça bir meseleyi konuşmak istediğini söylemişti. Söylediği söz
şuydu: ‘Bizim teşkilat (MİT’i kastediyor) Müslümanların M. Kemal Paşa’ya menfi
bir tavır almasından rahatsızdır. İstiyoruz ki, bu münafereti giderelim. Sen,
en büyük dini cemaatlerden biri olan Süleymancı cemaati içinde söz sahibi bir
kimsesin. Sizin cemaatte M. Kemal Paşa hakkında ‘Deccal’ ithamında bulunmakta
ve ağza alınmayacak sözler söylemektedir. Sen bunu düzeltebilirsin Bunu
yaptığın takdirde, bizden ne istersen iste. Seni Diyanet İşleri Başkanı
yapalım…
Kendisine yanlış kapı çaldığını, benim bahsettiği cemaat
içinde böyle bir şey yapacak gücüm olmadığını, bunu ancak Kemal Kaçar Bey’in
yapacağını söyledimse de ikna olmadı ve
“Sen bilirsin biz seni seçmiştik. Anlaşılan sen bunu
yapmak istemiyorsun. Amma biz bu işin peşini bırakmayacağız. Bu işi, birisini
bularak muhakkak yapacağız!..” diyerek ayrılmıştı.
Şimdi anlıyordum ki, buldukları adam Fetullah Gülen’di.
Fakat o sıralarda Fetullah Gülen sapı silik bir adamdı. Bunu nasıl
becerebilecekti?!… İşi takip ettim. MİT güdümlü olarak nasıl nafiz bir
mevkiye getirildiğine safha safha şahit oldum…”
Siyasi Ergenekon kolu olan Gülen cemaatinin AKP aracılığı
ile küreselleşen ajan rolleri okullarıyla yeni bir safhaya ulaşmış bulunuyor.
Son olarak İçişleri Beşir Atalay’ın Bağdat’taki üçlü mekanizma toplantısından
sonra Hewler’e geçerek PKK karşıtı “ofis ziyaretiyle gündeme yeniden gündeme
gelen Türk hükümetinin Güney Kürdistan’daki faaliyetlerinin yeni dönem temel
ayağını da Gülen cemaatinin oluşturduğu kaydediliyor. Hewler’deki ofis
elamanlarının Gülen cemaatine bağlı olduğu gelen iddialar arasında. Bu
istihbarat ağı da Güney Kürdistan’ın etkisiz kılınması ve PKK’nin tasfiyesi
üzerine kurulmuş. Gülen cemaatinin Ortadoğu özgürlüğüne vurulmuş kelepçe rolü
son Erdoğan-Obama görüşmesi ile daha da belirginleşti. İSKENDER İSA-ANF
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.org – www.lekolin.net – www.lekolin.info