Yazarı Ziya Şakir olan “Yakın Tarihin Üç Büyük Adamı Talat – Enver – Cemal Paşalar” adlı bir kitap var. Okuyanların bildiği bilmeyenlerinde bu yazı ile birlikte haberdar oldukları bu kitapta bu üç Osmanlı paşasının özel ve siyasi yaşamlarına ilişkin ilginç sayılabilecek bilgiler mevcuttur. Özellikle de Enver Paşa’nın Selanik Masonlarınca nasıl parlatıldığını ve batıl inançlarından doğan zaaflarının kullanılarak hayalperestliğinin nasıl işletildiğini okuyunca, insanın aklına bugünün Türkiyesi ve Erdoğan geliveriyor. Ziya Şakir’in 1883-1959 tarihleri arasında yaşadığını, neredeyse tüm Osmanlı topraklarını dolaştığını ya da dolaşmak zorunda kaldığını, Talat paşa başta olmak üzere diğer paşaları çok iyi bildiğini belirtelim. Gazeteci yazar olan Şakir’in Osmanlıdaki birçok olaya tanıklık ettiği belli oluyor.
Bu kitapta Enver Paşa’nın bugünün deyimiyle üfürükçü olan bir kadın tarafından nasıl yönlendirildiğini, ajite edilip ortalığa salındığını okuyunca insanın aklına Devlet Bahçeli’nin ‘cumhur ittifakının ve cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin bekası için şunlar şunlar yapılmalıdır’ dedikten sonra Erdoğan’ın kararnamelerle ya da talimat verip AKP eliyle belirtilenleri hemen yapıvermesi geliyor. Buna somut örnek Bahçeli’nin istemi ve Erdoğan’ın talimatıyla üç milletvekilinin vekilliğinin düşürülmesi oldu. Dolayısıyla günümüz Türkiyesinde Devlet Bahçeli’nin üfürükçü Hadiye Hoca Hanım rollünde, Erdoğan’ınsa Enver konumunda olduğunu bu kitaptaki tarihi bilgiler ve belgelere dayanarak belirtebiliriz.
Günümüz Türkiyesinde AKP-MHP ittifakında işlerin nasıl yapıldığı aşağı yukarı bellidir. Erdoğan’ı bu kadar saldırgan, zaman zaman zıvanadan çıkan yapanın ne olduğunu da şöyle ya da böyle biliyoruz. Bir dostum bana bazen Bakanları bile ancak Emine Hanımla taleplerini Erdoğan’a iletebilirler, demişti. Erdoğan perde arkasında tam bir küfürbazmış.
Söz konusu kitapta Hadiye Hoca Hanımın Enver Paşa’yı nasıl motive edip yönlendirdiğine bakınca Devlet Bahçeli Erdoğan ilişkisi insanın aklına gelen ilk ilişki oluyor. Ziya Şakir kitabında Hadiye adlı kadın hakkında şu satırları yazmış. “Bu kadın, Kocamustafapaşa’da dolambaçlı bir sokakta ikamet eden Hadiye isminde bir falcı idi. Onu, pek az kimse tanıyordu. Ve tanıyanlar da kendisine sadece, “Hoca Hanım” diye hitap ediyordu. Enver Bey, Hoca Hanım’la ilk İstanbul’a geldiği zamandan beri tanışmıştı. Fakat bu zeki kadın, son derecede dindar olan Enver Bey’in ruhunu daha ilk görüşte bütün incelikleriyle kavramış, batıl itikatlara karşı da zaafı olan Enver Bey’in ruhundaki cesaret cevherini daha ziyade parlatmak için bu genç zabite çok kuvvetli telkinler yapmıştı. Babıâli baskınında muvaffak olacağını bile, Enver Bey’e bu kadın tebşir etmişti.
Yürü. Atıl. Korkma… Senin önünde açılmayacak hiçbir kapı yoktur… Ordulara kumanda edeceksin. Cihana hükmeyleyeceksin. Günün birinde, başına hükümdarlık tacı giyeceksin, diye, daima Enver Bey’i teşci eden (cesaretlendiren) Hoca Hanım, bu yeni macerada da Enver Bey’e büyük muvaffakiyetler tebşir etmiş (müjdelemiş) onun azim, iman ve metanetini bir kat daha kuvvetlendirmişti.”
7 haziran 2015 seçimlerinden hemen sonra Bahçeli’nin ‘bu seçim yok hükmündedir’ beyanatıyla başlayan, Erdoğan’ın da işine geldiği için iptal edip 1 kasımda yenilenen seçimlerden bu yana önce Bahçeli’nin dilendirdiği ve akabinde Erdoğan’ın yaptıkları biraz da Hoca Hanımın Enver’e yaptırdıklarına benziyor.
Devlet Bahçeli ile Erdoğan arasındaki ilişkinin perde arkası hakkında da birçok iddia ve söz dolaşıyor. Kimileri Bahçeli’nin oğlancı olduğunu ve bir erkekle çekilmiş uygunsuz kasetlerinin Erdoğan’ın elinde olduğunu iddia ediyor. Bu iddiadakiler aslında tehlikeli ve kritik şeyleri Erdoğan’ın Bahçeli’ye ‘gündeme getir’ dediği söyleniyor. Başka bir görüşe göre ise Bahçeli’nin adı gibi devlet olduğunu, devletin Ortadoğu’da yaşanan gelişmeleri sömürgeci emellerine kavuşmak ve bu arada Kürtleri de Ermeniler gibi bitirmek için Erdoğan’ı kullanmak amacıyla Bahçeli’nin denetimine verdiğini ileri sürüyor. Bahçeli’nin biyolojik yapısını tam bilmiyoruz. Sadece evlenmediğini biliyoruz. Ancak Erdoğan’ı Kasımpaşa’daki mahallesinden tanıyanların söylediklerine dayanarak Erdoğan kişiliğinin de tıpkı Enver gibi devşirilmiş olmasından ötürü hastalıklı olduğunu söyleye biliriz. Devşirilip asimile edilmiş Kürt kişiliklerinden de yolla çıkarak Erdoğan tipi insanların karakterini çok kolay analiz edebiliriz. Zaman zaman mimikleri ile zaten kendini ele veriyor. Bu tür kişiliklerin karakterinde en belirgin özelliklerinden biri de kendilerini ispatlama duygusunun çok güçlü olmasıdır. Başka bir etnik ve dini kültür içinde doğup yetiştenler ya da ait oldukları kültürü bilinçaltında bile olsa yaşayanların başka bir kültüre dahil olunca kendilerini bu yeni kimlik içinde her gün ve her eylemleriyle ispatlama arzusu değişmez karakterleri oluyor. Bu onlarda halk tabiri ile kraldan çok kralcı yapıyor. Erdoğan’daki dincilik ve Türk milliyetçiliği böyle bir kişilik özelliğine dayanıyor. Gürcü kökenli olduğu için yüksek olasılıkla Erdoğan’ın 1800’lerdeki ataları Hristiyan’dı. Yani dedesi ya da dedesinin babası Müslüman değildi. Bunun böyle olabileceğini, onda bir kişilik parçalanması yarattığını kendisi de itiraf etmişti. Bir konuşmasına ‘ben merhum babama sordum, biz Lazmıyız Türkmüyüz, babam öte dünya gittiğimizde Allah kimlerden olduğumuza değil ne yaptığımıza bakar’ çerçevesinde konuşmuştu. Demek ki Gürcülükten Lazlığa, buradan Türklüğü bir geçiş yaşanmış olabilir. Bu gerçeklik bize Bahçeli’nin ve dolayısıyla Devlet eski bakanı ve ülkücü Yaşar Okuyan’ın Bahçeli MİT ajanıdır iddiası doğruysa MİT’in Erdoğan’ı kullandığını ileri sürenlerin iddialarının daha doğru olabileceğini gösterir.
Demek ki devlet ya da MİT Devlet Bahçeli’yi tıpkı Hadiye Hoca Hanım’ın Enver Paşa’ya yaptırdığını Erdoğan’a yaptırmak için yanına görevli olarak vermiştir. Devlet Bahçeli’nin zaman zaman Erdoğan’ı öven sözleri insanın aklına bu gerçekliği getiriyor. Korkuları da çok büyük olan Erdoğan ve benzeri kişilikler çok pragmatik ama yüzeysel olurlar. Erdoğan’ın birçok sözüne muhalifleri bile ‘yahu öyle deme şöyle de’ dediğin biliyoruz. Erdoğan’ın mükemmel bir ikiyüzlü olduğunu tanıyanların verdiği bilgilere dayanarak yazıyorum. Onun yaptıkları siyasetten değildir. O kişiliğini pratikleştiriyor. İşte devlet ya da MİT bu kişiliğin günümüzde Türk devletine can simidi olabileceğini düşündüğünden kullanıyor. Ve Devlet Bahçeli vazifesini tamamladığında ikisinden biri fiziki olarak gidecektir. Bu da Türk devleti ya Libya-Doğu Ak deniz ya da Suriye’den birinden çekilmek zorunda kaldığında ortaya çıkmaya başlayacaktır. Ya da Erdoğan-AKP adıyla kullanılan sermayenin tükendiğini gördüklerinde yaşanacaklarda görülecektir. Bu iki olasılık da gündemdedir. Ve Erdoğan sevdiği deyimle bu durum ‘bir gece ansızın gelecektir.’ Benim iddiam Erdoğan’ın ‘kalp krizinden’ öleceğidir.
Mehmet Gören
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi