AKP-MHP faşizmi, Kürdistan ve Türkiye toplumlarına karşı sömürgeci, soykırımcı saldırılarına devam ediyor. Her geçen gün de bu saldırılarının kapsamını genişletiyor. Önümüzdeki günlerde bu saldırıların daha farklı boyutlara vardırılacağı anlaşılıyor. Bunu görmek ve anlamak içinde kahin olmak gerekmiyor.
Tabii Kürdistan ve Türkiye toplumları için asıl sorun AKP-MHP faşizminin yapacaklarının önceden bilinmesi ya da görülmesi olmuyor. Çünkü yıllardır yaptıkları, aynı zamanda bundan sonra yapacaklarında bir belgesi, göstergesi ve garantisi olarak gözler önünde duruyor. O nedenle de AKP-MHP faşizminin önümüzdeki dönem yapacakları üzerine belirtilecek olan her şey, bir nevi kuduz bir köpeğin önüne kim gelirse onu ısıracağını söylemek gibi bir anlam taşıyor. Her kesin gördüğünü ve bildiğini söylemenin de bir gereği bulunmuyor.
Zaten kudurmuş olan bir köpeğe “kudurmuş” demenin de bir anlamı olmuyor. Kudurmuştur. Önüne gelene saldıracak ve ısıracaktır. Tek yapacağı da bundan başkası değildir. Onun içindir ki, kudurmuş köpeğin karşısına geçip ona bir şeyler söylemenin hiçbir anlamı yoktur. Onun karşısında sadece yapılacak olanlar vardır. Bunun dışında yapılacak olanlarda kendi kendini kandırmak, oyalamak ve savunmasız bırakmaktır.
Kürdistan ve Türkiye toplumları açısından da, AKP-MHP faşizmi karşısında bundan başka yapacak bir şey yoktur. Buna rağmen bir şeyler söylemekle yetinerek, yapılması gerekenleri yerine getirmeden beklemek; kuduz köpek tarafında ısırılmak için sıranın kendine gelmesini beklemek gibi bir anlam ifade etmektedir.
Bugün Kürdistan ve Türkiye’de yaşananlar da bundan farklı değildir. AKP-MHP faşizminin iflah olmazlığını herkes görmektedir. Fakat görülen karşısında sadece söylenmekle kalınmaktadır. Kendine saldırıldığında da “ kaçırdı, işkence yaptı”, “zindana aldı”, “kurşunladı”, “öldürdü”, “tecavüz etti”, “malımı-mülkümü yağmaladı, talan etti”, “yaşam hakkı bırakmadı”, “kanadımı-kolumu kırdı”, “güç- takat bırakmadı” vb. denilmekte, serzenişte, şikayette bulunulmaktadır. AKP-MHP faşizmi de bundan cesaret alarak önüne gelene daha da şiddetli bir şekilde saldırmaktadır.
Kudurmuş olan köpeği bugüne kadar tıbbi müdahale ile iyileştirmeye çalışan olmamıştır. Çalışan olmuşsa da başardığına tanık olunmamıştır. Çünkü kudurmak, köpeğin vardığı son duraktır. Onun ötesi yoktur. O nedenle de kuduz bir köpek karşısında yapabilecek tek bir şey kalmıştır. O da, onu hiçbir kimseye, doğa da olan varlıklara zarar veremeyecek bir hale getirmektir. Bunun dışında da yapacak bir şey yoktur.
AKP-MHP faşizminin geldiği nokta tamda burasıdır. Kürdistan ve Türkiye toplumuna yaptığı saldırılarda sınır tanımamaktadır. Doğaya ve diğer canlı türlerine saldırmaktadır. Öyle ki, sonuç aldığına inandığı her saldırı biçimini, bir başka saldırı biçimine dönüştürerek; çeşitlerini icat etmektedir. Gelinen aşama da bu saldırılarını Kürdistan ve Türkiye dışına taşırarak, ihraç etmeye başlamıştır. Libya, Suriye ve Doğu Akdeniz’e kadar saldırı alanlarının kapsamını genişletmiştir. Kendini engellenemez, durdurulamaz olarak görmekte, yarın daha başka ülkelere ve halklara da saldırıya geçmek için hazırlıklar yapmaktadır.
Nasıl kudurmuş köpek karşısında, ısırmasını, zarar vermesini engellemek dışında yapılacak başka bir şey yoksa, aynı şekilde AKP-MHP faşizminin Kürdistan ve Türkiye toplumlarına, Ortadoğu ve diğer komşu ülke halklarına zarar vermesini engellemek içinde bundan başka yapacak bir şey yoktur.
Kuduz bir köpek karşısında insanların nasıl kendilerini savunma, koruma bilinci, yeteneği ve gücü varsa, Kürdistan ve Türkiye toplumlarının da vardır. Başarmaları önünde de kendileri dışında bir engel yoktur. Bunu defalarca kendi mücadelesi ile defalarca kanıtlamıştır. Meydanlara çıkarak, kendi öz savunmalarını yaptıklarında sömürgeci, faşist, soykırımcı saldırıları püskürtmesini bilmiş ve başarmıştır. Tüm dünya da böyle olmuştur. Amerika’da görüldüğü gibi şimdi de böyle olmaya devam etmektedir. Meydanlara çıkarak direnişe geçen Amerikan halkı George Flouyd’u dizleri ile katleden polis ve onu saldırtanların ne denli güçsüz olduğunu gözler önüne sermiştir.
Bugün Kürdistan ve Türkiye toplumlarına zulüm edenlerde George Flouyd’u katleden polis ve onu halka saldırtanlardan farklı değildir. Kendini güçlü sandıkları anda saldırsalar da, Amerika’da, ardından da Fransa, İngiltere ve de diğer ülkelerde olduğu gibi boylarının ölçüsünü almaktan kendilerini kurtaramamaktadır. Kürdistan ve Türkiye toplumları da bunun böyle olduğunu defalarca kanıtlamıştır. Şimdi de yapılası gereken; defalarca ispatlanmış olan bu doğru yolda yürümeye devam etmek ve AKP-MHP faşizminin kağıttan kaplan, meydanı boş bulmuş olan yalancı bir pehlivan olduğunu bir kez daha gözler önüne sermektir.
Şimdi bunu yapmanın tam zamanıdır. Son durağa gelinmiş ve ötesi kalmamıştır.
Cemal Şerik
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi