17 Temmuz 2019 Çarşamba Saat 07:10
0
21
:” ”
:””
” “,
:” ”
Türk devleti, 27 Mayıs akşamından
itibaren Güney Kurdistan’ın Bradost
bölgesinde yer alan Xakurkê’ye işgal saldırılarına devam ediyor. 27 Mayıs’ta
gerçekleştirdiği Pençe operasyonunda ilerleme sağlayamayınca, işgalin
genişleyerek Biradost- Xakurkê alanından
Zaxo’daki Barzan sınırına Behdinan –Bamerne ye alanını kapsayacak
şekilde yeni bir operasyon düzenleyeceğini duyurdu. Evet bu da bir kez daha
gösteriyor ki birincisinde herhangi bir sonuç alınamadı ve çakılıp kalındı. Özel
savaş medyasının süsleyip püslediği 6
bin komandonun ve JÖH’ün katıldığı ve
Ataklar, İHAlar ile en gelişmiş tekniğin
kullanıldığı Pençe operasyonu sonuçsuz kaldı. TC devleti Zap, Zagros, Barzan ve Xakurke bölgelerinde
kendilerine yeni askeri üsleri oluşturmak için harekete geçmiş ve işgal
alanlarını daha genişletmek cabası içine girmiştir. Her zaman hazırda tutulan bu
plan tutarsa, alternatif Kürt politikacılar devreye sokulacak. Güney Kürdistan’dan
sağlanan petrol yataklarından TC
istediği payı alacak, aynı zamanda
Misaki-Milli çerçevesinde yapılan plan sonuç alacaktı. Peki 27 Mayıs’ta
başlayan işgal operasyonu tüm bu kirli ittifak ve oyunlara rağmen neden sonuç alamadı? KDP ve YNK‘ye işgal
saldırılarında biçilen roller nelerdi? Hangi güç ne oranda rol oynamıştır?
Büyük ihtimalle önümüzdeki süreçte bu durum da net olarak daha etkin
görülecektir.
KDP İŞGAL OPERASYONUNA HER TÜRLÜ
DESTEĞİ SUNDU
Türk devleti, tarih boyunca
izlediği politikaları iç ve dış düşman üzerinden kurgulamıştı. KDP’den destek
almadan o bölgede Türk devletinin kendi başına böyle bir operasyon yapma
gücünün olmayacağı tarihten günümüze
bilinen bir gerçekliktir. Yani biraz tarih bilinci olan herkes bu gerçeği çok
net görebilir. KDP’nin operasyona
verdiği destek en başından beri biliniyordu. Ekonomik ve kültürel olarak işgal
edilmiş Güney Kürdistan toprakları, askeri operasyonlarla da tamamlanmak
isteniyor. Bunun için kirli ittifaklar
ile çeşitli planlar devreye sokulmuştu. Neçirvan Barzani’nin 10 Haziran’da başkanlık
koltuğuna oturması ardından ilk ziyaretini Türkiye’ye yapması aslında bu işgale
verdiği desteğin en somut örneği durumundaydı . Bunun yanı sıra özellikle de
Neçirvan Barzani’ye bağlı basın yayın kuruluşlarının bu işgal saldırılarına
ilişkin yaptıkları yayınlar, KDP’nin bu
saldırılara destek vererek her şeyi seferber ettiğini bir kez daha kanıtlar
niteliğindeydi. KDP kırk yıldır Kürt halkının düşmanlarıyla işbirlikçi bir
temelde ilişki yürütüyor. Kürdistan’ı bölüp parçalayıp, imha etmek isteyen
sistemin bir ucu olduğunu çok açık göstermekten çekinmiyor. Kendi dar aile,
hanedan ilişkilerini sağlamlaştırmak için her türlü özgürlük kazanımlarını işgalcilere
peşkeş çekiyor. Bu işgal operasyonunda askeri ve istihbarat desteği verdiği PKK’nin
üst düzey kadrolarının yerini belirlemek, nokta operasyonu sureti ile uçaklara
koordinat vermek gibi çeşitli görevler üstlendiklerini PKK tarafından yakalanan
ajanlar da itiraf ederek doğruladı. Yine ihanette hızını alamayan KDP heyetleri halk içinde ve pazarda
da gezip PKK’ye karşı anti-propaganda yaparak halkı eylemler yapmaya çalıştıkları fotoğraflarla bir
çok kez belgelendi.
YNK’NİN İŞGAL SALDIRILARINDA RÖLÜ
Bunlar bilinen ve göz önünde
gelişen durumlardı, asıl sorulması ve aslında sorgulanması gerek YNK’nin durumuydu . İlk kuruluş aşamasında,
“biz devrimciyiz, ilericiyiz ve ulusal bir partiyiz, kitlemiz ise devrimci
aydınlar, emekçiler, işçiler ve çiftçilerdir diye kendini tanımlasa da tutarsız
politikaları nedeniyle rolünü hiçbir
zaman oynayamamışlardır. Yine stratejik ve ideolojik bir duruştan yoksun olması
YNK’nin oligarşik bir parti ve bir grup
akrabadan meydana gelmesini sağlamıştır. 16 Ekim 2017 günü Kerkük’ te yaşananlar, YNK ve Goran’ a bağlı
bir kısım Kürt siyasetçilerinin sergilediği tutum ağır ve örgütlü bir ihanettin en somut
göstergesi olmuştur. YNK’nin kurucusu ve mücadele insanı Celal Talabani’nin
“tek bir Kürd kalıncaya kadar Kerkük Kürdistan şehri olarak kalacaktır sözünü
çoktan unuttuklarının göstergesi olmuştur. Mesela YNK’li olup KDP’liymiş gibi
konuşan kimi YNK’liler var. Bunlar YNK’yi tümden tasfiye edip KDP içinde yer
almak istiyorlar. Çünkü YNK’nin oluşturuğu siyaset politakası ve işgal
operasyonu karşısında sergilediği tutum buna oldukça müsait. Son olarak her ne
kadar YNK yönetimleri, hep kendi
alanlarında MİT’in PKK’ye karşı savaş yapmasına izin vermediklerini söyleseler
de “MİT ile YNK istihbaratı Zanyari’nin ortak bir saldırı planladığı yönünde
bilgiler ortaya çıkmıştır. KCK Genel Başkanlık Konseyi üyesi Diyar Xerib’nin katledilmesi bu gerçeğin, ihanetin ve işbirlikçiliğin boyutunu ortaya çıkardı. MİT-Parastin-Zanyari iç içeliği
kapsamında bu olayın gerçekleşmiş olma ihtimali her geçen gün daha da netlik
kazanıyor. Yine yakın tarihe baktığımızda, örneğin 1990’lı yıllardaki ayaklanma
sonrası ve Saddam’ın düşürülmesinden sonra Peşmerge güçlerinin eline Irak
istihbaratına ait birçok belge geçti ve anlaşıldı ki Güney parti ve
örgütlerinden birçok yönetici ve yetkili zamanında Saddam’a ajanlık yapmış.
Yani düşmanına her türlü istihbarat desteğini sunabilecek bir anlayış ve
yaklaşım içindeler. Güney Kürdistan’da yapılan işgal operasyonunun askeri
başarısı yoktur. Bunun tersine olayın içinde MİT vardır. MİT ’in var olması,
KDP ile YNK’yi doğrudan olaya dahil etmekte ve sorumlu hale getirmektedir.
Dolayısıyla iç içe geçmiş ve çok kirli bir istihbarat ağının varlığı söz
konusudur.
Delal Amara
0
21
TR
KO
:” ”
:””
” “,
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html-
http://kursam.net/index.html