03 Ağustos 2018 Cuma Saat 09:04
Kürt halkı, geçmişten
bugüne süregelen ve faşizm tarafından uygulanan işgal, taciz, tecavüz, şiddet,
linç, öldürülme, tehdit, hırsızlık, yargısız infaz ve daha birçok uygulamaya
maruz kalmış bir halktır. Yılardan beri ezilme ve yok edilmeye karşı da hep
direniş halinde olmuş ve soykırıma karşı başkaldırmıştır. Bu direniş son 40
yılda ise Kürdistan’ın her dört parçasında halk serhıldanları biçiminde önemli
boyutlara ulaşmış ve kazanımlarla sonuçlanmıştır. Ne var ki faşizm de her geçen
gün genişletilerek Kürt düşmanlığı temelinde uygulanmaktadır.
Ortadoğu’da ve
Kürdistan’da bu faşizmin ve diktatörlük makamının günümüzdeki en büyük örneği
olan Erdoğan, tarihteki bütün diktatörlerden ilham alarak ve onların uygulamalarını
örnek alıp geliştirerek uygulamaktadır. Erdoğan Hitler, Saddam Hüseyin, Mussolini
ve daha nice diktatörün günümüze uyarlanmış halini temsil etmektedir. Zaten
Erdoğan’ın “Tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek vatan sözü Hitler’in “Tek
halk, tek imparatorluk, tek führer sözünden hiçbir farkı yoktur. Yani
Erdoğan tüm diktatörlerin günümüz dünyasındaki savunucusu konumundadır. İktidarı
elinde tutup bir ülkeyi yönetmeyi hedefliyor. Bu temelde de her yolu reva
görmüştür. Ancak tek adam rejimi ile yönetilecek bir Türkiye gerçeğini göz
önüne alırsak zayıflamaktan ve gerilemekten kaçınamayacağını rahatlıkla
görebiliriz. Halkların birliği yerine ırkçı bir toplum yaratmak isteyen faşist
diktatörlüğün topluma kazandıracağı bir şey yoktur.
Erdoğan’ın
iktidarda olduğu mornarşik ve totaliter rejim, Kürt soykırımı ve ırkçı
politikalarıyla 16 yıldır Kürt halkını yok etmek adına her yola başvurmuş ve
elinden gelen her şeyi yapmıştır. Sadece bir parçada değil, Kurdistan’ın her
dört parçasında ve ulaşabildiği her toprakta Kürt kanı dökmüştür. İktidara geldiği
dönemden bu yana kültür, dil, din, vb. tüm konularda toplumu eritme ve tek tip
insan modeli yaratmaya çalışmıştır, ancak bir türlü başarılı olamamıştır. Çünkü
artık toplum bilinci uyanmıştır, bir soykırım gerçeği ve karşısında direniş
gerçeğini bilen, işgal altında bir toprakları olduğunu ve tasfiye edilmek
istendiklerini bilen bir Kürt toplumu var Erdoğan’ın karşısında. Halk uygulanan
politikaların kendi çıkarlarına hizmet etmediğini, aksine faşizmin onlara
dayatıldığını bilen bir halk. Erdoğan diktatörlüğü, faşizmi kabullenmeyen ve
direnen bir halk gerçekliği ile karşı karşıyadır.
Türk
devleti Kürdistan işgalini esas alınarak toplumu ve demokrasi mücadelesi veren Özgürlük
Hareketini tasfiye etme konseptlerini uyguluyor. Efrin işgali sonrası uzun bir
süre faşizmi tırmandırmak, işgal girişimlerine devam etmek istedi. Elbette
tarihe baktığımızda hiçbir diktatör başarılı olamamıştır ve affedilmemiştir.
Erdoğan’ı da böyle başarısız bir son beklemektedir. Hem Bakure Kurdistan’da,
hem Rojava ve Suriye’de hem de Başur’da Kürdün varlığı ve kazanımlarını
kabullenememiş, bunları yok etmek için tüm devlet imkanlarını devreye sokmaya
hazır ve kanlı bir tarihe imza atmayı göze almıştır. Tüm faşizan yönelimlerle ve
özel savaş uygulamalarıyla özelde Kürdü hedef alıp terörle mücadele adı altında
soykırım planını uygulamak istemiştir. Buna bağlı olarak Kürt toplumuna ve
Ortadoğu halklarına öncülük eden ve gerçekleri gösteren, toplumun mücadele
ruhunu uyandıran Kürt halk önderi ise Türk devletinin birinci derecede hedefi
konumundadır. Uluslararası bir komployla esir düşürülmüş ve 20 yıldır tek
başına yaşam koşullarının zayıf olduğu İmralı cezaevinde bir hücrede esir
tutulmaktadır. Bununla birlikte yıllardır hiçbir şekilde kendisinden haber
alınamaması, Erdoğan’ın Kürt halk önderi şahsında Kürt halkının iradesini teslim
alma politikasıdır. Halkı önderlerinden kopararak Kürt düşmanlığı temelinde
yürüttüğü savaşta başarılı olacağını zannetmektedir. Bunu tek başına yapmıyor
elbette. Uluslararası güçlerin Ortadoğu’da çıkarlarını gözeterek Erdoğan’a her
türlü tavizi verdiğini bilmeyen yok. Ortadoğu petrolü üzerinde hakimiyet kurma,
burada kendilerini bir güç haline getirerek Ortadoğu’yu kontrol altına almak
için Erdoğan’ı bir maşa gibi kullanıyor ve kullanacaklardır da.
Erdoğan
ve iktidarda olduğu AKP hükümeti, legal alanda da siyaseti engellemeye çalışmış
ancak 24 Haziran’da halkın direniş cevabıyla karşı karşıya kalmıştır.
Erdoğan’ın tüm hile ve oyunlarına rağmen halkların partisi olan HDP’nin
parlamentoya girmesine engel olamamıştır. Cezaevlerinde ise 90’lı yılları
aratmayan, geçmişin kirli zindan politikaları günümüzde de devam ettirmektedir.
Aslında her alanı bir zindana dönüştürme çabalarıdır gördüğümüz. İçerde ve
dışarda toplum yaşamını felç edip tamamen iradesiz bırakmayı hedeflemiştir. Ve
buna karşı sesini çıkarmaya çalışan özgürlükçü kesimler ve tüm kamuoyu susturulup
faşist uygulamalara alıştırılmak istendi. Toplum bilinci sömürüye karşı
tepkisiz kalsın diye topyekun bir özel savaş uygulaması yürütüldü.
KÜRT
HALKI İÇİN TEK YOL DİRENİŞTİR!
Soykırıma
karşı geliştirilen Kürt özgürlük mücadelesi devrimci halk savaşını yeni
boyutlara taşımış ve topyekun inkar ve imha konseptine karşı topyekun direnişle
cevap vermiştir. Devlet mekanizması felç edilmiştir. Halkın direnişi karşısında
bozguna uğrayan ve başarısız olan rejim, özellikle son yıllarda akıl almaz
katliamlar yapıp toplumsal ahlakı aşan uygulamalarla bir yıkım ve imha etme
sürecini yeniden canlandırmak istedi. Türkiye’de tam bir diktatörlük ve baskı
düzeni kurulmuştur. Bu nedenle demokrasi güçleri de susturulmaya çalışılıyor. Bu
yönüyle Erdoğan demokrasi ve Kürt düşmanlığını açıkça dile getiriyor. Türkiye’yi
demokratikleştirme zihniyeti, demokratik temelde yönetme anlayışı yoktur ve
olmamıştır da. 20 yüzyılda yönetilen ve Kürtlere dönük uygulanan zihniyeti
günümüze de uyarlamaya çalışmaktadır. Kürt düşmanlığıyla, zulüm ve baskıyla
iktidarını sürdürerek Kürtlerin statü kazanmasını, özgür ve demokratik yaşama kavuşmasını
engellemeye çalışıyor. Bu zulüm ve sömürü anlayışına karşı tek yol direniştir. Kürtler
örgütlülükleriyle, askeri ve siyasi güçleriyle, toplum bilinçlenmesiyle yeni dengelerin
kurulma mücadelesinde aktif ve etkinler. Nasıl ki Türk devleti ve faşizmi
sömürgecilikten vazgeçmiyorsa, Kürtlerin de direnmekten vazgeçmeyeceğini
bilmelidir. Bu sadece Kürtlerin bazı hakları için değil, insanlık onurunu
koruma adına verilen bir mücadeledir. Böyle ele alınmalı, bu bilinçle
direnilmelidir.
Yıllardır
Kürdistan şehirlerinde yaşayan halk sindirilmeye karşı direndi. Hiçbir şekilde
diktatörlüğe boyun eğmedi. Tüm hesaplamalara rağmen Türk devletinin işgal konsepti
başarılı olamamıştır, olamayacaktır da. Saltanatlar ve diktatörler kalıcı değil ve
Erdoğan diktatörlüğü de yok olmaya mahkumdur. Halkın iradesi bunu başaracaktır. Direnmek
yaşamaktır. Bu topraklarda direnmek yaşamak, yaşamakta direnmek olmalıdır…
0
21
TR
KO
:” ”
:””
” “,” ”
“Tek devlet, tek millet, tek bayrak ve tek vatan