24 Kasım 2016 Perşembe Saat 06:06
Türkiye Cumhuriyeti son süreçte peş-peşe attığı adımlarla
hızla yeni bir neo-Osmanlıcılık inşasına girişmiştir. Bu gidişatın nihai sona
ulaşması önünde temel engel olarak Kürtler görülmektedir. Bundan dolayı Tayyip
Erdoğan içerisi-dışarısı demeden tüm Kürtlere savaş açmıştır. Uluslararası
alanda tüm imkânları kullanarak, her türlü ülke değerlerini pazarlayarak
Kürtlerin kazanımlarını engellemeye çalışmaktadır. Bölgesel çaptaki statükocu
güçlerle Kürt karşıtı bloğu yeniden hortlatmak istemektedir. İçerde ise bir
yanda Kürt halkına hakaret ve küfürde Bahçeli ile yarışırken, diğer yanda
yeniden eskiyi hortlatmak istemektedir.
Bir dönem korucu başlarını TRT ye çıkaran uygulamanın yeni
versiyonlarını devreye koymak istemektedirler. Uzun süre Baykal’a çantacılık
yapıp CHP belediyelerinde ihale alan, sonrasında burada kovulunca aynı şeyi AKP
de arayan Savcı Sayan, korucu başı İskender Ertuş gibi toplumda bir karşılığı
olmayan kişiliklerle bu amacını pratikleştirmek istemektedir. Bir meczubun
‘’aşiretler İngilizlerden kredi aldı’’ ve ‘’borçlarını ödedi’’ biçimindeki
söylemi kullanılarak aşiretler yeniden devlet etrafında örgütlendirilmek
istenmektedir. Bu yola bir kez daha Kürtleri birbirlerine kırdırmak ve
sömürgeciliğin kullandığı ihanet zemini yeniden aktifleştirilmek istenmektedir.
KHK’lerle Hukuk Devleti ve Adalet Kavramının Irzına
Geçildi!
Türk devleti tarihi boyunca hiçbir zaman gerçek bir hukuk devleti
niteliğini kazanamadı. Zaman- zaman bu yönlü arayışlar olsa da bu arayışları da
hep kesintiye uğradı. Her askeri darbe yeniden başa dönüşün zemini oldu. Bunun
en acımasız biçimde yaşandığı zaman ise 15 Temmuz sonrasıdır. OHAL ilanını
izleyen kanun hükmünde kararname (KHK) serisi içinde, hukuk devleti ve adalet
kavramının adeta ırzına geçildi.
Uygulamalar tüm kesimlerde kralın çıplak olduğunu gösterdi. Her şey
başkanlık seçimine endekslendi. Topluma karşı uygulanan Şiddet, Tayip Erdoğan’ın
despot anlayışını, denetlenmesi zor faşizan otoriterliğini ve totaliter rejim
inşa çabalarını her geçen gün daha fazla görünür kıldı.
Bunun sonucu Türkiye hızla tek adamın devleti haline geldi. Erdoğan,
bütün gücü elinde topladı, İktidarını mutlak hale getirdi. 15 Temmuz darbe
girişimini fırsata çevirerek OHAL ilanına gitti ve sonrasında bundan
yaralanarak, muhafazakâr-milliyetçi hamaset siyaseti izleyip diktatörlüğüne
toplumsal zemin oluşturmaya çalıştı. Böylece “Tek adam tüm gücü elinde topladı
ve neo-Osmanlıcılık inşası hız kazandı.
Türk Devletinde Devlet Bürokrasisi Yeniden
Düzenlendi-Paylaşıldı
Bu alanda başarı kazandığı oranda ülkedeki tüm demokratik
örgütlenmeler tasfiye edildi. Dernekler kapatıldı, vakıflara el konuldu.
Muhalif oluşumlar-partiler tutuklama furyaları ile kapatılmaktan beter edildi.
MHP, Ergenekon gibi halk düşmanı güç merkezleri ile ırkçı şoven yeni ittifaklar
kuruldu. Bu ittifaklar temelinde devlet bürokrasisi yeniden paylaşılıp,
düzenlendi. Cemaatçilerin yerine bu faşist gruplar ikame edildi. Aynı zamanda
“İslam’ın askerleri olabilecek tarzda yeni bir ordunun kuruluş çalışmaları
başlatıldı. DAİŞ, El Nusra vb. yapılara özgü, kafa kesme, yağma, talan ve
tecavüz vb. yöntemleri esas alacak, bu kültürel kodlara sahip kişiler
örgütlendirilerek polis teşkilatı ve yeni ordu oluşturma çalışmaları
başlatıldı. Milliyetçi-ırkçı-şoven kesimlere dayalı geliştirilmek istenen
kontra yapılara, cemaatler de eklemlenerek neo-Osmanlıcılık rejiminin vurucu
gücü tamamlanmak istenmektedir.
Gülen Cemaati Boşluğunu Süleymancılar ve Menzilciler
Dolduracak!
Bu çerçevede Batıda Süleymancılar Cemaati, Doğuda ise
Menzil Cemaati, Gülen cemaatinden boşalan devlet yapısına ikame edilmek
istemektedir. Geçmişte Gülen Cemaatine sunulan devletin olanak ve imkânları
şimdi bu cemaatlere sunulmaktadır.
Yeni Kapı’cılar Erdoğan’ın Tek Adam Devleti İnşasını Yeni
Gördü!
Erdoğan bu yolla 15 Temmuz’da sarsılan otoritesini
sağlamlaştırmak ve eski gücüne kavuşmak istemektedir. Fakat tüm bu uğraşlarına
rağmen amacına ulaşmış değildir. Gidişat onun beklentilerinin tam tersinedir.
Mevcut politikalarda ısrar edilmesi durumunda hem içte, hem de uluslararası
arenada karşı-karşıya bulunduğu açmazlar her geçen gün daha da
derinleşmektedir. İçerde “Yeni Kapı Ruhu yutturmacası ile oluşturduğu neo Osmanlıcılığın
inşa çalışması şimdiden çökmüştür. CHP vb. kimi kesimler bu yutturmacanın Erdoğan’ın
“tek adam devletinin inşası olduğunu geç bile olsa görmeye başlamışlardır.
Böylece Kürtler, solcular, aleviler, değişik kesimlerdeki demokratların keskin
muhalefetine her gün yeni kesimler katılmaktadır.
Dışta ise tüm komşuları ile kavgalı duruma gelmiştir. Irak
ile savaşa girdi-girecek haldedir. Suriye ve İran’la ilişkiler daha beterdir. Ki
geçtiğimiz günlerde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad, TC’nin kendileri ile
görüşmek için fırsat kolladığını-arayı düzeltme çabasına girdiklerini
duyurmuştu. AB üyelik müzakerelerini askıya almayı tartışmaya açmıştır,
oylamaya bile sunmuştur. Avrupa Konseyi, üyelikten atmayı tartışmaya
başlamıştır.
Türk Yatırımcısı Gelecek Kaygısından Kaynaklı Dışarıda
Güvenli Liman Aramaktadır!
Kürt karşıtlığında ABD, göçmen dalgası ile AB’ye yaptığı
şantajlar geri tepmiş durumdadır. Siyasi olarak yaşadığı bu tecrit ve
sıkışmışlık durumunu ekonomi alanındaki çöküş işaretleri izlemektedir. Kredi
derecelendirme kurumu Moody’s’e analiz referansına göre siyasi iktidarın
geleceği belirsizdir. Devletin içindeki kaosun derinleşmesi, sarsıntıların
devam etmesi, hiçbir kural tanımayan mal varlıklarına el koymalar, Kamu
personelinin toplu işten atılmaları ve cari açık ekonomiyi felce uğratmaktadır.
FTÖ adı altında birçok şirkete el konulması, şirketlerin kayyumlara
devredilmesi, kapitalizmin azami kar için, azami güvenlik denklemini altüst
etmektedir. Bu durum ise ülke genelindeki sermayenin hızlanan kaçışını ve yeni
“güvenli limanlar arayışını tetiklemektedir. Böylelikle Türkiye ekonomisindeki
belirsizlik hızla derin bir krize dönüşmektedir.
Türkiye Ekonomisinin Ayakta Kalmasını Beklemek Hayal!
Ekonomideki bir çok olumsuz veri birleşince Standard &
Poor’s, fitech ve Moody’s gibi uluslararası kredi kuruluşları peş-peşe TC’nin
kredi notunu kırdılar. Kredi durumunu “yatırım yapılamaz derecesine
indirdiler. Bu durum Türkiye’ye dönük kredilendirme ve nakit (sıcak para)
akımlarını olumsuz etkilemeye başlamıştır. Aşırı tüketimin her gün daha da
artığı, üretimin ise azaldığı ve her şeyin yabancı sermayeye bağımlı hale
geldiği bir Türkiye ekonomisi daha uzun süre ayakta kalması düşünülemez.
Türkiye’nin 15 Temmuz darbe girişiminden sonra askeri
okulların ve kışlaların Suudi krallara satılmasında elde edilecek sıcak paranın
yaratacağı rahatlama geçicidir. Şuanda ekonomik kriz de olan Türkiye devleti
askeri okulları ve askeri kışları satamasa IMF’den kredi almak zorunda
kalacaktır. Çünkü Türkiye’nin Temmuz ve Ağustos’taki ödemeler dengesi
datalarına bakıldığında dıştan gelen sermaye akımının yavaşladığı
görülmektedir. Uzun süredir sorun olan cari açık daha yükselmiştir. Gelirler
azalmıştır. Döviz TL karşısında sürekli değer kazanmıştır. Tüm bunlara çapsız
siyasetçilerin söylemleri, yabancı yatırımcıların üzerindeki etki/tepkileri
piyasaları tedirgin etmiş ve yatırımları daha da azaltmıştır. Petrol
fiyatlarının 50$ üzerine çıkması, Türk ekonomisinin can damarı olan turizm
gelirlerinin düşmesi, Suriye’de yürütülen kara harekâtı vb. etkenler Türkiye
ekonomisindeki krizi derinleştirip-hızla sürdürülemez bir hale sürüklemektedir.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi
www.lekolin.com – www.lekolin.org – www.lekolin.net –
www.lekolin.info -www.navendalekolin.com -http://kursam.org/index.html
0
21
TR
:” ”
:””
” “,” ”
:” ”