Tarihten günümüze TC’nin Faşizan İstihbarat teşkilatları
HABER MERKEZİ – Türk egemenlik tarihinde şekillenen militarist karakter cumhuriyetle birlikte ordu ve istihbarat teşkilatında faşizan bir niteliğe bürünmüştür. Bunun sonucu tarihten günümüze, ordu sürekli zulüm üreten bir mekanizma işlevi görmüş, istihbarat teşkilatı ise her dönem tarihsel kötülüklerin merkezi olmuştur.
Osmanlı tarihi boyunca hayat bulmuş zulüm ve kötülüklerin kurumsallaşarak ve bu geleneği 20. yüzyıla taşıyan istihbarat teşkilatlarını “İstihbarat ve Türk Devleti Geleneği” başlıklı dosyamızın Dördüncü bölümünde araştırdık. Türk İstihbarat tarihinde kötülüğü sıradanlaştıran uygulamaları, sonrasında bu yapıdan kopanların yâda esinlenenlerin oluşturduğu daha küçük çaplı oluşumlar olan fedaiyen zabitan, Mim, Karakol, Mah gibi örgütlenmeler 20.yüzyılın başındaki pro MİT ve Jitem oldukları tüm gerçekliği ile gözler önüne serdik.
Türk’leşmeyene yaşam hakkı bırakmayan Karakol Cemiyeti
Sömürünün gerçekleşmesi, sömürü çarkının dönmesi için Osmanlılar birçok İstihbarat örgütü kurmuştur. Osmanlının işgali sırasında İstanbul’da operasyonel faaliyetler yürütmek amacıyla kurulan Karakol isimli istihbarat örgütü 1918 yılının sonlarında kısa zamanda, İttihatçı bir yapılanma olarak Karadeniz kıyıları, Ege ve Anadolu’da yayılmıştır. Örgütlendikçe İstanbul’dan Anadolu’ya silah, cephane ve subayların aktarılmasını üstlenmiştir. Ayrıca İngilizlerin İstanbul’daki çalışmaları hakkında bilgi toplamış, misilleme eylemleri yaptığı bilinmektedir.
Karakol örgütü Enver ve Talat paşaların emri ile Teşkilat-ı Mahsusa’nın son başkanı Hüsamettin Ertürk ve Kara Kemal ile Kurmay Albay Kara Vasıf tarafından kurulmuştur. Bu nedenle bağımsız bir yapı gibi görünse de esasında Teşkilat-ı Mahsusa’nın bir kolu ve uzantısıdır. Türk’leşmeyene yaşam hakkı bırakmayan bu oluşumun devletin açık ve çıplak zorunu her alanda kullanmıştır. İstihbarat örgütü olarak Bolşeviklerle gizli ilişkiler geliştirmesi kendisinin sonunu hazırlamıştır. Bu ilişkilenmeden kısa süre sonra Mart 1920 tarihinde yöneticilerin çoğu İstanbul’da tutuklanmışlardır. Bolşevikler ile ilişkilenmesi ve yöneticilerinin tutuklanması ile kurulan milli ordudan dışlanmaları sonunda faaliyetlerine son verildiği bilinmekte.
Her türlü ahlaki değerden yoksun Mim-Mim Grubu
İnsani aklına ve vicdanına aykırı uygulamalardan biri olarak örgütlenen Mim-Mim Grubu da karakol örgütü gibi teşkilatı Mahsusa’nın bir uzantısıdır. Enver ve Talat Paşa’ların yönlendirmesi ile kurulduğu asıl adının Müsellâh Müdâfaa-i Milliye olduğu bilgisine ulaşılmıştır. Baş harfleri olan “M-M” kısaltmasıyla tanınan bu yapı Müsellâh Müdâfaa-i Milliye isimli istihbarat grubu Karakol örgütünün kapatılmasından sonra onun kadroları tarafından 1921 tarihinde kurulmuştur. Asker ve sivillerden oluşan kadrolarıyla kısa sürede İstanbul’da büyük bir ağ oluşturmuştur. Bu ağ üzerinden Anadolu’ya silah ve cephane aktarmaya başlamıştır.
Ayrıca düşman olarak tanımlanan güçlerin karargahlarına, işbirlikçi gruplara ve yabancı kuruluşlara sızarak çok sayıda belge ve bilgiye ulaşmıştır. Özet olarak bu yapı Karakol örgütünün isim değiştirmiş halidir. Karakol örgütünün Bolşeviklerle ilişkilerinin açığa çıkması ve yaptığı kötülüklerle çok fazla deşifre olması sonucu isim ve diğer kimi değişikliklerle bu yapıya dönüşmüştür. Mim grubunun faliyetleri Ekim 1923’te sonlandırıldığı bilinmektedir.
İç çekişmeler ve ganimet kavgası veren: Zâbitân Grubu
Zâbitân Grubu, Karakol Cemiyeti’nin devamı ya da isim değiştirmiş hali olan bu örgütlemenin Kurucusu olan ve o dönem İstanbul Üsküdar’da Kurmay Yarbay olan Muğlalı olduğu bilinmektedir. Ekim 1920 tarihinde kurulan bu örgütleme istihbarat faaliyetlerinin yanı sıra Anadolu’ya tüm ülkeye yayılan zor, işkence, baskı yöntemleriyle ajan ve itirafçı geliştirilmeye başlanmıştır. silâh ve cephane aktarımında rol oynamıştır. Sonraki süreçte iç çekişmeler, kavgalar ve ganimet yüzünden özellikle Hamza grubu ile giriştiği kavga nedeniyle işlevsizleştirilmiştir.
Toplumu sindirme aracı: Halâskâr Zâbitân
Halâskâr Zâbitân, Türkçede “Kurtarıcı Subaylar” veya “Kurtarıcılar” anlamına gelmektedir. İttihat ve Terakki 1912’de hile ve baskı ile seçimleri kazanıp toplumu sindirmesi üzerine muhalefet ordu içerisinden örgütlenmiştir. İstihbarat ağırlıklı Kurtarıcı Subaylar cuntası ya da örgütü böyle ortaya çıkmıştır. Bu yapı bir istihbarat teşkilatı ve darbeci cunta olarak 1912’de Osmanlı Ordusu içerisinde gizli olarak örgütlendiği İttihat ve Terakki karşıtı bir yapı olarak faaliyet yürüttüğü açıktır. Kuruluşundan tasfiye olduğu ana kadar birçok kanlı olaya imza atmış, en bilinen kanlı eylemi Bâb-ı Âli baskını olduğu birçok belge ile ortaya çıkmıştır. Örgütün faaliyetleri sonucu Sadrazam Mehmet Said Paşa istifa etmiş, Meclis-i Mebussan dağıtıldığı bilinmektedir.
Barbarlığın sadece ad ve kimlik değiştirmiş biçimi Yavuz grubu
Yaptığı birçok katliamda deşifre olan Fedaien zabitan grubu daha sonra isim değiştirmek zorunda kalmış ve Yavuz ismini almıştır. Bu grup sembol ve ismini Osmanlı padişahından almaktadır. İsmi ve sembolü Yavuz Sultan Selim‘in isminden ve resminden oluşmaktadır. Zabitan grubunun tüm çalışmalarını üstlenen Yavuz grubunun çalışmaları 1921 yılına kadar devam etmiştir.
Zor ve baskı üreten Hamza grubu
Sömürgeci devletlerin varlığı ağırlıklı olarak askeridir. Osmanlı Genelkurmay Başkanı’nın, Neşet isimli yüzbaşıya gönderdiği “Riyâsetiniz Altında Anadolu’ya Eşhâs Ve Malzeme Göndermek Ve İstihbarat Yapmak Üzere İstanbul’da Mahrem Bir Teşkilâtın Kurulması Lüzumlu Görülmüştür” talimatı üzerine bu örgüt İstanbul’da kurulmuş, M. Kemal’ de örgütün kurucusu ile görüşmüş ve kuruluşa destek vermiştir. Sözde ismini Hazreti Hamza’dan alan bu yapılanma Eylül 1920 tarihinde İstanbul’da faaliyetlerine başlamıştır. Grup daha sonra Mücâhid, Muhârib ve Felâh isimlerini almış,Yüzbaşı Neşet daha önce aynı içerikte Molteke isimli gizli bir yapının kurucusu olduğu ortaya çıkmıştır.Bu nedenle Hamza Grubu Molteke örgütü örnek alınarak oluşturulmuştur. Molteke Grubu da kurucular, üyeler, çalışma yerleri ve örgütlenme modeli olarak Felâh Grubu’nun ilk teşkilâtı olarak da kabul edilmektedir. Molteke maddî yönden sorunlar yaşamış, bu yüzden fazla bir varlık göstermemiştir.
İlk gizli örgütleme Felah
İstanbul’da kurulan ilk gizli örgüttür. Örgütün kuruluş amacı: İstanbul’da işgalcilerin denetiminde bulunan silâh, cephane ve mühimmatı Anadolu’ya aktarmak, İstanbul’da bulunan Osmanlı ordusunun subay ve askerî personelin Anadolu’ya gönderilmesi ve her türlü istihbari faaliyette bulunmak olarak belirlenmiştir. Felâh Grubu’nun ilk ismi Hamza Grubu’dur. İşgalcilerin takibinden kurtulmak amacıyla sık sık adres değiştiren grup, kurulduktan kısa bir süre sonra isim değiştirerek Mücahid, Muhârib ve Felâh isimlerini kullanmıştır.
Bir yıkım aracı olan Askeri polis (AP)
Daha kolay toplumu denetlemek için yapılan yolar ve asimilasyon amaçlı kurulan okullar dışında devletin işlevi son derece sınırlıdır. Devletler ordu, polis ve İstihbarattan oluşan silahlı bürokrasi ile makam-mevki ve kariyer için ruhunu şeytana bile satmaya hazır yozlaşmış bürokratların teşkil ettiği sivil bürokrasiden meydana gelir. Askerî Polis, kısaca AP veya P olarak tanımlanan bu yapı Türk ordusu içindeki casusluk faaliyetlerine ve düşman propagandasına karşı koymak amacıyla Genelkurmay Başkanlığı tarafından Temmuz 1920 tarihinde kurulmuş ve bir yıl sonra ise gizliliğe dikkat etmemesi ve görevi olmayan cunta ve benzeri işlere karıştığı gerekçesi ile Mart 1921 tarihinde faaliyetlerine son verilmiştir.
Kürtleri soykırıma uğratmayı hedefleyen Tetkik Heyeti
Türkiye Cumhuriyeti kuruluşundan itibaren Kürtleri soykırıma uğratmayı hedeflemiştir. Genelkurmay başkanlığı tarafından ordu bünyesinde kurulan Tetkik Heyeti Nisan 1921 ile Haziran 1922 tarihleri arasında faaliyet göstermiştir. Bu süre içinde İstihbarat ihtiyacı tetkik heyeti amirlikleri aracılığıyla karşılanmıştır. Bu yapı düzenli olarak sol-sosyalist hareketleri, Kürtleri ve azınlıkları izlemiştir. Ayrıca istihbarata karşı koyma kapsamında faaliyetler yürütmüştür.
Özel savaş merkezi olan Ordu Müfettişlikleri
Cumhuriyet’in kuruluşundan 1926 tarihine kadar geçen dönem içinde istihbarat çalışmaları ordu Müfettişlikleri ve ordu İstihbarat Şubeleri tarafından yürütülmüştür. Bu yapı istihbarat, takip ve karşı Propaganda faaliyetleri yürütmüştür. Bu zemine dayandırılan hamaset-demagoji politikaları ile sömürgeciliğin kitle zemini oluşturulmuş günümüze kadar devam etmiştir
İlk Kontrgerilla yapılanması olan Geçit teşkilatı
1922’de kurulmuş ve 1923 ağustos ayına kadar faaliyet yürütmüştür. Esas olarak İstanbul’da 1’inci Ordu’nun bünyesinde çalışma yürütmüştür. İstihbarat faaliyetlerinin yanı sıra günümüze kadar varlığını sürdüren kontrgerillanın ilk temelleri burada atılmıştır. Zalimlerin adı değişmiş ama yüz yıllık uygulamalarının aynılığı devam etmiştir. Bu kapsamda Ülkenin işgale uğraması durumunda yapılacak işler bu yapıya verilmiştir. Daha sonra iktidar kavgalarına karışması nedeniyle kapatılmıştır.
Halk ve Özgürlük düşmanı Millî Emniyet Hizmeti
Cumhuriyetin Kuruluşundan sonra M. Kemal’ın “Muasır Devletlerde Olduğu Gibi, Bizde de Modern Bir Istihbarat Teşekkülü Kurmak Mecburiyetindeyiz” söylemi üzerine Ocak 1926 tarihinde Türk genelkurmay başkanı Feyzi Çakmak’ın girişimleri ile kurulmuştur. İlk yöneticileri ve kadroları Avrupa’da eğitim görmüşlerdir. Çekirdek kadrosu Almanya’nın istihbarat faaliyetlerini yöneten, Polonya asıllı General Oberts Walter Nikolai tarafından eğitilmiştir. Başta Almanya olmak üzere Avrupa’da eğitilen subaylar Türkiye’ye döndüklerinde 1926’de Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk istihbarat ve istihbarata karşı koyma teşkilatı olan Milli Amele Hizmetleri adlı yapıyı kurmuşlardır. Kısa adı MAH olan bu kuruluşun başına Şükrü Ali Ögel getirilmiştir. MAH’ın kuruluşundan sonra o tarihe kadar ordu müfettişleri tarafından yürütülen istihbarat hizmetleri bu kuruma bırakılmıştır. Geçmişi Teşkilat-ı Mahsusa ’ya dayanan MAH kimi değişikliklerle 1965 yılına kadar Türkiye’nin istihbarat ihtiyacını karşılamıştır. Millî Emniyet Hizmeti MEH, ya da bilinen adıyla MAH 1926 ile 1965 yılları arasında istihbarat teşkilatı olarak çalışmıştır. Faaliyet süreci içinde yapısal değişiklikler geçirerek 1965 yılında bugünkü MİT’e dönüşmüştür. Millî Emniyet Hizmeti, Teşkilât-ı Mahsusa, Mim, karakol vb. İstihbarat yapılarından sonra, onların oluşturduğu halk ve özgürlük düşmanı miras üzerinde kurulmuştur. Millî Emniyet Hizmetine memur alımında kurumun önerisi başbakan ve Cumhurbaşkanlığının onayı biçiminde bir sistem esas alınmıştır. TC resmi kayıtlarına göre MAH, CIA’den maddi ve teknik destek aldığı bilinen bir gerçekliktir.
Türk devlet geleneğinin oluşum ve gelişiminde militarizm başat durumdadır. Karakter ve ruh olarak faşizmi içselleştiren bir özelliğe sahiptir. Cumhuriyetin kuruluşunda bile pro-faşizm oldukça güçlüdür. Devletler kurulduktan sonra ilk olarak ordularını ve istihbarat teşkilatlarını oluşturur. Diğer kurumsallaşmalar bunları takip eder. Tümü bir araya geldiğinde ise kusursuz işleyen, sürekli zor ve baskı üreten devlet şekillenir. Her yönüyle insan doğasına aykırılık arz eden bu gelişim diyalektiği Türk egemenlerin gerçekliğinde daha çarpık bir hal aldığı bütün gerçekliği ile ortadadır.
Kürdistan Stratejik Araştırmalar Merkezi